Türkiye’nin tahribatı DAİŞ’ten fazla

DAİŞ’in başlattığı tarih kırımı, Türk devleti ve diğer çeteleri tarafından daha büyük boyutlara ulaştırıldı. Yıkım, tahribat ve yağmayı, milyarlarca dolarlık tarihi eserlerin kaçırılıp pazarlanması izledi.

Efrîn’de 16 bin, Suriye genelinde ise 100 bini aşkın tarihi eser çalındı. 16 müze yağmalandı, yüzlerce arkeolojik sit alanı ve höyükte kaçak kazılar yapıldı. Eski Europol Başkanı, bu kaçakçılığın “izinin sürülemediğini” belirtse de araştırmalara göre değeri milyarlarca dolar olarak ölçülen bu eserler, Türkiye ve Lübnan üzerinden dünyaya pazarlandı. Efrîn Müze Müdürü Eşbaşkanı Esmehan Ehmed, Suriye’den çalınan tarihi eser sayısının, tespit edilenden çok daha fazla olduğunu söyledi. Efrîn başta olmak üzere Rojava ve Suriye’de sadece tarihi eserler çalınmadı, UNESCO kültür mirası listesinde yer alan Palmira antik kenti, Bel ve Baalshamin tapınakları, Ayn Dara, Emevi Camii, Halep Kalesi gibi eşsiz eserler bombalandı; 3 bin yılık insanlık mirası yakılıp yıkıldı.

Türkiye’nin ÖSO çeteleri ile birlikte Efrîn başta olmak üzere Kuzey-Doğu Suriye’de zeytinlikleri yağmalayarak AB ülkelerine satması konusu ve iktidar yanlısı iş insanı Murat Özvardar’ın Suriye’de bir sanayi bölgesini gasp ettiğinin ortaya çıkması, Türkiye’de dikkatleri bu yağma ve talana çevirse de konu yıllardır Kürt, Arap ve Batı medyasının gündemindeydi.

GELİRİYLE ÇETELER FİNANSE EDİLİYOR

Yağmalanan ve talan edilen Efrîn zeytinlerinin Türkiye’de işlenerek zeytin yağı olarak Avrupa’ya ihraç edilmesi ve elde edilen gelirle Türkiye’nin kontrolündeki İslamcı çetelerin finanse edilmesi, Avrupa basınında, Kürt ve Arap medyasında geniş yer tuttu. Konu İsviçre, Almanya gibi ülkelerin parlamentolarında gündeme geldi ve muhalefet partileri hükümetleri sert bir dille eleştirdi.

Son dönemde Güney Kürdistan’da 60 civarında köyde ağaç kesimi yapan şirketin Cengiz Holding’e ait olduğunun ortaya çıkması, AKP-MHP iktidarının Türkiye’de “5’li çete” olarak adlandırılan holdinglere sadece Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarını değil, işgal ettiği Suriye ve Rojava’yı da peşkeş çektiğini, bu gruplara yeni rant alanları sağladığını gözler önüne serdi.

Türk devletinin, Suriye ve Rojava’da işgal ettiği bölgelerde petrolün kaçak yollarla Türkiye’ye getirilmesi; madenlerin ve tarım arazilerinin yağmalanması; şirketlerin, sanayi bölgelerinin ve fabrikaların Türkiye’deki holdingler tarafından gasp edilerek işletilmesi; iş gücünün sömürülmesi, elbette ki Türkiye’nin işgal ve ilhak planının bir parçası. Her ne kadar uluslararası ticaret, Lozan Sözleşmesi ve BM’nin uluslararası devletler hukukuna aykırı olsa da Türk devleti işgal ettiği bölgeleri mülki amirlik ve emniyet müdürlükleri üzerinden fiili olarak kendisine bağlamış durumda. Bölgeyi, sınır illeri olan Hatay, Urfa, Antep gibi şehirlerin valilikleri, emniyet müdürlükleri, jandarma ve kaymakamları yönetiyor. Yine benzer şekilde Ticaret Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Müzeler Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi kurumlar da işgal harekatında en az silahlı güçler ve istihbarat (MİT) kadar etkin.

500 BİN CAN KAYBI YAŞANDI

DAİŞ belasının yanı sıra talan ve yağmaya dayalı işgal saldırılarında şu ana kadar 500 bin Suriyeli yaşamını yitirdi; 5 milyonu aşkın kişi, yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Suriye savaşının en acımasız ve trajik boyutlarından birisi de kuşkusuz tarihi ve kültürel yapıların maruz kaldığı yıkım ve talan oldu.

3 BİN YILLIK TARİH YOK OLDU

Adeta bin yılların tarihi dokusu, kültürel mirası yok edildi. Binlerce yıllık tarihi yapılar bombardımanda hasar görürken, ekolojik kazı alanları, tarihi yapılar, UNESCO Kültür Mirası kategorisinde bulunan onlarca yapı, ya tümden tahrip edildi ya da büyük oranda zarar gördü. ÖSO ve Nusra çeteleri ile birlikte tarihi eserler çalınarak Türkiye ve Lübnan üzerinden dünyanın dört bir yanına pazarlandı.

HIRSIZLAR POZ VERDİ

Tarihi yıkım o kadar gözler önünde ve açıkça yapıldı ki Şera’da bulunan ve UNESCO Kültür Mirası listesinde olan Nebi Huri tapınağını yağmalayan çete başı Muhammed Aloush kameralara poz vermekten geri durmadı. Türkiye’nin himayesindeki çetelerin, yağmaladıkları tarihi eserleri (tarihi paralar, mozaikler, taşlar, işlemeli takılar, mücevherler ) Facebook, Twitter, Skype gibi sanal mecralarda tanıtım yapılarak satmaya çalışması ise pervasızlığı gözler önüne seriyordu.

Efrîn İnsan Hakları Örgütü yayımladığı raporunu kanıtlar nitelikte fotoğraf ve görüntüler paylaşarak, insanlık suçunu bütün dünyaya duyurdu.

TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI

Bu süreçte Suriye’den çaldıkları Sümer, Akad, Asur, Bizans-Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait binlerce taş para, cam ve seramik biblolar, çömlekler, yüzükler, heykeller ve takı benzeri tarihi eseri Antep, Hatay, Urfa, İstanbul, Bursa gibi kentlerde satmaya çalışanların bazıları yakalandı. Kişisel ya da grup olarak yapılan buna benzer onlarca vaka yaşanırken, asıl hırsızlığın devlet ve çeteler eliyle gerçekleştiği hem Arap medyasına hem de Avrupa medyasına yansıdı.

Elbette ki tarihi yıkım ve talan sadece Kuzey Suriye’de yaşanmadı. DAİŞ’in Mayıs ayında Suriye’nin Palmira kentine yaptığı vahşi saldırı sırasında, bütün dünya UNESCO’nun dünya miras listesinde en önemli kentlerden biri olarak kabul edilen antik kentin yıkıldığını büyük bir dehşetle izledi. Onlarca sit alanı, arkeolojik kazı bölgesi, höyükler hazine avcılarının hedefi oldu.

TÜRKİYE VE LÜBNAN ÜZERİNDEN

BBC, DAİŞ’in yağmaladığı eserlerin Suriye'den kaçırılıp Türkiye ve Lübnan üzerinden Avrupa'ya nasıl götürüldüğünün izini sürerek ticaretin aktörleri ile konuştu, elde ettiği bilgileri yayınladı. BBC, “Gaziantep tarihi çarşı, Hatay, Antakya’da birçok gizli evde bu ticaretin sürdüğü bilinmekte. Lübnan sınırındaki Bekaa Vadisi de bu işlerin döndüğü önemli noktalardan biri. Türkiye ve Lübnan birer geçiş yolu. Esas pazar Avrupa, Çin ve Körfez ülkeleri” ifadelerini kullandı.

DAİŞ’in kontrol ettiği dönemde tarihi eser kaçakçılığında kilit noktalarından biri olarak Minbic’i kullandığı, burada resmi bir büro açtığı belirtiliyor. Yağmacılara kazı için aletler, metal detektörler, uzaktan kumandalı sensorlar, profesyonel arkeologların ihtiyacı olabilecek tüm gereçler, bu büro tarafından temin edildi. DAİŞ, tarihi eser kaçakçılığından her yıl milyonlarca dolar elde etti.

EL NUSRA İLE TÜRKİYE BİRLİKTE ÇALIŞIYOR

Tarihi eser kaçakçılığının yaygın olduğu bir diğer bölge ise El Nusra’nın kontrolündeki İdlib kenti. Rusya ve Suriye ordusunun operasyonları ve Türkiye ile Rusya’nın yaptığı anlaşma çerçevesinde hakimiyet alanları daralan El Nusra’nın, İdlib ve çevresinde bulduğu tarihi eserleri Türkiye’ye getirdiği, buradan da Avrupa’ya çıkarıldığı belirtiliyor.

Nusra, tarihi eser kaçakçılığı için Türkiye sınırında bulunan Sarmada kentini merkez olarak kullanıyor. Türkiye’den gelen tarihi eser kaçakçıları buradan eserleri alarak yüksek fiyatlara Avrupa’ya pazarlıyor.

Elde edilen bilgilere göre; Nusra çetesi elemanları Serakib kentinde yabancı uzmanlar eşliğinde modern teknik alet ve teçhizat ile kazı çalışmaları yaptı. İdlib genelinde 400 civarında tarihi eserin kaçırıldığı belirtiliyor.

THE INDIPENDENT TÜRK KAÇAKÇILARI YAZDI

The Indipendent, Türk kaçakçıların M.Ö. 8500 yılına ait bir parçayı 1,1 milyon dolara Avrupalı tüccarlara sattığını yazdı. 13. yüzyıldan kalma Hristiyan elyazmalarının şu an Almanya’da, Farmason ikonografisinin yer aldığı bir kitabın ise İsveç’te kaçakçıların elinde olduğu belirtiliyor.

Araştırmalar, küçük parçaların Türkiye ve Lübnan piyasasında lokal alıcılar bulduğunu, daha büyük parçaların Batı’ya özellikle İsviçre’ye, Çin’e ve Basra Körfezi ülkelerindeki alıcılara ve koleksiyonculara ulaştırıldığını gösteriyor. Antep çarşısında mezarlardan çalınan Roma dönemi vazoları kutular içinde alenen satılıyor.

16 MÜZE SOYULDU

Suriye Tarihi Eserleri Koruma Derneği’ne göre; Suriye’deki 36 müzenin 16’sı soyuldu. Çalınan nadide parçalar satılarak DAİŞ gibi çetelere finansman kaynağı olarak kullanıldı.

Washington Post’a göre; bu eserler arasında Bizans dönemine ait altın ve gümüş sikkelerin yanı sıra yüz binlerce dolarlık cam ve seramik parçalar da var.

Birleşmiş Milletlere göre; Suriye’de 2011’de patlak veren iç savaşla beraber çok sayıda tarihi eser tahribata uğradı. En az 300’den fazla arkeolojik alan zarar gördü, yok edildi veya yağmalandı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2015’te Suriye’den çıkan tüm Antik Çağ eserlerin ticaretini yasaklayan bir karar aldı, ancak hiçbir şekilde bu yağmanın önüne geçilemedi.

ESKİ EUROPOL BAŞKANI: İZİ SÜRÜLEMİYOR

Eski Europol Başkanı ve Belçika Federal Polis Konseyi’nin yeni başkanı Willy Bruggeman, DAİŞ’in sosyal medya aracılığıyla çok geniş bir çevrede bu satışları gizlice organize ettiğinden ve bu sayede klasik satış kanallarını atlatarak bu satışların izlerinin bulunmasını imkansızlaştırdığından bahsediyor.

16 BİN TARİHİ ESER TÜRKİYE’YE KAÇIRILDI

Efrîn’de bulunan 144 tarihi yapının önemli bir kısmı hava saldırıları ile yıkıldı veya tahrip edildi. Efrîn İnsan Hakları Örgütü, 2019’da yayımladığı raporda Efrîn’de yağmalama, adam kaçırma, fidye ve cinayetlerin yanı sıra tarihi, kutsal yerlerin tahrip edildiğini ve paha biçilmez tarihi eserlerin yurt dışına kaçırıldığını duyurdu.

Roparda yer alan bilgilere göre; ÖSO’ya bağlı çeteler, Efrîn’de kepçe, dozer gibi iş makineleriyle höyük, türbe ve kutsal mekanlarda hazine aradı. Tespit edebildikleri 16 bin dolayında tarihi parçanın bir kısmı Türkiye üzerinden yurt dışına çıkarılarak satıldı.

57 TARİHİ YAPI YAĞMALANDI

Konuya ilişkin görüşüne başvurduğumuz Efrîn Bölgesi Arkeoloji Müdürlüğü Eşbaşkanı Esmehan Ehmed, şunları paylaştı: “Efrîn’de koruma altında olan 64 tarihi höyük vardı. Tespit edebildiğimiz 46’sı tepe (höyük) olmak üzere toplam 57 tarihi yapı yağmalandı. Çok sayıda tarihi levha Türkiye’ye götürülüp satıldı. Nebi Huri’de bulunan büyük levhalar da götürüldü. Nebi Huri’de yapılan kazıda üç sandık çıkarılıp götürüldü, içinde ne olduğunu bilemiyoruz.”

Antep, Antakya, Hatay gibi sınır kentlerinde çarşılarda bile alenen tarihi eserlerin satıldığını da teyit eden Eşbaşkan, “Çarşılarda bu tarihi eserlerin satıldığını biliyoruz. Çeteler ve Türk devleti birlikte bu işi yapıyor” dedi.

BİLİNENDEN ÇOK DAHA BÜYÜK

Ehmed, tespit ettikleri tahribat ve talana yönelik belge ve bilgileri uluslararası kurumlara ilettiklerini, ancak bu konuda muhatap kuruluşların herhangi somut bir adım atmadığını, sadece rapor hazırlamakla yetindiğini kaydetti.

Talan ve tahribatın raporlara yansıyanın çok ötesinde olduğunu belirten Esmehan Ehmed, her geçen gün tarihi yıkımın bilançosunun arttığını ise şu sözlerle özetledi: “Mesela Şerawa ilçesinde tarihi kalıntıların olduğu 32 köy var. Türk devleti birkaç gün önce bu köye 80 civarında havan topu attı. Bu topların bir kısmı tarihi kalenin (Kela Kulitê) duvarlarına isabet etti ve duvar tahrip oldu. Gerçek tahribatın ve talanın verdiğimiz rakamların çok üzerinde olduğunu düşünüyorum, çünkü birçok bölgede ne oluyor haberimiz yok. Her yeri kazıyorlar, buldukları değerli ne varsa alıp götürüyorlar.”

HANGİ TÜRK YETKİLİLER KAÇAKÇILIĞININ İÇİNDE?

Türkiye’de devlet görevlilerinin, bakanların, bürokratların, holdinglerin ve mafyanın içinde olduğu uluslararası uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, kara para, rant, gasp, rüşvet ve yolsuzluk skandallarının ardı arkası kesilmiyor. AKP-MHP-Ergenekon iktidarının bu kirli ilişki ağı geçmişte bir çok defa gündeme gelse de içeriden birisi olan Sedat Peker’in itirafları ve ifşaları, kirli ilişki ağının ve suçların sanılandan da fazla olduğunu gösteriyor. Tarihi eser kaçakçılığında hangi siyasetçilerin, üst düzey memurların, askerlerin ve üst düzey devlet görevlilerinin rol oynadığı konusu aydınlatılmayı bekleyen bir konu olarak karşımızda durmaya devam ediyor.

DAİŞ BAŞLATTI, TÜRKİYE SÜRDÜRÜYOR

Bütün dünya, DAİŞ’in Irak ve Suriye’de işgal ettiği Musul, Reqa, Halep, Humus-Tedmür gibi şehirlerde tarihi yapıları balyozlarla ve kepçelerle yıktığı görüntüleri, büyük bir öfke ve üzüntü ile izledi. Benzer bir tarih kırımı Türkiye ve çeteleri, Efrîn ve ilçelerinde yaptı. Rusya, İran, Suriye, ABD ve Türkiye’nin gerçekleştirdiği hava saldırılarında ve bombardımanlarda çok sayıda tarihi yapı ya yerle bir edildi ya da çok ciddi zarar gördü.

DAİŞ’in Suriye’de imha ettiği en belirgin eserler arasında Palmira antik kentinde bulunan Baalshamin ve Bel tapınaklarını sayabiliriz. Bel Tapınağı, içerisine yerleştirilen yüksek miktarda patlayıcıyla patlatıldı, 2 bin yıllık El Lat Aslanı heykeli ise parça parça edildi.

TARİHİ MİRAS BOMBALANDI, DOZERLERLE YIKILDI

Büyük bir ihtişama sahip olan tarihi yapıların bombardımanlarda yok edilmesi, sadece Suriye halkları için değil insanlık için çok büyük bir kayıp. İnsanlığın ortak mirası ve İpekyolu ticaretinin önemli kenti Tedmür (Palmira), Nebi Huri Kalesi, MÖ 1000’de kurulan Ayn Dara Tapınağı, 100 bin yıllık bir tarihi olan Duderi Mağarası, Hristiyan dünyası için önemli tarihi mekanlardan sayılan Simon Kalesi, tarihi Emevi Camii, Halep Kalesi, Marmoran Kilisesi, Nuri Dersimi’nin mezarı, Alevilere ait Comerd Dede Türbesi, Êzîdîlerin temel inanç merkezi olan Şêx Berekat ve daha niceleri…

Bu tarih ve kültür kırımdan en fazla etkilenen kentlerden birisi şüphesiz ki 2018’de işgale maruz kalan Efrîn oldu. Huriler, Mitaniler ve Roma döneminden kalma tarihi kalıntılar (taşlar, yazıtlar, sfenksler, mozaikler, kaleler, kiliseler, höyükler) Türk devletinin işgal saldırılarında savaş uçakları tarafından bombalandı. 100 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen ve Huriler döneminden kalma Neanderthal bir çocuğun iskeletinin bulunduğu Duderi Mağarası, Roma döneminden bir çok tarihi kalıntıyı barındıran Nebi Huri Kalesi, MÖ 1000’de kurulan Ayn Dara Tapınağı, Hristiyan dünyası için önemli olan Simon Kalesi gibi yapılar bombalamalardan ciddi zarar gördü.

KUTSAL MEKANLAR, TÜRBE VE MEZARLIKLAR

Nuri Dersimi’nin mezarı işgal sonrasında yıkıldı. Mabeta ilçe merkezinde Kürt Aleviler; Cindirês Şerewa ve Şera’nın köylerinde ise Êzîdî Kürtler yaşıyordu. Bölgede Alevilere ait Yağmur Dede Türbesi ile Sevrin Dede, Xelil Dede, Comert Dede, İbrahim Dede gibi ziyaretler ve Êzîdîlerin temel inanç merkezi olan Şêx Berekat yıkıldı.

Tarihi M.Ö 2000’li yılara dayanan Efrîn kentinde işgalden önce, Geç Hitit döneminden kalma UNESCO'nun 'Geçici Tarihi Miraslar Listesi'nde yer alan Büyük bazalt taş heykeller ve fresklerden oluşan, geçmişi Demir Çağı’na uzanan Ayn Dara Tapınağı, M.Ö. 8. yüzyıldan kalma Luvi dilinde yazıtlar, Duderî Kilisesi, Marmoran Kilisesi gibi tarihi yerlerin yanı sıra 25 açılmayı bekleyen tarihi höyük bulunuyordu.

3 BİN YILLIK ASLAN HEYKELLER PARÇALANDI

Ayn Dara Tapınağı'nda bulunan ve Demir Çağı’nın en önemli miraslarından sayılan 3 bin yılık aslan heykelleri Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonucunda paramparça edildi. AFP, geriye yalnızca aslanların pençelerinin kaldığını yazdı.

Konuya dair açıklama yapan Suriye Tarihi Eserler ve Müzeler Müdürlüğü, Ayn Dara'daki yıkımdan Türkiye'yi sorumlu tutarak uluslararası güçleri bu insanlık suçunu ve tarihi yıkımı durdurmaya çağırdı.

Efrîn Arkeoloji Müdürlüğü Eşbaşkanı Hemîd Nasir ise Türk devletinin kentteki tarihi mekanlarda yarattığı tahribatı belgelediklerini açıklayarak, yaşananların araştırılması için uluslararası bir komitenin kurulmasını istedi.

UNESCO LİSTESİNDEKİ 57 TARİHİ YAPI

Efrîn Bölge Arkeoloji Müdürlüğü verilerine göre; UNESCO koruma listesinde olan ve Türkiye ile çeteleri tarafından yağmalanan tarihi yapıların sayısı; 46’sı tepe (höyük) olmak üzere toplam 57. Bu yapıların içinde tapınaklar, tarihi kaleler, Êzidîlere ait türbeler; Alevilere ait ziyaret, türbe ve mezarlar; antik tiyatrolar, höyükler, tarihi taşlar, kuyular, harabeler ve mağaralar var.

TÜRKİYE İLE DAİŞ’İN YAPTIĞI AYNI

Suriye Tarihi Eserleri Müdürü Maamun Abdülkerim, AFP'ye yaptığı açıklamada, "Ayn Dara Tapınağı'na zarar vermek, Bel Tapınağı'nı yıkmakla eşdeğer bir vahşet. Tüm dünya için büyük bir felaket. Bir hava saldırısında 3 bin yıllık medeniyet yok oldu" diyerek Türk devletinin Efrîn’de yaptığının, DAİŞ’in Palmira’da yaptığına eş değer olduğunu söyledi.

Suriye Arkeoloji ve Müzeler Genel Müdürü Hammud ise Ayn Dara Tapınağı’nın bombalanmasını “barbar bir davranış” olarak nitelendirdi.

TARİHİ EMEVİ CAMİİ’NİN MİNARESİ YIKILDI

Çeteler ile BAAS rejimi arasında 2013’te aylarca süren çatışmalarda yine UNESCO listesinde yer alan Emevi Camii’nin minaresi yıkıldı. 2012’de çıkan yangında da büyük zarar görmüştü. 2014’te ise geçmişi 12. yüzyıla kadar uzanan Krak des Chevaliers Kalesi, Suriye rejim güçleri tarafından bombalandı. 2015’te Halep’in tarihi kalesindeki surlar da rejim tarafından yapılan bombardıman sonucu tahrip oldu.

TAHRİBATIN BOYUTLARI ÇOK FAZLA

Sonuç olarak; devletlerin ve çetelerin, Suriye’de yarattığı tahribatın boyutları, tahmin edilenin çok üzerinde. Özellikle Türkiye ve Türkiye’ye bağlı çetelerin işgali altında bulunan İdlib, Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî, Ezaz, Cerablus gibi kentlerde insan hakları ihlalleri, işkence, tecavüzler, insan kaçırma, infaz gibi sayısız suçlar her gün işleniyor. Bir yandan da tarım alanları gasp ediliyor, yurttaşların mal ve mülküne el konuluyor.

KAYNAKLAR:

Şarkul Avsat

Hawar News

Washington Post

BBC Türkçe

Aylin Seçkin’in artfulliving.com.tr’de yayınlanan makalesi