DTK: Kaostan çıkış için Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü elzemdir

DTK Sağlık Meclisi, "Bütün bu kaostan çıkışın ve özelde Kürdistan ve tüm Ortadoğu halklarının özgür geleceği için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü elzemdir.  Hatta bunları aşmanın tek yoludur" dedi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, Covid-19 salgını başta olmak üzere ekonomik çöküş, Kürtlere dönük saldırı, savaş politikaları, kadın kırımı, ekolojik tahribat ve tecride ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, "Kürdistan’ın birçok kentinde demokratik kurumlar öncülüğünde halka aşı olmaları yönünde yapılan çağrı ve etkinlikler devlet eli ile engellenmiştir. Bu noktada devlet tüm dünyayı etkileyen bir salgın karşısında dahi söz konusu Kürdistan olunca düşmanca olan siyasi yaklaşımını tekrar göstermektedir. Öte yandan yıllardır süregelen ve artık saklanamaz duruma gelen bütün sorunlarını Kovid-19 salgını altına gizlemeye çalışmaktadır” denildi.

Açıklamada, tüm halklar aşı olmaya davet edilirken, "İktidara değil aşıya güvenin” vurgusunda bulunuldu.

“AKP-MHP faşizminin yönetememe krizini aşmaya çalıştığı en büyük yöntem, artık devletinde temel siyasi politikası haline gelen ‘Kürt halkı ve onun örgütlü kurumlarına saldırmak’ olmuştur” denilen açıklamada, yıllardan beri devam eden bu saldırıların son dönemde çok şiddetli bir hal aldığı aktarıldı. Başta Kürt halkı olmak üzere özgür bir yaşam uğruna mücadele eden bütün kesimlerin tümden imha gözetilerek hedef haline getirildiğinin vurgulandığı açıklamada, “Özellikle son dönemlerde daha da şiddetli hale gelen işgal saldırıları tüm Kürdistan da olmakla beraber Güney Kürdistan üzerinde yoğunlaşmıştır. Burada KDP’nin de desteğini alan T.C. devleti her boyutuyla çirkin bir savaş yürütmeye çalışmaktadır. Savaştaki başarısızlığını da yine aynı kirli yöntemler ile gizlemeye çalışmaktadır. Öyle ki bütün savaş hukuku çiğnenerek sadece imha odaklı bir savaş yürütülmektedir” denildi.

 KİMYASAL GAZ SALDIRILARI

Kimyasal gazların kullanımının ise bu kirli savaşın en önemli boyutu olduğunun ifade edildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

 “Buna karşı uluslararası düzeyde bir tepki geliştirilmeli ve bu durum karşısında gereken uluslararası yaptırımlar Türkiye’ye karşı uygulanmalıdır. Öte yandan tüm dünyanın bu işgal saldırıları karşısındaki sessizliği ise kabul edilemez düzeydedir. Bunun ötesinde Avrupa’nın birçok yerinde bu saldırılara karşı tepki gösteren demokratik kesimlere, Kürt halkı ve dostlarına saldırılar gerçekleşmektedir. Özellikle KDP’nin bu noktadaki yaklaşımı çok tehlikelidir. Kürt halkının ulusal birliğe en çok ihtiyaç duyduğu böylesi bir dönemde Kürt halkının düşmanlarının yanında yer almak kabul edilemez bir durumdur. Saldırılar bunun dışında da birçok boyutuyla Kürdistan’ın her yerinde devam etmektedir. Kürt halkı ve örgütlü kurumlarına yönelik sindirme politikaları birçok farklı yöntemle yapılmaktadır. Gözaltı ve tutuklamalar, yine devlet destekli faşist saldırılar, cezaevlerine yönelik  baskılar  ve artık devlet politikası haline gelen uyuşturucu, fuhuş, kumar… Özellikle gençlik ve kadını köleleştirmeye, ahlaki ve politik düşkünlüğe sürüklemeye dönük bu yaklaşımlara karşı durmak, halkların geleceği için hayati önemdedir.”
Açıklamada, "Son dönemde DTK öncülüğünde başlatılan bağımlılığa karşı mücadele kampanyalarına her yerde destek olunmalı ve devletin buna yönelik faşizan saldırıları boşa çıkarılmalıdır” diye belirtilirken, şunlar da vurgulandı:
"Yine bir devlet politikası haline gelen doğanın ve ekolojik yaşam tahribatının, olanca pervasızlığı ile devam ettiği bu süreçte; Kürdistan’ın her parçasındaki orman yakmalar, nehirlerin HES barajları ile florasının bozulması, yeraltı kaynaklarının ranta teslim edilmesiyle yaşanan iş cinayetleri sürmektedir. İnsana ve doğaya dair her şeyi hedef haline getiren bu yaklaşımlar kadınlar üzerinde de her zamankinden daha çok baskı geliştirmektedir."
AKP-MHP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle birlikte var olan kadına yönelik şiddetin boyutunun da arttığı ve her gün en az üç kadının katledildiği bir kadın kırımı durumu yaşandığı belirtildi.

'ORTAKLAŞMALI VE ÖRGÜTLÜLÜĞÜ ARTIRMALIYIZ'

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Bütün bu saldırılara karşı hepimiz tarihi sorumluğumuzu hissederek mücadele etmeliyiz. Kürt halkı ve dostları, barışa ve özgür yaşama arzusuna sahip her kesim mücadeleyi ortaklaştırmalı ve örgütlülüğünü arttırmalıdır. Ancak örgütlü ve etkin bir mücadele ile yeni bir yaşamı inşa edebileceğimizi unutmamalıyız.

'MÜCADELEMİZİN EN ÖNEMLİ AYAĞI TECRİDİ KIRMAKTIR'

Bütün bu kaostan çıkışın ve özelde Kürdistan ve tüm Ortadoğu halklarının özgür geleceği için sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü elzemdir.  Hatta bunları aşmanın tek yoludur. 9 Ekim 1998 uluslararası komplosundan bugüne kadar Sayın Öcalan’ın İmralı cezaevindeki tecrit koşulları devam etmektedir. Ortadoğu halklarının özgürlük ve siyasi talepleri bu tecrit durumuyla bastırılmaya çalışılmaktadır.

Mücadelemizin en önemli ayaklarından biri de bu tecridi kırmak ve tüm halkların özgür ve bir arada yaşamın temel garantisi olan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak olmalıdır. Sağlığın; siyasal, sosyal, ekolojik, ekonomik, fiziksel ve ruhsal olarak tam iyilik hali olan tanımından hareketle tüm yönleriyle değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyor, halklarımızı mücadele ve dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.”