KCK Ekoloji Komitesi: En üst düzeyde dayanışmaya çağırıyoruz

Deprem doğal afet, yıkımın ise cinayet olduğunu belirten KCK Ekoloji Komitesi, "Dayanışmayı en üst düzeye çıkarmanın günüdür. Faşist rejimden beklentiye girmeden, toplumsal dayanışmayı büyütelim" dedi.

KCK Ekoloji Komitesi, Kurdistan'daki deprem nedeniyle yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, "Yıkım alanlarının hepsi de insan yaratımıdır ve insanlık suçudur. Devletler bu yıkım ve katliamın doğrudan sorumlusudurlar. Faşist rejimden beklentiye girmeden, toplumsal dayanışmayı büyütelim" denildi.

'DEVLET BU KATLİAMIN SORUMLUSUDUR'

KCK Ekoloji Komitesi'nin açıklaması şöyle:

"İnsanlık 6 Şubat sabahı Kurdistan merkezli, resmi rakamlara göre 7.8 şiddetindeki deprem haberiyle sarsıldı. Yüzlerce bina bir anda enkaz haline dönüştü; binlerce insan, enkazların altında kaldı. Kurtarma çalışmalarındaki zorluklar ve devlet keyfiyetinden kaynaklı olarak ölümler artmaya başladı. Dolayısıyla enkaz kaldırma çalışmalarıyla birlikte ölü sayısı da hızla yükselmektedir. Onun için öncelikle hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar, hala enkaz altında bulunanlara bir an önce kurtuluş diliyor, yakınlarına ve bu acı günde birbirinin yardımına koşan halkımıza da baş sağlığı diliyoruz.

Depremler irademiz dışında gelişen olaylar olduğu için 'doğal afet' olarak tanımlanmaktadır. Ama insan eliyle üretilmiş şeylerin yıkımı ise asla afet değildir. Çünkü kent veya şehirler insan eliyle, sermayenin hizmetine sunulacak ucuz emek alanları olarak inşa edilmişlerdir. Yani kent ve devasa şehirlerin hepsi insan icadıdır ve insan iradesinin sonuçlarını yansıtırlar. Onun için doğal afet olarak tanımladığımız depremlerin sonucunda açığa çıkan ve neredeyse bir toplu katliam sahnesine dönüşen yıkım alanlarının hepsi de insan yaratımıdır ve insanlık suçudur.

 Fay hattı üzerinde şehirleşmeye gitmelerine rağmen depreme dayanıklı konut projesi oluşturmayan devletler bu yıkım ve katliamın doğrudan sorumlusudurlar. Çünkü onlar kentin oluşum sürecini rant alanı olarak tanımladıkları için kentte yaşayanların yaşam ve konut güvenliğinden önce rantı hesaplarlar.
20 yıllık iktidar döneminde de AKP faşist yönetimi, ülkenin tüm yaşam alanlarını bozarak beton yığını haline dönüştürürken de varlığını, ürettiği bu ranta borçlu kılmıştır. Onun içindir ki Türkiye ve Kürdistan’da gerçekleşen depremlerin gerçekleştirdiği yıkım ve katliamların devasa boyutlarından doğrudan sömürgeci soykırım rejimi olan faşist AKP yönetimi ve onun başındaki Recep Tayyip Erdoğan birinci dereceden sorumlu ve suçlusudur.

'AFET FONUNU SOYKIRIM SAVAŞINDA TÜKETTİLER'

Deprem haberleriyle birlikte belki de faşist Erdoğan sarayında, 'bu da Allah'ın bir lütfudur' diyerek sevinç çığlıkları atmaktadır. Çünkü faşist Erdoğan ve hırsız şürekası daha deprem yerlerine ulaşmadan, yıkıntıların başında çaresiz bir şekilde yakınlarını arama ve kurtarma çabası içinde bulunan insanların 'devlet nerede', 'AFAD nerede', 'niye bizim yardımımıza gelmiyorlar' feryatlarının arasında depremi '4. Nesil afet olarak' ilan etti. Yani, uluslararası maddi yardım çağrısında bulundu.

Devletin hazinesinde biriktirdiği 'afet fonunu' Kurdistan halkına karşı yürüttüğü sömürgeci, soykırım savaşında tükettiği için depremi, çöken ekonomisi için yine 'Allah'ın bir lütfu' olarak tanımlayıp insanların cesetleri üzerinden deprem fonu oluşturmaya yöneldi.

'FAŞİST REJİMDEN BEKLENTİYE GİRİLMEMELİ, TOPLUMSAL DAYANIŞMA GÖSTERİLMELİ'

Başta Ekoloji Hareketleri olmak üzere tüm sivil toplum örgütleri olarak bu gerçeği görerek hareket etmeli, acımızın ve yaramızın dermanı olarak faşist soykırım rejiminden hiçbir beklenti içine girmeden toplumsal dayanışmayı temel harcımız yaparak halklarımızın ve insanlarımızın yardım çığlıklarına yetişmeliyiz.

Önce depremin yıktığı enkazların altında hiçbir canımızı bırakmama pahasına arama kurtarma çalışmalarına aktif katılmalı, kendi imkanlarımızla kendi yaramızı sarmayı bilerek faşist soykırım rejiminden hesap sormalı, gelecek yardımların da bire bir hak sahiplerine ulaşması için her aşamada denetim gücümüzü kullanmalı, halkımızın ve insanlarımızın kaybettiklerinin oluşturduğu yarayı daha büyük sahiplenerek tedavi etmeyi başarmalıyız.

Gün; tam da böyle birbirimizle daha çok büyümenin ve dayanışmayı en üst düzeye çıkarmanın günüdür, diyerek her alandan harekete geçmeliyiz."