Karayılan: Hedefimiz Türk sömürgeciliğini kırmaktır

Ulusal Tutum Çalıştayı’na görüntülü mesaj gönderen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan,  “Hedefimiz Türk sömürgeciliğini kırmaktır. Eğer Kürtler olarak statü sahibi olmak istiyorsak, Türk sömürgeciliğine karşı irademizi göstermeliyiz" dedi.

Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK)’nin organize ettiği ve Kürdistan’ın dört parçasından parti, örgüt, siyasetçi ve aydınların katıldığı Ulusal Tutum Çalıştayı açılış konuşmasının ardından katılımcıların mesajlarını iletmeleriyle devam etti. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan ise çalıştaya görüntülü bir mesaj gönderdi. Çalıştaya katılmaları için imkan sağlayan KNK yönetimine teşekkür ederek konuşmasına başlayan Karayılan, “Tüm üyeleri ve katılımcıları saygıyla selamlıyor, yaşamlarında ve mücadelelerinde başarılar diliyorum” diye konuştu.

Metina, Zap ve Avaşîn’de devam eden Türk devletinin işgal saldırılarındaki son durumu harita üzerinden çalıştay katılımcılarına aktaran Karayılan konuşmasında önemli mesajlar verdi. Son saldırılar için 24 Nisan gününün seçilmesinin tesadüf olmadığın belirten Karayılan “24 Nisan Ermeni Soykırımı Günü’dür. Yani, “Ermenilerin başına ne getirdiysek, sizin de başınıza aynı şeyi getireceğiz” demek istemektedirler. Türk devleti bu tür belli günlerde karşıtlarına mesaj vermeyi önemsemektedir” dedi.

Karayılan savaşın son durumuna ilişkin şu bilgileri verdi: “Metina’da düşman Zendûra Tepesi’ne gelmiş bulunmakta. Burada birkaç yeri tutmuş durumda. Bu bölgede savaş yaşanmaktadır. Arkadaşlarımız halen Zendûra Tepesi’ndedir ve 20 gündür düşman onları çıkartmaya çalışmaktadır ama çıkartamamaktadır.”

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın konuşmasının tam metni şöyle:

“Değerli arkadaşlar; Bugün bölgemiz Ortadoğu’da bilindiği üzere bir savaş yaşanıyor. Bu savaş, yeni yöntemlerle Üçüncü Dünya Savaşı’nın sürdürülmesi oluyor. Ve herkes bu savaştan sonra bölgenin yeniden dizayn edileceğini biliyor. Şimdi bakıyoruz; Kürdistan’ı işgal eden ve sömürgeci devletler, bu yeni dizaynda Kürtlerin yer almaması için önemli çabalar içerisinde bulunuyorlar. Yine Lozan Antlaşması’nın geçerlilik süresi 100 yıldı. Mevcut durumda 2 yılı kalmış bulunuyor; 2023 yılında artık hükmü kalmayacaktır ve sömürgeci Türk devleti, “Lozan’da bize haksızlık yapıldı” demektedir. Bunu Erdoğan kendisi dile getirdi. Şimdi, Misak-ı Milli sınırlarını siyasi, hukuki ve askeri olarak gündeme getirmek için Lozan Anlaşması’nın süresinin dolmasını bekliyorlar. Şu an böylesi bir hazırlık içerisindedirler. Türk devleti bu temelde bir strateji yürütmektedir. Bunun için Efrîn’den tutalım Xakurkê’ye kadar bir tampon bölge oluşturmak istiyorlar. Hem Rojava Kürdistanı’nda hem de Güney Kürdistan’da toprakları işgal etmek ve hatta daha da ileri gitmeyi hedefliyorlar. Bu, aslında Misak-ı Milli’yi talep etme, isteme ve bu şekilde kendisine dahil etme stratejisidir.

Egemen-sömürgeci devletlerin bu uygulamalarına karşı, biz Kürtlerin de ortak ve ulusal bir strateji sahibi olması gerekmektedir. Bu çok önemli bir konudur. Eğer biz bu stratejik dönemi doğru okumaz ve ulusal siyaseti el birliğiyle öne çıkarmazsak, Kürt halkının geleceği ve mevcut kazanımlar açısından büyük tehlike yaşanacağını bilmeliyiz. Bunun için bu toplantıyı ve ulusal birlik çabalarını çok önemli görüyoruz.

Şu an Behdînan bölgesine yönelik olarak gelişen saldırılar kuşkusuz uluslararası güçlere rağmen gerçekleşmemektedir. Amerika’nın onayı olmadan bu toprakların üzerinde uçakların uçamayacağını biliyoruz.

Diğer önemli bir şey ise, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin bugüne kadar ki sessizliğidir. Hükümetin tutumu belli olmamaktadır. Yalnız bu sessizlik, Türk devletinin saldırganlığına meşruiyet oluşturmaktadır. Yani bir destek olmaktadır. Çünkü Türk devleti Kürdistan topraklarına tecavüz etmektedir. Topuyla, tankıyla saldırarak gittiği her yerde dönemsel değil kalıcı olarak yer yapıyor. Yani bir yıl için gelmiyor; uzun süre kalmak için geliyor. Bunlar, bölgesel hükümet yetkililerinin, Türk devletinin sözlerine inandığını gösteriyor. Yani Türk devleti, ‘ben Kürtler için gelmiyorum; Kürtlerle herhangi bir sorunum yok; ben PKK için geliyorum’ diyor. Bölgesel hükümetin duruşundan da anlaşıldığı kadarıyla, onlar da bu sözlere inanmaktadırlar. Bu gerçekten çok önemli bir konudur.

Bakınız; Türkler 950 yıldır bölgededir, Anadolu’dadır. O zamandan bugüne kadar Türk devletleri kaç sefer Kürt halkına, mirlerine söz vermişse de, hiçbir sefer sözlerini tutmamışlardır. Osmanlı döneminde de Türkiye Cumhuriyeti döneminde de bu böyledir. Kürt serhildanları başladığı zaman bazı Kürtleri yanlarına alıyorlar, ortak yapıyorlar ve serhildanın üzerine beraber gidiyorlar; ama serhildanı tasfiye ettikten sonra ortaklarını da tasfiye ediyorlar. Bunun tarihte 1-2 değil, onlarca örneği vardır. Ben çocukken, köyümüzün ihtiyarları, “bu Türk devleti eşek bile olsa, insan binmemeli” derlerdi. Çünkü kendini eşek gibi yumuşatsa ve sen ona binersen, mutlaka bir oyun oynar ve seni düşürür. Zaten bir söz vardır; derler ki, “Osmanlı’da oyun çok.” Yani Türk devletinin sözlerine inanmak, çok önemli bir yanlıştır. İnanmamak gerekir.

‘BÜYÜK BİR OYUN OYNANIYOR’

Şimdi sayın bölgesel hükümet yetkilileri ABD ve AB gibi dışarıdaki dostlarına güveniyor olabilirler. Bizim görüşümüze göre bu da pek yerinde değildir. Bakınız; Türk devleti 1974’te ABD’nin karşı olmasına, AB’nin ise tamamıyla karşı olmasına rağmen gitti Kıbrıs’ı işgal etti. Çıkmadığı gibi, halen de oradadır. Yine 1957 yılında ABD’nin, Avrupa’nın ve bütün dünyanın gözleri önünde, İstanbul’da ve her yerde Rumlara karşı bir saldırı başlattılar; bütün mallarına el koydular, bir kısmını katlettiler, kalanları ise Yunanistan’a sürdüler. Bu güçler o zaman Türklere karşı ne yaptılar? İşte ABD Kıbrıs döneminde ambargo uyguladı; birkaç yıl sürdü; sonra yine ilişkileri iyi oldu. Yani Türkiye stratejik kararlarında kimseyi dinlemiyor. Bu devletler ise çıkarlarına bakıyorlar. Acaba Kürtler’in hatırı için Türkiye’yi karşılarına alırlar mı; Türkiye’yle savaşırlar mı? Hayır. En fazla kınarlar, ambargo uygularlar, ekonomik yaptırımlar yaparlar. Türkiye zaten bütün bunları göz önüne almış durumdadır. Türkiye bunları dinlemiyor. Çünkü geleceği açısından Kürt halkının kazanımlarını tehlikeli görüyor. Yani Ortadoğu topraklarında Kürtlerin özerk ve statü sahibi olmasını kendisi açısından tehlikeli görüyor. Bunun için de kimseyi dinlemiyor. Kısacası bu çerçevede kimse bunlara inanmamalı; bizler birliğimize güvenmeliyiz ve bu şekilde hareket etmeliyiz.

Tabi biz bunu söyleyince, kardeşlerimiz, “PKK Türkiye’yle savaş halindedir; hepimizin ona katılmasını ve yardımcı olmasını istiyor; yani PKK bu şeyleri kendi çıkarları için söylüyor” diyorlar. Böyle düşünenler, bizim Türk devleti hakkındaki bu sözlerimizi pek göz önünde bulundurmuyorlar, bizi dinlemiyorlar; tersine Türk devletini dinliyorlar. Halbuki Türk devleti onlarca kez Kürtleri kandırmıştır. Güven vermemektedir. Bazı gerçeklikler vardır. Bu gerçeği tanımak gerekmektedir: Türk devletinin ideolojik çizgisi nedir; stratejisi nedir; ne düşünmektedir; bunlara bakmak gerekmektedir. Ama bu kardeşler çoğu Türk devletini siyasi çerçevede tanıyorlar. Derinlik bağlamında çok üzerinde durmuyor ve tanımıyorlar. Bunun için de Türk devletinin Kürt halkına karşı bir saldırı halinde olduğunu, büyük bir oyun oynadığını bilmeli ve bu tehlikeyi görmeliyiz.

‘BU DÖNEMDE ULUSAL BİRLİK ÇALIŞMALARI ÇOK ÖNEMLİ’

Değerli arkadaşlar, tüm Kürdistan Ulusal Kongresi Üyeleri; Bizler, yapmış olduğunuz çalışmaları çok önemli görüyoruz ve gerçekten ulusal birlik çabanız, çok kutsal bir çalışmadır. Saygı duyuyoruz ve mutlaka sonuç alacağınıza inanıyoruz. Ama mevcut gerçekliği herkese kavratmamız gerekmektedir. Bunun için büyük çaba göstermeliyiz. Günümüzü anlamak için tarihe dönmek gerektiğini belirtirler. Eğer bugünü doğru okumak istiyorsan, tarihe bakmalısın. Bu önemli dönemde ulusal birlik çabaları çok önemlidir. Sayın Kek Mesud’un bu durumu göreceğine inanıyorum. Çabalar geliştiği zaman, mutlak anlamda Kürt halkının üzerindeki tehlike de görülecektir. Yine YNK Eşbaşkanlığı ve siyasi yönetiminin, Goran Hareketi yönetiminin de kuşkuları olduğunu ve gerçekleri çok daha yakından takip ederek gerekli tutumu alacaklarına inanıyorum. Zaten Güney Kürdistan’da iktidarda olmayan Komünist Partisi, Ezilenlerin Partisi (Zehmetkêşan) gibi birçok sivil toplum örgütü tutumunu ortaya koymuştur. Henüz tutumunu ortaya koymamış olanların da koyacaklarına inanıyoruz. Burada sorun yalnızca Güney Kürdistan değildir.

Her dört parça Kürdistan’da siyasi partilerin aydın şahsiyetlerin, sanatçıların, yazarların ve toplumun her kesiminin mutlak anlamda stratejik olarak ulusal birlik çabalarına girmesi gerekmektedir. PKK olarak, bu konuda yapılacak tüm çalışmalarda her anlamda yardım için hazırız ve üzerimize düşenleri yerine getireceğiz.

24 NİSAN İLE MESAJ VERMEK İSTEDİLER

Değerli arkadaşlar; Bize gönderdiğiniz mesajda savaşın hangi durumda olduğunu toplantıya izah etmemizi belirtmiştiniz. Bu konuda da bazı şeyler söylemek istiyoruz: Türk sömürgeciliğinin geliştirdiği bu saldırı, sıradan bir operasyon değildir. Aralarında Suriyeli çetelerin de bulunduğu çok sayıda askerle ve kapsamlı teknik ile daimi bombardıman yaparak bir devlete karşı saldırır gibi 23 Nisan gecesi Türk devleti saldırılarına başlamıştır. Bu da çok yorumlandı; 24 Nisan Ermeni Soykırımı Günü’dür. Yani, “Ermenilerin başına ne getirdiysek, sizin de başınıza aynı şeyi getireceğiz” demek istemektedirler. Türk devleti bu tür belli günlerde karşıtlarına mesaj vermeyi önemsemektedir. Bu operasyonu da böyle ayarladıkları anlaşılmaktadır.

Bu şekilde saldırı geliştirdiler fakat bizlerin de hazırlığı vardı. Bir süredir biz savunma güçlerinde, yani gerillada yenilenme çabası içerisindeyiz. Bir çağdaşlaşmayı geliştiriyoruz. Yani bizler, iradeli, cesaretli, akıllı, ustaca ve profesyonel hareket eden; düşmanın tekniğini boşa çıkartan, yine araziyi derinliğine ve genişliğine iyi kullanan bir güç ile düşmanı yenmeyi hedefliyoruz. Bunun için çabalıyoruz. Bu çerçevede güçlerimiz 20 gündür gerçekten çok önemli bir direniş yürütüyorlar. Birçok yerde düşman daha ilk günde nereye gelmişse, halen aynı yerdedir; yani ilerleyememiştir. Bazı yerlerde de belki birkaç kilometre öne doğru gelmiştir fakat buralarda da savaş devam etmektedir. Daha iyi anlaşılması için bu konuyu harita üzerinde de izah edebilirim:

Şu an savaşın yaşandığı bölgeler Metina, Zap ve Avaşîn’dir. Kırmızı işaretli yerler Türk devletinin bulunduğu yerler iken, sarı işaretli yerler ise gerillanın olduğu yerleri ifade etmektedir. Metina’da düşman Zendûra Tepesi’ne gelmiş bulunmakta. Burada birkaç yeri tutmuş durumda. Bu bölgede savaş yaşanmaktadır. Arkadaşlarımız halen Zendûra Tepesi’ndedir ve 20 gündür düşman onları çıkartmaya çalışmaktadır ama çıkartamamaktadır.  Zap bölgesinde düşman iki koldan ilerlemek istemektedir: Bunlardan birisi Küçük Cîlo dediğimiz alan iken, diğeri ise Bêdewê Kalesi dediğimiz hattır. Ancak direniş olduğu için halen ilerleyememişlerdir.

EN KAPSAMLI SAVAŞ AVAŞÎN’DE YAŞANIYOR

Mevcut durumda en kapsamlı savaş Avaşîn’de yaşanmaktadır. Düşman burada, bir kolunu Şemzînan’dan Mamreşo alanına getirmiştir. Diğer kolunu ise Gever’den Mervanus hattına getirmiştir. Bu şekilde 2 koldan gelmiştir. Avaşîn Suyu arada geçmektedir. Şu an düşman Avaşîn ve Basya sularının birleştiği üçgende bulunan arkadaşlarımızı kuşatmak istemektedir. Bunun için Mamreşo’da çok ağır bir savaş yaşandı. Burada Türk devleti kimyasal silah kullandı. Buradaki arkadaşlar Serhat Giravî arkadaşın öncülüğünde gerçekten bir destan yazdılar. Savaş boyunca Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın gösterdiği cesaret ve fedakarlık gerçekten çok üst düzeyde seyrediyor. Kürt halkının oğul ve kızları savaş meydanında büyük bir irade gösteriyorlar. Şu an düşman burada Mamreşo Şikefti’ni almış durumdadır ama savaş devam etmektedir. Bu koldaki savaş Aris-Faris bölgesinde yoğunlaşmaktadır. Yine Mervanus’ta da savaş devam etmektedir. Onlar Mervanus ve Aris-Faris’i tamamıyla alarak Kuzey’le bu bölge arasında kalan arkadaşları kuşatmak istiyorlar. Bu da önümüzdeki günlerde, bu üçgende sert savaşların yaşanacağını gösteriyor. Çünkü o bölgede bulunan gerilla güçleri, kuşatılsalar bile çekilmeyi düşünmüyorlar; direnecekler.

Kısacası şu an baştan başa cephede böyle bir savaş devam etmektedir. Doğrusu, geçen 20 gün boyunca gösterilen direniş gerillanın başarısını ortaya koyduğu gibi, bu büyük bir sonuçtur. Bu konuda biz kendimize güveniyoruz. Ama şunu da belirtmek istiyorum: Eğer gerillaya yardım edilirse, mutlak anlamda gerilla burada Türk sömürgeciliğini kıracaktır. Buna inanmak gerekiyor. Yardım olmazsa belki gecikebilir ama yine de hedefimiz Türk sömürgeciliğini kırmaktır. Gerillanın direnişi şu an bu temeldedir. Bunun için biz, “eğer Kürtler olarak statü sahibi olmak istiyorsak, Türk sömürgeciliğine karşı irademizi göstermeliyiz” diyoruz. İrademizi göstermediğimiz sürece Türk sömürgeciliği de durmayacaktır, Kürt halkının bütün kazanımlarını hedefleyecektir. Bunun için biz bunu çok önemsiyoruz; bu konuyu Kürt halkının varlık yokluk konusu olarak görüyoruz; bu çerçevede ortak stratejinin kurulmasını çok çok önemli görüyoruz. Bu temelde tüm katılımcılara ve KNK yönetimine canı gönülden başarılar diliyor, tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum.”