HPG BİM: Türk devleti yenilgisini yalanlarla gizlemeye çalışıyor

HPG BİM Sözcüsü, savaş uçaklarından kimyasala kadar tüm yolları deneyen Türk devletinin gerilla karşısındaki yenilgisini gizlemek için her türlü özel savaş yöntemini devreye koyduğunu belirtti. Yalanlarının da yenilgilerini gizlemeye yetmediğini söyledi.

HPG BİM Sözcüsü Serdar Yektaş, Türk devletinin İşgal saldırıları karşısında gerillanın 5 aydır destansı bir direniş gösterdiğini belirtti. Yektaş, gerilla güçleri karşısında çaresiz kalan işgalcilerin her türlü özel savaş yöntemini deneyerek yenilgilerini gizlemeye çalıştıklarını vurguladı.

“Sadece bizim kayıplarımızla ilgili değil, kendi kayıpları hakkında da yalan söylüyorlar. Hiçbir kayıplarını doğru vermiyorlar” diyen Hêzên Parastina Gel Basın İrtibat Birimi (HPG BİM) Sözcüsü Serdar Yektaş, ajansımızın sorularını yanıtladı.

23 Nisan’dan bu yana Medya Savunma Alanları’na yönelik süren bir işgal operasyonu var. Aylık bilançolar da açıklıyorsunuz, bize son durumları aktarabilir misiniz?

Beş gün sonra beşinci ayını doldurup altıncı ayına girecek olan ve her anı kıran kırana geçen yarım yıllık bir çetin bir savaş süreci söz konusu. Öncelikle bunun adını doğru koymamız gerekiyor. Çünkü Türk özel savaş medyası öyle bir propaganda yürütüyor ki, sanki normal ve sıradan bir operasyondur, arada bir de gerillanın ‘’taciz ateşleri’’ oluyor, hepsi o kadardır. Oysa ki hakikat hiç de öyle değildir. Zaten günlük ve aylık olarak savaşın sonuçlarını bilançolar halinde açıklıyoruz, o yüzden onları tekrarlamayacağım. Fakat nasıl oluyor da, devletlere kabadayılık yapıp meydan okuyan, bir ay sürmeden Karabağ’da sonuç alan Türk devleti ve ordusu 5 ay boyunca Avaşin, Metina ve Zap’ta çakılıp kalıyor? Şu anda arkadaşlarımız Bakurê Kurdistan’dan Medya Savunma Alanları’na kadar her yerde yeni dönem gerilla taktiklerinin hepsini ustalıkla pratiğe koyuyor ve her gün Türk ordusuna o kadar kayıp verdiriyor. Gerçekten de büyük bir kahramanlık destanı yazan Werxelê ile Girê Sor Direniş Alanları başta olmak üzere, Heftanin’den Xakurkê’ye kadar her yerde gerillanın büyük bir aktivitesi söz konusu. Türk ordusu sonuç alamayınca tabi yasaklı olan kimyasal silahlara başvuruyor. Bu bir yandan Türk ordusunun zerreyi miskal kadar insanlıktan nasibini almamış bir güç olduğunu bir kez daha gösterdiği gibi, diğer yandan da aslında düzenli ulus-devlet ordusunun, onun arkasındaki Gladio güçlerinin ve ellerine tutuşturulan savaş tekniğinin Demokratik Modernite Gerillası karşısında sonuç alamadığının göstergesidir.

Werxelê ve Girê Sor için ‘’direniş alanları’’ diyorsunuz. Bununla neyi kast ediyorsunuz?

Werxelê ve Girê Sor’da mevzi ve tünel savaşları daha fazla öne çıktı. Gerillanın daha önce bazı tecrübeleri olsa da savaş mevzilerine ve tünellerine dayalı taktik esasen 2021 Şubat’ındaki Garê Direnişi ile asli bir gerilla taktiği olarak pratiğe geçti. Ancak şu anda Bakurê Kurdistan’ın her yerinde ve Medya Savunma Alanları’nda gerillanın temel taktik tarzı hareketli profesyonel gerilla timleridir. Gerçekleşen eylemlerin birçoğu hareketli profesyonel gerilla timleri tarafından yapılıyor. Tünel ve mevzilerdeki direniş ile hareketli profesyonel gerilla timlerinin eylemselliği birbirini tamamlayarak o alanı komple bir ‘’direniş alanı’’ haline getiriyor. Direniş alanları olarak isimlendirmemizin sebebi böyledir. Geçmişi ve savaş gerçeğini bilmeyenler belki fazla anlam veremez ama Türk devletinin tüm gücünü ve imkanlarını seferber etmesine rağmen 5 aydır gerillayı söküp atamadığı, aksine kendisinin çakılıp kaldığı ve her gün kayıplar verdiği bir duruma şahitlik ediyoruz. Tabi arkadaşlarımız çok büyük bir Apocu irade, kararlılık, sabır ve kesin başarı iddiası ortaya koyarak savaşıyorlar. İmkanların ve savaş tekniğinin iki taraf açısından en orantısız olduğu bir savaş durumunda, arkadaşlarımız sadece ve sadece Apocu inanç, bunun yarattığı ruh, halk ve ülke sevgisiyle tüm zorlukların üstesinden gelebiliyorlar. Önder Apo’nun ‘’en büyük teknik insandır’’ sözünün bir hakikat olduğu bugün bir kez daha ispatlanmıştır. Elbette bunlar bedelsiz olmuyor, halkımızın en seçkin evlatları olan yoldaşlarımız şehadete yürüyerek bu sonucu yaratıyorlar. İşte en son Girê Sor’da Türk devletinin kimyasal silah kullanması sonucunda farklı tarihlerde toplamda 6 yoldaşımız şehadete ulaştı.

Türk özel savaş bakanlıkları olan Savunma ve İçişleri Bakanlığı sürekli açıklamalar yapıp, gerillanın kayıplarını veriyorlar. Bunlar ne kadar doğru?

Bu her iki bakanlık ve başlarındaki özel savaş elemanı olan iki bakan Türkiye’nin tüm değerlerini haraç mezat ederek pazarlayan ve bunun üzerinden siyaset yapan aklın yürütücüleridirler. Bize karşı yürüttükleri savaşa da aynı zihniyetle yaklaştıkları için açık arttırma misali bir bakanlığın kayıplarımız hakkında yaptığı açıklamayı diğer bakanlık daha da arttırarak çıtayı yükseltiyor. Kürtleri öldürme üzerinden prim yaparak, ne kadar Kürt celladı olduklarını kanıtlayarak iktidara tutunmaya çalışıyorlar. Biri yalan söyledikçe, diğeri daha büyük bir yalanla onu geçmeye çalışıyor. Ama bunu yaparken ciddi bir paradoks içerisine giriyorlar. Bir yandan gerillanın bittiğini söylüyorlar, işte en son dün özel savaş bakanı Hulusi Akar diyor ki; 19 bine yakın gerillayı şehit etmişiz, bitme noktasındadır. Ama öte yandan da PKK’nin ne kadar büyüdüğünü, on binlerce kişiden oluşan ordular kurduğunu, Türk devletinin beka sorunu olduğunu propaganda ediyorlar. Tabi İçişleri Bakanı olan zat da ondan geri durmamak için peşi sıra benzeri yalanları söylüyor. Ancak bırakalım demokratik kamuoyunu, artık kendi kitlelerini bile inandıramıyorlar. Bunların yalan söylemedeki mahareti biliniyor, ama toplumu birbirine tezat iki yalana inandıramıyorlar. Böylesine bir handikap içerisindeler.

Çok somut ve güncel bir örnek vereyim: Bawer Eruh (Mehmet Emin Ekinci) ve Ronî Dêrîk (Muhammed Şefik İbrahim) yoldaşlarımız 24 Haziran 2021 günü gerçekleşen bir bombardımanda şehadete ulaştılar. Biz de arkadaşlarımızın kimlik bilgilerini netleştirip dosyalarını tamamlayınca 8 Ağustos 2021 günü bir açıklama ile halkımızla paylaştık. Aileleri taziye kurdu, halkımız bu şehitlerini andı. Ama Türk özel savaş medyası 13 Eylül 2021 günü sanki Bawer arkadaşımızın şehadetini yeni gerçekleşmiş gibi servis ederek, ‘’MİT ve TSK’nin ortaklaşa başarılı operasyonu’’ diye kamuoyuna sundu. Herkesin gözleri önünde alenen yalan söylediler. Belki herkes sürekli olarak gelişmeleri takip edemediği için böyle bir haberle karşılaştığında ‘’acaba doğru mu diye düşünebilir.’’ Fakat bilinmelidir ki; MİT ve TSK’nin ortak operasyonu olarak verdikleri haberlerin çoğu yalandır. İlginç olan; KDP güdümündeki medya da Türk özel savaş medyasının bir parçası gibi hareket edip hakikatlere gözünü yumarak bu haberleri Kürt halkına gerçekmiş gibi sunma gafletine düşüyor.

Yine geçen gün Hulusi Akar, Garê’de sorumlu düzeyde 7 gerillanın vurulduğunu söyleyerek ve aklınca bu gerillaların tek tek nereden sorumlu olduğunu da belirterek güya daha inandırıcı bir biçimde yalan söyledi. Biz o alandaki arkadaşlarımızdan durumlarını sorduk ve 2 arkadaşımızın bombardımanda hafif yaralandığını öğrendik. Bunların söylediği gibi herhangi bir şehadetimiz olmamıştır.

Sadece bizim kayıplarımızla ilgili değil, kendi kayıpları hakkında da yalan söylüyorlar. Hiçbir kayıplarını doğru vermiyorlar. Verme mecburiyetinde kaldıklarında da tek tük askerlerini çok utangaçça, ismini, tarihini, nerede öldürüldüğünü bile somut belirtmeden veriyorlar. İşte en son bir asker Zap’ta gerillaya teslim olmak istedi. Sonrasında kendileri vurdu, arkadaşlarımız kurtaramadı. İsmini, kimliğini, belgelerini kamuoyunun bilgisine sunduk. Bu askerin babası çocuğunun harcandığını, neler yaşadığını belirtti. Sezai Güngör adlı bu askere dair tek bir kelime dahi etmediler. Garê’de yoldaşlarımızla beraber kendi esirlerini de kimyasal silah ile katleden bu faşizan zihniyetin asla doğruları söylemediği ve söylemeyeceği bilinmelidir.

Xelifan’da belli aralıklarla 2 gerilla grubuyla bağlantının koptuğunu ve büyük ihtimalle KDP pususunda şehit düştüğünü belirterek, KDP’den açıklama yapmasını beklediniz, bu konuda size ulaşan yeni bilgi var mı? KDP bu konuda herhangi bir açıklamada bulundu mu?

İlk Xelifan olayında KDP’den bir açıklamada bulunmaları çağrısı yaptığımız doğrudur. İkinci kez benzer biçimde 7 arkadaşımıza dönük yapılan saldırı tekrarlanınca halkımızın vicdanına ve takdirine bıraktık. Bu konudaki ketumlukları sürüyor. Sessizlik ikrardan gelir diye bir söz vardır, herhalde durumları biraz da böyledir. Bize ulaşan herhangi gizli veya açık bir beyanları yoktur.

Yine Dinartê başta olmak üzere gerçekleşen bazı olayları da gerilla güçlerinin yaptığını söylüyor. Sizin yalanlamanıza rağmen bilinçli şekilde birçok olayı halen sizin üzerinize yıkmaya çalışması nereden kaynaklanıyor. Bu özel savaş yöntemleri ile ne yapmak istiyor?

Kim tarafından, nerede ve nasıl gerçekleştirildiğini bilmediğimiz olaylardan direkt bizi sorumlu tutuyorlar. Bu söylemlerin gerçeklerle alakası yoktur. Gerillanın yapmadığı olaylardan gerillayı sorumlu tutarak böylesi bir tartışmanın, gündemin içine çekme olarak yorumluyoruz. Gerillanın sağını solunu tutarak, çevresini kuşatarak, gidiş-geliş yollarını keserek, pusu atıp saldırarak tahrik etmeye ve bir çatışmanın içine çekmeye çalışıyorlar. Daha önce de dile getirmiştik, gerillaya tek taraflı olarak bir çatışma süreci dayatılıyor. Biz, bunun TC devletinin Kürdü Kürde kırdırtma siyasetinin temel stratejisi olduğunu biliyoruz. Herhalde gerçeklerle hiçbir alakası olmayan itham ve haberleri yapmalarının asıl sebebi gerillaya dayatmaya çalıştıkları çatışma ortamının meşruiyetini oluşturma gayretidir.