2020: Mülteciler tamamen görünmez oldu

Irkçı saldırılar yüzünden adeta toplumun görünmezleri olan mülteciler, Covid-19 salgını ile daha da görünmez oldu. Fakat bu dünyanın yüzde 1’inin yerinden edildiği gerçeğini değiştirmedi.

Suriye savaşı ile başlayan büyük göç dalgası Türkiye ve Avrupa’nın son yıllarda yaşadığı en büyük mülteci krizine sebep oldu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insani krize neden olan bu göç dalgası bölge politikalarını, sosyo-ekonomik yapıları değiştirirken Avrupa ve Türkiye’de yükselen sağcı ve ırkçı akımların da temel argümanını oluşturdu.

Marksist tarihçi ve gazeteci Vijay Prashad 2017’de kaleme aldığı yazıda “2020’de en büyük ülke mülteciler olacak*” diyordu.  Zira BM Mülteci Örgütü’nün (UNHCR) küresel olarak zorla yerinden edilenler hakkında Aralık 2020’de yayınladığı rapora göre, yıl sonu tablosu henüz tamamlanmamakla birlikte 2020 ortası itibariyle tüm dünyada yerinden edilen kişilerin sayısının 80 milyonu aştı. Bu da dünyanın %1’inin yerinden edildiği anlamına geliyor.

TEKNELER BATMAYA DEVAM EDİYOR

Covid-19 salgını yüzünden dünya tüm sınırlarını kapasa da göç dalgası durmadı. Hala Akdeniz’de tekneler batmaya devam ediyor. Kasım ayının ortasında Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM), açıkladığı verilere göre Akdeniz’de, Libya açıklarında iki teknenin batması sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 100'e yakın. Haziran ayında Van’da bir mülteci teknesinin batması sonucu ise 61 mülteci yaşamını yitirdi.

Avrupa ve Yunanistan’daki 12 bin kişinin kaldığı en büyük sığınmacı yerleşkesi olan Moria Kampı’nda 8 Eylül’de çıkan yangında büyük hasar meydana geldi. Yangından kaçan binlerce mülteci yol kenarlarında çadır kurmak zorunda kaldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yangından önce ve salgından da bir ay sonra yaptığı açıklamaya göre ise Moria kampı Covid-19 salgınına karşı da hazırlıksızdı.

Öte yandan AB, 2021’de sığınma politikasını daha da sıkılaştırmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda birçok eleştiri alıyor. Özellikle de AB Sınır Koruma Ajansı Frontex’in özellikle son dönemde Yunan sınır koruma görevlileri tarafından yapılan yasadışı geri itme vakalarına aktif olarak katılması da Avrupa basınında eleştirilere sebep oluyor. Bu bölgedeki mülteciler için durum iç açıcı olmasa da ABD’ye özellikle Meksika sınırından gelen sığınmacılar için olumlu bir gelişme yaşandı. Sürekli olarak sınıra duvar öreceğini söyleyen Trump ikinci turda başkan olamadı.

4,2 MİLYON KİŞİ VATANSIZ

Sınırlar kapansa da BM Mülteci Örgütü’nün yıl ortası raporunda mültecilere dair şunlar yer alıyor: “2020’de önceki yılların aynı dönemlerine kıyasla yerinden edilmiş kişilere sunulan kalıcı çözümlerde düşüş yaşanmıştır. 635 bini ülkesinde yerinden edilmiş kişilerin oluşturduğu yalnızca 822 bin 600 yerinden edilmiş kişi evine dönebilmiştir. Yılın ilk yarısında mülteci dönüşleri önceki yıla göre yüzde 22 azalmış, sadece 102 bin 600 kişi gönüllü olarak ülkesine dönmüştür.

Mart ayından Haziran’a kadar olan süreçte COVID-19 kısıtlamaları çerçevesinde mültecilerin yerleştirme ülkelerine seyahati askıya alınmıştır. Devletlerin paylaştığı verilere göre 2020’nin ilk 6 ayında üçüncü bir ülkeye yerleştirilen mülteci sayısı önceki yıla göre yarı yarıya düşerek 17.400’e inmiştir. Dünyadaki toplam vatansız kişi sayısı kesin olarak bilinmemekle beraber 79 ülkenin yayımladığı raporlar 4,2 milyon vatansız kişinin bulunduğunu ortaya koymaktadır.”

TÜRKİYE’DE NET BİR VERİ YOK

BM dünyaya dair bu bilgileri paylaşsa da HDK Göç Komisyonu’ndan Fatma Kılıçarslan’ın dikkat çektiği bir nokta var, o da BM’nin birkaç yıl önce şu an göç transit yollarının en önemlilerinden biri olan Türkiye’deki komiserliğini kapatmış olması. Zira bu durum mülteci ve sığınmacılara dair sağlıklı veri alınamamasının en önemli sebebi. Şu an göç hareketlerinin salgına rağmen durmadığını söyleyen Kılıçarslan ne tam olarak sayının bilindiğini ne de mülteciler açısından Covid-19 kaynaklı salgın verisine ulaşabildiklerini söylüyor.

“Mültecilerin şu anki durumuna dair net verilerin ve bilgilerin olduğunu en azından Türkiye açısından söyleyemem. Türkiye'de giriş genelde Van-Ağrı tarafında yaşanıyor, biz buradaki göç idarelerine gittiğimizde onların da elinden net bir bilgi olmadığını gördük. Ama salgın döneminde özellikle bütün sınırlar kapatılırken göçmen geçişleri hiç durmadı.

Örneğin Van'da sınır boylarında bütün alana hâkim kalekollar var. Mülteci geçişlerini görmemeleri imkânsız ama mülteciler buradan geçişe devam ediyor. Aslında bunun iki yönlü ele almak lazım öncelikle bu alana hâkim kalekollar yüzünden mülteciler hayatlarını son derece tehlikeye atarak daha zor yollardan geçiyor. Diğer yandan bütün bu gözlem noktalarının mültecileri görmemesi imkânsız, bizler bu yüzden mülteci komisyonu olarak her zaman şunu söylüyoruz: Özellikle sınır boyundaki askerlerin mal varlıkları incelensin. Çünkü burada ciddi bir insan kaçakçılığı var ve bu kontrol noktalarının bunları görmemesi dediğim gibi imkânsız.”

İYİCE GÖRÜNMEZ OLDULAR

Kılıçarslan sadece geçişlerin değil, salgında Türkiye’de kaç mültecinin sağlık hakkına erişip erişemediğinin de bilinmediğini vurguluyor: “Türkiye'deki kaç tane mülteci Covid-19 salgınından etkilendi, kaçı hayatını kaybetti, kaçı hastanede tedaviye erişebildi? Bunlara dair de elimizde bunca aydır net bir veri yok. Ankara'da hem SES ile hem de Ankara Tabip Odası ile görüştük ama onlarda da herhangi bir veri yok. Mülteciler zaten görünmeden yaşamaya çalışıyor. Bu ülkede zaten sağlık hakkına erişemiyor, Covid-19 salgını boyunca büyük ihtimal yine bir şekilde, çok göze batmadan tedavi olmaya çalıştılar ya da evlerinde atlattılar veya hayatlarını kaybettiler. Bu tamamen tahmin. Mülteciler, zaten normal şartlarda ülke insanının çok da temas kurmak istemediği kesim. Salgın sürecinde bu daha da keskinleşti. Bu da mültecileri daha da görünmez bir hale getirdi.

Hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da mültecilere yönelik çok fazla insan hakkı ihlali yaşandı. Bizzat Yunan askerleri tarafından vurulan mülteciler oldu ama Birleşmiş Milletler bu konuda ‘bilmiyorum, görmüyorum, duymuyorum’ rolünü üstlendi. Zaten bundan birkaç yıl önce Birleşmiş Milletler mülteci konusunda Türkiye sahasından çekildi ve bu kabul işlemleri, tüm her şeyi Türkiye'ye bıraktı. Haliyle bizler bu yüzden net ve sağlıklı bir bilgi alamıyoruz. Diyoruz ki Türkiye’de Birleşmiş Milletler komiserliklerinin yeniden açılması gerekli.”

Fatma Kılıçarslan, 2020’de sınırların kapanmasına ve dünyanın koca bir salgın yaşamasına rağmen yeni savaşların çıktığına dikkat çekiyor. Bu da yeni göçler demek diye de ekliyor: “Pandemi ile birlikte şunu gördük ki kapitalizm bir krizde ve kendini var edebilmek için bu koşullarda dahi savaş çıkarabiliyor. Savaşların çıkması yeni mülteciler ve göç dalgaları yaratacak. Pandemi ile birlikte ekonomik olarak çöken ülkelerde oldu, bu sınırlar açıldığında aslında göç dalgaları yeniden başlayacak belki de daha da fazla yükselecek. Buna Türkiye’de dahil. Zira hem derinleşen ekonomik kriz hem de siyasal baskı rejimi zaten OHAL’den bu yana göçleri artırdığı gibi daha da devam ettirecek.”

*Çeviri BirGün Gazetesi.