PKK'de dönüşüm dönemi – VI

PKK kurulduğundan itibaren değişim ve dönüşümü özüne oturtmuştu. PKK, 2000’li yıllardaki değişimle soykırım planlarını boşa çıkararak kendini savunabildi.

PKK YAZI DİZİSİ

PKK, demokratik siyasetin önü açık olmadığı silahlı mücadele savaşını yürütmek zorunda kalmış; Kürdistan’daki değişimleri ve soykırımın dayattığı politikaları gözeterek kendisini örgütsel olarak konumlandırmayı esas almıştı. Bu çerçevede 2000’li yıllarda değişime giden PKK, soykırım planlarını boşa çıkararak kendini savunabilmişti. Reel sosyalizmin çöküşü ve komplonun gelişmesiyle beraber Önder Apo, PKK'nin köklü değişim ve dönüşümünü yaratmanın zorunluluğunu derinden hissetmişti.

Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü eserinde reel sosyalizmin çöküşü ve 1998’de Gladio komplosunun PKK’yi köklü değişime zorladığını belirten Önder Apo, grup aşamasındaki muğlaklık, devlet sorununun çözümlenmemiş olması, devrimci halk savaşı deneyiminde ortaya çıkan iç ve dış komploların aşılamamasının PKK’yi uzun süren bir kısırdöngüye, kendini tekrarlamaya sürüklediğini belirtmişti. PKK’de gerillanın büyümemesi, devrimci halk savaşının geliştirilememesi de böylesi bir köklü değişimi şart kılıyordu. Sonuç olarak KADEK ilanı ve KONGRA GEL oluşumuyla uluslararası güçlerin oyunu ve  Türk devletinin tasfiye planları alt üst edilecekti. Komplonun bir devamı olarak AB, PKK’yi ‘terörist örgütler’ listesine almaya hazırlanıyordu. ABD ve İngiltere, Türkiye ile çok sıkı bir dayanışma içerisindeydiler ve dayanışmanın temelinde PKK’nin ‘terörist örgüt’ ilan edilmesi vardı. KADEK ve KONGRA GEL, bu tasfiye planlarına karşı erken bir hamle olarak tarihe geçmişti.

KİLİT KAVRAM: DEMOKRATİK ÇÖZÜM

PKK mirasının korunması ve içine girilen krizden en az zararla çıkılması için Kürt Özgürlük Hareketi’nin yeni bir isim altında faaliyet yürütülmesi kararı alınmıştı. Önder Apo, kaleme aldığı savunmasında hem dönemin dış koşullarını hem de bunalıma yol açan iç koşulları hesaba katan yeni bir terminolojiye ihtiyaçlarının olduğunu ifade ederek, bunun da PKK’nin inkârı anlamına gelmediğini kaydetmişti. Önder Apo, savunmasının devamında şu değerlendirmelerde bulunmuştu: “Ayrışma tamamlanıncaya kadar PKK adını geçici olarak bir tarafa bırakmak taktik açıdan daha uygun gelmekteydi. PKK adını tasfiyecilerin elinde kullanılan bir silah olmaktan çıkarmak istiyorduk. KADEK ve KONGRA GEL türü organizasyonlar bu ihtiyaca cevap verebilirdi. Daha da önemlisi, ciddi bir dönüşümü yaşıyorduk. Bu radikal bir yenilikti ve dolayısıyla hareket yeni bir isim altında daha başarılı olabilirdi. Birçok reel sosyalist ülkede de benzer deneyimler yaşanıyordu. Bizim yapmaya çalıştığımız, onları taklit etmek anlamına gelmiyordu. Tersine, anlamlı ve farklı bir yaratıcılık yaşanıyordu. Savunmalarımın ilk versiyonlarında ve PKK’ye yolladığım yazılarda dönüşümün ana hatlarını ifade etmeye çalışmıştım. Dönüşümün kilit kavramı ‘demokratik’ çözümdü.’’

TOPLUMUN DEVLETÇE YÖNETİLMESİNİN ALTERNATİFİ

Önder Apo, daha sonra siyaset-politika kavramları üzerinde yoğunlaşmaya gitmişti. Siyaseti devlet idaresinin zıddı olarak düşünen; dolayısıyla demokratik ve politik bir felsefenin, toplumun devlet tarafından yönetilmesinin alternatifi olarak anlam bulduğunu kaydeden Önder Apo, şöyle devam ediyordu: "Devlet eliyle sosyalizm inşasının iflası beni, sosyalizmi doğru inşa anlayışını araştırmaya sevk etmişti. Demokratik siyaset felsefesi bu doğrultuda atılacak çok önemli bir adım olabilirdi. Pratikte de halkımız devlete karşı çok önemli bir direnç yaşamıştı. PKK’nin yaratıcı olmayan kadroları veya çalışanları yüzünden bu direnç heba edilmek üzereydi. Bunu önlemenin yolunu araştırırken, demokratik siyaset yönteminin ve ardındaki felsefenin en uygun yaklaşım olduğuna ikna olmuştum. Reel sosyalizmin çoktan tıkanmış ve iç çözülmeyle sonuçlanmış klasik komünist parti anlayışında ısrar etmek tutuculuk ve çözümsüzlük olurdu. Zaten bu partilerin bilimsel sosyalizmin tıkanmasındaki rolleri açıkça ortaya çıkmıştı. PKK’yi bu temelde muhafaza etmek, tutuculuğa ve tasfiyeciliğe çanak tutmaya devam etmek anlamına gelirdi. Buna rağmen reel sosyalizmin mirasını toptan reddeden ve kötüleyen liberal demokrasiye savruluş da kabul edilemezdi. Liberal demokrasi sahte demokrasicilikti. Onun solu anlamındaki liberal solculuk ve sosyalizm anlayışı tümüyle tasfiyecilik anlamına gelirdi; daha doğrusu reel sosyalizmin bünyesindeki kapitalizme sahip çıkmak, onu özel kapitalizm olarak dönüştürmek demekti. PKK ve halkın direnç değerlerini bu iki tehlikeli anlayış ve uygulamadan korumak büyük önem arz ediyordu.’’

DÖNEMSEL İKİ ARAÇ

Değerlendirmesinin devamında, KADEK ve KONGRA GEL’in PKK’nin ve halkın devrimci savaşının tarihsel mirasına sahip çıkabilecek dönemsel iki araç olarak düşünüldüğünü belirten Önder Apo, rollerini başarıyla yerine getirebilmeleri, süreci özlü değerlendirmeleri ve sürecin görevlerini doğru belirleyip sahip çıkmalarıyla mümkün olabileceğini ifade etmişti. Önder Apo, tarihi değerlendirmesinin devamında, “Kürt sorunu devletçiliğe hiç bulaşmadan, ulus-devletçi arayışlara yönelmeden ve o kapsamlar altında çözümlere zorlanmadan, toplumun demokratik yönetim modelleri içinde çözümlenebilirdi. PKK’deki dönüşümün özü buydu. KADEK ve KONGRA GEL de terminolojik olarak bu gerçeği ifade ediyordu’’ diyordu.

SAVAŞ HALİNİ DEVAM ETTİRMEK İÇİN

En az 1993 ve 1998 yıllarındaki barış ve siyasi çözüm olasılığı kadar 2000 başlarındaki olasılığın değerlendirilmemesinde de Türkiye’yi 1925’ten beri anti-Kürt batağında tutarak kontrol etmek isteyen güçlerin payına işaret eden Önder Apo, şu belirlemelerde bulunuyordu: "Kürt sorunu göründüğünden çok daha fazla hegemonik sistemin manipülasyon aracıdır. Çözümsüz bırakılması hegemonik sistem açısından en arzu edilir sonuçtur. Beyaz Türk faşistleri açısından ise iç politikayı savaş psikozuyla yönetme aracıdır. Kürt sorunu çözümsüz bırakıldıkça, ülkeyi hep iç savaş mantığıyla yönetmek kaçınılmaz olur. ‘İç ve dış tehdit’, ‘ülkenin bölünmez bütünlüğü’ söylemleri her zaman devrede tutularak savaş hali devam ettirilir. Böylelikle tekelci devlet kapitalizmi eşine az rastlanır bir ulus-devlet despotizmiyle ülkeyi istediği gibi sömürme imkânı kazanır. Yani Kürtler sadece toplum ve insan olmaktan çıkarılmıyor, kapitalizmin azami kâr kanunu için en elverişli araç konumunda değerlendiriliyor. Kürtlere dayatılan iç savaş politikası olmadan Türkiye’deki ulus-devletçilik ve kapitalizm yürütülemez. 2000’li yılların başlarında Kürt barışı ve demokratik çözümü önüne dikilen, aynı geleneksel hegemonik politikalardır. Her ne kadar milliyetçilik ve ulusalcılık adına uygulandığı iddia edilse de özünde emperyalist, sömürgeci ve soykırımcı politikalardır.’’

TASFİYELİĞİN GÜNDEME GELMESİ

Önder Apo’nun geliştirdiği savunmaların özüne ters düşen iç tasfiyeler, 2002 ve 2004 yıllarında bir kez daha yaşanmıştı. Tasfiyeciliğin bir kez daha kapsamlı bir şekilde gündeme gelmesi birçok tahribatı kendisiyle beraber getirmişti. Böylesi gelişmeler durumunda avukatların Önder Apo’ya zamanında ve yeterli bilgiyi vermemesi, Parti ve halkın maddi ve manevi değerleri ile kazanımlarının heba edilmesine neden olmuştu. Böylesi radikal bir dönüşüm sürecinde tasfiyeciliğin devreye girmesi, devrimci halk savaşı iki keskin uç arasında tarihin en büyük tasfiyesine uğramıştı.

Devam edecek...