Bilmez: İmralı’daki hukuksuzluk bütün Türkiye’ye sirayet ediyor

Avukat İbrahim Bilmez, İmralı’daki hukuksuzluğun tüm Türkiye’ye yayıldığını belirterek, “Çünkü hukukta “istisna hali” diye bir şey yoktur. Abdullah Öcalan’ı hedefleyerek getirilen yasalar, bugün Türkiye’nin sorunu haline gelmiştir” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulmaya devam ediliyor. 30 aydır Abdullah Öcalan’dan haber alınamazken, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin de (CPT) sessizliği sürüyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Avukatı İbrahim Bilmez, İmralı’daki hukuksuzluğun bütün Türkiye’ye sirayet ettiğini ve yayıldığını belirterek, “Çünkü hukukta “istisna hali” diye bir şey yoktur. Abdullah Öcalan’ı hedefleyerek getirilen yasalar, bugün Türkiye’nin büyük bir sorunu haline gelmiştir” dedi.

‘KOMPLO, TECRİT OLARAK DEVAM EDİYOR’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatı İbrahim Bilmez, 1999 yılında yaşanan komplonun, şu an İmralı’da tecrit olarak devam ettiğini söyledi. 15 Şubat 1999 yılında kurgulanan sistemin, buna dönük bir sistem olduğunu söyleyen Bilmez, “Sayın Abdullah Öcalan barıştan yana taviz vermeyen duruşuyla, demokratik çözüm ısrarıyla, o amaçlanan sistemi boşa çıkardı. Tecrit sistemini de aslında boşa çıkardı. Bugün geldiğimiz nokta, tecridi aşan bir noktadır. Çünkü 2.5 yıldır Abdullah Öcalan’dan hiçbir şekilde haber dahi alamıyoruz. Dünyada eşi benzeri olmayan bir durumdur. Dünyanın hiçbir ülkesinde 2.5 yıldır hiçbir avukatın ve ailenin gidemediği bir cezaevi yoktur. Tüm dünya buna göz yumuyor ve sessiz kalıyor” dedi.  

‘TECRİT TÜRKİYE’DE YAŞAYAN HERKESİN SORUNUDUR’

Bilmez, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İmralı’ya ilk gittiğimde, avukat görüşlerinin nadir olduğu dönemde, SayınAbdullah Öcalan’ı ilk gördüğümde ve ayrıldığım anda hissettiğim duygu şuydu: Müthiş bir yalnızlık duygusu. Yani Abdullah Öcalan adeta, o barış çabaları yüzünden cezalandırılıyordu. Tecrit dediğimiz şey aslında buydu. Oradaki yalnızlık, sessizlik, hepsi bir cezalandırma yöntemiydi. Sayın Abdullah Öcalan’ın iradesine yönelik bir yöntemdi. Oradaki koşullara dayanmak büyük bir irade gerektiğini düşünmüştüm. Onun ne kadar zor koşullar altında direndiğine bizzat şahit olmuştum. Bunu yapmak için çok güçlü bir iradeye ve samimi bir inanca ihtiyaç var. Sayın Abdullah Öcalan bu güçlü iradesi sayesinde o koşullara dayandı ve hala dayanıyor ve mücadelesini sürdürüyor, sonuç almaya çalışıyor. Komplo sürecinde rol oynayan güçler boş durmuyor, rollerini oynamaya devam ediyorlar. Bugün bu sessizliğin sebebi de budur aslında. Bu komplo süreci tecritle devam ediyor. Bugünkü tecrit de, haber almama durumu da şunu gösteriyor. Bu güçler, devletler Kürt meselesinin barışçıl yollardan çözümünü hala istemiyorlar, çatışmalı sürecin devam etmesini istiyorlar. Aksi halde bu ülkeler, Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ses çıkartılardı. Abdullah Öcalan’ın savunmalarında ifade ettiği gibi, Kürt meselesinin çözümsüz bırakılması en çok halklara kaybettirir. Kürt sonunun çözümsüzlüğü ve tecrit, Türkiye’de yaşayan herkesin sorunudur."

İMRALI’DAKİ HUKUKSUZLUK BÜTÜN TÜRKİYE’YE SİRAYET EDİYOR’

Türkiye’de ekonominin kötü gitmesinin asıl sebebinin Kürt meselesinin çözümsüz kalması ve tecrit olduğuna dikkat çeken Bilmez şunları ekledi: “Çünkü tecrit demek, Kürt meselesinin çözümsüz kalması demektir. Bu yüzden Türkiye’de yaşayan herkesin, hem insani, hem vicdani olarak hem ahlaki olarak hem de hukuken bu tecrit durumuna ses çıkarması ve harekete geçmesi gerekir. Bu tecrit her anlamda herkesi ilgilendiriyor. İmralı’daki hukuksuzluk, bütün Türkiye’ye sirayet ediyor, yayılıyor. Çünkü hukukta “istisna hali” diye bir şey yoktur. Abdullah Öcalan’ın hedefleyerek getirilen yasalar, bugün Türkiye’nin büyük bir sorunu haline gelmiştir. Türkiye bu konuda AİHM’de mahkum edilmiştir. Bunun için herkesin demokratik tepkisini ortaya koyması gerekiyor. Türkiye'nin bir devlet olarak, bu sorunun çözümsüz kalmasının dış güçlerin işine geldiğini anlaması gerekiyor. Türkiye’nin, Sayın Abdullah Öcalan’ın hem İmralı süreci öncesinde ve sonrasında defalarca yaptığı çağrılar ile ifade ettiklerini ciddiye alması gerekir. Abdullah Öcalan, Kürt meselesini kendi aramızda çözelim, uluslararası güçleri karıştırmayalım, diyordu. Bu yüzden, devletin bu hukuksuzluğa bir an önce son vermesi gerekiyor. Tecridi ortadan kaldırması gerekiyor. Kürt meselesinin barışçıl bir şekilde çözülmesi, bütün halklara kazandıracaktır. Bu yüzden herkesi daha duyarlı olmaya çağırıyorum.”