Direniş kazandırıyor!

Tecridi kıran, faşizmi yıkan, Kurdistan’ı özgür, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu demokratik hale getiren bir sonucu 2024 yılında mutlaka yaratacağız. Daha güçlü savaşacağız ve daha büyük kazanacağız.

Karşımızda tepeden tırnağa faşist özel savaşla donanmış bir rejimin var, yaşamın her alanını psikolojik özel savaşa dönüştürmeye çalıştığını görüyoruz. Toplum 7’den 70’e her günün 24 saatinde böyle bir topyekun faşist özel savaş saldırısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Dolayısıyla söz konusu psikolojik özel savaş saldırısının ciddi bir ideolojik, siyasi, askeri anlamı var. Bu temelde Kürt toplumunun ve devrimci demokratik güçlerin iradesi kırılmak isteniliyor. Kürt toplumunun ve dostlarının sinirleriyle oynanıyor. En hassas oldukları savaş ve barış gerekçesi saydıkları noktaya yani Önderlik noktasına saldırı devam ediyor. Bu çok tehlikeli bir saldırıdır, ciddi bir olaydır, hiçbir biçimde basit yaklaşılamayacak, hafife alınamayacak bir durum oluyor. Tamamen planlı ve örgütlü, amaçlı geliştirilmiş bir psikolojik özel savaş saldırısı oluyor.

Unutulmamalıdır ki, İmralı, savaşın en yoğun ve şiddetli verildiği yerdir. Günün 24 saatinin her anında faşist-soykırımcı özel savaşın, psikolojik savaşın saldırıları vardır. Yaşamın hepsi bu saldırılara karşı direniş olarak gerçekleşmektedir. En sert ve derin mücadele İmralı’da yaşanmaktadır. İmralı tecrit ve işkence sistemi devam ediyor, hem de ağırlaştırılarak sürdürülmeye çalışılıyor. Yaşananlar bize bu gerçeği net bir biçimde gösteriyor. Diğer yandan da tecridin kırılmadığını, İmralı işkence ve tecrit sisteminin devam ettiğini, buna yol açan zihniyet ve siyasetin planlı ve örgütlü saldırılarını, egemenliğini devam ettirmeye çalıştığını görüyoruz. Burada da herhangi bir yanılgı olmamalıdır.

HERKESİN GÖZÜ VE KULAĞI ÖNDER APO’DA İMRALI’DADIR

Artık sadece Kütler değil, Türkiye’nin devrimci demokratik güçleri, kadınları, gençleri, halkları aynı zamanda Ortadoğu’nun ve dünyanın tüm ilerici, demokratik, sosyalist güçleri çözümün İmralı’dan geçtiğini, çözüm gücünün Önder Apo olduğunu, Kürt sorununun Önder Apo’nun geliştirdiği teorik paradigmasal ve politik çizgi temelinde gerçekleşebileceğini net bir biçimde görüyor. Önder Apo’suz bir çözümün olamayacağını herkes anlamış durumdadır. Eğer Kürt sorunu çözülecekse ve bu temelde bir Kürt-Türk barışı bu dünyada gerçekleşecekse bunun yalnız ve yalnız Önder Apo öncülüğünde gerçekleşebileceğini, bunun başaracak gücün sadece Önder Apo olduğunu artık herkes net görüyor ve çok daha iyi ve derinden anlıyor.

Eskiden bu durumu Önder Apo ve Partimiz çeşitli biçimlerde ifade ederdi. Zamanla Kürt halkı kadınları ve gençleri bu gerçeği kavradılar ve bunları dile getirmeye ve bu temelde eyleme geçmeye yöneldiler ama artık bu durumda ne Önder Apo’yla ne PKK’yle ne de Kürt halkıyla sınırlı bir olay kesinlikle değildir, artık onları çok açmış Türkiye halklarını içine almış, Ortadoğu’nun ve dünyanın özgürlükçü demokratik güçlerini içine çekmiş bir olgu haline gelmiş durumdadır. Meseleyi herkes artık biliyor. Önder Apo gerçeğini artık herkes çok daha iyi tanıyor. Dolayısıyla Kürt sorununu biliyorlar. ‘Kürt sorununu kimlerin çıkardığı, bu sorunun ne anlama geldiğini, Kürt sorunu denen sorunun yaşamasından kimler ne tür çıkarlar sağlıyorlar? Tersinden sorunu kim çözmek istiyor, gerçekten nasıl çözülebilir, bu temelde Önder Apo gerçeği neyi ifade etmektedir?’ sorularına çok doğru ve etkili cevap verecek duruma gelmişlerdir. Bu nedenle de özgürlük ve demokrasi isteyen, barış ve istikrara kavuşmak isteyen herkesin gözü ve kulağı İmralı’dadır. Önder Apo’nun önünün açılıp özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşup kavuşmamasındadır.

ÖNDER APO’NUN ÇAĞRISI BİLİNÇLENME, ÖRGÜTLENME VE EYLEM ÇAĞRISI OLDU

Bu temelde Kürt soruna bir çözüm geliştirilip geliştirilemeyeceği gerçeğinin açığa çıkması noktasında odaklanıyor. Bu durum yayılarak ve derinleşerek devam ediyor, azalmıyor, hafiflemiyor. Bu vesileyle burada yeniden Önder Apo’nun 2019 tarihinde yayınladığı deklarasyon, 2 Mayıs 2019’daki görüşmede ortaya koyduğu iradeye değinmek yararlı olacaktır. O dönemde Önder Apo’nun bu değerlendirmelerini taktirle ananlar, bunun büyük bir fırsat ve avantaj olduğunu söyleyenler, bu imkanın mutlaka gecikmeden heba edilmeden doğru bir biçimde kullanılması gerektiğini ifade edenler çokça oldu. Çünkü işin önemini, ehemmiyetini gördüler. Önder Apo gerçeğinin çözümleyici gücünü, iradesini, ciddiyetini, sorumluluğunu bir kere daha görüp anladılar.

Özel psikolojik savaşın her türlü karalamasına, yalanla, hileyle ortamı karıştırmasına, muğlaklaştırmasına karşın Önder Apo ortaya koyduğu tutumla her şeyi yeniden netleştiren ve aydınlatan bir gerçekliği ortaya çıkardı. Bütün o karartma, muğlaklaştırma oyunlarını boşa çıkardı, başarısız kıldı. Özgürlük ve demokrasi tutkunu olan, bunu Kürt sorununun çözümünde gören herkese bir kere daha fırsat ve imkan sundu. Bu yönlü çalışma noktasında onlar cesaret, moral ve güç aldılar. Bu temelde Önder Apo’nun çağrısı bilinçlenme, örgütlenme ve eylem çağrısı oldu.

ÖNDER APO KÜRT SORUNUNU YARATAN, ÇÖZÜMSÜZ KILAN ÇEVRELERİ HEP UYARDI

Diğer önemli bir mesaj ise; Önder Apo geçmişte böyle bir noktada çözüm bulmak için Kürt sorununu yaratan, çözümsüz kılan çevreleri hep uyarıyordu. Kürt sorununu var eden ve çözümsüz kılan çevreleri uyarmak, kendilerini değiştirmelerini istemekten çok bu kez Önder Apo onların dışında olan, Kürt sorununun çözümünü isteyenlerin, dolayısıyla Kürtlerin özgürlüğünü, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesini isteyenlere hitap etti, onların ne yapması gerektiğini ortaya koydu. “Eğer bu isteğinizde, talebinizde ısrarlıysanız o zaman bunun gerektirdiği günlük ideolojik, siyasi, eylemsel çalışmayı yapacaksınız” dedi. “Ben 24 saat bu halimle bu yaşta böyle bir hücrede tek başına tutuluyor olmama rağmen çalışıyorum, çözüm üzerinde yoğunlaşıyorum, araştırıyorum, 24 saat çözüm arayışımdayım, çalışma içerisindeyim. O halde gerçekten çözüm istiyorsanız, sizler de benim gibi 24 saat bu doğrultuda çalışacaksınız, imkanlarınız, fırsatlarınız daha fazladır. Dolayısıyla bunları kullanıp kendinizi bilinçlendirerek, örgütleyerek gerçek bir çözüm gücü haline getireceksiniz. Çözümsüzlüğü dayatan, çözüm önünde engel olan güçleri aşacaksınız, yeneceksiniz, iradenizi gücünüzü arttıracaksınız” dedi. Bu önemliydi. Herkesi bu temelde İmralı tecridine karşı mücadeleye, böylece herkesin kendi özgürlüğü ve demokrasi için daha çok mücadele etmesine çağırdı. “İmralı tecridi herkes için tecrittir. O halde herkes kendi tecridini kırmak için mücadele etmelidir. Kendi özgürlüğü ve demokrasisi için mücadele etmeli, o zaman İmralı işkence ve tecrit sistemi kırılır, Kurdistan’a, Türkiye’ye, Ortadoğu’ya özgürlük ve demokrasi gelir” dedi ve böylece özgürlük, demokrasi isteyenleri, Kürt sorununun çözümünü isteyenleri, İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı olanları, bunu sözde bırakmamaya daha çok bilince, örgütlülüğe ve ortak eyleme dönüştürmeye, daha büyük güç ortaya çıkartmaya çağırdı.

Egemen güçlerin iki blok halinde kendi güçlerini birleştirdiğini, biri ‘Cumhur İttifakı’ biri ‘Millet İttifakı’ biçiminde ortaya çıktığını, böylece Türkiye’deki yönetimi, iktidarı karşılıklı olarak elde tuttuklarını ama bunun iki ayaklı iktidar tahterevallisi olduğunu bir masaya dönüşemediğini  o halde üçüncü bir ayağın gerekli olduğunu, bu üçüncü ayak haline Kurdistan’ın özgürlüğünü ve Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen güçlerin bir demokrasi ittifakı etrafında birleşerek oluşturabilmeleri gerektiğini söyledi. Ancak Türkiye denklemi böyle düz bir masa haline gelebilir, kendini üçüncü bir ayak haline getirirse özgürlükçü ve demokratik güçler o zaman başta Kürt sorunu olmak üzere kadın sorununun, Alevilerin sorununun, işçi ve emekçilerin sorununun, bütün ekonomik sosyal, siyasi sorunların çözüm gücü haline getirebileceğini söyledi ve bu temelde çalışmaya çağırdı. Daha yoğun mücadele etmeyi, daha etkili birlik haline gelinmeyi istedi.

Kuşkusuz var olanı önemsedi, küçük görmedi, hepsini saygıyla selamladı. “İmralı tecridine karşı mücadele eden, sokaklara dökülen herkesi selamlıyorum” dedi, propagandacıları, basını selamladı, demokratik siyaseti selamladı. Önem verdiğini, yapılanları önemli gördüğünü ortaya koydu. Mevcut iktidar bloklarını aşma dolayısıyla İmralı işkence ve tecrit sistemini ortadan kaldırmak için yeterli bir düzeyi açığa çıkarmak için daha çok bilinçlenmeli, daha fazla örgütlenmeli, daha çok birleşmeli, daha güçlü mücadele edilmelidir. Demokrasi hareketi kendisini daha çok geliştirmeli, büyütmeli, toplumu daha çok bilinçlendirip örgütleyerek, eğiterek demokrasi saflarına çekmeli; iktidar bloklarının, faşist özel savaşçı güçlerin kandırdığı, aldattığı, yalanla, hileyle satın alarak kendi yanına çektiği insanları aydınlatıp oradan kopararak demokrasi güçlerinin içine, demokrasi hareketinin içine çekmek gerektiğini ortaya koydu. Bu çok önemliydi. Gerçekten de bir bilinçlenme, örgütlenme ve eylem çağrısıdır. Çözümün buradan geçtiğinin bir kez daha net bir biçimde ortaya konmasıdır. Bu biçimde Önder Apo bilinçlenmeyen, örgütlenmeyen, birleşmeyen, daha çok mücadele etmeyen, hep başkasından bekleyen, faşist iktidardan bekleyen, CHP blokundan bekleyen yaklaşım ve tutumları eleştirmiş oldu. O tutumla ve yaklaşımla sonuç alınamayacağını, başarı elde edilemeyeceğini bir kere daha net bir biçimde ifade etti ve gösterdi.

Propaganda çalışmalarının,  toplumun eğitim çalışması olarak daha fazla geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Esas olarak da demokratik siyasetin büyütülmesi, güçlendirilmesi, giderek en güçlü iktidar adayı haline kendini getirmesi gerektiğini ifade etmiş oldu. Her türlü baskıya, tutuklamaya, zulme, engele rağmen direnilerek, mücadele ederek böyle bir düzeyin kesinlikle kazanılabileceğini Önder Apo bir kere daha göstermiş oldu. Anlaşılması gereken budur. Bu temelde herkese Kürt sorununa çözüm isteyen, Türkiye’yi, demokratik Kurdistan’ı özgür kılmak isteyen herkese, “çözüm sizin elinizdedir, çözüm gücü sizsiniz, bilinçlenir, örgütlenir, mücadele ederseniz kendinizi çözüm gücü haline getirirsiniz, çözüm sizin ellerinizde, çözümü sizler yaratacaksınız. O halde başkasından beklemeyin, karamsarlığa kapılmayın, daha çok bilinçlenin, daha çok örgütlenin ve daha etkili mücadele yürütün. İşte o zaman kazanırsınız” dedi.

ÖNDER APO NİÇİN VE NASIL DİRENİYOR?

Şu gerçeği herkesin çok iyi bilmesi lazım: 25 yıldır İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı direnen Önder Apo orada güzel yaşanılır diye bunları yapmıyor. Dikkat edelim orada güzel bir yaşam yoktur. Ne vardır? 24 saat baskı, işkence, zulüm, maddi manevi tahakküm vardır. Psikolojik baskı ve saldırı günün 24 saatinin her anında söz konusudur. Dolayısıyla normal koşullarda İmralı’da yaşanmaz, İmralı baskısına direnilemez, İmralı’da ayakta kalınamaz. Bunları görüşmelerde de hazırladığı savunmalarında da birçok kez en somut bir biçimiyle Önder Apo ortaya koymuştur.

Bütün bunlara rağmen Önder Apo niçin ve nasıl direniyor? “Büyük bir amaç için direndiğini” söyledi ve şunu ifade etti: “Eğer yüce amaçlar olmazsa ve onlara tuktu düzeyinde bir bağlılık olmazsa burada bir gün ayakta kalınamaz, 24 saat yaşanamaz, bu tecride, işkenceye, zulme kesinlikle dayanılamaz. Ancak yüce amaçların varlığı insanı böyle bir zulme karşı direnir kılıyor, direnip başarma gücü veriyor” dedi. Bunu net ortaya koydu. Peki bu yüce amaç neyi ifade ediyor? Tabi ki Kürtlerin özgürlüğünü, Türkiye’nin demokratikleşmesini, Ortadoğu halklarının demokratik birlik ve kardeşlik içerisinde yaşamasını içeriyor. Kadınların özgür olmasını, gençlik için özgür ve demokratik bir geleceğin hazırlanmasını ifade ediyor. Her türlü faşist kapitalist baskı, sömürü, zulüm sisteminin, tacizin, tecavüzün, katliamların, faşist terörün, iliklerine kadar sömürünün ortadan kalkması için mücadele ediyor. Başka bir şey için mücadele edilemez, İmralı’da dayanılamaz. Dikkat edelim İmralı’da öyle güzel yaşam, maddi yaşam olmaz. İmralı’da direnerek bir kişi kendisi için bir şey elde edemez. Dolayısıyla Önder Apo kendisine güzel yaşam yaratmak için direnmiyor. Özgürlüğün ve demokrasinin kazanması için direniyor. Faşist baskı ve terörün ortadan kalkması için direniyor. Kapitalist zulüm ve sömürüden insanlığın kurtulması için direniyor. Kadınların özgür, eşit, iradeli birer yaşam öznesi haline gelmesi için direniyor, mücadele ediyor. Bu nokta çok önemlidir. Önder Apo İmralı’da nasıl direniyor? Bu direniş nasıl anlaşılmalı, bu insan üstü mucizevi tutum ve duruş nasıl gösteriliyor? Bu sorulara doğru cevap vermek derinlikli anlamak çok önemlidir.

Bir defa şu husus net bilinmelidir: Niçin direniliyor, o direnişin amacı nedir? Nasıl direniliyor, yöntemleri nelerdir? Bu denli direniş nasıl sürekli kılınıyor? İşte burada Önder Apo gerçeğinin, onun tarihsel topluma, özgür ve demokratik varoluşa bağlılığının düzeyini görüyoruz. Büyük özgürlük iradesini, demokrasi iradesini görüyoruz. Yoksa kolayca bireysel çıkarlar için, maddi yaşam için kesinlikle orada direnilemez. Bu kadar yoğunlaştırılmış ve inceltilmiş baskı ve işkence sistemine karşı insan; ruhunu, duygularını, düşüncelerini sağlam kılamaz, davranışlarını kontrol altında tutamaz, kısaca dayanamaz. Önder Apo’ya dayanma gücünü veren, doğru yöntemler bulup direnerek kazanmasını sağlatan nedir? İşte ‘yüce amaçlar’ dediği gerçekliktir. Kendisi için hiçbir şey istemeyen, tamamen kadınların, gençlerin, emekçilerin tüm ezilenlerin ve halkların özgür ve demokratik yaşamları için kendisini adamışlığın sonucunda böyle bir direniş gerçeği ortaya çıkıyor. ‘İmralı işkence ve tecrit sistemi yıkılsın, Önder Apo özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşsun, dolayısıyla faşizm yıkılsın, Kürtler özgür, Türkiye demokratik olsun’ diyorsak, o halde bunu gerçekleştirmenin tutku düzeyindeki iradesini bilincini, tarzını, bulacağız. Bu da Önder Apo’nun direnme iradesi ve tarzıdır. Bunları da Önder Apo’nun İmralı direniş gerçeğinden öğreneceğiz. İmralı işkence ve tecrit sistemini kıracak, komployu yenecek, faşizmi yıkacak, Önder Apo’yu özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşturacak, Türkiye’yi demokratik, Kurdistan’ı özgür yapacak tek mücadele yolu Önder Apo’nun yaşam ve direniş tarzıdır.

İMRALI’DAKİ AĞIRLAŞTIRILMIŞ TECRİT VE İŞKENCE, HERKES ÜZERİNDE UYGULANAN AĞIRLAŞTIRILMIŞ TECRİT VE İŞKENCEDİR

2024 yılında İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı mücadele edebilmek için öncelikle bu bilince, derinliğe ulaşmak, böyle bir inanç sahibi haline gelmek ve bu temelde de örgütlü mücadeleye yönelmek gerekiyor. Herkes daha iyi anlamalı, daha çok örgütlü mücadele yürütmelidir. Herkes elinden geleni yapabilmelidir. Bilinmeli ki İmralı’daki ağırlaştırılmış tecrit ve işkence bütün Türkiye’de ve Kurdistan’da herkes üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış tecrit ve işkencedir. Bütün baskı, zulüm, sömürüler, İmralı işkence ve tecrit sisteminin varlığından güç almaktadır. Ortadoğu ve dünya halkları, insanlık böyle bir faşist sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyaset tarafından tehdit edilmektedir. O halde bütün bunlardan kurtuluşun yolu İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı mücadele etmekten geçiyor. İmralı işkence ve tecridi var oldukça hiçbir yerde özgürlük olmaz, demokrasi olmaz, hiç kimse özgür ve demokratik yaşayamaz. Her yerde tecrit olur, işkence olur, faşizm olur, katliam olur, taciz, tecavüz olur, soykırım olur. O halde demokrasi ve özgürlük, İmralı işkence ve tecrit sisteminin kırılmasıyla gerçekleşir. İmralı işkence ve tecrit sistemi kırılmadan, Önder Apo özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmadan, Kurdistan’da da Türkiye’de de hiç kimse için özgürlük ve demokrasi olamaz. İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı mücadele, antifaşist demokrasi mücadelesinin temel çizgisi ve özü haline gelmiş oluyor. Bu temelde de mücadeleyi daha çok yükseltmek gereklidir. Önder Apo da buna dikkat çekti ve çağrıda bulundu. “Daha çok bilinçlenin, daha fazla örgütlenin ve daha güçlü birleşin, daha yoğun mücadele edin. Herkesin elinden ne geliyorsa bulunduğu yerde imkanları fırsatları neyse onları kullanma temelinde mücadele edebilmelidir” diye söyledi. Temel perspektif budur. Perspektif diyene perspektif, talimat algılayana talimat, kabul edene rica ama herkesi antifaşist özgürlükçü ve demokrasi direnişine çağrıdır.

KADINLAR, GENÇLER VE DÜNYA EZİLEN HALKLARI ÖNDER APO’NUN ÇİZGİSİNDE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE YÜRÜYORLAR

Özellikle Kürt kadınları her yerdedir, bütün dünyada “Jin Jiyan Azadî” diye Kürtçe sloganlar atıldı. TC sınırları içerisinde faşizm istediği kadar Kürtçeyi unutturmaya çalışsın, artık dünyanın dört bir yanında kadınlar Kürtçe konuşuyorlar, Kürtçe slogan atıyorlar, herkes Kürtçe öğreniyor. Ezilenler, işçiler, memurlar, halklar tüm ezilen kesimler Kürt Özgürlük Mücadelesinden ilham alarak Önder Apo’nun çizgisini anlayıp özümseyerek özgürlük mücadelesine yürüyor, kendi kurtuluşunu sağlayacağına inanıyor. Kürtler bu kadar ezilenlere öncülük eden, ilham veren bir özgürlük mücadelesini ortaya çıkartmış durumdalar. Ezilenleri, tüm insanlığı soykırımcı kapitalist modernite sisteminin yasaklayıp yok etmek istediği dil olan Kürtçeyle konuşur hale getirdiler. Bundan daha büyük ve daha güzel ne olabilir.

Diğer yandan kadınlardaki coşku, irade, dayanıklılık en ileri düzeydedir. Tüm zamanların kadın özgürlüğü temelinde insanlığın özgürce yaşamaya en yakın olduğunu ortaya koyuyor. Nicel olarak milyonlara ulaşılıyor, coşku en ileri düzeydedir, talepler somuttur ve kadınlar özgürlük, eşitlik istiyorlar. Her türlü erkek egemen zihniyet ve siyasetin kırıldığı, yıkıldığı, kadın özgürlüğünün devrim temelinde sağlandığı bir gelişmeyi yaratma iradesini ortaya koyuyorlar.

Demek ki, gündemimizi daraltmamalıyız, dar duygusal yaklaşımlar içerisinde olmamak da gereklidir. Mücadeleden de uzak durma ve daralma olmamalıdır. Daha yaratıcı daha zengin hedefi daha doğru gören ve anlayan, etkisiz kılmayı bilen bir anlayış ve tarzla özgürlük ve demokrasi mücadelemizi yürütmeliyiz. Yeni mücadele hamleleri örgütleyip geliştirmeliyiz. Her türlü imkan ve fırsatı bu konuda değerlendirebilmeliyiz. Son derece yaratıcı ve iradeli olabilmeliyiz.

Bu çerçevede de tecridi kıran, faşizmi yıkan, Kurdistan’ı özgür, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu demokratik hale getiren bir sonucu 2024 yılında mutlaka yaratacağız. Daha güçlü savaşacağız ve daha büyük kazanacağız. Bu temelde tüm halkımızın ve demokratik insanlığın yeni yılını kutluyor, üstün başarılar diliyorum.

- PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan'ın yazısı PKK internet sitesinden alındı.