Mafya şefleri serbest, bebekler cezaevinde

İHD Çocuk Hakları Komisyonu’ndan Özgür Barış Demir, salgın sürecinde mafya şefleri serbest bırakılırken çocukların anneleriyle cezaevinde tutulmaya devam edildiğini söyledi.

İstanbul İnsan Hakları Derneği Çocuk Hakları Komisyonu’ndan Özgür Barış Demir, çocukların özgür ortamlarda merakla dünyayı keşfetmesi gerekirken suçlanmış ve kapalı katı kuralları olan bir mekanda suç ve suçluluk kavramlarıyla büyüdüklerini söyledi.

Türk cezaevlerinde en az 780 bebek annesi ile beraber tutuluyor. Toplamda 4 bine yakın çocuk cezaevlerinde. İstanbul İnsan Hakları Derneği Çocuk Hakları Komisyonu’ndan Özgür Barış Demir, konuyla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

Cezaevlerinde bebeklerin, çocukların tutulmasını nasıl izah ediyorsunuz?

Hapishaneler çocukların kalacağı, büyüyeceği bir alan değildir. Bir yerde kapalı kalmak hiçbir insan için uygun değildir. Ayrıca çocukların gelişimleri gereği, özgür ortamlarda merakla dünyayı keşfetmesi gerekirken suçlanmış ve kapalı katı kuralları olan bir mekan da tutarsanız suç ve suçluluk kavramlarıyla büyümüş olurlar. Çocukluk, 18 yaşına kadar olan bir insan gelişim sürecidir. Dünyanın kaderini belirleyen hiçbir karara, yasaya, devlete ve düzene katılımları sağlanmıyor. Yetişkinlerin kararı, yasası, devleti ve düzenine göre dünyayı tanıyıp büyüyorlar. Bu ve buna benzer adil olmayan durumlar insanlığın sorunuyken, daha “yetişkin yasalarına göre” karar alma hakkı bile yokken çocuğu kapatmak, özgürlüğünü kısıtlamak, dünyayı tanımasını engellemek ve gardiyanla eğitim aldırmak, birey olma hakkının elinden alınmasıdır.

Çocukların psikolojileri ve gelişimleri açısından bu durumun olumsuzlukları nedir, evrensel normlara göre bebeklerin anneleri ile içeride olmasının açıklaması var mı?

Belirttiğim gibi çocukların yaşam alanı olabilecek bir mekan değildir hapishaneler. Uyarıcıların yoğunluğu, çocukların beyin gelişimi açısından önemlidir. Uyarıcının az olması, çocukların beyin gelişimi açısından iyi olmayan bir durumdur. Bu bilimsel bir gerçektir, peki hapishaneler bir çocuğun gelişim sürecinde uyarıcı ihtiyacını karşılayacak bir mekan mıdır? Hayır. Tam tersi sosyal ağlarından koparıp yaşam alanını kısıtlanmasıyla, kapatmayla uygulanan bir ceza sistemidir. Söz hakkı olmadığı bir dünyada suçlanıp kapatılıyor. Geçen sene bir çocuk intihar etti hapishanede, çocuk hapishaneleri tarihinde yeni bir olay değil. Sorumlusu kim sizce? Salgın sürecinde mafya liderleri serbest bırakılırken, çocukların anneleriyle hapishaneye kapatmanın nasıl bir izahı olabilir ki! Üstelik Türkiye’nin de imzalamış olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 37. maddesi de var. Madde, “Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır” diyor. Salgın sürecinde ilk alınması gereken önlemler, kalabalık alanlar ve kapalı mekanlar da uygulanması gereken önlemler değil mi? Öyledir ama bizler bu süreçte bile anneleriyle hapishaneye giden çocuklar görüyoruz. Zaten insanlar dışarıda da bu süreçte hapishane hayatı yaşıyor. Yani yetişkinler dünyayı bir kapalı mekana dönüştürdüler. Dışarıda da sokağa çıkma yasaklarında çocuğa yönelik acımasız şiddete şahitlik ettik maalesef...

Türkiye’deki kamuoyu bu konuda bilinçsiz mi, duyarsız mı, yeteri kadar ses olunmuyor mu?

Türkiye kamuoyunun sessizliği bir sonuçtur. Bu ülkenin gündemini belirleyen bütün güçlerin eksikliğinden kaynaklanıyor. Ülkenin gündemini belirleyen kurumların da çocuklar için nasıl bir yaklaşım içerinde olduğu ortadadır. Muhalif kesimlerin istismar yasası için karşı çıkışlarını gördük tabi ama medyanın yarattığı ve servis ettiği çocuğa karşı çirkin algı, daha çok kitlelere ulaşıyor ve toplum nezdinde normalleştirilmeye çalışılıyor. Durum böyleyken daha çok insan hakları mücadelesine sarılmalıyız ve dilimizi insan hakları noktasından kurmalıyız. Popüler medya iletişim araçları çocuklarla ilgili haber yaparken bile çocuğu nesneleştiren bir dil kullanıyor. Meseleye çocuğun nesnelleştirilmediği, kendi için karar verebilecek alanları sağlayarak başlayabiliriz. Alan yaratma işi de aydınların, demokratların, ilericilerin işi gibi görünüyor bu süreçte.