Kimyasal gaz saldırısından kurtulan gerillalar yaşadıklarını anlattı

Türkiye sınırının sıfır noktasındaki Girê Sor’da Türk devletinin kimyasal gaz saldırısında kurtulan gerillalar yaşadıklarını anlattı. Gerillalar, "uluslararası heyetler gidip tünellerde araştırmalar yapabilirler. Hala kimyasalların izleri var” dedi.

Türk ordusu Avaşin alanında başlattığı işgal saldırısında yaptığı hesaplar tutmayınca, son bir aydır savaş tünellerine karşı yeni bir saldırı başlattı. Türk devleti elindeki tüm teknik imkanlar ile 21 Haziran’da Girê Sor alanına yönelmiş ve burada gerillalara karşı savaşın ilk günlerinden itibaren birçok kez kimyasal gaz ve patlayıcı kullandı. Türkiye sınırının sıfır noktasında bulunan Girê Sor’a yönelik her türlü saldırıyı gerçekleştiren ama sonuç alamayan işgalci Türk ordusu Eylül ayının başlarında o zamana kadar hiç kullanmadığı insanlık dışı bir yönteme daha başvurdu. 3 Eylül 2021 tarihinde yeni tip büyük bir kimyasal bombayla gerçekleştirilen bu saldırıda, 6 gerilla şehit düştü.
Direnişin sürecinin başından beri Girê Sor savaş tünellerinde savaşan ve kimyasal silah bombardımanından sağ çıkmayı başaran 3 gerilla, Türk devletinin bu alanlarda işlediği savaş suçlarını anlattı. Gerilla Mizgin, Armanc ve Tekoşin, Türk ordusunun kullandığı yasaklı kimyasal silahları ve 6 gerillanın kimyasal silah bombardımanından dolayı şehit düştüğünü söyledi

'İÇİMİZE ÇEKELİM DİYE GÜZEL KOKU VEREN GAZ KULLANDILAR'

YJA Star Gerillası Mizgin Dalaho, Türk devletinin bu savaş tünellerinde bir kere dahi mermi patlatmadığını ve tüm savaşı kimyasal gazlar ve patlayıcılar ile yürüttüğünü dile getirdi ve şöyle konuştu:

 "Türk ordusunun işgal operasyonları 23 Nisan’da Mamreşo alanında başladı ve ardından Avaşin’in diğer bölgelerinde de devam etti. Bu alanlardan biri de Girê Sor alanıydı. Bu tepede çok büyük bir direniş gelişti. Bu direniş içerisinde yer alan gerillalardan biri de bendim. Türk ordusu savaş ahlakının çok dışında yönelimler ile bu savaşı yürüttü. Türk devleti savaşta kullanılması yasak olan tüm her şeyi bizim üzerimizde kullandı. Bunlardan başlıcaları patlayıcılar, bu patlayıcıların aracılığıyla yayılan kimyasal gazlar ve biber gazlarıydı. Bu savaş dünyada yürütülen diğer hiçbir savaşa benzemiyor, çünkü savaş ahlakının çok dışında bir yönelim söz konusudur. Bir çok arkadaşımız bu yöntemlerle şehit düşürüldü. Düşman şimdiye kadar tek bir arkadaşımızı bile mermiyle şehit düşürmedi ve hiçbir yerde de göğüs göğüse savaşmadı. Ben kendim de savaş tünellerindeydim, düşman savaş tünellerine hiçbir zaman girmedi ve bu cesareti gösterip bize karşı göğüs göğüse de savaşmadı. Çoğunlukla patlayıcı ve kimyasal gaz kullanıyorlardı. Bu kullandıkları kimyasal gazların dumanı, kokusu birbirinden farklıydı. Bazen biber gazı kullanıyorlardı, bazen de farklı farklı kimyasal gazlar kullanıyorlardı. İlk kullandıkları gazın rengi yeşildi, insanın ağzında şeker tadı bırakıyordu ve kokusu yanık şeker gibiydi. Bu gazın kokusu çok güzeldi. Biz bu kokudan rahatsız olmayalım, içimize çekelim diye böyle güzel koku ve tat veren gazlar kullanıyorlardı.
Heval Baz’ın (HPG gerillası Şehid Baz Gever- Fırat Şahin) şehadetine neden olan gazın kokusu çamaşır suyu gibiydi. İnsanın üzerinde uzun süreli bir etki yaratıyordu, bu yüzden heval Baz direkt o esnada değil, bir gün sonra şehadete ulaştı. Heval Baz’ın ağzından bir gün boyunca sarı köpük tarzında bir sıvı geliyordu ve daha sonra şehit düştü. Arada farklı farklı gazlar da kullanıyorlardı, bu gazların renginin bir çoğu beyaza çalan gri bir renkteydi."

'DEPREM ŞİDDETİNDE PATLAMA...'

Gerilla Mizgin Dalaho ise şunları söyledi.

 "Gerçekleştirdikleri en son patlamada biz 3 arkadaş nöbet yerindeydik. Birden çok şiddetli bir patlama oldu ancak patlama olduğu esnada hiç ses gelmedi. Sadece içeriye çok yüksek bir basınç girdi ve hepimiz bulunduğumuz yerde sallanmaya başladık. Bu patlamanın etkisi aynı deprem gibi şiddetliydi. 2 dakika geçmeden içeri duman girdi, rengi grimsiydi. Yanımdaki iki arkadaş kapıları kontrol etmeye gittiklerinde henüz birkaç metre yürümeden yere düştüler. Yanımda Armanc ve Tekoşin arkadaşlar vardı. Armanc arkadaş 4 saat kadar baygın halde kaldı. Tekoşin arkadaş yere düştükten sonra yüzü kıpkırmızı olmuş, vücudu morarmıştı ve boğulmak üzereydi, son nefesini verir gibiydi. Ben direk müdahale ettim ve biraz kendine geldi. Heval Armanc ise 4 saat sonra kendine gelebildi. Biz daha sonra yukarıdaki arkadaşları kontrol etmeye gittim. 6 arkadaş da şehit düşmüştü. Şehit düşen tüm arkadaşların rengi mora çalan kırmızı gibiydi. Bütün arkadaşların gazdan şehit düştüğü kesindi, hepsinde boğulma belirtileri vardı. Arkadaşların hepsinin gözü açıktı.
Çok şiddetli bir patlamaydı, mesela biz tünellerin önünde çok ağır malzemelerle barikatlar yapmıştık. O barikatların hepsi basıncın şiddetinden yıkılmıştı. Arkadaşların üzerinde yarattığı etki de çok farklıydı. Kimyasal gaz savaşlarda kullanılacak bir silah değil. Halkımızın bunu asla kabul etmemesi gerekiyor, bu halkın çocukları her gün gözlerinin önünde kimyasallarla öldürülüyor. Şimdiye kadar birçok katliam yaşandı ancak bu saldırı çok yeni bir durumu ifade ediyor. Türk devleti bu gerçeği inkar edemez. İnsan kanıtları ele geçirebilir, uluslararası heyetler gidip bu tünellerde araştırmalar yapabilirler. Hala tünellerin içinde bu kimyasalların izleri var. Şehit düşen arkadaşların cenazelerini inceleyip hangi kimyasal gazların kullanıldığını ortaya çıkarabilirler. Her şeyden önce halk bunu kabul etmemeli.’’

'HEVAL BAZ KİMYASALIN ETKİSİYLE BOĞULARAK ŞEHİT DÜŞTÜ'

HPG gerillası Armanc Simko, Girê Sor alanında yaşananlara bire bir şahitlik eden ve başından beri bu direnişin içinde yer alan gerillalardan. Bu gazların insanın sinir sistemini, bilincini etkilediğini ve boğularak şehit düşmeye neden olduğunu dile getirdi:
"Ben de Avaşin’de başlatılan operasyona karşı Girê Sor direniş alanlarında yer aldım. Düşman savaş tünellerinin üzerine geldiğinde çok yoğun bir şekilde saldırdılar ve bu saldırılarda zehirli ve kimyasal gazlar kullandılar. İlk kullandıkları gazlar hem patlayıcıların içinde vardı, aynı zamanda farklı araçlarla da kullanıyorlardı. Gazlardan daha fazla etkilenelim diye her gaz kullanımının ardından patlama gerçekleştiriyorlardı. Bazen de patlayıcı olmadan yine yoğun bir şekilde gaz kullanıyorlardı. İlk kullandıkları gazın tadı şeker tadı veriyordu, kokusu da şeker kokusuydu. Bu gazı çeken arkadaşların sinir sistemi etkileniyordu. Ben kendim bu gazı çektiğimde kollarımın uyuştuğunu hissettim, halsiz, yarı baygın bir haldeydim. Aynı zamanda bu gaz insanın bilincini de etkiliyordu. Heval Baz’ın şehadetine neden olan gazı patlayıcı ile beraber kullandılar ve deterjan kokusu veriyordu. Bu gaz nefes alışverişini etkiliyordu. Heval Baz ilk bu gaza maruz kaldığında ilk önce etkilenmemişti, etkisini sonra gösteriyordu. Heval Baz nefes alamıyordu, kalbi hızlı ve derin atıyordu, nabzı da dengesizdi. Onu kurtarmaya çalışırken kalp masajı yaptığımızda ağzından ve burnundan sarı kabarcıklı bir su geliyordu. Heval Baz orada kimyasal gazın etkisiyle boğularak şehit düştü."

'2 AY GEÇTİ AMA HALEN REFLEKSLERİME HAKİM OLAMIYORUM'

Türk askerlerinin en son kullandığı kimyasal gazın insan üzerinde çok kısa bir sürede etki yarattığını belirten Armanc Simko, bu gazı içine çektikten sonra 4 saat baygın kaldığını ve hala yaşananları hatırlamadığını şöyle dile getirdi:

"En son kullandıkları ve 6 arkadaşın şehadetine neden olan gazın etkilerini ben hatırlamıyorum. Bildiğim kadarıyla gaz kullandıkları anda biz arkadaşları kontrol etmeye gitmiştik ancak ondan sonrası aklıma gelmiyor. Ama o kullandıkları gaz vücut üzerinde çok kısa sürede etki ediyor, içine çektiğin gibi bayılıp düşüyorsun. Çok fazla çekildiğinde de şehadete neden oluyor. Tüneldeki 6 arkadaşın şehadeti o gazdan kaynaklı gerçekleşti. Ben kendim o gazı çok az çekmiş olmama rağmen 4 saat boyunca kendime gelememiştim. Ondan bir gün sonrasına kadar da yaşananların hiçbirini hala hatırlayamıyorum. Tünellerden çıkışımızı dahi hatırlamıyorum. Benim görüşüme göre o kullandıkları gaz direkt insanın beynini ve sinir sistemini etkiliyor ve beyni öldürüyor. Bu yüzden hafıza kaybı yaşanıyor. Aradan 2 aylık bir süreç geçti ama hala etkisini hissediyorum, çoğu şeyi unutuyorum ve hala vücut reflekslerim üzerine hakim olamıyorum.

ULUSLARARASI HEYETLER GİDİP ARAŞTIRSIN, TÜNELLERDE KİMYASAL İZLERİ VAR
Avaşin operasyonunda Mamreşo, Girê Sor şimdi de Werxelê direniş alanlarında kimyasal gaz kullanıyorlar. Buna rağmen gerilla kendi imkanları ve iradesi ile direniyor. Uluslararası araştırmacılara benim çağrım var. Gelip bu tünelleri araştırsınlar. Tünellerde hala bu kimyasalların etkisi var. Türk devleti savaş suçu, insanlık suçu işliyor. Buna karşı kimse sessiz kalmamalı. Özellikle halkımız ve şehit aileleri buna sessiz kalmamalı. Şehit düşen arkadaşların kimlikleri paylaşıldı, aileler çocuklarının cenazelerinin peşine düşmeli ve cenazelere ne olduğunu sorup hesap istemeli. Türk devleti zaten cenazeleri vermiyor, cenazeler üzerinden araştırma yapılmasından ve suçlarının açığa çıkmasından korkuyor. O arkadaşların hepsi yanımızda şehit düştü, bu her ne kadar acı da olsa biz bunu güce dönüştürüp mutlaka Türk devletinden bu yaptıklarının, savaş suçlarının hesabını soracağız ve o arkadaşların intikamını alacağız.’’

'KARARLILIK KARŞISINDA ÇARESİZLERDİ'

YJA Star gerillası Tekoşin Devrim de yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Düşman 21 Haziran tarihinde Girê Sor alanına saldırdı. Burada henüz operasyonun üçüncü gününde kimyasal gaz kullanmaya başladılar. Bu kimyasal gazın rengi parlak yeşil bir renkti ve yanık şeker kokusu geliyordu. Her kimyasal gaz kullandıktan sonra ardından patlama gerçekleştiriyorlardı, bunun sebebi patlamanın yarattığı basınçla kimyasal gazların tümünü tünellerin içine göndermekti. Bu savaşta Türk askerlerinin hem ne kadar korkak olduğunu hem de savaş ahlakından ve vicdanından ne kadar uzak düştüğünü kendi gözlerimizle görmüş olduk. Gerilla direnişini kıramadıkları için bu gibi yöntemlerle saldırıyorlardı. Özellikle gri renkte olan bir gazı tünellerin içinde çok yoğun bir şekilde kullanıyorlardı. Bu gazı bizim daha önce kapattığımız kapılardan hortumlar ile içeri gönderiyorlardı. Kullandıkları bir diğer gaz çeşidinden ise çamaşır suyu kokusu geliyordu. Kokusu hem çok pis hem de çok etkiliydi. Bunun yanında arkadaşların içeride nefessiz kalması için sürekli biber gazı kullanıyorlardı. Türk askerleri bizim bulunduğumuz tünellerde bir defa bile doğru düzgün mermi patlatmadı.
3 Eylül tarihinde arkadaşların şehadetine neden olan gazı kullandıklarında biz nöbet yerindeydik. Tünellerimiz çok uzun olmasına rağmen birden çok şiddetli bir basınç hissettik. Hiç patlama sesi gelmedi ancak birden deprem gibi bir şey oldu. Bundan birkaç dakika sonra içerisi gazla doldu. Bu gaz daha önce kullandıkları gazın hiçbirine benzemiyordu. Arkadaşlar her zaman ‘ne olursa olsun bu tepe düşmeyecek, burada zafer kazanacağız’ diyorlardı. Düşmanın kimyasal kullanması bu kararlılık karşısındaki çaresizliğin sonucuydu. Düşman sonuç alamayacağını anlayınca yeni yöntemler denemeye girişti ve bu patlamayı yaptılar. Tünellerimiz çok uzun olmasına rağmen içeriye çok yoğun bir gaz girdi. Aynı zamanda bu gaz diğerleri gibi güzel kokular değil, tam aksine insanın tahammül edemeyeceği berbat bir koku yayıyordu. Ben tünelde düşmüştüm ve son nefesimi verdiğimi hissedecek kadar boğuluyordum. Arkadaşlar gelip bana nefes vermişti ve böyle kendime gelmiştim.

Arkadaşlar bayılıp düşüyordu ve aynı zamanda bu gaz insanda hafıza kaybı yaratıyordu. Yukarıda bulunan her 6 arkadaş direk şehit düşmüştü. Kullandıkları kimyasal o kadar etkiliydi ki nöbetçi arkadaşlar şehit düşen arkadaşların yanına yetişemediler. Arkadaşlar tünellerde ve mangalarda şehadete ulaşmışlardı. Cenazeleri kızarıp, morarmıştı ve arkadaşların boğulduğu belliydi. Bazı arkadaşların ayakları ters dönmüştü. Cenazelerin durumundan da çok şiddetli gaz kullanıldığı ve bu saldırının yeni olduğu anlaşılıyordu. Bu patlayıcı ve gazlar daha önce hiç denenmemişti ve bunları bizim üzerimizde denediler. Türk devleti bu şekilde ahlaktan ve vicdandan uzak savaş tünellerine yönelip 9-10 gerillaya karşı binlerce asker ile saldırıyor, yine de direnişleri kıramıyor ve bu gibi yöntemler geliştiriyorlar.

 
Heval Botan Özgür bu direnişin komutanıydı ve direniş sürecinde her zaman ‘halkımız bizim arkamızdadır, halkımız mutlaka bu direnişe cevap olacak ve ayaklanacaktır’ diyordu. Halkımız bunları görmeli ve bu olanlara karşı tepki göstermeli. Arkadaşlar düşman üzerlerindeyken ve tüm zorluklara rağmen günlerce direndiler ve kimyasal ile şehit düşürüldüler. Halkımız mutlaka arkadaşların bu direnişine sahip çıkmalıdır."