Nusaybinli Febronia efsanesiyle yaşıyor

Genç rahibe Febronia’nın cesareti, korkunç ve acımasızca işkenceye karşı o kadar saf ve cesur durması, nesilden nesilden anlatılır. Qamişlo’nun Himo köyündeki manastırda onun için dua edilip dilekte bulunuluyor.

Febronia, “Ahitin Kızları” olarak bilinen bakire grupların içinde yer alıyor. “Ahitin Kızları”, esas olarak bekaret yemini ile kilise yaşamında kendilerine özel bir yer edinen kadınları ifade eder. Bu dini topluluklar, Kuzey Mezopotamya'daki şehir yaşamının temel vazgeçilmeziydi.

Şehirde "güzelliği", alçakgönüllülüğü ve bilgeliğiyle de tanınan 284 yılında doğan Febronia, Bryene'nin yeğeniydi ve iki yaşından beri topluluk içinde büyümüştü. Komünal yaşamdan beslenen genç kadının zihni su kadar berrak ve temizdi. Genç rahibeye, ruhunun saflığı ve meleksi çehresi nedeniyle de hayran kalınırdı.

İmparator Diocletian (284-305), 304 yılında bir grup askerini Mezopotamya'ya gönderir. Romalıların Nusaybin’e gelmesiyle beraber, piskopos, rahip ve keşişler de dahil olmak üzere bölgedeki tüm Hristiyanlar kaçarak dağlara saklanır. Bryene'nin denetimindeki çoğu kadın da halkın içine karışarak yönünü dağlara çevirir ve kiliseyi terk eder. Ancak Febronia ve sevgi dolu teyzesi Bryene, Tanrı'nın onları koruyacağına inanır. Febronia şöyle der: “Ben burada kalacağım sevgili teyzem; beni İsa Mesih için kanımı dökmekten daha iyi ne bekleyebilirdi!”

İMPARATORU REDDEDER

Şehre gelen Roma İmparatorunun kardeşi Selenos ve yeğeni Lysimachos’un ilk gittiği yerlerden biri de kadın kilisesiydi. Askerler kiliseye zorla girdiklerinde, rahibe Febronia'yı tutuklamaya karar verir. Tutuklanan Febronia, Qamişlo’da olan Himo köyüne getirilir. İmparator Diocletian, Hristiyanlığı bırakıp oğlu Lysimachos ile evlenmeyi kabul etmesi halinde genç kıza zenginlik ve özgürlük teklif eder. Febronia bu teklifi reddeder. Febronia’ya acımasızca işkence edilmesini emreden öfkeli Diocletian, elbiselerinin çıkarılmasını ve kırbaçlanmasını ister. Emir üzerine önce göğüsleri, ardından elleri kesilir ve dişleri çekilir. İşkenceler o kadar korkunçtur ki kalabalık bile durmaları için yalvarır. Yalvarışlara kulak asmayan askerler, Febronia’nın derisini kemiklerinden ayırır ve parçalanmış bedeni ateşe verilir. Genç rahibenin cesareti görenleri hayrete düşürür. Korkunç ve acımasızca yapılan işkenceye karşı Febronia o kadar saf ve cesurdur ki, kalabalık Diocletian'a ve askerlerine karşı haykırır. Aslında, birçok izleyici gizlice Hristiyan olmaya karar verir.

KANININ DÖKÜLDÜĞÜ YERDE AĞAÇLAR YEŞERİR

Halk, Febronia’nın kanının döküldüğü topraklarda zamanla ağaçların yeşerdiğini fark eder. Birinci ağaç Nusaybin’deki manastırın önü, ikinci ağaç Febronia’nın yakıldığı Himo köyünde, üçüncü ağaç ise Nusaybin ve Himo arasında yeşerir. Febronia’nın adına yapılan Himo’daki manastırın bahçesindeki ağaç ise dilek ağacı olarak kullanılır. Herkes bu ağacın yanına gelerek duasını eder ve önceden bağlanan bezler çıkarılarak duanın ardından tekrardan ağaca bağlanır. İnanca göre açılan çaput, çaputu bağlayan bir önceki kişinin duasının kabul edildiği anlamına gelir. Kilisede olan mezarının yanında da mum yakılarak dilek tutulur ve dua edilir.

Febronia Kilisesi, Febronia’nın katledilişinin 117. yılında, 20 Ağustos 2004’te Süryaniler tarafından mezarlığının bulunduğu Himo köyünde inşa edilir.