Deniz taşımacılığı: Her geçen gün daha fazla atmosferi kirleten sektör

Tüm dünya küresel ısınmaya neden olan sera etkili gaz emisyonlarının nasıl azaltılacağına dair vaatlere odaklanırken, deniz taşımacılığının neden olduğu emisyonların payının giderek artması dikkat çekiyor.

Dünya genelinde deniz taşımacılığında aktif olan şirketlerin işlettiği gemilerin sayısı 50 bini buluyor. Ancak küresel ısınmaya neden olan sera etkili gazların 2050’ye kadar sıfırlanması yönündeki hedefin gerçekleştirilebilmesi için bu sektörün neden olduğu ve her geçen gün artan kirliliğin de sıfırlanması gerekiyor.

European Investigative Collaborations (EIC) adlı uluslararası araştırmacı gazetecilik kuruluşunun üyesi gazeteciler tarafından yapılan bir çalışma, deniz taşımacılığının neden olduğu kirlenmeye dikkat çekiyor.

JAPONYA’DAN SONRA 6’NCI SIRADA GELİYOR

Onlarca araştırma raporunun incelenmesi ve çok sayıda uzmanın görüşüne başvurulmasıyla elde edilen sonuçlar, deniz taşımacılığının ‘atmosferi en fazla kirleten 6’ncı ülke’ kadar suçlu olduğunu gösteriyor.

Araştırmaya göre, dünya genelinde atmosfere salınan sera etkili gazların yüzde 3’ü deniz taşımacılığında aktif olan 50 bin gemi tarafından salınıyor. Sadece karbondioksit (CO2) salınımları yıllık 950 milyon ton kadar olarak tahmin ediliyor. Her ne kadar genel toplamda bu oran çok az gibi görünse de, bu tek başına Almanya’nın salınımlarından çok daha fazla. Ülkelerle kıyaslandığında Japonya’dan sonra 6’ncı sırada geliyor deniz taşımacılığı.

PARİS ANLAŞMASI’NA DAHİL EDİLMEDİ

Önümüzdeki on yıllardan itibaren büyük iklimsel felaketlere neden olacağı tahmin edilen küresel ısınmanın durdurulabilmesi için Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde 2015’te varılan Paris Anlaşması, emisyon salınımlarının en geç 2050’ye kadar sıfırlanmasını hedefliyordu. Ancak neredeyse tüm sektörler anlaşma kapsamına alınırken, dünya ekonomisi için ‘hayati önemde’ olduğu savunulan deniz taşımacılığı henüz anlaşmaya tam olarak dahil edilmedi.

Transport & Environnement adlı çevreci örgüte göre, iklim hedeflerinin tutturulabilmesi için istisnasız tüm sektörlerin ‘karbondan arınması’ gerekiyor. Ve bunun için de hiçbir sektörün Paris Anlaşması dışında kalmaması veya ‘gözde’ muamelesi görmemesi şart.

IMO’NUN ‘ÖNLEMLERİNE’ RAĞMEN AZALMAYACAK, ARTACAK

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından yürütülen müzakereler sonucu 2018’de belirlenen bazı hedefler ise, gerçeklikten uzak. O dönem yayınlanan hedeflerde, 2050’ye kadar deniz taşımacılığından kaynaklı sera etkili gaz salınımlarının her bir tonluk kargo için salınımların yüzde 40, genel emisyonların ise yüzde 50 azaltılması öngörülüyordu. Ancak IMO tarafından geçtiğimiz yılın kasım ayında duyurulan enerji tasarrufu sağlayan teknolojilere yönelmeye dair kısa vadeli ve ‘zorunlu olmayan’ bazı önlemler, yeterli bulunmuyor.

Deniz taşımacılığının neden olduğu sera etkili gaz emisyonlarının fazlalığının nedeni, normal bir dizel motorlu aracın yaktığından binlerce kat daha fazla kükürt salan fuel oil gibi ham petrolden elde edilen yakıtın kullanılması. Yarattığı kirliliğin azaltılması bir yana, IMO’nun sunduğu önerilerin hayata geçilmesi halinde dahi deniz taşımacılığının neden olacağı emisyonların önümüzdeki 10 yılda yüzde 14 artması bekleniyor. Zaten IMO’nun sunduğu öneriler olmasa da bu artış yüzde 15 kadar olarak hesaplanıyor.

‘KÖMÜR BAKANLARIYLA KÖMÜRÜN AZALTILMASINI TARTIŞMAK GİBİ’

IMO ve dünyadaki başlıca taşımacılık sektörü temsilcilerinin yürüttükleri müzakereler sonucu alınan kararların yetersizliği bu sonucu doğuruyor. Transport & Environnement adlı kuruluştan Faig Abbasov, bu durumu “Düşünün ki kömür üretimini azaltmak için bir toplantı düzenliyorsunuz ve masada oturanların hepsi de ‘Kömür Bakanı’. O toplantıdan tabii ki bir sonuç çıkmaz” diyerek tarif ediyor.

IMO’nun global çaptaki müzakerelerde vardığı sonuçların başarısız olmasıyla bölgesel çapta önlemlerle deniz taşımacılığının neden olduğu kirliliğin azaltılması çabaları da sürüyor. Son olarak geçtiğimiz yılın ekim ayında Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen bir tasarıda, Avrupa ülkelerine yük taşıyan gemilerin neden oldukları kirliliği tazmin edecek miktarda ‘karbon kredisi’ almaları isteniyordu. Bu kredilerin her bir ton karbon (CO) başına miktarı 47 İsviçre frangı. Ancak buna hem IMO hem de uluslararası armatörler birlikleri karşı çıkmış ve ‘global çözümler’ üzerinde durulması gerektiği gerekçesi öne çıkarılmıştı.

DEVLETLERİN DOLAYLI SÜBVANSİYONLARI DEVAM EDİYOR

Deniz taşımacılığının devletler tarafından verilen mali destekler sayesinde dünyayı kirletmeye devam ettiği de bir diğer gerçek. Her alanda yenilenebilir enerji teknolojileri yol kat ederken, taşımacılık sektöründe halen 20’nci yüzyıl modeliyle gidiliyor. Buna rağmen tüm dünyada devletler tarafından deniz taşımacılığına sunulan endirekt sübvansiyonların yıllık 2,5 ila 4,6 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Örneğin deniz taşımacılığındaki şirketlerin karlarının ortalama yüzde 7 oranında vergilendirildikleri bilinirken, vergilendirme oranları birçok ülkede normal şirketler için kat kat daha fazla. 

Ayrıca geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırmada, deniz taşımacılığında aktif olan ve araştırmaya dahil edilen şirketlerin yüzde 57’sinin hiçbir şekilde vergi dahi ödemediğine dikkat çekilmişti. Örneğin, Avrupa dahil birçok ülkede ise deniz nakliyat şirketlerinin ettikleri karlar yerine gemilerinin büyüklüklerine göre hesaplanan ‘tonaj vergisi’ üzerinden vergi ödedikleri biliniyor.