Bir anne, bir yaşam, bir mücadele

Wan’da adalet nöbetini sürdüren Sîtî Ananın yaşam hikâyesi, Kürt halkının yaşadıklarını özetliyor. 55 yıllık yaşamına çok büyük acılar sığdıran Sîtî Ana, bugün de ‘Tecrit kırılsın, gençler ölmesin’ diyerek Adalet Nöbeti tutuyor.

Sîti Ana, 55 yıllık yaşamına çok şey sığdırdı. Miks (Bahçesaray) ilçesinde yaşarken, kendilerine dayatılan koruculuğu kabul etmedikleri için köyleri boşaltıldı ve Wan’a göç etmek zorunda kaldılar. Ancak JİTEM onların peşini Wan’da da bırakmadı, ölümle tehdit edildiler, işkenceler gördüler. Birçok yakınını çatışmalarda kaybeden ve birçok yakını da cezaevinde bulunan Sîtî Ana, barışın yolunun tecrit politikalarının son bulmasından geçtiğini belirterek günlerdir adalet nöbetinde bulunuyor.


“Akrabalarımı yitirdim. Bugün hala birçok yakınım cezaevinde ve bütün siyasi tutsaklarla beraber açlık grevinde. Ben de onlara destek için, barış için buradayım” diyen Sîtî Ana, yaşam öyküsünü anlattı: “Ben Bahçesaraylıyım. Köyümüzde hayvancılık yapıyorduk,  İşte o dönemler askerler köylere girdi ve bize koruculuğu dayattı. Eşim ve akrabalarım da bunu kabul etmedi. Eşim ‘Ölsek de korucu olmayız’ dedi. Her şey çok zordu. Hayvanlarımızı otlatmaya bile götüremiyorduk ve mağdur olduk. Artık yaşayamaz hale gelince Wan’a göç ettik. Burada oğlum mücadeleye gönül verdi. Çocuklarım o dönem siyasi partide çalışmaya başladı, hem de okulunu okuyordu. Wan’da da hayvancılık yapıyoruz. Bir keresinde okula gitmediğini gördük ve neden gitmediğini sorduk. Orada biraz hırpaladık. Bu hep içimde uhde kalmıştır. Onurluyuz, onurlu bir halkız. Bu yüzden her şeye rağmen bugün burada adalet nöbetindeyiz.”

“OĞLUMA İŞKENCE YAPTILAR”

90’lı yıllarda yaşadıklarını, “Ben bize yapılan zulmü günlerce anlatsam yetmez” diyerek özetleyen Sîtî Ana; “Bir gün evi bastılar, kapıyı açmaya giderken kapıları tekmeleyerek içeri girdiler, başımıza silah dayadılar. Eşimin kardeşini yakaladılar ve yıllarca içeride kaldı. Benim oğlum Özgür Gündemde çalışıyordu. Eve gelirken Özgür Gündem gazetesinin yer aldığı çantayı kapının önünde duran dolaba koydu. Evimiz damlıyordu, leğen bırakmıştım. O esnada evi bastılar ve götürdüler, oğluma günlerce işkence yaptılar. Newroz dönüşü oğlumu serbest bıraktılar. Ondan sonra Bostaniçi Karakolunda bir komutan gece gündüz kapımızı çalmaya, eve baskınlar yapmaya başladı. ‘Çocuklar nerede’ diye sürekli soruyorlardı.  Çocuklarımın hiç evden çıkmadığı günler dahi onların gün içinde sokakta eylemlere katıldığını iddia ediyorlardı. Ne eylemi dedik. Çevredeki bazı insanlar tarafından ihbar edildiğimizi biliyorduk. Gün ortasında evimiz basılıyor, arama yapılıyordu. Aramalarda bir şey çıkmayınca oğlum, ‘Bugün siz yapıyorsunuz, gün gelecek biz de yapacağız’ deyince çok öfkelendiler, neredeyse oğlumu elleriyle boğacaklardı. Bir gün yine panzerlerle evi kuşattılar, eşim belediyede çalışıyordu. Yine başımıza silah dayadılar, evi didik didik aradılar” diye konuştu.

“YAŞANAN ZULÜMLERE KARŞI ADALET NÖBETİNDEYİZ”

Sîti Ana neden adalet nöbeti tuttuklarını ise şöyle anlattı: “Bugün burada adalet nöbetindeyiz.  Ama devletin adaleti kalmamış. Tüm annelerin yüreği yanıyor, başka annelerin yüreği yanmasın istiyoruz. Cezaevlerinde çocuklarımız açlık grevinde. Onlara destek için buradayız. Onlar barış istiyorlar, çözüm istiyorlar. Onların talepleri kabul edilsin, tecrit kaldırılsın ve barış olsun istiyoruz, o yüzden buradaki nöbetimiz sürecek.”