GÖRÜNTÜLÜ

'92 savaşında yer alan Kawa Dêrik: KDP artık ihanetten vazgeçsin

Gerilla saflarına katıldığı 1992’de KDP’nin saldırmasıyla başlayan savaşta yer alan Kawa Dêrik, Türk devleti ile işbirliğini bugün de sürdüren KDP’yi ihanetten vazgeçmeye çağırdı.

KDP'NİN İHANET SAVAŞI

KDP’nin Türk devleti ile anlaşması sonucu 2 Ekim 1992’de Xakurkê’de gerillaya saldırı başladı. Daha sonra Heftanîn ve Zap alanlarına yayıldı. Hem gerillada hem de KDP ve YNK’de kayıplar yaşandı. O dönem gerilla saflarına yeni katılan Kawa Dêrik, Xakurkê alanında yaşanan savaşta yer alanlardan biri. Kürtler arasındaki ihanete ilk kez bu savaşta tanık olduğunu dile getiren Kawa Dêrik, ANF’nin sorularını yanıtladı. 


Siz o savaşta genç bir gerilla olarak yer aldınız. O süreci ve yarattığı etkiyi anlatır mısınız?

KDP ile aramızda 1992’de yaşanan savaşı, Hareket olarak hep ihanet savaşı olarak değerlendirdik, kardeş savaşı olarak adlandırmıyoruz. O savaşta büyük bir ihanet yaşandı. Böylesi bir savaşa anlam vermek bizim için de zordu. Biz, Kürt halkına  asimilasyon, sömürü, işgal ve katliam politikalarını dayatan Türk devletine karşı savaşmaya gelmiştik. Kürtler onlarca yıl Türk devletinin zulmüne karşı ayaklandı, isyan ettiler, onlarca serhildan yaptı. Türk devleti büyük katliamlar gerçekleştirdi. Yüz binlerce Kürt katledildi. Milyonlarcası topraklarından göç ettirildi ve yüz binlercesinin akıbeti belli değil. Bizim tek hedefimiz dört parça Kurdistan’ı birleştirmek ve dört parça Kurdistan’da sömürüye son vermekti.

O yıllarda daha yeni partiye katılmıştık, yaşımız gençti, bu nedenle de Kürtler arasında yaşanan böylesi bir savaşa anlam vermek bizim açımızdan zordu. Özgürlük Hareketi dışında Başûr’daki partileri de tanımıyorduk. Tek bildiğimiz PKK idi ve o da dört parça Kurdistan’ın birliği ve özgürlüğü için mücadele ediyordu. Bizim mücadeleye katılmamız bu temeldeydi. Bu nedenle de dört parçanın da bu devrime dahil olması ve destek vermesi gerekiyordu. Hareketin gelişimi de bu temeldeydi. Dört parça Kurdistan’dan katılımlar vardı. Binlerce şehit verilmişti. Büyük bedeller verildi.

İlerleyen zamanlarda bu partilerin tarihini okuduk, politikalarını ve anlayışlarını öğrenince daha iyi anlamaya başladık. Bu partilerin aslında sadece bize karşı değil, şimdiye kadar oluşan tüm Kürt hareketlerine karşı savaştıklarını ve düşmanın yanında yer aldıklarını gördük. Yine kendi aralarında da onlarca yıl savaşmışlar, çatışmışlar. Halkı bile parçalamışlar. Elbette Önder Apo’nun Kürtlerin birlik olamama sorunu ve Kürtler arasındaki ihanete ilişkin tahlilleri vardı. Yaşanan birçok serhildanın iç ihanetten dolayı tasfiye olması ve bunun artık Kürtler arasında çözülmesi gereken kanayan bir yara olduğunun farkındaydık. Ancak ilk kez on binlerce ‘Kürt’ün, dağlarda düşmana karşı savaşan, kendini feda eden gerillaya saldırması, bizim için gerçekten zor kabul edilecek bir durumdu. 

Gerillanın o dönem Türk devleti ile savaşı ne düzeydeydi?

Hareketin 1990’da geliştirdiği kongrede Botan ve Behdînan eyaletleri ilan edildi. Bu kongreyle birlikte gerilla yeni bir sürece girdi. 90-91’de gerilla düşmana çok büyük darbeler vurdu. Hatta hatırlıyorum; 92 yazında çok güçlü eylemler düşmana karşı geliştirildi. O dönem Bêzelê, Bêsosin ve Rûbarok karakolları gerilla tarafından tümden imha edilmişti. Türk devleti gerilla karşısında çözümsüz kalmıştı. Her geçen gün darbeler alıyordu. Başûr’daki partilerin desteği olmasaydı Türk devleti hiçbir zaman bu topraklara girmeye cesaret edemezdi. Bu nedenle Türk devleti Başûr’da birbirleriyle çatışan partileri bir araya getirerek PKK’ye karşı savaşa sürdü. O dönem Önder Apo, bu partiler için “KDP, Amerika, İsrail ve Türk devletine kendisini kabul ettirmek için PKK’yi tasfiye etme planının içinde yer aldı” demişti. Hatta Başûr hükümeti oluştuğunda kendi parlamentosunda aldığı ilk karar, PKK’nin Başûr’dan çıkarılmasıydı.

O dönem ben Xakurkê cephesindeydim. 1992 savaşı başlamadan önce Rûbarok eylemi yapılmıştı. Bu eylemde düşmana çok büyük darbeler vurulmuştu. Karakol tümden gerillanın denetimine girmişti. Alanda yaklaşık 600 gerilla gücü vardı. Bu güç kesintisiz savaş halindeydi. Arkadan KDP güçlerinin vuracağını tahmin etmedik. Bu nedenle de gereken tedbirleri almamıştık. Tabii öncesinde KDP ile eyalet yönetimi arasında bir görüşme olmuştu. KDP, bu görüşmede Amerika, İsrail ve Türk devleti ile bir ittifak yaptıklarını ve bunun üzerine gerillanın tümden alandan çekilmesini istemişti. Çekilmemesi durumunda saldıracaklarını söylemişti. Bu görüşmede Hareket, Başûr güçleriyle savaşmayacaklarını ve böyle bir amaçlarının olmadığını belirtmişti. Buna rağmen biz onların gerçekten bize karşı savaşacaklarını tahmin etmemiştik. Bu nedenle de eyalet gücü kendi eylem planlamalarına devam etti, Türk devletine karşı eylemlerini sürdürdü. Rûbarok eylem planlaması da o süreçte yapıldı zaten.

Eylem sonrası daha güçlerimiz kendisini toparlamamışken, BBC radyosu, Heftanîn taraflarında operasyon hazırlıklarının olduğunu haber geçiyordu. 2 Ekim 1992’de bir anda pêşmergelerin karşımızda mevzilendiğini gördük. Ağır silahlarını yerleştirmeye başladılar. Akşam saatlerinde saldırmaya başladılar. Ben bir grup arkadaş ile birlikte şimdi Şehîd Bêrîtan Tepesi olarak bilinen tepede doçkacıydım. Alanda birkaç tane daha doçka vardı. İhanet savaşı başlamadan önce arkadaşlar Türk devletine ait 6 savaş uçağını düşürmüştü. Türk devleti öyle rahat Xakurkê alanına giremiyordu. Her gün hava saldırıları oluyordu. Günde bazen iki üç defa hava saldırıları oluyordu. Bize artık bunlar normal geliyordu ancak buna rağmen kayıplarımız olmuyordu. Gerilla araziye hakimdi ve kendisini korumayı iyi biliyordu. Şunu da belirtelim; '92 savaşına sadece KDP ve YNK katılmamıştı, Başûr’da bulunan birçok farklı parti de yerini almıştı. Yine KDP halk içinde çok farklı propagandalar yapmıştı. O dönemler Başûr halkı PKK’yi çok tanımıyordu. PKK’nin de diğer partiler gibi olduğunu sanıyordu. Zaten yıllarca Başûr topraklarında partiler birbirlerine karşı savaşmıştı. 

Savaş, sadece PKK gerillaları ile Başûr güçleri arasında mı yaşandı? Türk devleti bu savaşa dahil değil miydi?

KDP’nin saldırmasıyla Türk devleti de havadan saldırmaya başladı. Gece gündüz savaş uçakları bombardıman yapıyordu. 4. ve 5. gün savaş giderek ağırlaştı. Türk devleti 24 saat havadan bombardıman ederken karadan da binlerce pêşmerge, Türk devletinin verdiği silahlarla saldırıyordu. Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar 24 saat boyunca aralıksız saldırıyorlardı. İran sınırları bize kapattı, zaten Başûr tarafında KDP ve YNK tüm yolları kapattı, Bakûr tarafında da Türk devleti yer yer nokta operasyonu yapıyordu, havadan da aralıksız saldırıyordu. Bu anlamda '92 Savaşının Özgürlük Hareketi tarihinde yaşanmış en ağır savaştı, diyebilirim. 34 yıl boyunca birçok savaşa tanıklık ettim ama ben şimdiye kadar 1992 ihanet savaşı benzeri bir savaşı tanımlayamam. Belki '92 Savaşı ile Şengal’e yapılan saldırıyı benzetebiliriz. Çünkü her iki savaşta da hem ihanet hem de dört taraftan çembere alma vardı. '92’de KDP, tüm pêşmerge gücüyle gerillaya saldırdı. Bu savaştan sonra anladık ki; KDP ve Barzani Ailesi’nin tek hedefi ve işi Kürtlere karşı savaşmak ve Kürt katliamlarına ortak olmaktır. KDP için düşmanla bir olmak normaldir. Kendi kardeşi için yapamayacağı düşmanlık yoktur. Biz KDP’nin bu ihanet ruhunu 1992 savaşında çok iyi tanıdık. Savaşın son günlerinde artık göğüs göğüse savaşmaya başladık. Sürüler halinde tekbir getirerek saldırıyorlardı. Önder Apo'nun fikir ve felsefesiyle yetişmiş özgürlük savaşçıları bir adım dahi geri atmadı. Bir ay boyunca aralıksız bu savaş sürdü. Öyle bir kin ve nefretle saldırıyorlardı ki, bazen bunlar bizden neyin intikamını alıyor, diye soruyorduk. 

Kürt Özgürlük Hareketi ve Kurdistan’ın dört parçası açısından bu savaşın sonuçları ne oldu?

İhanet savaşının bizim için sonuçları çok ağır oldu. Sadece bizim için değil, Başûr toplumu ve tüm Kürtler için de ağır bedelleri oldu. Bu savaşta çok büyük kahramanlıklar da yaşandı, tarihi destanlar yazıldı. Gerilla Türk devletinin saldırılarına karşı nasıl ki son ana kadar tereddütsüz savaştıysa aynı şekilde ihanet çizgisine karşı da savaşmaya devam etti ve tek bir adım geri atmadı. Özgürlük savaşçılarının direnişi tarihe mührünü vurdu. 

Xakurkê alanında 600 gerilla olduğunu, binlerce gücün size karşı saldırırken aynı zamanda Türk devletinin de sürekli havadan bombardıman yağdırdığını söylediniz. Bu kadar büyük güce karşı 600 gerilla bir ay boyunca nasıl bir direniş sergiledi?

Dediğim gibi Xakurkê alanında ihanet savaşından önce toplamda 600 gerilla vardı. Bu arkadaşların bir bölümü eylemlerde ve son olarak Rûbarok eyleminde yaralanmış, şehit düşen arkadaşlar olmuştu. Yaklaşık 200’e yakın arkadaş bu şekilde savaş dışında kalmıştı. Yine 200’e yakın arkadaş daha yeni gelmişti ve hayatında savaş görmemişti. Bunlardan biri de bendim. Hayatımda hiç savaş görmemiştim. Önderlik sahasından yeni gelen arkadaşlar vardı ve bunlarda sadece ideolojik eğitim görmüştü, çoğu silah kullanmayı bile bilmiyordu. Kısacası Xakurkê alanında savaş tecrübesi olan en fazla 200 arkadaş vardı. 24 saat durmadan uçaklar vuruyordu. Misket bombasından fosfora kadar her türlü silah kullanılıyordu. Biz bir taraftan Türk devletinin havadan yoğun bombardımanı altındayken, bir taraftan da pêşmerge karadan saldırıyordu. Bu nedenle 1992 ihanet savaşı için ‘şimdiye kadar yaşanan en zorlu savaş’ diyorum.

Elbette özgürlük mücadelesi tarihinde çok yoğun ve zorlu savaş süreçleri yaşandı. Yine DAİŞ savaşında da çok zor süreçler yaşandı, arkadaşlarımız büyük direnişler sergiledi. 13 bin şehit verdik. Ancak DAİŞ savaşında halkımız bizimle birlikteydi. Silahlarımız vardı. Yaralılarımızı tedavi edecek hastahanelerimiz vardı. O dönem dağda bizim öyle bir şansımız yoktu. Savaşın ortasında bir arkadaşımız yaralandığında günlerce hatta haftalarca bekliyordu. Savaş yaklaşık bir ay sürdü. 27 Ekim 1992’de savaş bitti. Heval Bêrîtan ayın 25’inde şehit düştü. Biz aynı cephedeydik. Aramızda 300 metre kadar mesafe vardı. Bêrîtan'ın şehit düştüğü gün 11 arkadaşımız da şehit düştü, 22 arkadaşımız da yaralandı. Xakurkê savaşında yaklaşık 80 arkadaş şehit düştü. Tabii çok sayıda arkadaşımızda yaralandı. 600’den fazla pêşmerge hayatını kaybetti. KDP ve YNK’nin resmi olarak açıklamalarına göre, bu savaşta 3 bin pêşmerge hayatını kaybetti. Tabii 1992 ihanet savaşı sadece Xakurkê’de yaşanmadı. Heftanîn’de daha ağır yaşandı, diyebilirim. Heftanîn alanında Heval Bêrîtan gibi onlarca arkadaşımız kahramanca direndi, büyük direniş destanları yazarak şehit düştü. 200 gerillaya karşı binlerce pêşmerge ve Türk devletinin büyük teknik gücü, Önder Apo’nun felsefesiyle yarattığı gerilla karşısında yenik düştü. Heval Bêrîtan’ın şehadetinden birçok pêşmerge etkilendi. Büyük bölümü ondan sonra silah bıraktı hatta cenazesini sakladılar. Palaskasını götürüp evine asan pêşmergeler oldu. Elbette yıllar sonra onlar da bunun farkına vardı. KDP propagandalarının ve teşhirlerinin etkisine girdiklerini itiraf ettiler.

KDP bugün de Türk devleti ile birlikte gerillaya saldırıyor; buna ilişkin neler belirtebilirsiniz?

KDP yine aynı siyaseti uyguluyor, Türk devletinin yanında gerillaya saldırıyor. Türk devletinin saldırılarına karşı başkaldıran halka bile müdahale ediyor. Maalesef yıllardır KDP bu ihanet çizgisini bir kültür haline getirmiş ve bugüne kadar da bu kültürünü devam ettiriyor. Aynı şey tekrar yaşanıyor. Türk devleti 24 saat boyunca gerillaya karşı her türlü silahı kullanıyor. Kimyasal silah kullanıyor. KDP de bugün yine Türk devleti ile bir oluyor ve gerillaya karşı tuzaklar kuruyor. Yani 34 yıl sonra KDP ihanet çizgisini tekrarlıyor. Benim KDP için diyebileceğim tek şey şu; artık bu ihanet çizgisinden vazgeçsin. Kurdistan’ın her parçası birdir. Birinin kaybetmesi hepsinin kaybetmesidir. Zaten KDP ve Barzani Ailesi için bu pek bir sorun değil. Barzani Ailesi yılardır Kürtlere karşı ihanet çizgisinde ısrar etti. Artık yeter, diyoruz.