Türk devleti ve KDP'nin politikası da taktiği de aynı

Türk devletinin Başur'a yönelik işgal saldırılarında KDP ile benzer politika ve taktikler uyguladığı görülüyor.

KDP, ilk defa 1992 yılında Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı Türk devleti ile açıktan işbirliği yaptı. Bu işbirliğinden sonra 3 Ekim 1992 tarihinde KDP, Türk devleti ile birlikte Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik bir saldırı başlattı. Ekim sonuna kadar bu saldırı devam etti. Bu işbirliğinden sonra Kürt Özgürlük Hareketi gerillaları ile KDP arasında 1999 yılında birçok defa çatışma çıktı. Bunun yanı sıra KDP, Türk devletinin bu yıllar içinde gerçekleştirdiği saldırılarda Türk devletinin yanında yer aldı. Gerillaya yönelik saldırılarında Güney topraklarını kullanmasında kolaylık sağladı.

Ayrıca 1995 yılından itibaren Türk devletinin Başûrê Kurdistan topraklarında gerillaya karşı askeri ve istihbarat üslerini kurmasına imkân sundu. 1997 yılında KDP, Türk devletinin tanklarının önüne düşerek Kandil’de İran sınırına yakın ve sınır olan Çoman ve Haci Umran'a kadar gerillanın üstüne gitmesine sağladı. Ranya ile Soran yani Diyana arasında kalan bölgede ise Pirdeşale köyüne kadar tankların gelmesine öncülük etti.

KDP ile PKK gerillaları arasında 1992 yılında KDP’nin Türkiye ile birlikte gerillaya yönelik saldırıları başlatmasının ardından başlayan çatışmalar 2000’li yılların başına kadar devam etti. 2000 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan stratejik dönüşüm kararı alınca Türkiye ve KDP, PKK ile savaşta kullandığı bazı güçleri tasfiye etmeye başladı. Türkiye, Kürtler tarafından Hizbulkontra denilen yapıyı dağıtmaya, başındaki kişileri esir alabilme imkanları olmasına rağmen yakalamayıp vurdu. KDP’de de benzer adımlar atıldı. Zira Kürt Özgürlük Hareketi ile KDP arasındaki savaşların mimarları olan Sami Abdurrahman ve Fransuva Heriri ayrı zamanlarda farklı yöntemlerle öldürüldü. Bununla aslında ileri süreçte bazı gerçeklerin açığa çıkması önlenmiş oldu.

Bu arada 1998 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik başlatılan ve 15 Şubat 1999'da esareti ile son bulan uluslararası komplodan sonra Başur halkı başta olmak üzere dört parça Kürdistan halkı PKK ve Abdullah Öcalan’ı daha çok sahiplendi. Bu durum KDP ve Genel Başkanı Mesut Barzani’nin çabalarına rağmen PKK ile yeni bir savaşın önüne geçti. O yüzden Mesut Barzani, "Kürdün Kürt ile savaşını haram kıldığı" açıklamasını yapmak zorunda kaldı.

ZAP İŞGAL SALDIRISI VE BAŞUR HALKININ TUTUMU

Başur halkının PKK’ye sempatisi giderek gelişti. Türk devletinin 20 Şubat 2008 tarihinde başlattığı Zap işgal saldırısında Başur halkının tepkisi en üst düzeyde kendisini dışa vurdu. Bamerne ve Amediye halkı bu yerlerdeki üslerde bulunan işgalci Türk devletinin askerleri ile tank, panzer gibi ağır silahlarının üslerden gerillaya saldırmak için çıkmasına izin vermedi. Halk adeta üslerin yollarını tutarak işgalci güçlerin üsten çıkmasına izin vermedi. Bu durum giderek Kürt Özgürlük Hareketi ve gerillasının Başur halkının gönlünde taht kurduğunu gösterdi. KDP buna karşılık Türkiye ile PKK’ye karşı olan ilişkilerini gizli yada açık bir şekilde sürdürmeye devam etti.

ABDULLAH ÖCALAN'IN ÇABALARI KDP'Yİ ZORLADI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, geliştirdiği stratejik dönüşüm süreci ile Kürt sorununa bir çözüm ararken, Türkiye ile birlikte KDP’yi zor durumda bırakıyordu. O yüzden Türkiye gizli yollardan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la görüşme yapmak için gönderdiği kişiler üzerinden ateşkesler istedi. KDP bu durumun farkında olarak görünürde giderek Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerini düzeltmeye çalıştı ancak alttan alta Türkiye ile birlikte harekete darbe vurmak için planlamalar yapmaya devam etti.  

Farklı zamanlarda farklı yöntemlerle bazen açık bazen de gizli bir şekilde işgalci Türk devleti ile Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı gerçekleştirilen saldırılara kimi zaman destek sundu kimi zaman kolaylık sağladı, kimi zaman da gizli bir şekilde istihbarat vererek içinde yer aldı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm adımı ile birlikte 'çözüm süreci' başladı ve KDP de atılan bu adıma göre kendisini uyarladı. Bir yandan AKP ile sıkı bir işbirliği içine girerken öte yandan Kürt Özgürlük Hareketi ile de sorunlarını çözüp Kürt Halk Önderi’nin Kürtlerin Ulusal Birliği çağrısına cevap verdiğini gösterir gibi yaptı. 2012 yılında bu yönlü PKK, KDP, YNK başta olmak üzere birçok Kürt partisinin içinde olduğu bir ulusal birlik komitesi oluşturuldu. Mesut Barzani ve yeğeni Neçirvan Barzani de bu komitenin toplantısına katıldı. Komitenin ilk toplantısı Hewlêr’de yapıldı. Kürtler için büyük bir umut ortaya çıktı. AKP ise buna paralel bir şekilde Kürt Halk Önderi ile görüşmeler başlattı. Bu görüşmeler 2013 yılında heyetler arası görüşmeler düzeyine çıktı. Daha sonra Dolmabahçe Mutabakatı adıyla bir belge imzalandı. Tam da bu sırada Erdoğan masaya tekmeyi vurarak böyle bir mutabakatın olmadığını söyleyerek, 2015 yılı Temmuz ayında Kürt Özgürlük Hareketi üzerinden Kürtlere karşı yeni bir imha savaşını başlattı. KDP de AKP’nin bu adımına paralel bir adım atarak Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı adı konulmamış, ilk önce siyasal alanda kendisini hissettiren bir savaş başlattı. Bu savaşın ilk adımı kurulan ulusal birlik komitesi açıklanmadan feshedildi. O komite KDP’nin engellemeleri ile bir daha toplanmadı. Ardından KDP Kürt Özgürlük Hareketi'nin legal alandaki çalışanlarını Hewlêr başta olmak üzere alanında faaliyet yürütemez duruma getirdi. Kimisini alandan çıkarmaya zorladı, kimisini tutukladı, kimisinin alandan çıkarılmasını istedi.

AKP, Kuzey Doğu Suriye topraklarını hedef alacak şekilde ilk adımlarını Cerablus, Bab, Ezaz, Exterin çevresini işgal ederek başlattı. Bu işgal ile Efrîn ve daha sonra gerçekleştirilen Serêkaniyê ve Girê Spî işgallerinin hazırlıkları yapıldı. KDP daha önce 2015 yılında kendisinin KDP-S partisini oluşturarak feshettiği ENKS adını yeniden devreye sokarak, Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de rol almak istedi; Kürt Özgürlük Hareketine karşı AKP’nin başlattığı askeri işgal saldırılarında da yer almaya başladı.

BRADOST ALANINDA ORTAKLIK ORTAYA ÇIKTI

Türk devleti Aralık 2017 başında Kürt Özgürlük Hareketi'ne saldırı planı ile Bradost alanını işgal etme adımlarını attı. İlk önce Hacibeg Suyu'nu geçerek alana girmeye çalıştı. Ardından Hacibeg Suyu üzerine köprüler kurup Deşta Heyate, Siro Dağı, Bermize köyü çevresine güç göndermeye çalıştı. Bunu alanda bulunan KDP silahlı güçlerinin desteği ile yapıyordu. Bu durum çok sayıda belge ile ortaya çıktı. KDP’nin yetkili ağızlarından bu saldırıların gerekçesi PKK gösteriliyordu. Yani açıklamalarda alanda PKK olmasa, Türk devleti alana girerek köylere ve köylülere zarar vermeyecek, deniliyordu. Ayrıca işgalci Türk devletinin hava saldırılarında sivillerin de bu nedenle katledildiğine dair açıklamalar yapılıyordu. KDP bu açıklamalarla Türk devletinin işgalini meşrulaştırma propagandasını yaparak onunla birlikte hareket ediyordu.

İşgalci Türk devleti 20 Ocak 2018 tarihinde Bradost alanındaki işgal saldırılarına ara vererek önüne kattığı DAİŞ, Nusra, Müslüman Kardeşlerden devşirdiği çetelerle Efrîn işgal saldırılarını başlattı. Mart 2018'de Efrîn işgal ve katliam saldırıları bitirildikten sonra yeniden Bradost ve Başur’un diğer alanları üzerinde yoğunlaşmaya başladı. 2019 yılı Mart ayında Neçirvan Barzani bölge başkanlığı için ant içme töreninin düzenlendiği 26 Mart günü Bradost alanındaki işgal saldırılarını Xakurkê, Şekif Dağı alanına kadar uzatarak genişletmek istedi. Bu işgal saldırısının başladığı sırada Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Neçirvan Barzani’nin ant içme töreni için Hewlêr'deydi. Bunun paralelinde aralıksız bir şekilde Başur’un yerleşim alanlarını da içine alan hava saldırıları devam ediyordu. Şeladizê, Deraluk ve sınır hatta bölgelerinde bu saldırılar aralıksız devam ederken çok sayıda sivil de zarar görüyordu. KDP bu katliam ve zararı yaptığı açıklamalarda yine her zaman olduğu gibi meşrulaştırmaya çalışıyordu. İşgalci Türk devleti Ağustos 2019'da Bradost alanındaki işgal saldırılarına ara vererek Heftanîn’e saldırmaya başladı. Ekim ayına kadar saldırılarını sürdürdü. Ekim ayında Serêkaniyê ve Girê Spî saldırılarını başlattığı için Heftanîn saldırılarına ara verdi. Serêkaniyê, Girê Spî işgal saldırıları sırasında da KDP tıpkı Efrîn işgal saldırısında olduğu gibi Türk devletinin yanında ENKS’ye rol vermek istedi. Ama işgalci Türk devleti KDP’nin yanında yer alan ve onun politikalarını izlemeye çalışan ENKS’lilere bu alanlarda neredeyse yaşam hakkı dahi tanımadı. Türk devleti Serêkaniyê ve Girê Spî işgal saldırılarından sonra 2020 yılında yeniden Heftanîn’i işgal etmek için saldırılar başlattı. KDP bu süreçlerin hepsinde gerek açıklamaları ve gerekse yarı açık yarı gizli bir şekilde işgalci Türk devletinin yanında yer aldı.

Öte yandan Irak ile anlaşarak Irak sınır muhafızları güçleri ile birlikte bir yandan Türkiye işgal saldırılarını sürdürürken öte yandan kendi paralı güçleri ile kendisine yakın ve bağlı olan Irak sınır muhafızları ile gerilla alanlarına girerek arkadan kuşatma ve alanlarını daraltma amacıyla bazı yerleri tutma adımlarını attı. Bradost alanından başlattığı bu adımı Derkar ve Heftanîn alanında gösterdi. Bu durum gerilla ile KDP’nin paralı güçleri arasında gerginliğe neden oldu. KDP gerginliğin çıktığı alanlarda kendisine bağlı ancak Irak sınır muhafızları olarak görev yapanları öne sürerek "biz ve Irak güçlerinin tüm alanlara gitme hakkı var" şeklinde açıklamalar yaparak, Türkiye ile birlikte hareket ettiklerini gizlemeye çalıştı. Öte yandan 30 yıldan fazla bir süredir çıktığı gerilla alanları olan alanlar üzerinde hak iddia etmeye başladı.  

KDP VE TÜRKİYE BİRBİRİNİ TAKİP EDİYOR

Türkiye son dört yılda Kürt Özgürlük Hareketi'ni gerekçe göstererek Başur ve Rojava’da işgal saldırılarını başlattı. KDP bu işgal saldırılarının hepsine yaptığı açıklamalarla meşruluk kazandırmaya çalıştı. Türk devleti bu işgal saldırılarını belli ve kademeli bir plan dahilinde yaptı. Bradost alanında işgal saldırılarını başlatırken önce bir saldırı dalgası başlattı. Kürtlerden tepki gelince saldırısını yavaşlattı. Ancak girdiği alanda ormanları kesip, yol ve bina inşa ederek yerleşmeye çalıştı. Türk devleti ile birlikte Başur’dan girmeye çalışan KDP de aynı taktik ve planı izledi.

KDP son iki yılda bu planı en belirgin bir şekilde Zine Werte bölgesinden başlattı. Nisan 2020'de Zine Werte’ye güç gönderdi. Bu alan tamamen gerilla alanıydı. Alanda bulunan gerillalar KDP peşmergeleri ile görüşmeye giderken 16 Nisan’da KDP peşmergelerinin mevzilerinin yanında Türk savaş uçaklarının hava saldırısına uğradı. Üç gerilla yaşamını yitirdi. KDP ile Kürt Özgürlük Hareketi arasında başlayan bu gerginlik ve kriz bir süre daha sürdü. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi Kürtler arası bir savaşın çıkmaması için gerginliği tırmandırmadı. KDP ise alandan çıkmayarak tıpkı işgalci Türk devletinin yaptığı gibi Zine Werte’ye bir miktar daha güç aktararak oraya yerleşti. KDP’nin bu girişimi başta YNK olmak üzere Kürtlerin siyasi partileri, örgütleri ve askeri güçleri ile kamuoyunda yoğun tepkiye neden oldu. Bu tepkiden ötürü KDP bir süreliğine beklemeye başladı. Tepkilerin dindiğini düşünerek bu kez 25 Ekim tarihinde Garê’deki gerilla alanlarına yönelik güç göndererek mevzilenmeye çalıştı. KDP’nin Garê’deki bu girişimi 30 Ekim’e kadar devam ederken 4 Kasım’da ise girişimini daha da ilerletmek istedi. Bu kez 4 Kasım'da Çemankê nahiyesinden Garê alanına dönük bir operasyon başlatıldı. Gerillanın uyarılarına rağmen zırhlı araçlarla Bebadê köyü civarındaki kampının içine girmeye çalıştı. Ancak yapılan uyarılardan sonra kampın içine doğru ilerlemeye devam eden zırhlı Hammer’lara uyarı amaçlı müdahale edildi. KDP, 7 Kasım'da bu olayı basın yayın organlarında "gerilla saldırdı" şeklinde işlemeye çalıştı. Ancak kamuoyu yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiği için dikkate almadı.

KDP tıpkı Türkiye’nin izlediği taktiklerle gerilla alanlarında ilerlemek amacıyla işgalci Türk devletine paralel bir şekilde başlattığı girişimlerini sürdürdü. 13 Aralık günü sabah saat 10 sularında Duhok ilçesinin Zawite nahiyesine bağlı Reşankê köyü yakınında KDP özel güçleri tarafından içinde gerilla ve dost bir örgütün üyelerinin bulunduğu bir araç durdurulur. Aracın içindekilerinin gerilla olduğunu fark eden KDP güçleri durmuş olan aracı silahlarla yoğun bir biçimde taramaya başlar. Aynı gün akşam saat 20:30 sularında yıllardan beri gerillanın yol güzergahı olan Amediye ilçesine bağlı Kanê ve Sergelê köyleri arasında kalan bölgede hareket etmekte olan bir gerilla aracı KDP’ye bağlı ağır silahlarla donatılmış zırhlı araçlar tarafından çevrilir. Durmadan yoluna devam eden araç KDP güçleri tarafından yoğun bir biçimde taranır. Aracın taranmasından sonra çatışma başlar. Yaşanan çatışmada  2’si ağır 3 gerilla yaralanır.

İşgalci Türk devletinin 23 Nisan’da Avaşin, Zap ve Metina’ya yönelik başlattığı kapsamlı işgal saldırısından sonra KDP de Zap ve Metina’da hareket geçti. KDP 4 Mayıs günü içinde Irak sınır güvenlik güçlerinin de olduğu bir miktar güçle Irak adına hareket ederek Metina bölgesine bağlı Binavya ve Bêdehê alanlarındaki bir tepeye, Teşîşa ve Qumriye arasındaki bir tepeye ve bir başka yere gelip yerleşir.

5 Haziran günü KDP’ye bağlı güçler tarafından Metina’nın stratejik bir noktası olan Girê Çarçel ve Girê Hakkari bölgesi arasında bulunan boğaza dönük 2 koldan bir saldırı başlatır. Her kolu çoğu zırhlı 50’şer araçtan oluşan bu askeri güçlerin bu boğaza gitmemeleri için gerilla tarafından ferdi silahlarla uyarı atışı açılır. Ancak bu güçler uyarı atışını dikkate almadan saldırı pozisyonunda ilerlemesini sürdürür. KDP askeri güçleri 6 Haziran’da da bu alandaki ilerleyişini sürdürmek ister. Haziran ayı boyunca KDP Metina’da adeta işgalci Türk devletini kuşatan, işgal saldırılarına izin vermeyen gerillaya karşı kuşatma biçiminde başlattığı bu girişimini Metina’da mevzi ve yol yapımı ile alana güç yığınağı yaparak yerleşmeyi devam ettirir.

KDP'nin bu adımları başta Başûrê Kurdistan’ın siyasi partileri, örgütleri, yazar, aydın, sanatçıları ile akademisyenleri ve halkı ile dört parça Kürdistan ve diasporada tepki ile karşılandı. Zira KDP bunu bir Kürdün Kürde savaşına dönüştürmek istedi. Başur partileri ve halk bu savaşta yer almayacağını kamuoyuna deklare etti. KDP bir yandan bunu sürdürürken öte yandan Rençber Axa bölgesine güç gönderme hazırlığı yaptı. Kürt kamuoyu, partileri, örgütleri, yazar, aydın, sanatçılarından yoğun tepki gelince bunu durdurdu. Metina’da tıpkı Türk devleti girdikten sonra ormanları kesip yol ve bina yaparak yerleşmeye çalışmayı sürdürdü. KDP de tıpkı Türkiye gibi son iki yılda işgal amaçlı atılan adımlar tepki alınca, sessizleşip girdiği alanlara yerleşmeye çalışan bir tarz ve politika izledi. Bir süre sonra tepkiler sakinleşince yeni bir hamle yaparak başka bir yeri işgal ederek yerleşmeye çalıştığı görülüyor. KDP de son iki yılda tıpkı Türkiye’nin izlediği bu politikanın aynısını izliyor. O yüzen Metina’ya dönük tepkilerin dinmeye başladığı bugünlerde KDP’nin bazı yeni alanlara girmek için hazırlık yaptığı ve harekete geçmeye çalıştığını görüyoruz. Alanlardan gelen bilgiler de bu yönlü. Bu da aslında KDP’nin Türkiye ile iş birliği yaparak oynadığı oyunun giderek çok daha tehlikeli boyuta ulaştığını gösteriyor. Böyle devam etmesi durumunda KDP’nin neden olduğu bir Kürt savaşının kaçınılmaz olduğu görülüyor. Bunun için Kürt kamuoyunun sürekli bu konuda duyarlı olması ve KDP’ye baskı yaparak onu durdurması gerektiği genel bir kanı.