Geleceğin Türkiye'sinin kimliği: Vedat Türkali

Değerli sosyalist, büyük yazar Vedat Türkali’yi kaybedişimizin yıldönümü. Bir yaşam nasıl anlamlandırılır denirken örnek olarak verilecek bir insan. Kavramın tam karşılığı olacak biçimde olan bu devrimci demokratı sevgiyle, minnetle, saygıyla anıyoruz.

Gerçek bir Kürt dostuydu. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin amasız, fakatsız destekçisiydi. Türkiye halklarının özgür birliği ile Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan'ın gerçekleşmesi en büyük arzusuydu. Tarih bilinci ve toplumcu sezgisiyle Kürt halkının özgürlük mücadelesinin Türkiye'nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde büyük rol oynayacağına inanmıştı. Düşünceleri ve tutumuyla Kürt halkıyla Türkiye halkları arasındaki köprünün en temel ayaklarındandı. Yine Ağustos ayında yaşamını yitiren Mihri Belli de halkların kardeşliğinin sarsılmaz çimentosuydu. Hikmet Kıvılcımlı da bu kuşağın aynı karakterde çok büyük bir sosyalist düşünce insanı ve devrimci önder kişiliğiydi. Orhan Yılmazkaya ve binlerce sosyalist devrimci şehit de Demokratik Türkiye’nin, Özgür Kürdistan'ın yaratıcılarıdır. Kuşkusuz Kürt halkının özgürlük mücadelesine de ilham veren ve güç katan Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya da geleceğin Türkiye’sinin gerçek yaratıcıları olacaktır. Geleceğin Türkiye’si Tayyip Erdoğan, Bahçeli ve Süleyman Soylunun öngördüğü Türkiye olmayacaktır. Kürt halkının, Türkiye halklarının özgür ve eşit birliğinin olduğu Demokratik Türkiye olacaktır.

Sadece sosyalistler, Türkiye'nin devrimci demokratları, aydınları, sanatçıları değil, tüm Kürtler de Vedat Türkali’yi unutmamalıdır. Vedat Türkali’yi unutursak vicdanlarımız kurur, ne Kürt halkını özgürleştirebilir, ne de demokratik Türkiye'yi yaratabiliriz. Onlar sadece yılda birkaç gün anılacak devrimciler ve Kürt dostları değildir. Onlar kişilikleri, duruşları ile Kürt halkının da Türkiye halklarının da özgürlük mücadelesinin ruhudurlar. Bu büyük devrimciler büyük yürekleri ve güçlü beyinleriyle Türk devletinin soykırım zihniyeti politikaları ve uygulamalarına karşı koyan yiğit insanlardır.  Bu büyük devrimciler geleceğin demokratik Türkiye’sinin, demokratik toplumunun şekillendiricisi olacaklardır. Bunlarla Türkiye halkı gerçek kimliğine kavuşacaktır. Kürtler, diğer halklar ve tüm farklı inançlarla kavimler kapısı olan bu coğrafyada kardeşlik içinde özgür ve eşit yaşama kavuşacaktır. Bu coğrafyayı güzel yapan tüm kültürler yeniden canlanacaktır. Mao’nun yüz çiçek açsın yüz kültür yeşersin, deyimi tam da Anadolu ve Mezopotamya’nın gerçeği haline gelecektir.

Vedat Türkali tüm kimlikleri ve inançlarıyla İstanbul’u da seviyordu; Kürt kimliğiyle Amed’i de seviyordu. Kim Vedat Türkali’den daha fazla İstanbul’u sevebilir? Vedat Türkali yaşam ve duruşuyla İstanbul’u sevmenin; Amed’i, Van’ı Kürt kimliği, diğer kimlikler ve inançlarıyla birlikte sevmekten geçtiğini çok açık bir biçimde ortaya koymuştur. Nasıl bir Türkiye istiyorum diyenlere Vedat Türkali’nin, Mihri Belli’nin, Hikmet Kıvılcımlı’nın, Mahir, Deniz, İbrahim ve Orhan Yılmazkayaların özlem duyduğu Türkiye'yi istiyoruz, diyebilmeliyiz. Bunların öngördüğü Türkiye; Kürtlerin, Alevilerin, diğer tüm etnik ve inanç toplulukların özlediği Türkiye’dir.

Vedat Türkali gibi değerli sosyalistler, büyük devrimciler, demokratlar; Ermenileri ve Kürleri soykırıma uğratmanın Türkiye'yi büyütmediğini, güçlendirmediğini, aksine çoraklaştırdığını görmüşlerdir. En zengin ve güzel ruhlu olacak coğrafyanın nasıl ruhsuzlaştırıldığını görmüşlerdir. Bu devrimciler büyük sosyologlardı, büyük sanatçılardı, şairlerdi, yazarlardı. Bir ülkenin, bir toplumun ruhunu en iyi hissedenler ve anlayanlar bunlardır. Türkiye'yi tüm kültürlerin yok edilmesini hedefleyen tek maddelik anayasanın şekillendirdiği bir ülke yapmak isteyenler ne Türkiye gerçeğini, ne de ruhunu anlayabilirler. Onların ruhu soykırımcı cellat ruhudur. Bunlar Vedat Türkali gibi büyük insanların yanında cüceler bile olamazlar.

Eğer yeni bir Türkiye yaratılacaksa, tüm Türkiye halkları Vedat Türkali, Mihri Belli ve Dr.Hikmet Kıvılcımlılar gibi 1970’li yıllarda ‘eski tüfekler’ olarak anılan bu devrimcileri iyi tanımalıdırlar. Bunlar tanınmadan Demokratik Türkiye mücadelesi doğru bir çizgide verilemez.

Vedat Türkali’yi anlatırken şunu vurgulamak istiyorum; bu büyük insanlar yeterince anlatılmıyor, anlaşılmıyor. Oynayacakları büyük tarihi rol görülmüyor. Onlar kendi şahıslarında geleceğin Türkiye’sini şimdiden yaratmışlardır. Bu açıdan Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan mücadelesi verenlerin bu devrimcileri daha iyi tanımaları, tanıtmaları, verdikleri mücadelenin ruhunun bir parçası yapmalıdırlar.

Mihri Belli ve Vedat Türkali’deki Önder Apo sevgisi çok büyüktü. Önder Apo’nun düşünceleri ve duruşunun demokratik Türkiye'yi yaratmada belirleyici rol sahibi olduğunu çok iyi görüyorlardı. Büyük devrimci, yiğit devrimci, sembol devrimci Orhan Yılmazkaya ise Önder Apo’nun düşüncelerini çok iyi özümsemiş, yürüttüğü Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan mücadelesinde Önder Apo’yu kendisinin de yoldaşı, öğretmeni ve önderi olarak görmüştür. Önder Apo’nun kendisinin ideolojik ve teorik çizgisini güçlendirdiğini söylemiştir. Marks’a, Engels’e, Lenin’e, Mao’ya emeklerinin en doğru anlamını; düşüncesi ve teorik çözümlemeleriyle Önder Apo’nun verdiğini görmüştür.

Vedat Türkali Önder Apo’yla şahsen tanışamadı. Önder Apo’yu çok görmek istedi. Bu özlemini gerçekleştiremedi. Ancak Önder Apo’nun en iyi arkadaşı, yoldaşı olarak tarihteki yerini almıştır. Kürt halkının devrimci güçleri de onun emeklerine hep bağlı kalacak; onu Demokratik Türkiye,  Özgür Kürdistan ve Demokratik Ortadoğu’da yaşatacaktır.