‘Saray'ın savaş politikası işsizlik ve madde bağımlılığını arttırdı’

Sarayın savaş politikaları ile ne işsizliğin ne de enflasyonun düşeceğini belirten İstihdam Uzmanı Sinan Ok, Kürdistan ekonomisini çökerterek halkı cezalandırmak isteyen hükümetin Türkiye ekonomisini batırdığını söyledi.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve yaşanan salgının 2020 yılında en çok etkilediği illerden biri de Van. 1 milyon 150 bin nüfusa sahip Van’da işsizlik oranı yüzde 32 seviyesine yükselirken, işsiz sayısı 360 bin olarak belirlendi. Yani Van nüfusunun 3'te 1'i işsiz. Diğer Kürdistan illerinde de durum Van’dan farksız değil. Özellikle Bitlis, Hakkari, Iğdır ve Muş gibi iller 2020 yılında işsizlik, yoksulluk ve uyuşturucu madde bağımlılığıyla mücadele etti.

Kürdistanlı gençlerin batı illerinde tarım, inşaat ve turizmde, "mevsimlik işgücü olma ve buna bağlı hak ihlallerine maruz kalma"ları yıllardır bilinen bir durum olmasına rağmen 2020 yılında salgının etkisi ile sayısı 300 bin civarında olan bu nüfus ne iş bulabildi ne geçinebilecek bir kaynak. Çoğu kayıt dışı ve düşük ücretli bir şekilde metropol kentlerde çalışan gençler 2020 yılında basit ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.

İşsizlik ve yoksullukla birlikte gelişen en önemli sorunlardan biri de "madde bağımlılığı" sorunu. Bir yandan yoksulluk nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılayamazken öte yandan yüzlerce gencin madde bağımlılığı nedeniyle hayattan koptu. Yoksulluğun yanı sıra gerekli eğitim desteklerinin ve rehabilitasyon hizmetlerinin sunulmaması, maddelere erişimin engellenmemesi gençleri uyuşturucu madde bağımlılığına sürüklüyor. Van'da son olarak sokaklarda çekilen görüntülerin ardından uyuşturucu madde bağımlılığının geldiği nokta infiale neden oldu.

Başta Van olmak üzere Kürdistan’da yaşanan bu sorunları istihdam Uzmanı KHK’li Sinan Ok ile konuştuk. İstihdam Uzmanı Ok, 2020 yılında Kürdistan'da yaşanan işsizlik, yoksulluk ve uyuşturucu madde bağımlılığını ANF’ye değerlendirdi.

2020 yılında Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumdan biraz söz edebilir misiniz?

Türkiye ekonomisinin etkilendiği yapısal sorunlar var. Ülkenin stratejik gücü olabilecek nüfus, coğrafi konum, ham madde ve doğal kaynaklara yakınlık gibi bazı başlıklarda; kamu yararını dikkate alan politikalar geliştirilmediği için bu stratejik güç kaynakları stratejik sorun alanlarına dönüşmüş durumdadır. Örneğin nüfusu Almanya kadar olan ve hatta genç nüfus oranı daha yüksek olan Türkiye, Almanya’nın yaklaşık beşte biri kadar üretim yapabiliyor. Komşu ülkelerle vekalet savaşları yürütülüyor. Hammadde işleyip ihraç etmek yerine hammadde ihraç eden bir ülke olarak Türkiye’nin kronik enflasyon, dış açık, işsizlik, bütçe açığı ve yüksek faiz hadleri gibi sorunları bulunmaktadır. Dönem dönem ekonomide iyileşme süreçleri yaşansa da orta ve uzun vadelerde Türkiye ekonomisinin, "krizli bir ekonomi" olduğu söylenebilir.

Türkiye’de bütçenin daha çok güvenlik politikalarına ayrıldığını söyleyebilir miyiz?

Bu krizlik kalıcı durumun nedenlerini özetle şu şekilde ifade edebiliriz. Türkiye'de devlet, ekonomide denetleyici ve düzenleyici olma rolü yerine, "toplayıcı ve adaletsiz dağıtıcı" bir rol icra etmektedir. Dolaylı vergilerle özellikle alt sınıf halk gruplarından her yıl milyarlarca vergi toplayan hükümetler bunu adil bir şekilde kamusal hizmetlere dağıtmamaktadır. Türkiye'de eğitim, sağlık ve adalet için ayrılan bütçe yeterli değildir. Çünkü bütçede yapılan tercihler daha çok güvenlikçi ve belirli sektörleri destekleyen bir yaklaşımda olmaktadır.

Sorun sadece yıllık bütçe tercihlerinin sayısı sınırlı yandaş ihaleci firmalar arasında bölüşümü değil; ortalama on yılda bir olan darbe ve benzeri olaylarla ülkede hukuk askıya alınmaktadır. Hukukun askıya alınması can ve mal güvenliğinin askıya alınmasına neden olmaktadır. Bu durum güvensizliği her boyutuyla ekonomiye yansıtmaktadır. Türkiye’nin güvenini kaybetmiş ekonomisi çelişkili bir şekilde bölgedeki güvenlikçi yaklaşımın sonucudur.

Türkiye ekonomisini 2020 yılında krize sokan temel etkenler sizce nelerdir?

Türkiye üç tarafı denizler çevrili bir ülke idi şimdi buna sınırda yükselen duvarlar da ekleniyor. En üst perdeden yansıması şu şekilde olmuştu: "Bir mermi kaç para biliyor musunuz?" Kürt meselesinde çözümsüzlükte ısrara şimdi bir de cihadist finansman sorunu eklenince kriz derinleşti. Bu krizin üzerinde bir de Koronavirüs etkileri ülke ekonomisine adeta felç geçirtiyor şimdi. Bütçenin büyük payı mermiye, duvara, kanala, tünele, silaha gidince halka da yoksulluk, işsizlik ve hayat pahalılığı kalıyor. Dünyanın birçok ülkesi negatif faiz, düşük enflasyon sorunu ile baş etmeye çalışırken Türkiye'nin de içinde olduğu dört beş ülkede yüksek faiz-enflasyon-işsizlik sarmalı var.

Şu anda Türkiye'de işsiz sayısı ne kadar?

2020 yılı bu yönüyle işsizlik ve yoksulluğun tarihsel rekor düzeylere yükseldiği bir dönem olmuştur. DİSK’in TÜİK verilerine dayandırarak yorumladığı geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyon bandına varmıştır. İcra dairelerindeki dosya sayısı korona döneminde ertelemelere rağmen 23 milyon bandına yaklaşmıştır. TÜİK ve İŞKUR tüm tanım kısıtlarına rağmen 4 milyonun altında işsiz sayısı açıklayamıyor. AKP iktidarının başarısız olduğu birçok başlık sıralanabilir ama bunların başında işsizlik ve yoksulluk gelmektedir. Koronavirüs etkisiyle bu işsizlik ve yoksulluk dalgası yeni bir aşamaya yükselmiştir.

AKP'nin yanlış politikaları milyonlarca işsiz açığa çıkarmıştır. Resmi verilerle önemli bir bölümü genç ve üniversiteli olan milyonlarca kişi ya iş aramakta ya da iş aramaktan bıktığı için işsiz sayılmamaktadır. Ülkede 13 milyona yakın kişi iş olsa çalışacak durumda iken söz konusu politikalar sonucunda çalışmamaktadır.

En çok işsiz hangi illerimizde var?

Ülke geneli için yapılan değerlendirme bazı bölgelerde yaşanan yoksulluk ve işsizlik boyutlarını gizleyebilir. Bu nedenle işsizlik verileri hem bölgesel bazda hem de cinsiyetlere göre ayrı ayrı incelenmelidir. Ülke ortalamaları bile çok yüksek durumda iken bu ortalamanın çok altında olan bölgeler var. Bazı alt bölgelerde işsizlik oranları yüzde 25’in üzerindedir. Kadınlar için işsizlik oranı TRC3 bölgesinde (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) yüzde 42,1’dir. İşsizlik oranlarının en çok Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde (TRC3, TRC2, TRA2, TRB2) bölgelerinde arttığı görülüyor. Bu bölgeleri Ankara ve Suriye krizine yıllardır komşuluk eden TR63 (Hatay, Maraş, Osmaniye) bölgesi takip ediyor. Sayısal olarak işgücü azalışının en çok TRA2 bölgesinde (Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan) bölgesinde olması ise bölgede yaşanan sorunun boyutlarını göstermektedir.

Kürdistan’da işsizlik ve yoksullaşma oranları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde uzun süreli işsizlik ile bağlantılı olarak kalıcı bir yoksullaşma durumu var. Nüfusunun yüzde 40'tan fazlası "resmi yoksul" olan Ağrı, Muş ve Urfa dışında da bölge illerinin nüfusunun içinde yoksul oranı çok yüksektir. Örneğin Van’da bu oran yüzde 32 olup sayısal anlamda 360 bin kişiye denk gelmektedir. Şırnak, Hakkari, Iğdır, Bitlis’te de bu oran nüfusun yüzde 30’u üzerindedir. Buradaki yoksulluk ölçütü kişi başına düşen gelirin asgari ücretin üçte birinin altında olmasıdır. Yani bu kişilerin yaşadıkları hanelerde kişi başına 775 TL bile düşmemektedir.

Saydığımız 8 ilde yaklaşık 2 milyon kişi bu koşullarda yaşamaktadır. Ülkedeki her dört yoksuldan biri bu illerdedir. Bu 8 ile ikinci 8 il (Amed, Siirt, Mardin, Kars, Adıyaman, Batman, Bingöl, Erzurum) dahil edildiğinde bölgenin yoksulluk haritası daha vahim bir tablo ile açığa çıkmaktadır. Ülke nüfusunun sadece yüzde 13’ü bu 16 ilde iken ülke yoksullarının yüzde 43’ü bu 16 ildedir. Koronavirüs etkisi ile bu tablonun çok daha kötüleşeceği öngörülmeli ve sosyal destek programları, dayanışma ağları oluşturulmalıdır.

Bu anlattıklarınız haliyle aklımıza şu soruyu getiriyor, 2020 yılında kadına şiddet arttı mı?

Kürt illerinde toplumsal birçok soruna yoksulluk ve işsizlik çarpan etkisi yapmaktadır. Özellikle madde bağımlılığı, aile içi şiddet, mültecilere yönelik hak ihlalleri, çalışmaya ilişkin hakların uygulanmaması, iş cinayetleri gibi çok boyutlu ve her yerde olan sorunlar bölgede daha ağır şekilde yaşanmaktadır. Yoksulluk ve işsizlikten kaynaklı boşanma vakalarının arttığı, kadınlarda erken evlenme; erkeklerde çok geç yaşta bile olsa evlenememe gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.

2020 yılında ülke genelinde işsizlik ve yoksulluk nedeniyle intihar eden veya intihar girişiminde bulunan, kendine veya başkasına şiddet uygulayan yüzlerce vaka kamuoyuna yansıdı. Koronavirüs etkisiyle yapılan kapatılmanın kadınlara yönelik yeni bir şiddet dalgasına yol açtığı birçok araştırmaya yansırken öte yandan işini kaybetmemek için her koşulda çalışmak zorunda kalan emekçiler ise hak kayıpları yaşıyor. 2020 yılında ilk 10 ayında İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisinin verilerine göre en az 2.032 işçi yaşamını yitirdi.

Üniversite mezunu işsiz sayısında nasıl bir artışla karşı karşıyayız?

Türkiye’de işsizlik ve yoksulluk genç nüfusta bağımlı yaşama oranını gittikçe yükseltiyor. Gençlerde eğitimli olma durumu yükselmesine rağmen bir iş ve gelire sahip olma imkanı aynı oranda artmıyor. Üniversite mezunun işsiz sayısı 2020 yılında ilk defa 1,3 milyon bandına çıktı. Bu sayının gelecek dönemlerde de artması öngörülebilir. Bölge illerindeki gençlerin bu genel olumsuz tabloya ilave olarak yaşadığı sorunlar var.

Bölgeden gençlerin batı illerinde tarım, inşaat ve turizmde "mevsimlik işgücü olma ve buna bağlı hak ihlallerine maruz kalma" durumları yıllardır bilinen bir şey. Ancak 2020 korona etkisi ile sayısı 300 bin civarında olan bu nüfus ne iş bulabildi ne geçinebilecek bir kaynak. Çoğu kayıt dışı ve düşük ücretli bir şekilde gurbette çalışan bu insanların bu yıl geçinebileceği bir iş veya kaynak yok.

Tüm bunları uyuşturucu madde bağımlılığına etkisi ne oldu?

Bölge gençliği ile ilgili diğer bir önemli başlık da "madde bağımlılığı" sorunudur. Bir yandan yoksulluk nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılayamayan haneler varken, öte yandan yüzlerce gencin madde bağımlılığı nedeniyle hayattan koptuğu gözlemlenmektedir. Üniversite düzeyinde bile okul terk oranlarının çok yüksek yaşandığı bilinmektedir. Yoksulluğun yanı sıra gerekli eğitim desteklerinin ve rehabilitasyon hizmetlerinin sunulmaması, maddelere erişimin engellenmemesi gençleri bu duruma sürüklemektedir.

Gençlerin sanat, spor ve kültür alanlarının geliştirilmesi ve sosyal imkanlarının desteklenmesi gereklidir. Ancak Van’da ve birçok yerde devam eden yasakçı yönetim anlayışı bunun gereklerini yerine getiremez. Aksine sorunun bir parçası olan geleneksel yaklaşımlar kayyum politikaları ile pekiştirilmiştir. Bölge gençliği için kapsamlı farkındalık eğitimleri ile bu durumun önüne geçilmesi ve her şeyden önce insan onuruna yakışır iş ve istihdam koşullarının sağlanması gereklidir.

Ekonomik anlamda da bir çökertme planı uygulandı mı?

AKP ve ortağı MHP’nin Kürt illerine yönelik yaklaşımı, bölgeyi ekonomik olarak da çökertmektir. Bunun bilinçli bir politika olduğunu da söyleyebiliriz. Bölgede ekonomiyi çökerteceğiz derken Türkiye ekonomisini tamamen çökerttiler. Planlı bir şekilde yoksullaştırılan bölgeden, ucuz işgücü devşirilmektedir.

Öte yandan yoksul, işsiz, eğitimsiz bırakılan kitlelerin, borç yükü altında bağımlı kılınması; sosyal yardım, İŞKUR’dan geçici işler, koruculuk gibi aparatların siyasal rant devşirme araçlarına dönüşmesine imkan sunmaktadır. Ancak AKP bu politikaları ile iktidarda kaldığı sürece sadece bölge değil ülkenin geneli daha yüksek bir işsizlik ve yoksulluk ile karşı karşıya kalacaktır.

Sarayın savaş ve yandaş politikaları ile ne işsizlik ve enflasyon düşer ne de borç ve yoksulluk azalır. Ancak bölgenin durumu ülke genelinden hep daha kötü olmaktadır. Bu durum da bölgeye uygulanan kapsamlı ayrımcılık ve eşitsizlik politikalarının temel sonuçlarıdır.