Ormanların yok edilmesini garanti altına alan bir düzenleme

Resmi Gazete’de yayınlanan Orman Kanunu’ndaki değişiklik, bir yandan ormanlık alanları yok etmeyi garantilerken diğer yandan ‘zehirli atık’ depolanması ile Türkiye’nin Avrupa’nın çöplüğü olması yolunda hukuki adımlar atıyor.

Orman Kanunu’nun 17’nci maddesi üçüncü fıkrası ile 18’inci maddelerdeki yönetmeliklerde yapılan ve Resmî Gazete’de yayınlanan değişikliklere göre; kamu yararı ve zarureti gözetilen hallerde ormanlık alanlar yapılaşmaya açılabilecek.

Bu değişiklik, orman alanlarının sermayeye yeni rant alanları olarak sunulması anlamına geliyor. Zira doğa katliamı bakımından AKP ve MHP’nin sicili bir hayli kabarık.

Bu maddelerde yapılan değişikliklerde iki husus göze çarpıyor. Bunlardan biri ormanlık alanların ranta açılması, diğeri ise zehirli atıklara depolama imkanı sunulması. Gerekçe ise “kamu yarar ve zarureti”. Fakat bu yararın hangi koşullarda ve kim tarafından verildiği ise muallak.

DEĞİŞİKLİKTE DİKKAT ÇEKEN MADDE

Greenpeace’in 2021’in ilk altı aylık döneminde yayınladığı rapora göre Türkiye, Avrupa’da bazı ülkelerin plastik atık ihracatını yasaklamasının üzerine oluşan atıkların getirildiği bölge oldu.

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) 2020’de Türkiye’ye 659 bin 960 ton plastik atık geldiğini raporlarken bu rakamın sadece son bir yılda yüzde 13 arttığını kaydediyor.

Yine aynı verilere göre Türkiye plastik atık ithalatında 13,7 milyon ton ile birinci sırada. Orman Kanunu maddelerinde yapılan bu değişiklik ise akıllara şu soruyu getiriyor: Maddede yer alan “zehirli katı atıkların depolanması” değişiklik ile Türkiye, Avrupa’nın çöplüğü haline gelmek için hukuki bir zemin mi hazırlıyor?

HUKUKİ KILIF MI UYDURULMAYA ÇALIŞILIYOR?

ANF’ye konuşan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni de yapılan değişiklikte bu konuya dikkat çekiyor ve hukuki bir gerekçe hazırlanıp hazırlanmadığı sorularının önemli olduğunu vurguluyor:

“Özellikle katı zehirli atıkların depolama alanlarının ormanlarda kurulması, çok tartışmalı bir madde. Örneğin İzmir Gaziemir'de, 14 yıldır terk edilmiş bir fabrika alanı. İçerisinde nükleer atık parçaları bulundu. Bu atıkların fabrikaya ait olmadığı bilinmiyor, çünkü bunun üzerine üretim yapan bir yer değil. Nükleer atıkların nereden geldiği bilinmiyor. Yakın zamanda gündem de oldu. Türkiye Avrupa’nın çöplüğü haline getirilmiş durumda; acaba bu düzenleme ile bunun önü mü açılıyor?

Ayrıca Sinop'ta bir nükleer santral projesi var, buradaki atıkların nerede tutulacağı konusu projede bile yok! Bu şekilde ormanlık alanlarda nükleer atıkların da ‘depolanması’ ya da bertaraf edilmesi mi planlanıyor? Buna bir hukuki kılıf mı uydurulmaya çalışılıyor?”   

SON 9 YILDA 340 BİN HEKTAR

Öte yandan değişiklikteki diğer husus ise kamu yararının ve zorunlu ihtiyacının doğrultusunda yapılaşmanın da önünün açılması. Tarım Orkam-Sen’in konuya dair yaptığı açıklamada dikkati çeken bir nokta da ormanlık alanların, son 9 yılda çok büyük bir boyutta ranta açılması: “Son 9 yılda orman alanlarında yaklaşık 50 bin işletmenin kurulmasına izin verilmiş ve bu izinlerle yaklaşık 340 bin hektarlık orman alanının ormancılık dışı kullanıma tahsisi gerçekleşmiştir. Yani bu alanlar resmi kayıtlarda orman olarak görünmeye devam ederken, fiiliyatta orman vasfını yitirmiştir. 1956 yılından bu yana verilen bütün izinlerin miktarının yaklaşık olarak 750 bin hektardan biraz az olduğu düşünüldüğünde, bu izinlerin neredeyse yarısının son dokuz yılda verilmiş olduğu görülmektedir.”

KAMU YARARI NEYE GÖRE BELİRLENİYOR?

Çepni de bu konudaki rant anlayışına dikkat çekerken, bunun neredeyse ‘engelsiz’ bir hale geldiğinin altını çiziyor:

“Halihazırda orman alanlarının talan edilmesi en büyük problemlerden biri. Küresel iklim krizi ve küresel ısınma tartışmalarının odağında ormansızlaştırma meselesi var. Bu 19 yıl boyunca zaten insanlar, ormanları AKP’den korumaya çalıştı ve AKP de bu yönlü politikalarına devam etti. Bunlar yetmiyormuş gibi orman kanununun 17’nci maddesindeki 3. Fıkra’yı değiştirerek ormanların katledilmesini çok daha engelsiz bir hale getiriyorlar.

Spor tesislerinden tuttun da zehirli katı atık depolama alanlarına hatta yollardan limanlara ve dini kurumlara kadar yapılaşmanın önü açılıyor. Buradaki kamu yararı nedir ve neye göre belirleniyor; bu çok muğlak. Ormanların korunması başlı başına bir devlet politikası olması gerekirken tam tersi yönünde bir kanun çıkarılıyor. Ormanlık alanların yok edilmesini garanti altına alan bir düzenleme bu.”