Hesandin’de ÇED raporu yok, ama maden arama faaliyeti devam ediyor

Hesandin Yaylası’nda faaliyette bulunan şirketin ÇED raporunun, 2020’de meydana gelen sel baskınında yok olduğu ortaya çıktı; buna rağmen şirket çalışmalarına devam ediyor. Halk ise çadır nöbeti eylemlerine başlayacak.

HESANDIN YAYLASI'NDA MADEN

Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesindeki Hesandin Yaylası’nda 17 yıldır devam eden ve Kulp Madencilik ve Dış Ticaret A.Ş. tarafından yürütülen maden çalışması için, Amed Barosu’nun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nden aldığı “ÇED raporu geçersiz” yazısı, daha sonra şirketin başvurusu üzerine değiştirilmişti.

Şirket, yasalara aykırı bir şekilde “ÇED gerekli değildir” raporu alarak Hesandin’de maden arama faaliyetlerine başladı. Bunun üzerine Amed Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Diyarbakır İkinci İdare Mahkemesi'ne konuyla ilgili dava açtı. Mahkeme, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü'nden ÇED raporunu talep etti ve böylelikle, raporun 2020’de sel baskınında yok olduğu ortaya çıktı.

Amed Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Ahmet İnan, hem bu süreci anlattı hem de yakın zamanda TBMM’de komisyondan geçen maden yasasına dair değerlendirmelerde bulundu.

‘ŞİRKET SONRADAN ÇED GEÇERLİ RAPORU ALDI’

Avukat Ahmet İnan, ilk olarak Hesandin Yaylası’ndaki eylemin, Kürdistan’da ekolojinin toplumsallaştığı ilk yerlerden biri olduğunu belirterek şunları aktardı:

“Hesandin’de geçen sene başlayan bir yaşam alanı savunma mücadelesi var, kamuoyu bunu az çok biliyor. Tam bir sene önce, özellikle Kürdistan'daki ekoloji mücadelesi bakımından, ilk defa bu kadar geniş kitlelerce sahip çıkılan bir mesele oldu aynı zamanda. Hatta mücadele anlamında, ekolojinin toplumsallaştığı ilk yerlerden biridir Kürdistan'da.

Çünkü yerel halkın ve madenden etkilenecek köylerin katılımıyla beraber, sivil toplumun ve şehir paydaşlarının dayanışmasının hukuki mücadelesi ile de bütünlüklü bir mücadelenin geliştiği sembol bir yerdir.

Geçen yıl, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne yazdığımız bir yazıya verilen cevapta, ÇED raporunun 17 sene öncesine ait olduğu ve beş sene içinde faaliyete başlanmadığı takdirde raporun geçersiz olacağı belirtilmişti.

Şirket, bizden sonra gitmiş Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nden başka ve aksi bir yazı almış ‘ÇED raporu geçerlidir’ diye. İdare, ‘Pardon biz hatalı karar verdik, sen beş sene içinde faaliyete başlamışsın, bu nedenle ÇED raporun geçerlidir’ diye raporu veriyor bu defa.

Burada idare, ‘dürüst işlem’ ve ‘istikrar ilkesi’ne aykırı bir karar verdi. Çünkü aynı idare, aynı konuda, hiçbir farklı somut gelişme olmaksızın -yüksek ihtimalle şirketin baskısı veya farklı ilişkileri sonucu- bu kararı aldı. Bir sene sonra şirket, tekrar alanda çalışmaya başlamıştı, bu ‘ÇED geçerlidir’ kararıyla. Bu seneki mücadele de bunun üzerine başladı.

Biz Diyarbakır Barosu olarak bu karara iptal davası açtık. Dava, Diyarbakır İkinci İdare Mahkemesi'nde görülüyor.”

 ‘MAHKEME BİR AN ÖNCE YÜRÜTMEYİ DURDURMALI’

Bu süreçte ÇED raporunun aslında hiç olmadığının ortaya çıktığına dikkat çeken Ahmet İnan, şu ifadeleri kullandı:

“Açtığımız davada İkinci İdare Mahkemesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nden ÇED raporunu istedi. Gelen cevapta, ÇED raporunun olmadığı; 2020’de meydana gelen sel baskınında yok olduğu ortaya çıktı.

Ortada olmayan bir rapor var, ama olmayan bir ÇED raporuyla maden faaliyeti yürütülüyor. Oysa faaliyetin koordinat alanı, icra ediliş şekli, mühendislik bilgileri, patlatma dokümanları, her şey ÇED raporuyla olur. ÇED raporu olmadan hiçbir faaliyetle başlanamaz. O yüzden mahkemenin acilen yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerekiyor.

Bakanlığın, kendi birimleri hakkında soruşturma başlatması ve bu faaliyeti bizzat kendi çabasıyla durdurması gerekiyor. Usulsüz ÇED raporu hazırlanmasına dair çok örnek var. ÇED raporu özel şirketler tarafından hazırlanır, dava süreçleri olur vs. Ama bu geldiğimiz noktada, ortada ÇED raporu yok.

Bu şirket, kime ve neye güvenerek faaliyete başlıyor? Mahkeme nasıl yürütmeyi durdurma kararı vermiyor? Çevre ve Şehircilik, nasıl oluyor da ortada olmayan bir ÇED raporuna ‘geçerlidir’ kararı veriyor? Bunun arkasında kirli ilişkiler ağı var.”

 ‘HALK ÇADIR EYLEMİ YAPACAK’

Halkın her şeye rağmen madenle mücadele ettiğini de ifade eden Ahmet İnan, yakın zamanda Meclis Komisyonu’ndan geçen ve madenleri de kapsayan yasa taslağı hakkında da şunları dile getirdi:

“Halk bilinçli. Köyün muhtarı, çadır kuracaklarını ve eyleme başlayacaklarını bize söyledi. Halk örgütlü; o yüzden bu meseleyi sadece bir davaya indirgeyip dört duvar arasında ekoloji mücadelesinin icra edilmeyeceğini biliyoruz. Ama o kadar ağır bir hukuksuzluk ki, hiçbir farklı tepkiye gerek kalmaksızın, çürümüş ve yozlaşmış bir hukuk düzeninde bile buna geçit verilmemesi lazım.

Ama yargının durumu ortada. Kamuoyunun baskısı olmadığında, her şeyi yaparlar. Bu anlamda, böyle iki taraflı bir baskı mekanizmasını yaratmamız lazım.

Son süreçte TBMM’de komisyondan geçen yasa tasarısı, mera ve orman vasfını iyice önemsizleştiren, ÇED raporlarını önemsiz kılan, sermayenin politikalarını seri ve engelsiz bir şekilde icra etmesine ortam hazırlayacak.

Tabii ki bizler Hesandin’de, özellikle GES (Güneş Enerji Santrali) projelerine ve yenilenebilir enerji projelerine karşı mücadele veriyoruz. Özellikle GES ÇED’lerini tamamen geçersiz kılacak bir düzenleme, toplumun, ekolojinin, insanlığın, yaşamın aleyhine bir durumdur.

Geçerse, Hesandin süreciyle ilgili geriye dönük etki edip etmeyeceği şu an belli değil; ama benzeri yüzlerce süreç yaratacak, yüzlerce talanın önünü açacak ve belki de bizim mücadelemizi de artık zorlaştıracak bir süreç geliyor.”