Emîne Ana hala ilk günkü inanç ve iradeyle devrimde yer alıyor...

Kobanê savaşının en şiddetli günlerinde avazı çıktığı kadar bağırıyordu, bırakmayacağız diye... Bırakmadı ve direndi de. Tüm ailesiyle birlikte direnişte yer aldı, çalıştı, çabaladı. Şimdi devrimin savunmasında ilk günkü inanç ve iradesiyle yer alıyor.

Bizler onu Kobanê direnişinde tanıdık. Her savaş kendi komutanını yarattığı gibi aynı zamanda adı sanı çoğu zaman bilinmeze karışan kahramanlarını da yaratır. İşte Emîne Ana da Kobanê savaşının o kahramanlarından biri...

DAİŞ'in kente girdiği ve birçok yeri aldığı günlerde sınır hattında kameralara dönerek, avazı çıktığı kadar bağırarak, Em bernadin, em YPG û YPJ'a xwe bernadin. Heya dilopek xwîna me hebe em li pey şopa wan in (Bırakmayız, bizler YPG'mizi, YPJ'mizi bırakmayız. Bir damla kanımız olduğu müddetçe onların izindeyiz diyen Emîne Ana'dan (Emîne Şêxo) söz ediyoruz.

Gerçekten de bırakmadı, sınırda direndi, kentte direndi, yaralı savaşçılara orada burada topladığı çalı çırpılarla her gün yemek yaparak, yaralarına merhem sürerek direndi. Onu her zaman ocağın başında görürdük. Her seferinde de inanç ve umutla parlayan gözleriyle bizlere moral verirdi ve zarokên min (çocuklarım) dediği savaşçılarına yemek pişirirken görürdük onu hep...

'ONLARIN YANINDA OLMAK BİZE YETİYORDU'

Eşi, çocukları, gelini ve hatta üç aylık torunu birlikte bombaların altında direnişin içinde yer alan Emîne Ana'yı 4 yıldan sonra Kobanê'nin batısındaki Gabelek köyünde ziyaret ediyoruz.

En zor günlerde olduğu gibi yine bizi gözlerindeki inanç ve umut ışıltısıyla karşılayan Emîne Ana ile o günlerden bugüne derin bir sohbete dalıyoruz. Kobanê'ye yönelik saldırıların roja reş (kara gün) olarak nitelendiren Emîne Ana, direnişi ise rojên rûmetê (onur günleri) olarak isimlendiriyor.

Kobanê savaşından önce nadiren ellerine silah aldıklarını dile getiren Emîne Ana, YPG ve YPJ öncülüğündeki direnişi gördükten sonra çocuklarının arkasında durmaya karar verdiklerini belirtiyor ve ekliyor

Onlar ayaklarını mevziye dayayıp göğüslerini siper ediyorlardı bizler için. DAİŞ vahşeti üzerimize geldiğinde her şeyimizi helal kılmışlardı kendilerine. Bizim ise YPG ve YPJ'mizden başka bir şeyimiz yoktu.

Bir süre sınırda kaldık, savaşçılar birkaç sokağın güvenliğini aldıktan sonra kente gelebildik. Elimizden ne geliyorsa onu yapmaya çalıştık. Onların yanında olmak bize yetiyordu.

'ZOR DİYE BİR ŞEY YOKTUR'

Savaş günlerinde yaralı savaşçılara bakan, onlara yemek yapan, elbiselerini yıkayan, yaralarını saran Emîne Ana, bir süre sonra Suruç'a geçmiş olan gelinini de yardımına çağırır.

Emîne Ana'nın gelini Hemîde de üç aylık bebeğiyle gelir ve yaralılara bakar. O günleri sorduğumuz Hemîde, Dema ew heval tên bîra min ez pir diêşim (O arkadaşları hatırladığımda canım çok acıyor) deyip pek konuşamıyor ama yine de bizi kırmayarak, birkaç cümleyle o günleri anlatıyor.

Bizim kaldığımız yerde bir grup arkadaş vardı. Derwêş, Asmîn, Rojin ve Numan hevaller vardı. Ben onlara yardıma gidiyordum. Ne iş yaptıklarını tam olarak bilmiyorum ama mayın yapıyorlardı sanırım.

Çok yorulduklarında ben yardım etmek istiyorum diyordum. Zordur sen yapamazsın diyorlardı. Ben de olsun, 'zor diye bir şey yoktur' diyordum. Onlar o zamanlar 3 aylık olan oğlum Amed ile oynarlardı, ben de elimden geldiğince onlara yardım ediyordum.

'GÜCÜMÜZÜ ÖNDER APO'DAN ALIYORUZ'

Savaş zamanında eşi de cephede olan Emîne Ana, Kobanê zaferinden sonra Suriye'nin birçok kentinin özgürleştirildiğini hatırlatıyor ve gözlerinden ateşler saçarak sözü Efrîn'e getiriyor.

Düşman sevinmesin. Biz Efrîn'i aldık, diye hiç sevinmesinler. Efrîn'i asla onlara yar etmeyeceğiz. Hepimizi öldürseler de Efrîn'i onlara bırakmayacağız. 72 uçaklar Efrîn'i gece gündüz bombalayıp sonra aldım diyor. Hiç sevinmesinler...

Şimdi de bir oğlu YPG'de, bir kızı Asayiş'te, eşi YPG sanayisinde ve kendisi de HPC çalışmalarında yer alan Emîne Ana'ya, bu gücü nereden alıyorsunuz diye sorduğumuzda ise aldığımız yanıt hiç ikiletmeden şu oluyor:

Bizler Önder Apo'nun felsefesini aldık. Onun daha 20-25 yıl önce bize söylediği sözleri sadece beynimize değil, yüreğimize de kazıdık. En büyük gücümüzü Önder Apo'dan alıyoruz.