‘Emekçiler şimdi daha da fazla HDP’den yana tavır almalı’
PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik “Mevcut seçim sonuçları, ortaya çıkan tablo HDP’nin tek başına bu programını uygulaması için yeterlilik oluşturmuyor. O nedenle emekçiler bu programı uygulayabilmesi için HDP’ye bu şansı tanıyabilmeli” dedi.
BERİTAN SARYA / MAZLUM AMED
BEHDİNAN / ANF
Cuma, 26 Haziran 2015, 11:19
PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik “Mevcut seçim sonuçları, ortaya çıkan tablo HDP’nin tek başına bu programını uygulaması için yeterlilik oluşturmuyor. O nedenle emekçiler bu programı uygulayabilmesi için HDP’ye bu şansı tanıyabilmeli” dedi.
PKK Merkez Komite üyesi Cemal Şerik 7 Haziran seçim sonuçlarının emekçiler açısından önemini ve seçimler sonrası olası ihtimaller karşısında emekçilerin tutumunun nasıl olması gerektiğini ajansımız ANF’ye değerlendirdi.
‘EMEKÇİLER AKP’DEN HESAP SORDU’
7 Haziran seçimlerini birçok boyutu ile değerlendirmek gerektiğini ifade eden PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik bu boyutlardan birinin de emek alan örgütlenmeleri olduğunu söyledi. Şerik, 7 Haziran seçimlerinin gerçekleştiği koşulların tam bir emek kırımın ve emekçi katliamının yaşandığı bir süreç olduğunu hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha, Soma’nın acıları unutulmamıştı. Buna yeni yeni acılar eklendi. Her gün yaşanan iş kazalarında – ki buna iş cinayeti demek daha doğru – işçiler yaşamını kaybetmekteydi. Buna karşı da emekçilerin tepkileri gelişiyordu. Bu tepkilerini örgütlü eylemlere dönüştürmüşlerdi. Bursa’da metal işçilerinin eylemleri bu anlamda önemliydi. Genel seçimlerde tam olarak böylesi bir koşulda gerçekleşti. İşçilere ve tüm emekçilere reva görülen bu zulme, bu sömürüye karşı hesap sormalarına da imkân sağlayan koşullar oluşmuştu. Emekçiler tabi bunu belli yönleri ile değerlendirdiler. İşte Bursa’da AKP daha önce aldığı oyu alamadı. Kocaeli’nde daha önceki oyuna ulaşamadı.
Yine İstanbul, Marmara ve Adana’da almış olduğu oyları alamadı. Tabi tüm bu belirttiğimiz yerler işçi, emekçi yoğunluğunun olduğu bölgelerdi. Bu açıdan işçiler, emekçiler AKP’den 7 Haziran seçimlerinde hesap sordu. Bu bağlamda anlamlıydı. İşçiler, emekçiler AKP’nin yolsuzluğuna, AKP’nin zulmüne, AKP’nin ‘iş kazaları’ adı altında gerçekleştirdiği sömürüsünden, cinayetlerinden ve vahşi kapitalizminden hesap sordu. Tabi bu hesabı sorarken seçimini emekten yana olanlardan yaptı. 7 Haziran seçimlerinde emekten yana olanları temsil eden HDP’ydi. Bu anlamda 7 Haziran’da emekçiler saflarını HDP’den yana belirleyerek gerçek tutumlarını ortaya koydular. Bu temelde 7 Haziran seçimlerini emekçiler açısından da bir dönüm noktası, yeni bir mücadele süreci için başlangıç aşaması olarak görmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.”
‘EMEKÇİLER SEÇİM SONRASI OLUŞAN İHTİMALLER İYİ DEĞERLENDİRİLMELİ’
Seçimler sonrası Türkiye ve Kürdistan’da ortaya çıkan tablo önemli önemli olduğunu ifade eden Cemal Şerik seçim sonucunda ortaya çıkan tabloyu ve emekçilerin bu tabloyu göz önünde bulundurarak nasıl bir tutum belirlemesi gerektiğini vurguladı.
HDP’nin 80 milletvekili ile Meclis’e girdiğini hatırlatan Şerik, “AKP tek başına hükümet oluşturamıyor. CHP ve MHP’nin konumları da belli. Bu durumda koalisyon seçeneği dışında farklı bir tercih kalmıyor. Tabi farklı seçeneklerde var, azınlık hükümetleri, ulusal mutabakat hükümetleri, olası bir erken seçime hazırlık anlamına gelecek hükümetlerin oluşması gibi farklı seçeneklerde var. Fakat seçimlerin ortaya çıkardığı sonuçları, normal seçim prosedürü etrafında değerlendirirsek, herhangi bir partinin tek başına iktidar olmasını engelliyor. Bu emekçiler açısından da önemli. Seçim öncesi, AKP dışında hemen hemen diğer tüm partilerin emekçilere yönelik vaatleri vardı. Emekçilerin sorunlarını dile getirmeye çalışmışlardı. Tabi bunlar içinde en yoğunu olarak HDP bunu gerçekleştirmişti. Bu anlamda diyebiliriz ki, HDP’nin programı emekçilerin programıydı. Emekçilerin sorunlarını dile getiriyordu. Emekçiler de, bu yönlerini HDP’de bulmuşlardı. HDP’nin programında belirtiklerini uygulayabilmesi için en azından hükümet içerisinde yerini alması gerekiyordu. Fakat mevcut durumda HDP hükümet içerisinde yer alabilecek mi? Tabi bunlar, tartışılıyor. Ki hükümet içinde yer alırsa HDP kendi programını uygulamak isteyecek. Aynı zamanda oluşacak veya ortaya çıkacak hükümet seçenekleri karşısında tutumunu belirlerken, bu emekten yana olan programını gözetecek. Eğer bu programın uygulanmasında oluşacak hükümet olumlu bir tavır gösteriyorsa, tabi ki HDP’de bunu dikkate alacak, gözetecek. Fakat burada şunu belirtmek gerekir ki, mevcut seçim sonuçları, ortaya çıkan tablo HDP’nin tek başına bu programını uygulaması için yeterlilik oluşturmuyor. O nedenle emekçiler bu programı uygulayabilmesi için HDP’ye bu şansı tanıyabilmeli. O nedenledir ki emekçiler sadece 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye vermiş oldukları oyla HDP’yi destekleyen değil, aynı zamanda 7 Haziran seçimleri sonrasında da özellikle olası gelişmeler karşısında, ya da erken seçim gibi bir olasılık gündeme geldiğinde HDP’nin yanında daha fazla yer almalılar. Emekçiler HDP’yi destekleyerek oy oranını çok daha fazlalaştırarak meclise girmesinden yana tavır alabilmeli, tutum belirleyebilmeli. Ki, emekçilerin sorunlarının çözümü de ancak bu şekilde olanaklı hale gelebilecektir” dedi.
‘EMEKÇİLERİN YAKLAŞIMI BAMBAŞKA BİR SİYASAL ÇEHRE ORTAYA ÇIKARIR’
Emekçilerin mevcut sorunlarını çözmek için bunu toplumsallık ve toplumsal mücadelenin bütünlüğü içinde ele alacak bir yaklaşımın sahibi olmaları gerektiğini belirten Şerik şunlara dikkat çekti: “Emek alan mücadelelerini sadece işçilerin, ekonomik, sendikal talepleriyle ele almak, sınırlandırmak doğru değil, bu yanlış bir yaklaşımdır. Ekonomist yaklaşımdır. Toplumsal bütünlük içerisinde emek sorunu ele alınmazsa, orada emek alan örgütlenmeleri kendi tabiatları ve gerçekleriyle de çelişirler, çünkü toplumu var eden emektir. Emek olmadan toplumdan bahsetmek doğru değildir. O nedenle emekçiler mücadelelerinin merkezine kendilerine ait olan ama sınıflı, egemenler tarafından gasp edilmiş, asıl sahiplerine yabancılaştırılmış olan emeği gerçek sahiplerine döndürülmesini almalı. Yani emekçiler kendilerini var eden emeklerine sahip çıkacak bir mücadelenin sahibi olmalı. Bu da tabi ki, ekonomik, sendikal taleplerin ötesindedir. Sınıflı, devletçi uygarlığa karşı bir mücadeleyi toplumun kendi gerçekliği üzerinde kendini var etme temelindeki bir çaba ve arayış içerisinde olmasını gerektiriyor. O nedenle emek alan mücadelesini sadece sendikalarla, sadece bu alan özgünlüğünde oluşmuş örgütlerle bunların önlerine koymuş olduğu hedeflerle sınırlandırmak mümkün değil. Sınıflı egemenlikli sisteme, vahşi kapitalizme, kapitalist moderniteye karşı her türden zulme ve baskıya karşı mücadele içerisinde olunmalı. Bu doğrultuda mücadele de tüm toplumsal hareketler de kendi gerçekliğini ele almak durumundadır. Bu çerçevede değerlendirdiğimiz zaman, emek alan örgütlenmelerinin hem tüm toplumsal alan faaliyetleri karşısındaki konumu, tüm toplumsal sorunların çözümünde üzerine düşen sorumluluklarında bilinciyle hareket etmesi olanaklı hale gelecektir. Bu Türkiye’nin toplumsal yapısını değiştireceği gibi siyasal çehresini değiştireceği gibi aynı zamanda Ortadoğu’da da önemli gelişmelerin de önünü açmış olacaktır. Bu açıdan emek alan örgütlerinin, emek alan faaliyetlerinin tek bir noktada, sadece sendikalizm ile sınırlandıran bir yaklaşım içerisinde değil, bir bütün olarak toplum gerçekliği içerisinde, tüm toplum sorunlarının çözümünde kendisini sorumlu gören, bu temelde de çıkış yapmayı önüne hedef olarak koyan bir çalışmanın, yaklaşım ve örgütlülüğün sahibi olunması gerekiyor.”