Hesekê yeni bir hamleydi ama boşa çıkarıldı

Hesekê Sinaa Cezaevinde DAİŞ’li çeteler eliyle başlatılan saldırı Özerk Yönetimin ortadan kaldırılmasına kadar varan geniş bir plandı ama etkisiz hale getirildi.

Rojava ve Kuzey Doğu Suriye topraklarında 19 Temmuz 2012 tarihinde Kürtlerin öncülüğünde bir devrim gerçekleşti. Devrim kısa süre içinde askeri, siyasi ve sistem olarak kendisi örgütledi. Bu örgütlenmelerin sonucu olarak 2014 yılının başında kanton sistemi olarak kendisini ilan etmeye başladı. İlk kanton 20 Ocak 2014'te Cezire kantonu olarak ilan edildi. Ardından 27 Ocak’ta Kobanê, 29 Ocak’ta ise Efrîn kantonları ilan edildi.

Kanton ilanlarına gelinen sürece kadar 2012 yılı sonlarına doğru Halep, Efrîn Qestel Cindo ve Serêkaniyê’den başlayıp Rojava ve Kuzey Doğu Suriye topraklarına sayısız saldırı oldu. Saldırıların hepsinin Türkiye tarafından örgütlendirilen saldırılar olduğu yayımlanan birçok belge, itiraf ile kanıtlanmıştı. 2012 yılı sonlarına doğru Türkiye’nin hamiliğini yaptığı çetelerin talancı, hırsız ve ideolojik olarak da Müslüman Kardeşler ile El Kaide bağlantılı olduğu kanıtlandığı için çetelere kılıf arandı. 2013 yılı ortalarına doğru ABD ile eğit donat projesi adı altında bir proje başlatıldı. Bu proje ile üç devre eğitim yapıldı. Antep, Urfa ve Ankara’da eğitilen çeteler Suriye’ye geçtiği gibi o dönemdeki adıyla Cephet Ül Nusra yani Nasra Cephesi yada yeni aktif hale getirilen DAİŞ içine geçtiler. O kişilerden bazıları hâlâ Türk devleti tarafından ÖSO ve en son kendisinin türettiği Suriye Milli Ordusu içinde yer alıyor. Bu kişiler baştan beri Kürtlere karşı kullanılan kişiler oldu ve şimdi de işgal bölgelerinde etkili bir şekilde kullanılıyorlar. Bu kişilerden biri Türk devleti tarafından kurulan, ilan edilen bir çete örgütü olan SMO’nun komutanı Yasir Abdurrahim’dir. Abdurrahim, Erdoğan'ın en çok güvendiği ve kendisinden övgüyle söz ettiği biridir. Abdurrahim de tıpkı diğer bazı çete başları gibi Türkiye ile ABD arasında yapılan anlaşma sonucu açılan eğit donat projesinde eğitilen biridir. Şimdi işgal bölgelerinde yer alan çetelerin ekrandaki komutanları olarak geçiyor.
 
Eğitilip Kürtlerin başına bela olan kişilerden biri de Bab’ın Bizea kasabasından Seyf Ebubekir'dir. İlk eğitilen kişilerden biridir. Seyf Ebubekir şimdi TC’ye bağlı Fırket ül Hemze yani Hamza tümeninin komutanıdır. Türkmen olduğu söyleniyor ancak ne kadar Türkmen yada Arap olduğu tartışılır. Türkiye'ye baştan beri bağlı biridir. Onun için seçilerek eğit donat eğitimine götürüldü. Türk devletinin Cerablus ile başlayıp Bab, Ezaz, Exterin, Efrîn, Girespi, Serêkaniyê işgal saldırılarının hepsinde yer aldı. Eğitilip Suriye’ye gönderilince o dönemde Bab’a bağlı Kibbesin beldesini işgal eden DAİŞ emirinin yanına giderek birlikte orada toplantı yapmıştı. Bunun görüntüleri de yayımlanmıştı. Son günlerde Türkiye tarafından yeni bir cephe oluşturulduğu yansıdı kamuoyuna. Türk devletinin SMO’sunun da gerçek kimliğinin açığa çıktığı, onun için adını değiştirmeye çalıştığı görülüyor. Seyf Ebubekir, Suriye Kurtuluş Cephesi adı verilen yeni çetenin komutan yardımcılığına getirildi.

Eğit Donat projesinde eğitilen ve Suriye’ye gönderilen ama her şeyi Kuzey Doğu Suriye’ye saldırı üzerine kurulan kişilerden biri de Mahmut Hamo’dur. Bu çete Rai yani Çobanbey'e bağlı Şeverin köyündendir. Türk devletinin sadık elemanlarındandır. QSD’nin kuruluşunda yer alan ve bir dönem sözcülüğünü yapan, daha sonra gidip Türkiye’ye teslim olan Tellal Sılo, Mahmut Hamo için, Çobanbey'de Selçuklu grubu sorumlusu olarak DAİŞ ile çatışırken kendilerine getirilen silahları DAİŞ’e verdiği itiraflarında bulunmuştu. Şimdi de işgal bölgelerinde MİT ile birlikte çalışan en yetkili kişilerden biridir. Diğer biri ise Şeyh Mustafa Ğuz olarak bilinen kişidir. Exterin ile Ezaz arasındaki Ğuz köyündendir. Kürttür. Müslüman Kardeşlerin yetiştirmesidir. Müslüman Kardeşler tarafından Suudi Arabistan’da okutulan biridir. Baştan beri Cephet ül Nusra içinde yer aldı. Şimdi de TC’nin işgal bölgelerinde görevlendirdiği en etkili adamlarından biridir. Bir diğeri Mahmut Xelo’dur. Bu kişiler sadece birkaçı. Bunlar gibi yüzlerce kişi Türk devleti ile ABD’nin eğit donat projesinden geçirilip bölgeye gönderilen ve Kürt ve Kuzey Doğu Suriye halklarına saldırıların komutası verilen kişilerdir.

Kobanê saldırısına kadar Rojava ve Kuzey Doğu Suriye topraklarına yüzlerce saldırı oldu. Bu saldırıların en büyüğü ise 2013 yılında Suriye ve özellikle de Kuzey Doğu Suriye’de aktifleştirilen ve uluslararası güçlerin bir projesi olan DAİŞ’in Musul, Şengal, Suriye’de Rakka’yı Nusra’dan devralması, Ayn İsa’yı Suriye Baas rejiminden danışıklı bir şekilde devralmasından sonra başlattığı Kobanê saldırısıydı. Kobanê saldırısı Eylül 2014'te başladı. Dört aylık destansı bir direnişten sonra DAİŞ Kobanê'den çıkarıldı. Ardından parça parça Kobanê çevresi önce DAİŞ’ten temizlendi. Daha sonra önce Girespi ve kademeli olarak DAİŞ Tabka, Reqa ve en son 2019 yılında Derazor’dan çıkarılarak coğrafi hakimiyetine son verildi. DAİŞ Kobanê’den 26 Ocak 2015 tarihinde çıkarıldı. Bu tarih Kobanê Kantonu'nun ilan edildiği 27 Ocak’tan sadece bir gün önceydi.

ASIL BÜYÜK SALDIRI TÜRK DEVLETİNDEN...

İşgalci Türk devleti, DAİŞ’in Reqa'dan çıkarılmasını, kendisine ait gördüğü Halifelik merkezi Reqa'nın QSD tarafından ele geçirilmesini hazmedemedi. 20 Ocak 2018 tarihinde Efrîn işgal saldırısını başlattı. İşgalci TC kantonların ilan edildiği tarih olan 20 Ocak’ta çeteleri ve ordusu ile Efrîn işgal saldırısını başlattı. Bir yıl sonra Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun başladığı 9 Ekim'de bu kez Serêkaniyê ve Girê Spi saldırılarını başlattı. Yani Erdoğan ve başta DAİŞ olmak üzere ona bağlı çetelerin hiçbirinin Rojava ve Kuzey Doğu Suriye topraklarına yönelik saldırılarını başlattığı tarih tesadüf değil.

İŞGAL TEHDİDİ VE YENİ YÖNTEMLERLE BAŞLAYAN SALDIRILAR

Erdoğan 2021'in yaz aylarında yeniden Kuzey Doğu Suriye topraklarını tehdit etti. Tehditten sonra ABD ve Rusya arasında işgal saldırısının onayını almak için mekik dokudu. Sıkı görüşmeler yaptı. Ancak konjonktürel durum ve ABD Başkanı Biden Amerika kamuoyunu karşısına almamak için direkt saldırı onayını vermedi. Putin ise daha önce İdlib üzerine yaptıkları anlaşmanın Erdoğan tarafından yerine getirilmemesi, Ukrayna konusunda ABD ile hareket edilmesi ve Kırım meselesinden ötürü onay vermedi. Ancak gerek Biden gerekse Putin, Erdoğan'ın başka yöntemlerle saldırı gerçekleştirmesine onay vermişti. Kaldı ki diplomasi mekiğinin ardından Erdoğan'ın, "başka yol ve yöntemlerle mücadelemiz sürecek" açıklamasında bulunması bunu doğruluyordu. Nitekim çok fazla zaman geçmeden işgalci Türk devletine ait İHA ve SİHA’lar önce Qamîşlo Ali Fero yolunda bir aracı vurdu. Bunun üzerinden henüz fazla zaman geçmeden Tel Temir Askeri Meclisini vurdu, üç QSD komutanı şehit düştü. Bundan da kısa süre sona Qamîşlo girişindeki DAİŞ’e karşı mücadelede yaralanıp gazi olanların merkezi vuruldu. İşgalci Türk devleti bir yandan Qamîşlo'da araçlar vurulurken öte yandan yaz aylarından başlayıp yılın son günlerine kadar devam eden saldırıları oldu. Bu saldırılar 2022 yılı girişinde de devam etti. Bu saldırılarda çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Erdoğan'ın "başka yöntemlerle mücadelemiz sürecek" dediği saldırıların bir parçası bu olurken, diğerinin, Hesekê Sinaa cezaevindeki DAİŞ’lileri ya öldürtmek yada kurtarmak için işgal altındaki bölgeler ile Hesekê içinden çete hazırlamak olduğu 20 Ocak akşam saatlerinde başlayan saldırılarla görüldü. Saldırı yine 20 Ocak’ta yani 2014 yılında Kanton ilanının yapıldığı gün başlatılmıştı. Türk devletinin "özel ve farklı yöntemlerle mücadelemiz sürecek" demesiyle, DAİŞ ve diğer çeteler için bir şeyler yapmak isteyeceği tahmin ediliyordu.

ÜLKE VE ÖRGÜTLERİN DAİŞ MASKESİ DÜŞTÜ!

Kamuoyu Türk devletinin DAİŞ ile ilişkileri, DAİŞ'i desteklemesi, çetelerin işgal bölgelerinde barınmasına aşina. Zira bu konuda çok sayıda bilgi, belge paylaşıldı. Bunların içinde Rusya Savunma Bakanlığı'nın uçak krizi döneminde paylaşılan belgeler de var. Bununla belgelerin resmi bir şekilde bazı ülkeler tarafından da paylaşılması söz konusu. Türk devletinin bu konudaki tutumu biliniyor. Türk devleti dışında bazı ülkeler ve örgütlerin de bu saldırı ile birlikte DAİŞ severlikleri açığa çıktı. Bu ülkelerden biri Suriye oldu. Saldırıya geçen çeteleri adeta suçsuz, nerede ise sivil halk olarak göstermeye başladı. Çetelerin bombalı araçlarla saldırdığı ve hasara uğrattığı yerleri hiç görmedi, QSD ve Koalisyon güçlerinin bazı resmi binaları hedef alarak yıktığını söyledi. Resmi haber ajansı SANA çeteleri masum ve sivil gösterme yönünde yayın yaptı. Bu durum açıktan çetelerin sahiplenilmesidir.

Gerek bu tutumundan ötürü gerekse mahallenin özelliğinden dolayı saldırılarda rejimin parmağı olduğunu dair açıklamalar da yapıldı. Açıklamalar eldeki verilerden yola çıkılarak yapıldı. Ğweran Hesekê'deki en "belalı" mahallelerden biridir. Suriye’de olayların başlamasından sonra Ehrar Ğweran adında bir grup kurulmuştu. Bu grubun sorumlusu da Hasan Abdullah adında biriydi. 11 Kasım 2012'de Serekaniye'ye yönelik gerçekleşen ilk saldırıda bu grup da yer almıştı. Çetelerle YPG arasında savaşın bitirilmesi için yapılan görüşmede çeteler adına gelen heyetin içinde bu şahıs da vardı. Bu şahsın daha sonra grubu dağıldı ve şimdi rejimin yanında olduğu belirtiliyor. Yine Serekaniye'ye saldıran o dönem adı Cephet Ül Nusra olan grup içinde Abdulkadir Hamo adında biri vardı. Bu şahıs daha sonra rejime teslim oldu ve şimdi rejime bağlı Hesekê’deki Difaa Vatani güçlerinin sorumlusu. Saldırı girişiminden sonra Ğweran’ın bazı yerlerinde çetelerin türeyip saldırıya geçmesi, Ehrar Ğweran adını kullanmaları mahallede Hasan Abdullah ve Abdulkadir Hamo tarafından yapılan bir örgütleme olarak değerlendirilir ki bu hiç de yanlış değil. Rejimin resmi bazı yayın organlarının izlediği çizgi, bazı yetkililerinin yaptığı açıklama ile yanında olan çetelerin önceki pratikleri ile örtüşünce saldırılarda parmağı olduğu verilerini güçlendirdi.

RUSYA DA ETRAFINDA DOLANDI!

Rusya da Şam hükümetine benzer minvalde bir tutum gösterdi. Rusya Şam hükumeti kadar açıktan olmasa da bu saldırının -sözde başlayacak olan ki dört yıldan fazladır süren ancak işgali meşrulaştırmaktan başka hiçbir işe yaramayan- Astana görüşmelerini engellemek için olduğunu açıkladı. DAİŞ saldırıları ile Astana görüşmeleri arasında, Astana'ya giden grupların da DAİŞ’ten bir farkları olmaması dışında hiçbir bağ yoktur! Filistin hareketi Hamas ise açıktan çeteleri destekleyen ve saldırılarını kutlayan bir tutum gösterdi. Hamas çetelerin saldırılarını kutlamak için tatlı dağıttı ve kurtulmaları için dua edilmesini istedi. Saldırıdan sonra başlayan çatışmalar altı gün kadar sürdü. Altıncı günün sonunda bitti. Cezaevinde başlayan ancak şehrin bazı bölgelerine yayılan çatışmalar dört gün içinde bitti. Ancak cezaevinde silahlanan çetelerle çatışmalar altıncı güne kadar devam etti. Altıncı günün sonunda QSD hakimiyeti tamamen sağladı. Hakimiyetin sağlandığı gün Kobanê zaferinin ilan edildiği gün oldu. Türk devleti ve çetelere desteklerini ilk defa açıktan gösteren güçler bu saldırı ile Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin darbelenmesini beklerken Kobanê zaferinin ilan edildiği gün Hesekê'de QSD’nin ikinci bir zaferi elde etmesi ile sonuçlandı. Bu saldırı öyle lokal, sıradan ve cezaevinde birkaç çeteyi kaçırma planı değildi. Bunun çok ötesinde bir plandı. Özerk Yönetimin ortadan kaldırılmasına kadar varan geniş bir plandı. Ama şimdilik boşa çıktı. Ancak düşmanlık üzerine kurulu planlar ve Özerk Yönetimi ortadan kaldırma üzerine kurulu planların bittiği anlamına gelmez. Bundan sonra nasıl bir planı devreye sokacakları ise henüz belli değil. Ama kısa süre içinde planları açığa çıkacak...