KCK: Her yerde faşist AKP-MHP ittifakına karşı mücadeleyi yükseltelim!

Konya’daki katliama ilişkin açıklama yapan KCK, “Her yerde örgütlenerek soykırımcı faşist AKP-MHP faşist ittifakına karşı mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir. Örgütlenmek ve özsavunma yapmak tüm Kürt halkının varlık mücadelesi haline gelmiştir" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Konya’daki katliama ilişkin yazılı açıklama yaptı.

KCK, “AKP-MHP iktidarının Kürt düşmanlığı ve toplumu kutuplaştırıcı politikaları özellikle 2021 yılında Kürt halkına ve demokrasi güçlerine saldırıları artırmıştır. AKP-MHP iktidarı HDP’yi, dolayısıyla da demokrasi güçlerini ve Kürtleri iç düşmanlar olarak gösterip faşist zihniyetli güçlere hedef haline getirmiştir. Bunun sonucu her yerde Kürtlere ve HDP’ye oy verenlere saldırılar artmıştır. Kuşkusuz bu saldırılardan esas olarak Erdoğan ve Bahçeli sorumludurlar. Zaten Devlet Bahçeli Deniz Poyraz için bunlar PKK’nin kuryeleridir, diyerek bu cinayeti meşrulaştırmış ve haklı görerek üstlenmiştir. Zaten Tayyip Erdoğan her fırsatta bunlar daha iyi günleridir, daha neler neler göreceklerdir, diyerek bu tür cinayetleri teşvik etmiştir” dedi.

BU KATLİAM AİLE KÜRT KİMLİĞİNDEN VAZGEÇMEDİĞİ İÇİN GERÇEKLEŞTİRİLDİ

KCK açıklamasında şu hususlara dikkat çekildi:

“İşte AKP-MHP faşist iktidarının bu politikası sonucu Konya’da bir Kürt ailesi tüm fertleriyle katledilmiş ve evleri ateşe verilerek cesetleri de yakılmak istenmiştir. Bu canice katliam bu aile Kürt olduğu ve Kürt kimliğinden vazgeçmediği için gerçekleştirilmiştir. Kürtlere ya bu kimliği bırakırsınız ya da akıbetiniz ölümdür denilmektedir. Kürdü inkar ve Kürt kimliğinin reddedilmesi bu katliamları ortaya çıkarmaktadır. Kürtçe konuşmanın bile suç görüldüğü bir Türkiye gerçeği vardır. Bu nedenle yoğun asimilasyon ve kültürel soykırımla Kürtçenin unutturulup Kürt kimliğinin soykırıma uğratılması için sistematik bir politika uygulanmaktadır. Bu politika fiziki baskı dahil ekonomik, toplumsal ve kültürel bir çok baskı yöntemiyle pratikleştirilmektedir. Katliamlar da bu politikanın toplumsal psikolojisini yaratmak için gerçekleştirilmektedir. Bireysel ya da farklı nedenlerle değil, bu politikanın gereği ve sonucu bu katliamlar yapılmaktadır.

Bu katliamı yapanlar daha önce bu aileye saldırıp linç yaparak ağır yaralayanlardır. Bu saldırganların tutuklanması gerekirken serbest bırakılmışlardır. Bu serbest bırakılan faşist grup yarıda bıraktıklarını düşündükleri saldırıyı tamamlayıp 7 Kürdü hunharca katletmişlerdir. Kürde saldıranların böyle serbest bırakılması bu katliamları teşvik etmektedir.

BU KATLİAMDAN HÜKÜMETLE BİRLİKTE FAŞİST BASIN DA SORUMLUDUR

Yakın zamanda Konya’da bir Kürt ailesine saldırılıp Hakim Dal isimli Kürt katledilmişti. Kürtlere yönelik bu saldırıya Kürdistan’daki Barolar tepki gösterip hükümeti ve savcıları göreve çağırınca AKP-MHP iktidarının yardakçı borazanı olan Yeni Şafak gazetesi Kandil’in Baroları diyerek Baroları hedef göstermişti. Konya’daki katliamdan hükümetle birlikte kamuoyu yaratma işi yapan bu faşist basın da sorumludur. Bu basın sürekli Kürtleri, farklı etnik ve inanç topluluklarını, farklı düşüncede olanları hedef göstererek nefret suçu işleyerek bu katliamlara teşvik etmektedir. Faşistler de bu nefretle Kürtlere her yerde saldırmakta ve katletmektedirler.

DEMOKRASİNİN ÖLÇÜTÜ SALDIRILARA KARŞI KÜRTLERE SAHİPLENMEKTEN GEÇİYOR

Tüm demokrasi güçleri bu gerçeği görerek bu katliamların sorumluları olan bu iktidar ve bu basına gereken tepkilerini ortaya koymalıdırlar. Türkiye'de artık demokrasinin ölçütü bu saldırılara karşı Kürtlere sahiplenmekten geçiyor. Kürtlere sahiplenmek de Kürtlerin dil, kimlik, kültür özgürlüğünü tanımaktan ve anayasal güvenceye almaktan geçmektedir. Kürtlerin varlığı, dil, kimlik ve kültürel özgürlüğü sağlanmadan bu katliamların son bulması mümkün değildir. Bu katliamların son bulmasını isteyenlerin bu katliamlara neden olan etkenleri ortadan kaldırmaları gerekiyor. Bu açıdan katliamlara samimi karşı çıkmak Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı için gerekli adımları savunmaktan geçmektedir.

ON BİNLER SOKAĞA ÇIKARAK HEPİMİZ KÜRDÜZ DEMELİDİR

Kuşkusuz ilk yapılması gereken de bu katliama karşı tüm demokrasi güçlerinin, Türkiye halklarının, vicdanlı ve adaletli olanların bir araya gelip bu katliama karşı ortak tutum göstermeleri gerekir. On binler olarak sokağa çıkılarak hepimiz Kürdüz, hepimiz Aleviyiz demelidirler. Zaten bu iki temel sorun demokratik yaklaşımla çözülmeden Türkiye'nin hiçbir siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunu çözülemez. Bu açıdan bu saldırılar karşısında tüm demokrasi güçleri, vicdanlı, adaletli ve ahlaklı insanlar Kürtlerle birlikte sokağa inmelidirler.

Kürtler de bu saldırıların neden kaynaklandığını bilince çıkarıp bulundukları her yerde örgütlenmelidirler. Bu örgütlenmelerini demokrasi güçleriyle birlikte soykırıma, faşizme karşı mücadele ittifakı haline getirip bu saldırılara karşı durmalıdırlar. Daha önce de belirttiğimiz gibi kurbanlık koyun olunmamalıdır. Bunun için de her yerde örgütlenerek soykırımcı faşist AKP-MHP faşist ittifakına karşı mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir. Kürt halkı onlarca yıllık mücadelesi ve bilinci ile bunu gerçekleştirecek bir halk konumundadır. Bu açıdan örgütlenmek ve özsavunma yapmak tüm Kürt halkının varlık mücadelesi haline gelmiş bulunmaktadır.”