Aleviler özünü koruyacaktır/Hüseyin ALİ

Aleviler, biz güzelliklerimizle kalacağız, özümüzü koruyacağız diyorlarsa devletten uzak duracaklardır. Devlet dışında kendi yaşamlarını örgütleyip, ibadetlerini yapıp inançlarının gerçeğini yerine getireceklerdir.

Bazı Alevi kurumları ve kişilerde inançlarının karakteri konusunda kafa karışıklığı var. Bunda devletin Alevileri asimile etme ve devletin yedeğine alma çabalarının da payı büyük. Aleviler Hızır Paşa sofrasına oturtulmak isteniyor. Bazıları bilinçsizce, bazıları da bilerek bu sofraya oturmak istiyor. Devletin Alevisi olmak istemek özünde Alevilikten vazgeçmek demektir.

Alevilerin eleştirdiği devlet İslam’ı, siyasi İslam, dinin devlet tarafından kontrol edilmesi ve kullanılması bazı Alevilerde sanki iyi bir şeymiş gibi Alevi toplumuna kabul ettirilmeye çalışılıyor. Böylece devletin kontrolündeki iktidar İslamı’nın yaptıklarını eleştirmekten çok niye biz de onlar gibi maaşlı olmuyoruz, devletin hizmetine niye koşulmuyoruz demiş oluyorlar.

Süleyman Soylu Elazığ’da toplantı yapmış, bazı Aleviler de bu toplantıya katılmış. Demek ki, Süleyman Soylu gibi demokrasi düşmanı, toplum düşmanı, insanlık düşmanı bir adamdan beklentiler var. Mevcut iktidardan Alevilerin beklentisi olması başlı başına bir sorundur. Mevcut zalim iktidara Aleviler sadece tutum koyabilir. Ancak Süleyman Soylu’dan taleplerde bulunuluyor. Cem evleri ibadethane sayılsın ve zorunlu din dersleri kaldırılsın gibi taleplerle birlikte Alevilere kadro tahsis edilsin, cem evlerinin ihtiyaçlarını ve masraflarını devlet karşılasın, mürşitlerden bir kurul oluşturulsun talepleri dillendirilmiş. Bu talepler aslında dinler ve inançlar tarihi konusundaki bilgisizlikten ileri geliyor. Hıristiyanlık da, İslamiyet de, Budizm de, Yahudilik de, tüm inançlar da devlete bulaştığı andan itibaren özlerini kaybetmişler, bozulmuşlar, bir zümrenin hizmetine girmişlerdir. Aslında devletten vermesini istedikleri şeyler sonunda bir zümrenin Alevi toplumu üzerinde bir kazanç elde etmesiyle sonuçlanır. Devlet desteğiyle Alevi toplumu üzerine kurulan bu zümre artık toplum değil devlet savunuculuğu yapar. Derler ya parayı veren düdüğü çalar, kimin parasıyla besleniyorsan onun düdüğünü çalarsın. Şimdi devlet parasıyla beslenen imamlar ve din görevlilerinin yüzde doksanının devletin düdüğünü çalması gibi!

Cem evleri ibadet yeri olarak tanınsın, din dersleri kaldırılsın gibi taleplerin açıklanabilir nedenleri olabilir. Kaldı ki yakın zamanda bir ocağın üyesi olan bir kadın canımız, onlar tanısa da tanımsa da cem evleri bizim ibadet yerimizdir, demiştir. Böyle kurumların varlığı ve meşruiyeti birilerinin icazetiyle sağlanmaz, sağlanamaz. Demokratikleştirilmek istenen devletin tavrı böyle olmalıdır denilebilir. Bu çerçevede zorunlu din dersleri kaldırılsın denilebilir. Ancak bu konuda Alevilerin büyük bir eksikliği var. Tüm Alevi kurumları bir araya gelse; biz çocuklarımızı zorunlu din derslerine göndermiyoruz kararı alsalar ve çocuklarımızı bu derslere göndermiyoruz biçiminde bir sivil itaatsizlik ortaya koysalar bu devlet ne yapabilir? Zaten Türkiye’nin bağlı olduğu AB mahkemeleri bu dersler kaldırılsın demiş. Alevi toplumu böyle bir irade ortaya koyamaz mı? Demokrasi sadece talep istemekle gelmiyor, gelmez. Aleviler neden böyle bir adım atmıyor. Belki çocuklar etkilenir denilebilir. Aslında çocukların kimliğini saklayarak yaşaması değil; daha çocukken kimliğini bilerek ve gizlemeyerek yaşaması kişiliği açısından olumlu etkide bulunur. Kimliğini saklayarak büyümek bile travmatik bir durumdur. Bunu, kimliğini saklayarak yaşamışlar daha iyi bilir. Öte yandan, Sünni çocukların farklılıkları bilerek büyümesi onların da kişiliği açısından olumlu sonuçlar verir.

Bir daha vurgulayalım; Aleviliğin güzelliğinden, iyiliğinden söz ediliyor ve buna inanıyorsak; bunun devlete bulaşmamış toplum olarak bugünlere gelmesinden kaynaklandığını da bilmek gerekir. Zaten tüm dinler ve inançlar devlet alternatifi olarak ortaya çıkmışlardır. Devlet dışında kalanlar özünü korumuş; devlete bulaşma ile birlikte bu öz kaybedilmiştir. Zaten özünü korumak isteyen dinler, inançlar devletten uzak durmaya çalışmaktadır. Aleviler, biz güzelliklerimizle kalacağız, özümüzü koruyacağız diyorlarsa devletten uzak duracaklardır. Devlet dışında kendi yaşamlarını örgütleyip, ibadetlerini yapıp inançlarının gerçeğini yerine getireceklerdir.

Daha önce de bu konuları dile getirmiş olsak da tekrar etmeyi gerekli görüyoruz. Çünkü her Alevi için devletten maaş istemek çok rahatsız edici ve rencide edicidir. Alevi toplumunun Pirlerine tarih boyu devlet maaş mı verdi? Yoksa toplumun çıralıklarıyla hizmet mi yaptı? Toplum çıralıklarıyla hizmetlerini yaptıkları için toplumu savundular, toplumuyla beraber oldular, toplumsallıklarını ayakta tutmak için çalıştılar. Pir Sultan’da sembolleşen tavrında olduğu gibi Hızır Paşa’nın, yani devletin sofrasına oturmadılar.

Alevi toplumu kendi inanç hizmetlerinin tüm ihtiyaçlarını karşılar. Pirlerinin ihtiyacını da karşılar. Yol parasını da bulur, her şeyini de karşılar; karşılamaz demek ayıptır. Açıkça biz Alevi olmaktan çıkmışız demektir. Aleviler bunu diyemez, dememelidir. Kafamı verir inancımdan vazgeçmem diyen bir inancın sahipleri inancının sürmesi için her türlü fedakarlıkta bulunurlar.

Sorun yok mu; vardır. Bu da kapitalizmin toplumu dağıtması, bireyciliği geliştirmesidir. Toplumu dağıtmak demek doğal olarak Alevi inancının ve değerlerinin de dağıtılması demektir. Kapitalizm demek maddiyatçılık demektir; tüketim nesneleri peşinden koşmak demektir. Bu ortamda tüketim nesneleri peşinden mi koşacağız, yoksa inanç hizmetlerine katkı mı sunacağız denilebilir. Zaten maaş olsun, ihtiyaçlar karşılansın diyerek dolaylı olarak bu söylenmiş olunuyor. Bireycilik ve maddiyatçılık geliştiği için insanlar inanç hizmetleri için fedakarlık yapmıyorlar; o zaman bizim inanç ihtiyaçlarımız da Sünni İslam’ınki gibi karşılansın demek oluyor. Şimdi Aleviler bu gerekçeleri kabul edecekler midir, etmeyecek midir?

Kabul etmek kapitalizme ve devletçi zihniyete teslim olmak demektir. Bu da binlerce yıldır özünü koruyan Aleviliğin bu koşullarda artık direnemiyorum, teslim oluyoruz demesi anlamına gelir. Biz de diyoruz ki; Aleviler teslim olmayacak, özünü koruyacaktır. Aleviler devletin, şunun-bunun parasına ihtiyacımız yok; biz Pirlerimizin de inanç hizmetlerimizin de ihtiyaçlarını karşılayacağız, diyeceklerdir. En başta da binlerce yıl Alevilerin özünü koruyan Pirler, maaşı ret edeceklerdir. Hizmetlerin ihtiyacını taliplerimiz, Alevi canlarımız karşılayacaktır, diyeceklerdir.

Sünnilere maaş veriliyor, ihtiyaçları karşılanıyor; biz de vergi veriyoruz, o zaman bizimkiler de karşılansın demek çok ucuz ve inanç değerleriyle ilgili olmayan söylemlerdir. Doğrusu, tüm inanç hizmetlerinin ihtiyaçları toplumlar tarafından karşılanır, demek olmalıdır. Devlet sadece tarafsız kalmalı; inançların önüne çıkarılan engeller varsa onu kaldırmalıdır. Demokrasiye duyarlı olacak devletten istense istense bunlar istenebilir.

Aleviler bu tür taleplere tepki koymuyorsa özlerinin tartışmaya konulmasına sessiz kalıyorlar demektir.

 

Kaynak: Yeni Özgür Politika