Dün DAİŞ’ti, bugün Türkiye

Şengal ve Maxmur, 2014’te DAİŞ aracılığıyla dağıtılmaya ve insansızlaştırılmaya çalışılırken bugün ise Türkiye ve KDP bunu açıktan yürütüyor.

73. Êzidî Fermanı DAİŞ’in Şengal Katliamı, Maxmur ve Güney Kürdistan saldırılarının 6. yıl dönümündeyiz. Katliam öncesi KCK’nin tüm ısrarına rağmen gerillanın Güney Kürdistan savunmasına katılmasını reddeden, bir talimatla güçlerini çekip Êzidîleri ve Maxmurluları soykırımla yüz yüze bırakan KDP, bugün özleştiri vermek yerine Şengal ve Maxmur’u hedef alıyor. Güney Kürdistan hükümetinin zora girdiği, yani DAİŞ’in Hewlêr’e ilerlediği süreç hariç dünden bugüne değişmeyen tavrı süreci yerinde yaşamış biz gazetecileri ısrarla anlatma ve değerlendirme sorumluluğuyla yüz yüze bırakıyor.

2014-2015 sürecinde nasıl ki DAİŞ eliyle Kürdistan kazanımları tehlike altındaydı bugün de Türk devletinin işgalci saldırganlığı ve KDP politikaları nedeniyle tüm Kürdistan kazanımları tehlike altında.

MUSUL İŞGALİ VE VAHŞETLE ADLARINI DUYURDULAR

Kuruluşunu, 9 Nisan 2013’te ilan eden ve ardından Rojava’ya saldırılarını başlatan DAİŞ, tanınması ve korku yaratması Musul işgaliyle birlikte gelişti. 6 Haziran 2014 günü Musul’un kuzeybatısından şehre giren ve 9 Haziran 2014’te Irak ordusunun çekilmesiyle birkaç gün içinde Musul’un tamamını işgal eden DAİŞ, tüm dünyada vahşi pratikleriyle korku yarattı.

Ortaçağ’ın vahşi yöntemleriyle insanları katleden ve bunu reklam amacıyla kameralar önünde gerçekleştiren DAİŞ, yarattığı korkuyla kısa süre içerisinde Irak’ta ilerledi. Kara giysili, kara ruhlu adamlar, her gün bir adım daha ilerledi, yarattıkları korku ve devlet ordularının halklarını savunmayışını ilerleyişlerine harç oldu.

14 Haziran’da Til Aferi alan DAİŞ, burada Şii Türkmenlere karşı da katliam uyguladı ve yine katliam görüntülerini servis etti. Kerkük’te pêşmerge güçleriyle çatışmalar başladı ve DAİŞ yakaladığı pêşmergelerin kafasını kesip görüntüleri basınından servis etti. Bu süreçte artık Hewlêr ve Maxmur’dan Kerkük’e gidiş gelişlerde yol güzergâhı için birçok köyü ele geçirmiş olan DAİŞ’in hesabını yapmak gerekiyordu.

KCK: KAZANIMLAR TEHLİKE ALTINDA

Müslüman Kardeşler, Cephet El Nusra gibi Türkiye’nin Suriye’deki vekalet savaşını yürüten güçlerin ardından 2013 sonlarında DAİŞ’in de Suriye’de Halep, Serêkaniyê, Minbic, Reqa, Kobanê ve Qamişlo’da Kürtlere saldırması tesadüf değildi. Bu süreç ve sonrasında KCK yetkilileri, cihatçı gruplarının Rojava Devrimi’ne Türkiye tarafından saldırtıldığını belirtiyordu. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı 11 Haziran’da yaptığı yazılı açıklamada, “DAİŞ bugün yurtsever direnişçi çizgiyle bir savaş halindedir. En son Musul’u işgal etmesinin altında yatan gerçek, Kürt halkının tüm kazanımlarına ve Güney Kürdistan’a yönelmektir” diyerek Güney Kürdistan yönetimi ve tüm Kürt kamuoyunu uyardı.

Açıklamada, Kürdistan kazanımlarının tehlikede olduğuna dikkat çekilerek, Kürdistan gerillasının başta Şengal ve tehdit altındaki Güney Kürdistan halkı olmak üzere, tüm Kürdistan’ın savunması ve güvenliği için hazır olduğu belirtildi.

Saldırıların ardından 2014 sonlarında röportaj yaptığımız ve görüşlerini aldığımız KCK yetkilileri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Şengal’e dönük uyarıları ve Musul işgali ardından Güney hükümetine Kürdistan’ın savunması için güç gönderme önerisini yaptıklarını ama bu taleplerinin her seferinde reddedildiğini belirtiyordu.

MAXMUR İÇİN DE DAİŞ TEHLİKESİ KAPIDAYDI

Şengal gibi DAİŞ’in ilerleyişinin yoğun kaygı yarattığı alanlardan biri de Musul’a bağlı ve şehir merkezine 103 km uzaklıktaki Şehit Rustem Cûdî (Maxmur) Mülteci Kampı’ydı. Maxmur kampı sakinleri, 1993-1994 yılları arasında Türk ordusunun -devletin konsepti dahilinde- köylerini yakması nedeniyle Kuzey Kürdistan’ın Botan şehirlerinden Güney Kürdistan’a göç etmek zorunda kalmıştı. Güney Kürdistan’da da açlık, susuzluk, KDP güçlerinin çeşitli saldırılarını yaşamış, 8 yer değiştirdikten sonra Saddam döneminde bir çöl olan Qereçox Dağı eteğine yerleştirilmişti.

Çölün ortasında büyük emeklerle yeşerttikleri Maxmur, bir yaşam alanına dönüşmüş ve 1998’de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından mülteci kampı statüsünü almıştı. Kamp, her zaman Türkiye’nin hedefindeydi. Türkiye, Maxmur Kampı’nın dağıtılmasını istediğini her zaman dillendiriyor ve bu doğrultuda birçok girişimde bulunmasına rağmen sonuç alamıyordu.

Maxmurlular, farklı farklı şekillerde hep Türk devleti ve işbirliği içindeki güçlerin hedefinde olduklarını biliyordu. DAİŞ’in Musul’u işgali ve ardından ilerlemesi Maxmurluları da kaygılandırıyordu.

DAİŞ’in ilerleyişiyle birlikte Irak ordusu Maxmur’dan çekilmiş ve sadece pêşmerge kalmıştı. DAİŞ, 10 Haziran’da alıkoyduğu 32 Türk TIR şoforünü, 3 Temmuz 2014’te bıraktığında şoförleri karşılamak üzere giden iki gazeteci olarak Maxmur’dan DAİŞ alanlarına uzaklığımızın araçla sadece 20 dakikalık bir mesafe olduğunu gördük.

MAXMURLULAR DAİŞ’E KARŞI GİZLİCE SİLAHLANDI

Maxmurlular, KDP ile kaygılarını paylaşıyor ve silah istiyordu fakat KDP’nin cevabı “Gerek yok, biz sizi koruruz” şeklindeydi. Maxmur halkı yaşadığı acı tecrübelerle politikleşmiş ve KDP’yi bu cevabına güvenmeyecek kadar tanımıştı.

Rojava Devrimi başladığında Maxmur’dan gidip devrime katılan ve DAİŞ’e karşı savaşan gençler oldu ve bunlardan bazıları Musul’un işgali sonrası yeniden kampa döndü. Maxmurlular, KDP’nin kampın giriş kapısından silah geçirmesine izin vermemesi nedeniyle kendi çabalarıyla kaçak yollardan silahlandı fakat kaçak yollardan geçirilebilen ferdi silahların sayısı da sınırlıydı.

Rojava Devrimi’nden tecrübe kazanmış gençler ve HPG’nin DAİŞ’e karşı savunmayı örgütleyebilmek için gizlice kampa soktuğu dört gerilla, Maxmur’da savunma taburlarını örgütledi. Kamp çevresi ve Qereçox Dağı’na mevziler yapıldı.

ARKADAŞLARA SÖYLEYİN BURADAYIZ

DAİŞ, 3 Ağustos 2014’te Şengal’e soykırım saldırısını başlattı. Daha öncesinde adım adım yaklaştı, Şengal’i toplarla vurdu ve KDP güçleri tarafından keşif için Şengal’e gelen DAİŞ’liler yakalandı. 74. Êzidî Soykırımı bu kez DAİŞ eliyle adeta “Ben geliyorum” diye bağıra çağıra gerçekleşti. 3 Ağustos sabahı Şengal’den ihanet, direniş ve katliam haberleri geliyordu.

Maxmur halkı gergindi. Birçok genç Şengal’e gidip Êzidîlerin hawarına cevap olmak istiyordu. Kampta hem gergin hem de duygusal bir hava hakimdi.

Şengal’i koruyacağını söyleyen KDP, 17 bin kişilik gücünü saldırı başlar başlamaz bir talimatla çekiyor ve Êzidîleri yeni bir soykırımla yüz yüze bırakıyordu. Bazı köyler, kendi imkanlarıyla DAİŞ’e karşı direniyordu. KCK’nin gerilla göndererek Güney Kürdistan’ı birlikte koruma çağrısına yönetimin olumsuz yanıt vermesi sonucu gizlice Şengal’e göndermeyi başardığı 9 gerilla direniyordu. Sayıları 12 olan bu gerilla gücünün üçü KDP tarafından fark edilerek tutuklanmış ve sadece 9 kişi kalmıştı.

Gerillalar direnişleriyle katliamı tümden durduramamış ama dağa giden stratejik noktaları tutup DAİŞ’in geçişini engelleyerek 100 binin üzerinde Êzidî’nin Şengal Dağı’na ulaşarak katliamdan kurtulmasını sağlamıştı.

Şengal’den Maxmur’a sürekli telefonlar geliyordu. Katliamla yüz yüze olan Êzidîler, Maxmur’daki tanıdıklarını arayıp gerillalara ulaşmalarını ve yerlerini tarif ederek kurtarılmalarına aracı olmalarını istiyor, “Arkadaşlara söyleyin buradayız. DAİŞ yaklaşıyor. Gelip bizi alsınlar” diyordu.

PÊŞMERGE MAXMUR’DAN DA ÇEKİLDİ

Irak ordusu ve pêşmerge, 5-6 Ağustos günü ise DAİŞ’e Maxmur yakınlarında operasyon düzenliyordu. Maxmurlular Şengal’deki Êzidî katliamının gerginliği ve acısını yaşarken kamp uçakların vuruşuyla toz duman içindeydi. Güney Kürdistan yönetimi de alana ağır silahlarla donatılmış büyük bir güç göndermişti fakat 6 Ağustos günü kampa çok yakın olan Giver’in düştüğünü, pêşmergenin alandan çekildiğini öğrendik. Irak ordusu ve pêşmergenin birlikte yürüttüğü operasyon DAİŞ’i geri püskürtmek yerine daha da yakınlaştırdı.

KDP’nin Şengal’deki pratiğini doğru okuyan Maxmur Sivil Meclisi olası bir durumun Maxmur’da da tekrarlanmaması için saldırı durumunda halkı tahliye edebilmek için tedbir almıştı.

Akşam saatlerinde kampın önünde kalan bir grup pêşmerge, önce halkın çıkmasına engel oldu. Sonra onlar da üstlerinden gelen bir telefonla gözümüzün önünde aniden çıkıp gitti. Pêşmergeler çekilirken bir doçka dışında hiçbir ağır silahları olmayan Maxmurlular, onlardan doçka istedi fakat pêşmergenin Maxmurlulara verdiği tek doçkanın da bozuk olduğu anlaşıldı. Üç kişilik bir tim ellerindeki tek doçkayı da bir araca bağlayarak kamptan çıkarılacak halkın savunmasını yapabilmek için Giver yakınlarındaki Bakirte’ye gitti.

Halk, 6 Ağustos gecesi iki saate otobüslerle Maxmur’dan çıkarıldı. Silahlanan gençlerin bir bölümü yolda olası bir saldırı ihtimaline karşı kamptan çıkarılanlara refakat etti.

DAİŞ HEWLÊR’E İLERLİYORDU

DAİŞ’in Maxmur’a hareket ettiği 7 Ağustos günü ölü saatlerinde taktik geri çekilmeyle Hewlêr’e gidip durumu gözlemleme şansımız oldu. Maxmurluların bir bölümü Hewlêr’de kalmış, bir bölümü Süleymaniye ve Kandil’e kadar gitmişti. DAİŞ, 6 Ağustos akşamı Duhok ile Sincar arasında bulunan Tilkef kasabasını da ele geçirmiş, yine Duhok’a bağlı bazı köyler de eline geçmişti. DAİŞ, hem Musul tarafından hem de Kerkük’ten Hewlêr’e ilerlemek istiyordu.

Bu durum, Hewlêr’de büyük panik yaratmıştı. Hewlêrliler araçlarla şehri terk ediyordu. HPG, 6 Ağustos gecesinden başlayarak Şengal, Maxmur, Kerkük, Hewlêr, Süleymaniye için gerilla taburları göndermeye başlamıştı. Tarihinde belki de bir ilk olarak 7 Ağustos günü Hewlêr sokaklarında üniformalarıyla gerillalar dikkat çekiyordu. Şehirden çıkmayan Hewlêrliler gerillayı büyük bir coşkuyla karşılamış ve gerillanın orda bulunması sayesinde biraz olsun rahatlamıştı. Hewlêr’in savunması için de ortak bir hat kurulmuştu. 7 Ağustos günü Qereçox Dağı’ndan gerilla, pêşmerge ve Maxmurluların taburları ortak bir hat kurdu. Dağda iki gün boyunca yaşanan çatışmalar ardından kamp DAİŞ’ten temizlendi. DAİŞ’in o süreçte Hewlêr’e ilerleyişi durduruldu.

KATLETTİREN VE YAŞATAN İKİ ÇİZGİ

Katliamdan sonra tüm Êzidîlerin ve katliama tanık olan herkesin dillendirdiği gibi Şengal’de 17 bin pêşmerge tek kurşun atmadan 425 bin Êzidî insanını bir soykırımla yüz yüze bırakıp geri çekilirken 9 gerilla 100 binin üzerinde Êzidî insanının hayatını kurtardı. Ben de birkaç arkadaşımla birlikte 2014 DAİŞ saldırıları sürecinde KDP ve PKK çizgisi, yarattıkları arasındaki farkı Güney Kürdistan ve Maxmur’da bizzat yaşayarak gördüm.

Katliam dışında Şengal’de yaşananların bir benzeri Maxmur’da da yaşandı. KDP’nin engelleri nedeniyle DAİŞ saldırısında pêşmergenin aksine silahsız olmalarına karşın kampta kalmak ve DAİŞ’e karşı direnmek isteyenlerin sayısı epey yüksekti. Neredeyse üç kişiye ancak bir silah düşüyordu. Gençler kamptan çıkmayı kabul etmiyordu. Bir direnişçi şehit düşerse geride kalan silahıyla savaşmaya hazırdı. DAİŞ’in Maxmur saldırısında gazeteci arkadaşımız Deniz Fırat şehadete ulaşırken bir gerilla ve üç Maxmur sakini yaralandı.

ULUSAL BİRLİĞİN ZEMİNİ OLUŞMUŞTU

Gerilla, 6 Ağustos gününden itibaren Şengal’e de takviye güç gönderdi. Gerek çatışa çatışa Şengal’e ilerleyen gerilla, gerek YPG ve YPJ güçlerinin açtığı koridor sayesinde dağda aç, susuz bekleyen Êzidîler Rojava’ya geçirildi. Gerilla ilk günden itibaren Şengal’den hiç ayrılmadı ve adım adım DAİŞ’i geriletti. Maxmur ve Şengal’den de gözlemlediğimiz gibi PKK, tüm engelleyici ve halkı katliamla yüz yüze bırakan politikalarına karşın KDP’yi dışlamadı. Tüm Güney Kürdistan’ı savunması için başta KDP ve YNK olmak üzere tüm Güney Kürdistan güçleriyle demokratik ulusal birlik arayışında oldu.

Şengal’den Maxmur’a, Kerkük’ten Süleymaniye’ye kadar gerillanın varlığı pêşmergeye de moral ve biraz savaşma gücü verdi. Kasım 2015’te HPG, YJA STAR, YPG, YPJ ve pêşmerge güçlerinin katıldığı ortak bir operasyonla şehir merkezi özgürleştirildi.

DAİŞ’in Güney Kürdistan’a saldırısı ve gerillanın Güney Kürdistan şehirlerinin savunmasına katılması halkta büyük moral yaratmıştı. Güney Kürdistan halkı kamptan çıkmak zorunda kalan Maxmurluları ziyaret ediyor ve onlar için yemekler hazırlıyordu. 1980’li yıllardan bu yana bulunduğu yerlerde PKK’yle ilişkileri çocukları gerillaya katılan Güney Kürdistan halkı, DAİŞ saldırıları sürecinde PKK ve HPG’yi çok daha iyi tanımış ve sahiplenmişti. Bu süreçte KDP ve YNK tarafından doğru tutum geliştirilmiş olsaydı belki de şu anda Kürtler çoktan demokratik ulusal birliğini gerçekleştirmiş ve tarih sahnesine bambaşka çıkmış olacaktı.

DAİŞ’in Şengal Soykırımı, Maxmur ve Güney Kürdistan saldırılarının 6. yıl dönümündeyiz. O süreçten bu yana olumlu ve olumsuz birçok gelişme yaşandı.

DÜN DAİŞ’Tİ BUGÜN KDP VE TÜRKİYE

Tarihinde ilk defa Şengalli Êzidîlerin savunma gücü YBŞ, Ağustos 2014’te savaşın içinde Şengal Dağı’nda kuruldu. Yine tarihte bir ilk olarak 2015’de Êzidîlerin YJŞ ismiyle bir kadın savunma gücü kuruldu. Şengal Sivil Meclisi, 2017’de Demokratik Özerk Yönetim ilanını gerçekleştirdi.

PKK ve HPG, DAİŞ saldırıları ve sonrasında Êzidîlere ve Şengal’e karşı bir halk örgütü ve savunma gücü olarak görevini yerine getirdiyse de hep sürece daha öncesinden müdahil olamadığı ve Şengal Katliamı’nı durduramadığı için özeleştirisini verdi. Bunu KCK ve PKK yetkililerinin birçok açıklamasında gördük.

KDP ise 2015’ten itibaren yine hep PKK’yi hedef aldı. KDP, katliamla yüz yüze bıraktığı Êzidîlerin özerkliğini tanımak, saygı göstermek ve desteklemek yerine hep PKK’yi suçladı ve Şengal’de birçok kirli faaliyete girişti. KDP tarafından Mart 2017’de alana gönderilen “Roj” adı verilen güç, iki gerilla ve gazeteci arkadaşımız Nujiyan Erhan’ı katletti.

Şengal, Nisan 2017’den itibaren de Türk savaş uçaklarıyla vurulmaya başlandı. Aralık 2017’den bu yana Maxmur Kampı da Türk ordusu tarafından vurulup siviller katlediliyor.

KDP, Temmuz 2019’da MİT sorumlusunun Kürt gençleri tarafından öldürülmesini gerekçe yaparak Maxmur’a bir yıldan fazladır ambargo uyguluyor.

Şengal ve Maxmur, 2014’te DAİŞ aracılığıyla dağıtılmaya ve insansızlaştırılmaya çalışılırken bugün ise Türkiye ve KDP bunu açıktan yürütüyor.

KÜRDİSTAN’IN KAZANIMLARI YİNE TEHLİKEDE

73. Ferman’ın 6. yıl dönümünde Federe Kürdistan Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani’nin “Şengal yasa dışı gurupların yuvası oldu” diyerek Şengal’i hedef göstermeleri şaşırtıcı değil. Türk savaş uçaklarının sivil alanlar olan Şengal ve Maxmur’a her hava saldırısında PKK’yi suçlayan KDP yetkilileri, bugün Güney Kürdistan dağlarına yürütülen dört ayrı işgal harekatı için de PKK’yi suçluyor. KDP, Türkiye ile eşgüdüm içerisinde “PKK Güney Kürdistan’dan çık” şeklinde her türlü kirli yöntemi kullandığı bir kampanya yürütüyor. Üstelik hükümetin oluşturduğu komisyon, Temmuz sonunda Türkiye ve İran saldırılarında en az 440 köyün boşaltıldığını, birçok bölgenin Türk devleti tarafından işgal edildiğini, onlarca sivilin katledildiğini açıklamasına rağmen.

Bugün tüm Güney Kürdistan dağlarından HPG gerillalarının NATO’nun en faşist ve son teknikle donanımlı ordusuna karşı destansı direnişinin haberleri geliyor. Gerilla her zamanki gibi Güney Kürdistan kazanımlarını savunurken KDP, mevcut politikasıyla tüm Kürdistan’ın kazanımlarını daha da tehlikeye atıyor.