Faşizmi silkeleme zamanı

Erdoğan ve yönetimi sallanıyor. Bir hamleyle düşer. Düşmesi için başta Kürt halkı olmak üzere devrimci demokratik çevreler ve muhalefet olduğunu söyleyen güçler sürece daha sıkı sarılmalıdırlar.

Türkiye savruldukça savruldu. Ne rotası, ne de ekseni kaldı. Kimse Erdoğan gibi çapsız birisinin kirli işler partisi MHP ile ittifak yapıp, Türkiye’yi dipsiz bir savaşa ve koyu bir faşizme götüreceğini tahmin etmiyordu.

Erdoğan, özellikle 2015’ten sonra beyni ve ruhu kararmış, ırkçılıkla zehirlenmiş Bahçeli ve Ergenekon artıklarıyla ülkeyi büyük bir çıkmaza sürükledi. Cumhurbaşkanlığı sistemini dayattı. Sözde koalisyonlara gerek kalmasın, yönetim hızlı hareket etsin diye halka dayattı. Ancak cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülmedi, tersine baş aşağı gidiş daha hızlandı.

Türkiye ağır bir ekonomik yıkım yaşıyor; Erdoğan’ın halka söyleyeceği yalanları bile kalmadı. Şimdi sözde hayat pahalılığına birkaç market zinciri neden oluyormuş diye açıklama yapıyor.

Oysa Türkiye’nin ekonomisi bu marketler üzerinden yürümüyor. Velev ki, pahalılığın nedeni bunlardır, o zaman kapa gitsin. Kaldı ki, bunları kuran ve teşviş edenler kim? diye de sormak gerekir.

Hazinedeki 128 milyar doları bu marketler mi buharlaştırdı.? Benzin ve mazot fiyatlarını bunlar mı zamlandırıyor? Tekel ürünlerine sürekli fahiş zamları marketler mi yapıyor? Doların önlenemez yükselişine marketler mi neden oluyor? Tabi ki, hayır. Erdoğan ne yaparsa yapsın artık bu ekonomi dikiş tutmaz.

Aslında neden dikiş tutmayacağını zaman zaman ağzından kaçırıyor. Bir ülke yıllar boyu ağır savaş içindeyse, ona ne ekonomi, ne de istikrar dayanır. Zamlardan şikayet edenlere, bir fişek kaç para diye sormuş ve bu vesileyle muhalefete fırçasını atmıştı. Şimdi de Suriye savaşını kastederek ‘’ekonomik yükü kaldırılamayacak boyuta geldi’’ diyor. İnsana günaydın derler!

DAİŞ’in petrolünü kaybetti. Efrîn’in zeytinlerini ve bölgeyi yağmalama artık bu yükü kaldırmaya yetmiyor.

Aslında Erdoğan faşisti Suriye’de işgal ettiği bölgeler ve Güney Kürdistan pazarı ve yağması olmasa bir gün bile ayakta kalamaz. Bu bölgeleri açık pazarı haline getirmiş. Bütün kara para, kaçakçılık, alavere dalavere işler buralar üzeri yürüyor.

Sürekli söyledik; yerel seçimlerden sonra Erdoğan’ın işi bitmişti. Ancak muhalefet rolünü oynayamadı. Erdoğan’ın kendisi ‘’İstanbul Türkiye’dir’’ diyordu. Muhalefet bastırsaydı seçimi yitirmiş birisi olarak başta kalamazdı. Aslında Erdoğan’ın içi de dışı da kurumuş Bahçeli ile ülkeyi bu kadar tahrip etmesine yol veren muhalefetin kendisidir.

Geçen yıl İdlib’de Türk askerleri vurulduğunda seslerini kısmen de olsa yükselttiler. Böyle olunca İdlib’de hükümetin hareket alanı daraldı. Ancak iş Kürtlere karşı savaşa gelince muhalefet destek verdi. On binlerce Türk askeri şimdi Rojava’da ve Güney Kürdistan’da. Güney Kürdistan sürekli savaş uçakları ve helikopterlerle bombalanıyor. Karadan bombardıman ve saldırılar, yeni üsler sürekli para tüketiyor. Bu savaşı sürdürmek için Rusya ve etrafına topladığı çetelere verdiği tavizler vb de cabası. 

Milyonlarca Suriyeliyi kim Türkiye’ye çekti? Bu Erdoğan yönetiminin planlamasıyla yapıldı. Bunlar üzerinden Avrupa’yı tehdit etti. Para koparmak için bütün ahlaki kuralları ayaklar altına aldı. Yetmedi Libya’ya askeri güç gönderdi. Dünyanın elini çektiği İhvancılar ve diğer çeteleri etrafına topladı. Dünyaya terör ihraç eden bir ülke durumuna düştü. Arap devletlerini İhvancı ve diğer çetelerle tehdit etti. Bu politikaların bir sonucu olarak Erdoğan dünyada güvenilmez birisi olarak görüldü ve kendisini teşhir etti. 

Türkiye’nin iç ve dış politikası Erdoğan’ın iktidarda kalmasına entegre edildi. Bunun Kürt halkına ve Türkiye’ye yansıması tabi ki, yıkıcı oldu. Öncelikle ağır can kayıpları yaşandı. Türkiye’de tarım ve hayvancılık bitirildi. Basın Erdoğan’ın borazanı haline getirilerek yerle bir edildi. Kurumlar işlemez oldu. Rüşvet, iltimas aldı başını gitti. Tarikatlar son derece politize edildi ve büyük ekonomik kaynaklara kavuştular. Sendikalar etkisiz hale getirildi. Parlamento işlevsiz ve Erdoğan’ın emrine girdi. Adalet hak getire. 12 Eylül askeri mahkemeleri bile bu günkü mahkemelerden daha itibarlıydılar. Mafya, çeteleşme saraydan sokaklara kadar yayıldı.

Ergenekoncuların kitle tabanı yok. Halk onları tanımaz bile. MHP’nin gücü de ortada. Nasıl bu kadar etkili olabiliyorlar? Tabi ki, sorumlusu Erdoğan’dır. Diğerleri için savaş olmuş, halkın çocukları ölmüş, ekonomi kötüye gitmiş sorun değil. Onlar tersine savaştan besleniyorlar. İstedikleri gibi karanlık dehlizlerde at koştururlar. Başkalarının malına ve canına çökerler. Kimse onlardan nasıl olsa hesap soramıyor.

Dikkat edilirse kısa bir yazıda bile Türkiye’nin büyük bir çıkmaza girdiğini anlatmak mümkündür. Bu savaş ve politikalar sürdükçe ekonomi dahil her şey daha kötüye gidiyor. Türkiye tarihi boyunca hiçbir hükümet içte ve dışta bu kadar yıpranmamış ve dibe vurmamıştı.

Hükümetin ayakta kalmasının nedeni dediğimiz gibi Kürtlere karşı sürdürdüğü savaştır. Bu savaş sayesinde muhalefetin elini kolunu bağlamış.

Kürtlere karşı yürütülen savaşa muhalefet karşı çıksa Bahçeli ve Erdoğan faşistlerinin sarılacakları hiçbir dalları kalmıyor. Dünyada Erdoğan’ı isteyen yok. İçeride de sıfırı tüketmiş. Üstelik ülkenin bütün kaynaklarını Kürtlere karşı savaşta tüketmesine rağmen o sorunu da çözememiş. Çözseydi CHP çıkıp ‘’Kürt sorununu çözeceğim’’ diyemezdi.

Görüldüğü gibi Erdoğan ve yönetimi sallanıyor. Bir hamleyle düşer. Düşmesi için başta Kürt halkı olmak üzere devrimci demokratik çevreler ve muhalefet olduğunu söyleyen güçler sürece daha sıkı sarılmalıdırlar.

Faşizmi silkelemek ve ülkeyi onlardan temizlemek artık zor değil ve zamanı da geçiyor.

Kaynak: Yeni Özgür Politika