BM, Erdoğan'ı Cenevre'de değil, Lahey'de karşılamalı!

Erdoğan’ın karşılanacağı yer ne BM merkezi ne onun mekânı ne de mülteci sorunlarının tartışıldığı Cenevre’dir. Bu kişinin karşılanacağı ve ağırlanacağı tek yer vardır, o da; terörizm suçlarından dolayı Lahey'de Uluslararası Adalet Divanı merkezidir.

'Terörizm' sıklıkla kullanılan bir kavram. Ve halen herkesçe aynı düzeyde tanımlanmamış da bir kavram. Birisi için terörist eylem olan bir diğeri için özgürlük eylemi olabilmektedir. Tersi de doğrudur, birisi için özgürlükçü olan başka birisi için terörist kapsamına alınabiliyor. Özcesi, iktidarcı-savaş güçleri halen terör kavramında uzlaşmış değil. Uzlaşmadıkları noktalar, kim kime terörist diyecek, kim kimin yaptığına terörist demeyecek, üzerine kuruludur. Ötesine gittiğinizde tüm iktidarcı-savaş kliklerin -daha doğrusu devletçi güçlerin- birbirine yakın düşündüklerini görürsünüz. Bunun elbette nedenleri vardır, başlıca neden ise ideolojik ve politik olarak durdukları yerdir.
Devletçi yapılar kendilerini yegâne meşru güç olarak gördükleri için devlet dışı olan örgütlerin ya da halkların her türlü direnişini öncelikli olarak reddetmekte, bunun da ötesinde genel olarak eğer reddedilen güç ciddi bir direniş potansiyeli gösterme gücü ve iradesi sergiliyor ise, bu yapıları terörist ilan edebilmektedir.
Bizce terörizm tanımını en sade ifade eden yaşamını yitiren Immanuel Maurice Wallerstein olmuştur: "Terörizm genellikle; terör tohumlarını atmak yani kurbanlar kategorisindeki diğer insanların aşırı korkması amacıyla, kurbanlar kategorisindeki insanlara karşı yapılan eylemler olarak tanımlanır. Bu, ‘diğer insanların’ gelecekteki davranışlarını değiştirmek amacıyla yapılır” olarak tanımlamıştır."
Terör ya da terörizm yukarıdaki ifadeler temelinde-eksik bile olsa- ele alınacaksa, o zaman her türden teröre ve terörizme karşı olmak yerinde olacaktır. Hatta insan olduğunu söyleyen herkesin -ama herkesin -böyle düşünmesi dışında başka yapması gereken bir davranışı olamaz, olmamalıdır da.
Peki, kimler insanları ve toplumları sistematik bir şekilde baskı altına alarak, onlara yaptırmak istediklerini yaptırmaktadırlar?
Toplumları sindirerek, ezerek, baskılayarak, kural ve kaide deyip cendere altına alarak, zoraki onların kazandıklarını para biçiminde ceplerinden çalarak, zindanlara atıp iradesizleştirerek, cezalar kesip mağdur haline getirerek, hukuk ve kanun deyip insanların tüm yaşamlarına müdahale ederek bunları yapıyor? Tek cevap, ya da en iyi cevap kesinlikle; devlet adındaki kurum olacaktır.
“Sözün kısası; terör yöntemleriyle kendine benzetme, istediği yöne yönlendirme, güdümleme, varsa bir direniş emaresi ezme, kendi olmaktan çıkarma, omurgasızlaştırma, kendini inkâra götürerek özüne karşıt hale getirme, halkına saldırtma. Bunları ve tek tipleştirmeyi, aynılaştırmayı, benzeştirmeyi, sindirmeyi bugün en ileri düzeyde tekçi ulus devlet yapıları yapmaktadır. Ulus devlet yapıları içerisinde de iktidarı tümden kendi çıkarları temelinde ancak hiçbir kurala da oturmayan keyfi davranışlar sergileyen kişiler tarafından yapılmaktadır. Bu tür kişiliklere ise siyasal literatürde diktatör ya da faşist denilmektedir.
Bu bağlamda, Erdoğan yaptıkları ile tam bir diktatör ve faşist kişiliktir. Ancak bu faşist kişilik faşizan uygulamalarını sadece Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu halklarına karşı uygulamamaktadır, bu faşist kişilik aynı zamanda özenle seçip yetiştirdiği paramiliter güçleriyle başta olmak üzere, terör yapılarının eliyle kendi güç sahasını genişletmektedir. Maşa olarak kullandığı bu yapılarla faşizan uygulamalarına karşı-çok pervasız bir şekilde- sessiz kalınmasını, göz yumulmasını ve hatta desteklenmesini istemektedir.
Velev ki bir siyasal yapı Erdoğan faşistinin söylediğini yapmadı, az da olsa onun yaptıklarına karşı ses çıkardı, ertesi gün o siyasal yapının başına bir şekilde nasıl bombaların patlatıldığını son birkaç yılda nasıl ki herkes görmüş ise, Avrupa da bu uygulamaları az görmedi. Ancak ilginç olan, Erdoğan ismindeki faşist kişilik çok pişkince Avrupalıların gözünün için baka baka patlamaların nasıl ve nerede olacağını ekranların önünde hatta sözde dünyanın çatışı olan BM’nin merkezinde haritalarla haykırmasıdır.
Dikkat edelim; Belçika’yı uyardı, patlamalar Brüksel’de yaşandı. Fransa’yı uyardı, teröristler Paris’te vurdu. Berlin’i uyardı, patlamalar ve araçlar Berlin’e daldı. Londra’yı uyardı, bıçaklamalar ve araçlarla ezmeler Londra’da gerçekleştirildi. Mısır’ı uyardı, ertesi gün onlarca turist katledildi.
Özcesi, Avrupa’da terör olarak gerçekleştirilen eylemlerin tümünün talimatını bizatihi Erdoğan açıktan vermiştir. Açıktan verilen talimatları Avrupa’nın birçok yerinde ancak başka bir zamanda gerçekleştirilmiş olan ve can alan terör eylemlerini DAİŞ sahiplenmiştir. Tuhaflık şudur ki; talimat Erdoğan’dan ancak pratikleştirme ise sözde DAİŞ’tendi.
Yukarıda terörizm tanımlanırken, "kurbanlar kategorisindeki diğer insanların aşırı korkması amacıyla... Diğer insanların gelecekteki davranışlarını değiştirmek amacıyla yapılır” denilmişti. Ve dikkat edersek, Avrupa’yı bu hale getirerek teslim alma yöntemini en çok Erdoğan terör ihraç ederek, "mültecileri gönderirim" diyerek uygulamaktadır. Erdoğan bu yaklaşımlarıyla Avrupa’nın yaşam biçimini yani davranışlarını alt üst etmiştir. Ve dikkat edersek, nerede ve hangi biçimde bir yerde katledileceği bilinmediği için Avrupa tam bir panik halinde Erdoğan’ın ayaklarına gitmektedir. Terörizm bu değil de nedir?
Dahası Erdoğan faşistinin, Avrupa’nın birçok yerine ajan göndererek terör eylemleri yapmaları talimatını verdiği ise bugün açığa çıkmıştır. Sadece Almanya’da bile birçok davada Türk MİT’i karışmış durumdadır. Davalar ise sürmektedir. Benzer bir şekilde Avrupa’nın başka ülkelerinde bu tür ajanlar vardır ve cirit atmaktadırlar. Erdoğan çok açık bir şekilde Rojava’yı işgal sürecinde terörü nasıl ihraç edeceğini açık açık ifade ederek, herkesten haddini bilmesini de istemiştir! Önceleri silah göndererek, şimdilerde ise SADAT eliyle Libya’ya terör ihraç edecektir.
Sözü uzatmadan belirtelim ki; bir faşistin bunca suçu açığa çıkmışken, Avrupa’yı ise terör ihraç ederek teslim almaya çalışırken, dünyanın ve Avrupa’nın halen Erdoğan faşistine toleranslı yaklaşması, doğrusu herkesi şaşırtmakta hatta vicdanlarını kanatmaktadır. Terör ihraç ettiği gün gibi açıktır.
Böyle terör ihraç eden bir faşist kişi, nasıl olur da BM başkanı tarafından bizatihi mekânı olan yerde ziyaret edilir?
Nasıl olur da böyle bir terörist BM’nin merkezinde, oturumlarında işgal ederek demografyasıyla oynayıp katledeceği yerleri haritalarda gösterirken, kimse ses çıkarmaz?
Nasıl olur da yüz binlerce insanı mülteci durumuna düşüren kişi, mültecilerin kollayıcısı ve koruyanı olarak Cenevre’de kırmızı halılarla ağırlanır?
Unutmayalım ki, Erdoğan’ın en iyi dostu Sudan’daki Ömer El Beşir’di, onun da ne menem bir diktatör olduğunu herkes biliyordu.
Özcesi, Erdoğan’ın karşılanacağı yer ne BM merkezi ne onun mekânı ne de mülteci sorunlarının tartışıldığı Cenevre’dir. Bu kişinin karşılanacağı ve ağırlanacağı tek yer vardır, o da; terörizm suçlarından dolayı Lahey'de Uluslararası Adalet Divanı merkezidir.