Süryaniler Türk devletinin 'kaybettiği' Diril Ailesi'ni soruyor

Avrupa'da Süryani örgütlerinin temsilcileri, Türk devletinin 'kaybettiği' Hurmuz ve Şimoni Diril'in başına gelenlerin kamuoyuna açıklanmasını istedi. Temsilciler, "Türk devleti Asuri-Süryanileri Botan'da tamamen yok etmek istiyor" dedi.

Botan'da yaşarken kaybedilen Diril Ailesi'nin başına gelenlerin 1914'te başlatılan soykırımın günümüzde de sürdürüldüğünü gösterdiğini belirten Asuri-Süryani örgütleri, Türk devletinin soykırımcı tarihiyle yüzleşmesi ve Diril Ailesi hakkında açıklama yapması gerektiğini belirtti.

Mezopotamya Özgürlük Partisi Avrupa Temsilcisi Yaşar Küçükaslan ve Avrupa Süryaniler Birliği Temsilcisi Metin Rhawi, Türk devletinin Asuri-Süryanilere yönelik politikasını ve Diril Ailesi'nin başına gelenleri ANF'ye değerlendirdi.

Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Süryani köyü Mehre'de yaşayan ve 11 Ocak'tan buyana kayıp olan Hurmuz ve Şimoni Diril çiftinden Şimoni'nin cenazesi 69 gün sonra bir dere yatağında bulunmuştu.

Diril Ailesi'nin başına gelenlerin 1915 soykırım zihniyetinin bir devamı olduğunu söyleyen Mezopotamya Özgürlük Partisi Avrupa Temsilcisi Yaşar Küçükaslan, daha önce de bölgede Asuri-Süryani-Keldani halkına yönelik yargısız infazların gerçekleştiğini hatırlattı.

Kürt Özgürlük Hareketi'nin güçlendiği '90'lı yılların başlarında Kuzey Kürdistan'da sadece Kürtlerin değil, Süryanilerin de yargısız infazlar sonucu onlarcasının yok edildiğini söyledi.

'TOPRAKLARINI TERK ETMEDİKLERİ İÇİN DEVLETİN HEDEFİ OLDULAR'

Diril Ailesi'nin yurtsever bir aile olduğunu ve '90'lı yıllarda iki çocuklarının kayıp edildiğini hatırlatan Küçükaslan, “İki çocuklarının akıbetleri hâlâ bilinmiyor. Aile tüm baskılara rağmen köyünü ve topraklarını terk etmedi. 7 ve 8 bin yıllık Asuri-Süryani topraklarını bırakmadılar. Bu nedenle de devletin hedefi haline geldiler” dedi.

Son 40 yıl içinde Türk devletinin Kürt halkına karşı sürdürdüğü soykırım saldırılarının bölgenin kadim halkı Süryanileri de hedef aldığını belirten Küçükaslan, “Diril çifti kaybolduğunda devletin bölgedeki işbirlikçileri Kürt Özgürlük Hareketi'ni suçlamaya çalıştı. İki kardeş halkın arasını açmaya çalıştılar. Ama halkımız bu provokasyonlara gelmedi, bu olayın ardında hangi güçlerin yer aldığını biliyor” şeklinde konuştu.

'ŞİMONİ'NİN ŞAHSINDA SÜRYANİ KADINLARINA KATLİAM YAPILDI'

Şimoni'nin şahsında Türk devletinin Süryani kadınlarına yönelik bir kadın katliamı gerçekleştirdiği değerlendirmesinde bulunan Küçükaslan, şöyle dedi:

“Devlet bu katliamı bilinçli bir şekilde çetelerine yaptırdı. Korucular ve hizbi-kontrolar bu işin içinde. Bu katliamı gerçekleştirenler devlete bağlıdır. Devlet, bu kesimleri hem Kürt halkı hem HDP hem de Asuri-Süryani-Keldanilere karşı kullanıyor. Botan'ı neden hedef aldıkları da belli. Botan halkımızın topraklarının olduğu bir bölge. Orada dünyaca ünlü bir patriklik merkezi var. Orada Süryani aileler de varsa orada medeniyet vardır. Devlet bu medeniyet ve kültürü kabul etmiyor ve tamamen yok etmek istiyor."

Küçükaslan, konuşmasının devamında, “Diril Ailesi'ne sahip çıkmak, Süryanilerin kimliklerine ve medeniyetlerine sahip çıkmaktır" diyerek, tüm Süryanilere çağrı yaptı.

'DEVLET SÜRYANİLERİ BOTAN'DAN TAMAMEN YOK ETMEK İSTİYOR'

Diril Ailesi'ni ortadan kaldırarak Türk devletinin Asuri-Süryanileri Botan'da tamamen yok etmek istediğini söyleyen Küçükaslan, “69 gün sonra Şimoni'nin cesedi bulundu ama Hurmuz'den haber yok. Biz bunun takipçisiyiz. Kürt halkı, demokratik kamuoyu, Avrupa'nın demokratik güçleri olayın takipçisi olmalı ve konuyu gündemde tutmalı” dedi.

Küçükaslan, Süryani halkının gerçeklerin bilincinde olduğunu ve Türk devleti ve ajanlarının Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik atmak istediği iftiraların farkında olduğunu belirttikten sonra, “Türk devleti halkımızın hiçbir zaman dostu olmadı. Halkımızı soykırımdan geçiren devlet hâlâ soykırımını değişik biçimlerde devam ettiriyor. HDP'ye yönelik saldırılarını da bu zincirin devamı olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle halkımız var olduğu her alanda devlete tepkisi ortaya koymalı” ifadelerini kullandı.

'HALKIMIZ AKTİF TUTUM ALMALI'

Türk devletinin eş zamanlı olarak Maxmûr, Şengal ve Kandil'e yönelik saldırılar düzenlediğine dikkat çeken Küçükaslan, “Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketine yönelik soykırım saldırılarını halkımıza yönelik bir saldırı olarak görüyoruz. Tüm Asuri-Süryani-Keldanileri Türk devletine karşı aktif tavır almaya çağırıyoruz” dedi.

Avrupa Süryaniler Birliği Temsilcisi Metin Rhawi, çiftin kaybolmasından sonra arama çalışmalarının çok geç başlamasının sorgulanması gerektiğini söyledi, "Tüm bunlar Türkiye'de hangi statüde bulunduğumuz sorularını gündeme getiriyor. Ailenin çocuğu Remzi Diril İstanbul'daki kilisenin papazı. Eğer bir papazın ailesi yerine bir imamın ailesi ortadan kaldırılsaydı Türk devletinin tutumu aynı mı olurdu" diye konuştu.

'DEVLET SUÇU BAŞKALARINA YIKMAYA ÇALIŞIYOR'

Türk devletinin başlangıçta Diril Ailesi'nin kaybedilmesini hiçbir kanıt ortaya koymaksızın PKK'ye yıkmak istemesine tepki gösteren Rhawi, “Türk devleti sorumluluğunu üstlenmek yerine suçu başkalarına yıkarak kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Bu çok kaygı verici" dedi.

Rhawi, konuyu ilişkide bulundukları milletvekilleri aracılığıyla İsveç Parlamentosu'nun gündemine getireceklerine ve konunun takipçisi olacaklarına vurgu yaptı.