Kuzey Kürdistan'da aileler devletten hesap sordu

Kuzey Kürdistan'da '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilenlerin akıbeti soruldu. Katledilen yakınlarının hikayelerini anlatan aileler, devletin hesap vermesini, sorumluların yargılanmasını istedi.

Kuzey Kürdistan'da '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilenlerin akıbeti soruldu. Katledilen yakınlarının hikayelerini anlatan aileler, devletin hesap vermesini, sorumluların yargılanmasını istedi.

AMED

İHD Amed Şubesi ile kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminin 321'incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde düzenlendi. "Onlar bir gece ansızın evlerinden alındılar ve bir daha geri dönmediler" yazılı pankartının açıldığı eylemde, Muş'a bağlı Konutbekler Beldesi'ndeki evinde 5 Ağustos 1993 tarihinde silahlı bir grup tarafından katledilen Muhyettin Taştekin'in faillerinin yargılanmasının talep edildi.

İHD Amed Şubesi Yöneticisi Muhterem Süren, 321 haftadır alanlarda olduklarına dikkat çekerek, "Şu ana kadar ne kimse hakkında soruşturma açıldı ne de kimse yargılandı" diye tepki gösterdi.

İHD Yöneticisi Abdullah Zeytun, Muhyettin Taştekin'in katledilmesine ilişkin, Taştekin'in oğlu Nihat Taştekin'in kaleme aldığı metni okudu.

Metinde, "Babamı evden çıkartarak evin bahçesinde katledenler, daha sonra evimize 800 metre mesafede bulunan İl Jandarma Alay Komutanlığı'na kaçtı. Olaydan önce de babam, sivil polisler tarafından takip ediliyordu" denildi.

Zeytun, olaydan iki gün sonra TRT'nin olayı 'PKK'nin infazı' şeklinde duyurarak çarpıtmaya başvurduğunu belirtti.

CİZRE

Şırnak Cizre ilçesinde Dayikên Şemiyê, '90'lı yıllarda kaybedilen ve katledilen yakınları için başlattıkları adalet arayışlarına devam etti. 328'inci haftada Sanat Sokağı'nda bir araya gelen ailelerin eylemine MEYA-DER, İHD ve KURDİ-DER yöneticileri de katılarak destek verdi.

Eylemde, 1994 yılında Silopi Habur Gümrük Kapısı'nda JİTEM elemanları tarafından kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Ömeroğlu'nun akıbeti soruldu. Ömeroğlu'nun kardeşi Salih Ömeroğlu, devletten umutları olmadığını vurgulayarak, "Yıllardır bizler faillerin bulunması istiyoruz. Devletin bir çaba içinde olmadığı ortada. Buradan Kürt özgürlük mücadelesi yürütenlere sesleniyoruz; bize sahip çıkın. Katiller belli, devletin adalet anlayışı da. Bize adalet getirin" ifadelerini kullandı.

Eylemde konuşan İHD Şırnak Şubesi Üyesi Avukat Filiz Ölmez ise 'hukuk devleti' iddiasındaki bir sistemde cinayetlerin gizli kalmaması gerektiğini kaydetti.

YÜKSEKOVA

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde bir araya gelen kayıp yakınları ve İHD temsilcileri, Sanat Sokağı'nda kayıpların akıbetini sordu. Eylemde, 25 Nisan 2000 tarihinde Orman Mahallesi'ne gece saatlerinde baskın düzenleyen polislerin arkalarında bıraktığı patlayıcının infilak etmesi nedeniyle yaşamını yitiren 10 yaşındaki Welat Şedal'ın hikayesi anlatıldı.

Anne Piruze Şedal'in kaleme aldığı açıklama, İHD Yüksekova Temsilcisi Muhyettin Ünal tarafından okundu. Açıklamada, olay şu şekilde anlatıldı:

WELAT ŞEDAL'IN HİKAYESİ

"25 Nisan'da polisler tüm mahalleyi abluka altına almıştı, sabaha kadar mahallede kaldılar. Ertesi gün çocuğum Welat arkadaşlarıyla su kanalın arkasına piknik alanına gitti. Çocukların gittiği yer evimize ve polis noktasına yakındı. Saat öğle 13.00 civarıydı. Ben dışarı çıktım Welat'a seslendim. Welat ve arkadaşları koşarak bana doğru geldiler. Yaklaşık 20 metre geldiklerinde patlama meydana geldi. Ben döndüğümde çocukların bulunduğu yer toz dumandı. Hızlı bir şekilde patlama yerine doğru gittim. Bir baktım Welatım ve diğer çocuklar kanlar içindeydi. Welat'ımı kaldırdım, ama sol kolu kopmuş kafası paramparçaydı. Diğer çocuklara gittim baktım 11 yaşındaki Sibel Şedal da hayatını kaybetmişti. Orada bulunan diğer 4 çocuk da ağır yaralıydılar. Evin karşısındaki polis noktasından polisler geldi. Polis, bize 'Kim yaptı' dediğinde ben de 'Siz yaptınız' dedim. Aradan bir saat geçti, ilin valisi olay yerine geldi. Vali kim yapmış deyince 'Polis noktasına çok yakın ve dün gece sabaha kadar mahallemiz polis ablukasındaydı. Biz bu olayın polisin yaptığına inanıyoruz' dedim. Vali gittikten sonra kaymakam ve emniyet müdürü geldiler aynı soruyu onlar da sordular. Ben valiye verdiğim cevapları onlara da verdim.

Polisler tarafından üstü açık bir pikap getirilerek her iki cenazeyi ve 4 ağır yaralı çocuğu pikabın bagajına koyarak hastaneye doğru götürüldüler. Cenazelerimiz o günün akşamı hastanede bekletildi. Ertesi gün saat 10.00 civarında bize teslim ettiler ve aynı gün içerisinde biz cenazelerimizi defnettik. Akrabalarımızın ve komşularımızın isteği üzerine yaklaşık 25 gün taziyemiz devam etti. Bu süre zarfında 3-4 sefer kaymakam ve emniyet müdürü taziyemize gelerek her defasında bize 'Şikâyetçi olmayın. Zaten çocukların yaşı çok küçük. Bir olaya da karıştıklarına inanmıyoruz' dediler. Biz de olay ile ilgili dava açtık ve davayı kazandık, ama çocuklarımızı katleden katilleri bulunamadı. Onun için biz devlet yetkililerine sesleniyoruz; çocuklarımızın katillerini bir an önce yakalanıp adaletin önüne çıkartılması ve hak ettikleri cezanın verilmesini talep ediyoruz."

BATMAN

İHD Batman Şubesi üyeleri ve kayıp yakınları, 321'inci haftada Gülistan Caddesi'nde bir araya geldi.

İHD Batman Şubesi Başkanı Mehmet Bağıdır, faillerden hesap sorulmadan ve kaybedilenlerin akıbeti ortaya çıkman alanları terk etmeyeceklerini ifade etti. Bağıdır, katliam ve cinayetlere ilişkin tüm soru ve taleplerinin devletin cevapsız bıraktığına dikkat çekerek, "1990'lı yıllarda kendi hakları için alanlara çıkan binlerce Kürt, devlet güçleri tarafından katledildi" dedi.

Hakikatleri Araştırma Komisyonu'nun kurulmasını talep eden Bağıdır, İstanbul Adliyesi'nde Savcı Mehmet Selim Kiraz ile iki DHKC'li eylemcinin öldürülmesi olayına da değinerek, devlet politikasının "infaz" mantığı olduğunu belirtti.