'HDP, son yıllarda ilk kez kendi gündemini yarattı'

HDP’nin Hakkari ve Edirne’den başlatmış olduğu 'Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü' tabanında ciddi destek görürken, halk son yıllarda açlık grevleri dışında HDP'nin ilk kez kendi gündemini yarattığını düşünüyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 1 Haziran tarihinde Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın açıkladığı tutum belgesinden sonra üç aşamalı olarak eylem-etkinlik planlaması yaptıklarını duyurdular. Bunların ilk adımı ise 15 Haziran’da Hakkari ve Edirne’den başlatılan, 20 Haziran’da da Ankara’da kitlesel bir basın açıklaması ile sonlandırılacak olan "Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü" idi.

Yürüyüş daha başlamadan iktidar medyasının ve genel olarak iletişim araçlarının yegane gündemi oldu. Özellikle AKP medyasının yürüyüşü kriminalize ve illegalize etme çabaları, esasında böyle bir yürüyüşün neden organize edildiğinin de temel gerekçelerini gösterir nitelikteydi. Yürüyüşün Hakkari koluna HDP’den 30 milletvekili, merkez yürütme kurulu ve parti meclisi üyeleri katıldılar. Hakkari’den Van’a, oradan da sırasıyla Bitlis, Batman ve Amed’e uzanan demokrasi yürüyüşü, yol boyunca AKP'nin asker, polis ve korucularının baskıları altında ilerledi. Yürüyüşçülerin, her kentte darp edilmeleri ve gözaltıların yaşanması iktidarın HDP’nin ve Kürtlerin nasıl bir siyasal-sosyal ablukaya alındığını gösterdi.

DEVLET GÜÇLERİNİN BASKILARI EN ÜST BOYUTA ÇIKTI

Yürüyüş kolunun 17 Haziran’da Amed’e varması ile yıllardır HDP tabanının da istediği atmosferin açığa çıktığını söylemek mümkündür. O günün sabahında HDP Amed İl Örgütü, Diyarbakır emniyeti tarafından bariyerlerle ablukaya alındı. Parti yöneticisi ve gazeteciler dışında hiç kimsenin bariyerleri geçmesine izin verilmedi. Yürüyüş kolunun normal koşullarda saat 17.00’da Amed’e varıp basın açıklaması yapması gerekirken, Batman ve Bismil’de engellenmeleri ve darp edilmeleri bu süreyi uzattı.

Polisin, HDP’yi ablukaya alması yetmezmiş gibi, il örgütü önünde yaklaşık bir yıldır oturan ve direkt İçişleri Bakanlığı’nca finanse edilen ailelerin kullandığı çadır da ‘korumaya’ alındı. Fakat çadırdakiler o gün oraya getirilmemişlerdi, olası bir kaosun önünü almak için. Boş çadırın etrafında polislerin etten duvar örmeleri trajikomik bir tablonun meydana gelmesini sağladı.

HDP’nin Hakkari’den gelen yürüyüş kolu, saat 21.00 sıralarında Amed'e vardı. İl örgütü önünde gelen heyetleri bekleyen partililerin coşkusu ve heyecanı bir dakika bile olsa gerilemedi. Halay ve sloganlar eşliğinde heyet karşılandı. Heyet, Amed’e vardığı gibi basın açıklamasını yapmak için kısa bir hazırlık yapıldı ve hemen açıklamaya geçildi.

ULUSAL BİRLİĞE DİKKAT ÇEKİLDİ

İlk konuşmayı Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu yaptı. Şenoğlu, konuşmasında defaatle yürüyüşlerinin politik neden ve amaçları üzerinde dururken, sonrasında mikrofonu alan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Berdan Öztürk ise sözlerine Rojava’da sağlanan ulusal birlikten dem vurdu. Söz konusu ulusal birlik olunca toplanan kitlenin coşkusu ikiye katlandı.

Amed’deki programın ikinci günü ise sivil toplum örgütlerini ziyaret etmek ve halk buluşmaları ile son buldu. STK ziyaretlerinde de öne çıkan başlıklar genelde ulusal birlik, HDP’ye dönük baskılar ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit idi. Yürüyüşün temel amaçlarının bu başlıklar olduğuna dikkat çekildi. Yine demokrasi, özgürlük ve hak mücadelesinin HDP şahsında devam edeceğinin ve buna toplumun tüm kesimlerinin de destek vermesi gerektiğinin altı çizildi.

Kurumlar, esnaf ziyareti ve halk buluşmalarının gerçekleştiği sırada emniyetin ‘sosyal mesafeyi denetleme birimleri’nin, sürekli kol gezdikleri de gözlemlendi. Ziyaret edilen kesimlerin de HDP’lilerin aksine bir gündemlerinin olmadığı ve özellikle Öcalan üzerindeki tecridin, Kürt ulusal birliğinin ve genel olarak Kürtler üzerindeki baskıların onların da temel sorunları olduğu vurgulandı.

HDP TABANININ TALEBİ EYLEM VE ETKİNLİKLERİN DEVAM ETMESİ

Peki HDP’nin bu süreçte başlatmış olduğu eylem-etkinlik dizisine dair bakışlar nasıldı? Kürdistan’da sokağın dilinin ve duruşunun her zaman ilerici ve politik yanının hakkını teslim etmek gerekir. Zira bu yürüyüşün politik ve toplumsal ehemmiyetini en iyi yine onlar açıkladı; ‘Son yıllarda açlık grevleri dışında ilk kez kendi gündemimizin peşinden gidiyoruz.’ Bu söz, sadece bir kişinin dilinden dökülen bir söz değildi. İstisnasız olarak HDP’nin Hakkari’den gelen yürüyüş kolunun temaslarından memnuniyet duyduğunu ifade eden herkesin ortak görüşüydü.

Kayyımların ve diğer saldırıların iktidarın yaratmış olduğu gündemler, ama bunlara karşı sarsıcı ve tüm Kürdistan ile Türkiye’de ses getirecek HDP’nin de kendine ait gündemlerinin olması gerektiğini savunan hatırı sayılır bir kitle var. Bu kitle, ‘HDP ile ölüme de yaşama da varız’ diye not düşen bir kitle. Genel olarak Kürtlerin direngen ve mücadeleci özellikleri tam da bu süreçte açığa çıkacak gibi görünüyor.

HDP'nin eylem-etkinlik dizisi bu yürüyüş ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Zira tabanın da talebi ve isteği bu yönde. Bundan sonraki siyasal sürecin HDP lehine hem zorlu hem de kazanım sağlayacak bir mecrada ilerleyeceği kuşku götürmez. Bir bakıma Kürt Siyasi Hareketi’nin de geleceğini tayin edecek olan bu devinim, önümüzdeki dönemin belirleyici lokomotifi olacak.