Asgari yurtseverlik görevleri -II-

Yurtseverlik, toplumun varlığı ve özgür yaşamı karşısında sorumluluk duyma ve katılım gösterme bilinci ve eylemi demektir. Birey ve toplumun yurtseverlik düzeyini, politik ve ahlaki toplum değerleriyle donanma ve gereğini yerine getirme düzeyi belirler.

Kuşkusuz Önderlik bilinci ve PKK ölçüleriyle Kürt yurtseverliğinde çok önemli bir gelişme yaşandı. Önder Apo’nun eğitici gücü yurtseverlik bilincini, cesaret ve fedakârlığı büyük ölçüde geliştirdi. PKK militanlığında oluşan fedailik ölçüsü, yurtseverlik ölçülerini de yükseltti. Kürt insanında ülkenin ve toplumun özgürlüğü için fedakârca mücadele etme, özgürlük mücadelesine sürekli katkılar yapma tutumunu geliştirdi. Demokratik uluslaşma böyle bir bilinç ve ahlaki tutuma göre şekillendi. Çocuklarını özgürlük mücadelesine katma, özgürlük için şehit verme, kitle eylemlerine katılma ve kitle örgütlenmesinin gelişimi için çalışma, özgürlük mücadelesini maddi ve manevi olarak sürekli besleme, şehit, tutuklu ve savaşçı ailesi olma yükselen değerler haline geldi. 

Elbette söz konusu bu gelişmeler tarihi öneme sahipti. İfade edilen bu yurtseverlik ölçüleri ilk kez Kürt toplumunda oluşmuyor ve yine Kürt toplumunda da ilk kez ortaya çıkmıyor olsa da, yine de faşist Türk sömürgeciliğinin ağır soykırımcı saldırıları karşısında böyle bütünlüklü ve yüksek düzeyde ilk kez oluşuyordu. Bu da demokratik ulus çizgisinde Kürt toplumsallaşmasının yaşadığı yeni ve çok güçlü bir hamle oluyordu. Bu temelde Kürt demokratik siyaseti şekilleniyor ve yeni bir ahlaki toplum gerçeği ortaya çıkıyordu. Özgür birey ve demokratik topluluk yeni Kürt gelişiminin esasını oluşturuyordu. 

Tabi Kürt bireyinde ve toplumunda yaşanan bu gelişmeler, küresel düzeyde Kürt’e dayatılan soykırım zihniyet ve siyasetini parçalıyor, giderek yenilir ve aşılır hale getiriyordu. Dolayısıyla sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyasetin de söz konusu gelişmelere karşı ezme ve imha etme amaçlı saldırılarını artırması ve çok yönlü hale getirmesi gecikmedi. Faşist özel savaş kapsamında son derece planlı ve örgütlü bir biçimde geliştirilen bu saldırılar, bir yandan toplum içinde ajan-ihbarcı yapıyı geliştirerek hem yeni toplumsal ahlakı zedeleme ve hem de bu temelde özgürlük güçlerine darbe vurma amacı güderken, diğer yandan da doğrudan bireyi ve toplumu hedefleyerek gelişen yeni yurtseverlik ölçü ve ahlakını bozmayı amaçladı. Bu temelde bir yandan her düzeyde asimilasyonu geliştirirken, bir yandan da uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, aylaklık gibi toplumsal ahlakı bozan kötülükleri yaygınlaştırdı.

Çok açık ki, yurtseverlik ile toplumsallık arasında kopmaz bağlar vardır. Ancak demokratik toplumcu bilinç ve örgütlülük gerçek yurtseverliği ortaya çıkartır. Yurtseverlik, gerçek anlamda toplumun varlığı ve özgür yaşamı karşısında sorumluluk duyma ve katılım gösterme bilinci ve eylemi demektir. Dolayısıyla birey ve toplumun yurtseverlik düzeyini, politik ve ahlaki toplum değerleriyle donanma ve onların gereğini yerine getirme düzeyi belirler.

Kuşkusuz bunların tersi de geçerlidir. Yani bir birey ve toplum için politik-ahlaki toplum değerlerinde zayıflama, aynı zamanda yurtseverlik ölçülerindeki zayıflama anlamına gelir. Bu nedenledir ki, sömürgeci-soykırımcı güçler, özgürlük mücadelesine daha güçlü katılmayı ifade eden yurtseverlik ölçülerini zayıflatabilmek için, öncelikle toplumsal dokuyu bozmaya, toplumdaki politik-ahlaki değer ölçülerini yıkmaya yönelirler. Saldırılarını bu temelde yoğunlaştırırlar.

Özellikle AKP-MHP faşist diktatörlüğünün topyekûn özel savaş kapsamında Kürt bireyine ve toplumuna bu yönlü ağır saldırı yürüttüğü açıktır. Bunun bir boyutu ajan-ihbarcı yapıyı geliştirme ve insanları bu temelde kendi çıkarı için kullanma olurken, bir boyutunun da uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi toplumsal ahlakı bozan şeyleri geliştirme ve bu temelde ulusal ve toplumsal özgürlük mücadelesinden uzak tutma çabası olduğu ortadadır. AKP-MHP faşizminin bu konuda esas aldığı ilke, “Dağa çıkıp terörist olacağına, orospu olsun daya iyidir” anlayışı olmaktadır. 

Süleyman Soylu yönetimindeki özel savaş ekibinin bu anlayışı her fırsatta ve farklı biçimlerde ifade ettiği bilinen bir gerçektir. Ve bu anlayış temelinde de pratikleşmek için her şeyi yapmaktadırlar. Başta Kürdistan kent ve kasabaları olmak üzere her alandaki Kürt toplumu içinde uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi toplumsal dokuyu parçalayan şeyleri yaygınlaştırabilmek için devletin tüm imkânlarını sefer ederek son derece planlı ve örgütlü bir saldırı yürütmektedirler. Söz konusu bu saldırıda da özellikle Kürt gençlerini ve kadınlarını hedeflemektedirler.

AKP-MHP faşist diktatörlüğü Kürt gençlerinin yurtsever bilinçle donanmaması ve böyle bir tutuma yönelmemesi için her zemini kullanmak ve her araca ve yönteme başvurmaktadır. Okullar, mahalleler, kahveler, sokaklar, kısaca gençlerin gidebileceği ve toplanabileceği tüm zeminleri kullanmaktadır. Daha ilk ve ortaokullardan itibaren böyle yozlaştırıcı bir çabayı planlı olarak geliştirmektedir. Eğitilsin diye okula gönderilen çocuklar, bırakalım demokratik toplum ölçülerine göre bilinç ve ölçü kazanmayı, tersine uyuşturucu, fuhuş ve hırsızlık gibi kötü alışkanlıklara bulaştırılarak, bu temelde suç işletip suçluluk psikolojisi içine alınarak adeta her şeyiyle, ruhu, duygusu ve düşünce gücüyle bitirilmektedir.

Demek ki son dönemlerde Kürdistan’da ve diğer alanlardaki Kürt gençleri içinde uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi toplum dışı alışkanlıkların bu denli yaygınlaşması bir tesadüf değildir. Bütün bunlar, AKP-MHP faşizminin yürüttüğü topyekûn faşist-soykırımcı özel savaşın bir gereği olarak son derece bilinçli, planlı ve örgütlü bir biçimde geliştirilmektedir. Bunun için milyarlarca liranın harcandığı, on binlerce özel harpçının eğitilip seferber edildiği, tüm bunların da bir devlet ve hükümet politikası olarak bilinçli ve öğütlü bir biçimde geliştirildiği tartışma götürmezdir. 

O halde, tüm bu düşman saldırıları karşısında ne yapmak gerekir? Demek ki gerçek bir yurtsever olabilmek ve asgari yurtseverlik görevini yerine getirebilmek için, öncelikle bu gerçekleri bilmek ve daha çok ve ayrıntılı bilebilmek için de sürekli çaba harcamak gerekir. Tabi esas olarak da, söz konusu faşist-soykırımcı düşman saldırılarına karşı planlı ve örgütlü bir mücadele içinde olmak gerekir. Yani bir defa söz konusu saldırının özgür Kürt varlığı için ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu göreceksin! Sonra da söz konusu bu bilinçle her türlü özel savaş saldırılarına karşı örgütlenip, planlı ve etkili bir mücadele yürüteceksin! Bunları başarıyla yapmadan da gerçek yurtsever olamayacağını bileceksin!

Bunun için, öncelikle çocukların ve gençlerin yurtseverlik temelindeki doğru eğitimleriyle ilgileneceksin. Doğru bir tarih bilinci edinmelerini, Kürt dili ve kültürü ile donanmalarını sağlayacaksın. Geleceğimiz olan çocuk ve gençlerin, bir düşman saldırısı olan uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi kötü alışkanlıklara kurban gitmemeleri için son derece duyarlı ve ilgili olacaksın. Bu durumu düşman özel savaşına karşı gelişen özgürlük savaşımızın bir parçası olarak göreceksin. Bütün bunları başarabilmek için de, öncelikle çocuğunu ve gencini özgürlük mücadelesinden uzak tutmayacaksın, “Gitsin düzende okusun da adam olsun” demeyeceksin, kendini özgürlük mücadelesinden uzak tutmadığın gibi çocuklarını ve yakınlarını da uzak tutmayacak ve özgürlük mücadelesinin ruhu ve bilinciyle yetişmelerini sağlayacaksın.

İşte son dönelerde bütün bunlarda yaşanan bazı zayıflamalar var. Özel savaş tam olarak bilinemiyor veya içerdiği büyük tehlike tam olarak görülemiyor. Dolayısıyla söz konusu özel savaş saldırılarına karşı yeterli ve aktif mücadele edilemiyor. Çocukların ve gençlerin eğitimleriyle doğru ve yakından ilgilenilmiyor. Kendi çocuklarını ve gençlerini özgürlük mücadelesine katmak yerine uzak tutmak yaşanıyor. Unutmayalım ki, özgürlük mücadelesi dışında doğru bir yurtsever duruş ve insanca yaşam yoktur. Bu gerçeği her Kürt’ün çok iyi bilmesi ve kulağına küpe etmesi gerekir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika