AKP sıkıştıkça kirli oyunlara başvuruyor

AKP ve Erdoğan, bu kez çok fena sıkıştı! Sıkıştıkça her zaman olduğu gibi Kürtler üzerinden kirli oyunlara başvuruyor. Ancak bu kez bunlar da onu kurtaramayacak. Çünkü çözülme süreci hızla ilerliyor.

AKP ve Erdoğan bu kez çok fena sıkıştı ve bu sıkışıklık çözülme şeklinde de kendisini göstermeye başladı. Çözülme süreci 31 Mart yerel seçimleri ile birlikte hızlandı. Yerel seçimlerde Türkiye’nin gerçek muhalefet partisi olan HDP’nin izlediği strateji sonucu kaybetmesinin ardından AKP daha fazla çözülmeye başladı. Eski başbakanlardan ve görevden azledilen Ahmet Davutoğlu ile eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte hareket eden Ali Babacan, parti kuruluş çalışmaların başlattıklarını açıkladı. Bu açıklamalar AKP içinde derinleşen krizin çözülmeye başladığının göstergesi oldu. Babacan AKP’den istifa etti. Davutoğlu ve kendisi ile hareket eden üç ismin ise AKP’den ihraçları istendi. Bu durum AKP içinde kaynayan kazanın fokurdamaya başladığının işareti.

AKP'NİN BİTİŞİ VE KÜRTLER ÜZERİNDEN 'ZAFER' YALANI

Erdoğan'ın Kürtlerin hiçbir hakka sahip olmaması ve halife olmak üzerinden izlediği Suriye politikasının en son halkası olan İdlib'de yaşadığı bitiş, dış politikada yaşadığı en ağır yenilgi oldu. Zira İdlib'e kadar hala Suriye politikasının bir yerinde var olduğunu iç kamuoyuna yutturmaya çalışıyordu. İdlib'de yaşadığı yenilgiyi gizlemek için durmadan Rojava’nın tamamını işgal etmeye soyundu. Sınıra güç yığdı. Tehdit üzerine tehdit savurdu. Ancak bunun da çok kolay olmadığı ortaya çıktı. O yüzden iç politika malzemesi yaptığı Suriye politikasında da İdlib ile sıfırı bile tükettiği ortaya çıktı. Bu durum Erdoğan’ı sıkıştıran, izlediği politikalarda sıfır noktasına getiren ikinci bir nokta oldu.
Üçüncü ve en önemli noktalardan biri ise Başur'da Bradost, Xakurkê ve en son Heftanin alınına yönelik başlattığı işgal saldırılarının hedeflediği amaca ulaşmamış olmasıydı. Erdoğan Heftanin işgal saldırıları başlamadan önce 30 Ağustos arifesinde konuşarak, "Ağustos ayı zaferlerimizin olduğu bir aydır, çok yakında yeni zafer müjdelerini alacaksınız" diyerek, 'Pençe 3' adlı işgal saldırılarının sinyalini verdi. İki gün sonra Savunma Bakanı Hulusi Akar, işgal saldırısının başladığını duyurdu. Ancak saldırının daha ilk gününde saldırıları koordine eden çok sayıda asker gerillanın gerçekleştirdiği etkili eylemlerle vuruldu. Saldırının ilk bir haftası daha dolmadan gerilladan ikinci büyük darbe vuruldu. Böylelikle Pençe 3 dedikleri ve ‘zafer’ elde edeceklerini söyledikleri saldırıda daha bir kilometre ilerlemeden oldukları yere çakılı kaldılar. O yüzden gerillanın etkili eylemlerinden sonra bir daha ne Pençe 3 adını ne de 'zafer'i ağızlarına aldılar. Bunu örtbas etmek için içeride siyasetçileri hedef almaya başladılar.
AKP özel savaş ekibi, yaşadıkları bu açmaz, sıkışmışlık ve başaşağı gidişi durdurmak için Amed, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine siyasi darbe düzenledi. Bununla aslında hem gündemi değiştirmeyi hem de güçsüzlüğünü kamufle etmeyi istedi. Ancak bu kez Amed, Mardin, Van halkı ile Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye’de yaşanan hemen hemen tüm demokrat, devrimci, sosyal demokrat kesimler, buna karşı itiraza, direnişe geçti. Seçilmişler, AKP polisinin her türlü saldırısına karşı halkla birlikte "irademizi teslim alamayacaksınız" diyerek, siyasi darbeye karşı direnişe geçti. Türkiye’deki hemen hemen tüm sivil toplum kuruluşlarından bu siyasi darbeye karşı tepkiler geldi. Sadece açıklamalarla sınırlı kalmayarak, direnişte de yerlerini aldılar. CHP tabanının tepkileri büyüyünce, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da ilk açıklamasından çark etmek zorunda kaldı.
Yetersiz dozda olmakla birlikte, ABD ve AB ülkelerinden de gasba karşı tepkiler geldi. Tüm bunlar, AKP’yi sıkıştırmaya devam etti.

MİT'İN TEZGAHI BU SEFER TUTMUYOR!

MHP ile faşist bir diktatörlük ve iktidar kuran AKP, şimdiye kadar yaşadıkları sıkışmışlığı aşmak için Kürtlerin üzerine giderek gündemi değiştirmeye çalıştı. Son dönemlerde yaşadığı sıkışmışlığı aşmak için yeniden gündem değiştirmeye çalışıyor. Bunu çoğu kez havuz medyası ile oluşturmaya çalıştığı algı ile deniyor. Bu sefer de yine önce havuz medyası ile gündemi değiştirmeye çalıştı. Onun gücü sıkışmışlığını aşacak bir gündem yaratmaya yetmeyince direkt MİT tezgahı ile yeni gündemler yaratılmaya çalışıldı.
MİT'in işin içine girmesiyle -ki havuz medyası da onun perspektifi ile çalışıyor- bazen bir bomba patlatılarak, bazen de çok kirli siyasi oyunlar ve tezgahlarla yeni bir gündem yaratılmaya çalışılıyor.
Birkaç gündür bazı ailelere, HDP önünde oturma eylemi yaptırılıyor. Bu ailelerden önce Ağustos ayı ortalarında Hacire Akar adında bir anne, önce HDP'lilerce dağa kaçırıldığını iddia ettiği oğlu Mehmet Akar için HDP Amed il binası önünde göründü. Birkaç gün sonra oğlu Mehmet Akar ortaya çıktı ve "kimse beni kaçırmadı, annem beni zorla evlendirmek istediği için evden kaçtım, dağa falan götürüldüğüm de yok" dedi. Aynı çocuk daha sonra "Annem MİT tarafından yönlendirildi" diye açıklamalarda da bulundu.
Birkaç gündür HDP önünde eylem yapmaya gönderilen birkaç aileye kimlerin sahip çıktığına bakılırsa, AKP ve MİT’nin tezgahı olduğu açıkça görülür.
Ailelere yemek servisini polis yapıyor. Olay açığa çıkınca ANDA Kardeşe Vefa Derneği Başkanı Okan Tosun, Twitter hesabından yardımları kendilerinin yaptığını duyurdu.
Okan Tosun’un kimliğine bakıldığında bunun kirli bir tezgah olduğu ortaya çıkıyor. Tosun, araştırıldığında karşınıza 'MİT Özel Faaliyetler 2. Başkanı' olarak çıkıyor. Suriye ve Başur'daki faaliyetleri yürüten isimlerden biri olduğu biliniyor.
Tosun’un kim olduğunu en iyi onun çalışma arkadaşları olan MİT’çiler anlatıyor. Kürt Özgürlük Hareketi tarafından 2018 yılında Süleymaniye’nin Dukkan ilçesinde gözaltına alınan ve daha sonra itirafları yayımlanan iki üst düzey MİT yöneticisinin itiraflarına bakılırsa, Okan Tosun’un kim olduğu daha iyi anlaşılır. Zira arkadaşları onun hakkında da çok şey anlattı. İtirafların yayımlanan bölümlerinde kimliği ve çalışmaları hakkında çokça bilgi verilen Okan Tosun’un, itiraflarının yayımlanmayan bölümlerinde kim bilir ne tür bilgiler var...
Buna benzer bir tezgah Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın Amed Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanlıkları döneminde de gündeme gelmişti. Birkaç aile belediye binası önünde benzer bir girişimde bulunmuştu. Bu girişimlerinden kısa bir süre sonra belediye kayyum adıyla gasp edildi. Bu sefer ailelerin belediye binaları önüne değil de, HDP İl Başkanlığı önüne gönderilmesi, HDP’nin kapatılmasına yönelik bir kirli oyunun olduğunu düşündürüyor. Kaldı ki HDP sözcüleri ve yöneticilerinin bu yönlü açıklamaları da var.
Bu tezgahın bir amacı HDP’yi kapatma kumpası olurken, diğer bir amacı da belediyelerin gasp edilmesinden sonra HDP ile birlikte hareket etmeye başlayan kesimleri korkutup sindirmek. Ancak AKP'nin korku duvarı yıkıldı.