Özgür kadın ve özgür halk kazanacaktır          

Kürt kadını Saraların, Zilanların ve Zehraların çizgisinde soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadelesini güçlendirerek ve büyüterek sürdürecektir. Mutlaka bir gün kadın ve halklar düşmanı soykırımcı sistem yenilecek, özgür kadın ve özgür halk kazanacaktır

30 Haziran, Önder Apo’nun özgürlük duruşunu ‘Kadın Özgürlük Manifestosu’ olarak tanımladığı Zilan’ın, soykırımcı faşist Türk devletine karşı kendisini bomba yaparak patlattığı günün 24. Yıl dönümüdür. Soykırım saldırılarının ısrarla sürdürüldüğü ve buna karşı Zilanların öncülüğünde özgürlük mücadelesinin inatla, kararlılıkla büyüyerek devam ettiği bu dönemde Zilan’ı derin bir saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.

Zilan, Dersim ve Kürdistan tertelesinin devamı olarak gelişen 6 Mayıs 1996 komplosuna kendisini bomba yaparak karşılık verdi. Eylemi Kürt soykırımına büyük bir öfke ve derin bir özgürlük bilincinden besleniyordu. Eylemini yaptığı yer insanlık tarihinde bir benzerine daha rastlanmayan Alevi Kürt soykırımının yaşandığı Dersim’di. Zilan, Önder Apo şahsında Kürt halkına dayatılan soykırım saldırılarına karşı cevabı Dersim’den verdi. 1938’de Dersim Kürdistan’ın direnen son kalelerindendi.  Dersim şahsında Alevi Kürt soykırımı tümden gerçekleştirilmek isteniyordu. Malatya’da doğan Zilan, Fırat’ın batısındaki soykırımı hücrelerine kadar hisseden ve Kadın özgürlük tutkusuyla özgürlük hareketine katılan bir Kürt kadınıydı. Zilan’ın eylemi, tarihi derinliğine özümsemiş özgür bir ruhun, direnişçi Kürt kadınının halkına uygulanan soykırıma karşı yaşadığı büyük öfke patlamasıdır. Fırat’ın batısında bitirilmek istenen Kürtlüğe, bu coğrafyada soykırıma maruz kalmış yüce ruhlu Kürt kadınının verdiği sarsıcı cevaptır.

Zilan’ın büyük öfkeyle karşısında durduğu soykırım saldırıları, Zilanların özgür ruhundan beslenen örgütlü kadın mücadelesini de hedefine alarak tüm şiddetiyle sürdürülüyor. Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü, kadın köleliğini derinleştiren ve meşrulaştıran saldırı politikalarıyla, Kürt halkı üzerinde yürüttüğü soykırım saldırılarıyla, neo-faşist soykırımcı köleci bir sistem kurmayı hedeflemektedir. Faşist diktatör Erdoğan-Bahçeli ikilisi şu anda yeniçağın tecavüzcü-işgalci Zeus’unu temsil ediyorlar. Yaptıkları kadın katliamlarıyla ve Kürt soykırım saldırıyla Hitler’i katbekat aşmanın aşağılık histerisini yaşıyorlar.

Faşist diktatörlük Kürt kadını başta olmak üzere özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi veren örgütlü tüm kadın yapılarına-kurumlarına karşı savaş ilan etmiştir. Kadına karşı bir yandan ordusu, polisi, tankı ve uçağıyla savaşırken diğer yandan tecavüz kültürünü derinleştirip yaygınlaştırarak faşist rejim inşası önündeki en büyük engeli olan iradeli kadın gücünü ortadan kaldırmaya çalışıyor. Tüm gücüyle Kürt kadınına, Kürt kadın siyasetçilerine, kurumlarına ve öz savunma güçlerine saldırıyor.

Tarihin hiçbir döneminde AKP-MHP faşist diktatörlüğü kadar kadın katliamlarını bu derece övünç kaynağı yapan, kadına saldıran ve bu katliamlardan kahramanlık ve başarı hikâyeleri üreten bir iktidara rastlanmamıştır. Bu durum AKP-MHP faşist diktatörlüğünün kadın düşmanlığında sınır tanımazlığını ortaya koyduğu gibi, örgütlü özgür kadından ne düzeyde büyük bir korku duyduğunu da ortaya koymaktadır. Gerçekten faşist diktatörlük, direnen ve mücadele yürüten kadından müthiş korkuyor. Özgür kadın varlığı özgür toplumu yarattığından bunu kendi yokluğu olarak görüyor ve her yerde direnen kadına saldırıyor.

Kürt kadını binyılların direniş kültürünün oluşturucusu, taşıyıcısı ve yaşatıcısıdır. Kürt toplumsallığının ve yurtseverliğinin ana yaratıcı gücü ve mücadele dinamiğidir. Mevcut durumda Kürt kadını Türkiye’de, bölgede ve dünyada en bilinçli, en örgütlü ve en iradeli bir mücadele deneyimine ve birikimine sahiptir. Sömürgeci soykırımcı faşist rejim bu birikimi tasfiye ederek kadın direnişini ve öncülük yaptığı Kürt özgürlük mücadelesini bitireceğini, faşist rejimi inşa edeceğini düşünüyor. 

Yaşamın her alanında örgütlenen ve mücadele yürüten Kürt kadını Kürdistan, Türkiye ve bölge toplumunda muazzam dönüştürücü bir rol oynuyor. Kadın mücadelesi,  cinsiyetçi zihniyet, kültür ve siyaseti geriletiyor, toplumu ve siyaseti demokratikleştiriyor. Böylece tekçi-erkekçi faşist ulus devlet sistemlerini çözüyor ve giderek demokratik bir toplumsal yaşam ve sistem seçeneğini ortaya çıkarıyor. Öte yandan kadın mücadelesi AKP-MHP faşist diktatörlüğünün neo-Osmanlıcı politikalarını teşhir ediyor, sömürgeci soykırımcı işgalci politikalara ve saldırılara karşı toplumda bilinç, mücadele azmi ve cesareti geliştiriyor. Faşizmin Kürt kadınlarına bu kadar azgınca saldırmasının temel bir nedeni de budur.

Kürdistan’ın bir parçasında yapılan saldırının diğer bir parçasında yapılan saldırıdan amaç, zihniyet ve anlayış olarak fazla bir farkı yoktur. Türkiye ve Bakurê Kürdistan’da katledilen, zindana kapatılan, işkenceye uğrayan kadınla Kobanê, Efrîn, Serêkaniyê ve Gire Spî’de katledilen kadın aynı amaçla hedefleniyor. 23 Haziran’da Kobanê’de katledilen üç kadın direnişçi de aynı politikanın bir parçasıdır.

Sömürgeci soykırımcı rejim şunu çok iyi bilmeli ki, bu saldırılar Kürt kadınının tıpkı Zilan gibi öfkesini büyütmekten ve direnişini yükseltmekten başka bir sonuç ortaya çıkarmayacaktır. Kürt kadını Saraların, Zilanların ve Zehraların çizgisinde soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadelesini güçlendirerek ve büyüterek sürdürecektir. Mutlaka bir gün kadın ve halklar düşmanı bu soykırımcı sistem yenilecek, özgür kadın ve özgür halk kazanacaktır.