Koronavirüs psikolojik savaş aracı haline gelmiştir -I

Kapitalizm toplumu dağıttıkça büyür ve yaşar. Koronavirüsü de toplumu daha fazla dağıtma, bireyciliği daha fazla geliştirme yönünde kullanmaktadır. Çünkü kapitalizmin tüketim toplumu aşamasında ne kadar bireycilik o kadar kar demektir.

Covid-19 kapitalizmin üretim biçiminin ortaya çıkardığı bir hastalıktır. Daha önce görülmeyen bir hastalığın ortaya çıkması kesinlikle doğanın evrimi ve dengelerine bir dış müdahalenin sonucudur. Birçok üretimde kimyasal maddelerin kullanılması doğanın işleyişine, kendisini yeniden tazelemesine müdahale olmaktadır. Bu da nasıl ki kimyasal elementlerin birleşmesi yeni kimyasal bileşikler ortaya çıkarıyorsa, yeni virüsler ve hastalıklar da benzer biçimde ortaya çıkmaktadır. Sanayi üretiminin doğanın dengelerini dikkate almadan neler neler ürettiğini biliyoruz. Bizim için harika görünen bazı ürünler doğa için yıkım olmaktadır. Doğaya insan merkezli bakmanın sonucu bu olmaktadır. Halbuki dinlerde bile insan dışındaki doğa insana emanet olarak görülmektedir. Şu daha net ortaya çıkmıştır ki, bugünkü insanın doğayı bakışı ilk toplumdaki insanın doğaya bakışı olan animist bakıştan daha geridir. İlk insanlar doğayı da kendileri gibi canlı görürlermiş. Gerçeğe yakın olan bugünkü kapitalist modernist insanın bakışı değil, ilk toplumların bakışıdır. Bugün bunu ne kadar vurgularsak yeridir.

Kapitalizmin hiçbir değere bağlı olmayan ahlaksız bir düzen olduğu koronavirüs zamanında bir daha gözler önüne serilmiştir. Kapitalizmin ne geçmiş ne de gelecek diye bir değeri ve kaygısı vardır. Kapitalizm ve kapitalistler için sadece bugün vardır. Karını artırıp sömürüsünü geliştirme tek kaygısıdır. Bu nedenle insanlığın başına böyle bir hastalık tasallut ettiği gibi şimdi virüsten nasıl yararlanırız hesabı yapmaktadırlar. Kapitalist ülkelerdeki bu virüsle ilgili dökülen ağıtlar ve insanların sağlığı ile ilgili söylemler tamamen timsahın gözyaşlarıdır. Tüm kapitalist ülkeler için böyle olduğu gibi Türkiye için yüz kat daha fazla böyledir. Kuşkusuz insani değerlerini kaybetmemiş bazı kapitalist bireyler insanlıkla ilgili kaygılar duyabilirler. Ama bu bireylerle ilgili bir durumdur. Kapitalist düzenin, sistemin kesinlikle bu yönlü kaygıları bulunmamaktadır.

Koronavirüs zamanının kapitalist ekonomide kriz yaratacağı söylenmektedir. Doğru, bir kriz yaşanacaktır. Zaten kapitalizmin kendisi krizleri süreklileşen ve her krizi insanlığa daha pahalıya mal olan durumlar yaratmaktadır.

Kapitalizmin her krizi kapitalizmin hakim olduğu dünyada tekelleri daha fazla büyütmekte, orta ve küçük işletmeler daha fazla çökmektedir. Bu kapitalist ülkelerde zenginlikler daha fazla bir azınlığın elinde birikirken, diğer kesimlerin elindeki gelirler azalmaktadır. Yani gelirler arasındaki uçurumlar büyümektedir. Benzer biçimde büyük kapitalist ülkeler daha fazla zenginleşirken, yoksul ve az gelişmiş ülkelerin dünya ekonomisinden aldığı paylar azalmakta, ülkeler arasındaki gelir uçurumu da artmaktadır. Kapitalizmin krizi kesinlikle bu yönde sonuçlar doğurmaktadır. Kapitalizmin yaşadığı söylenen krizlerin yarattığı sonuçlar kesinlikle bu yönde olmaktadır. Bunlar araştırmalarla kanıtlanmış bulunmaktadır.

Tekeller daha fazla büyümekte, kapitalist ülkeler dünya zenginliklerinin daha fazla sahibi olmaktadır. Özcesi kapitalist ülkeler ve kapitalist tekeller bu krizlerden karlı çıkmaktadırlar. Kapitalistler için krizlerin anlamı budur. Koronavirüsün yarattığı ekonomik kriz de böyle sonuçlar doğuracaktır.

Ancak bu durum şöyle bir paradoks yaratmaktadır. Kapitalizmin kendi içindeki çıkmazı da budur. Kanserli hücrelerin büyümesi gibi kapitalizm de büyüdükçe ölüme daha fazla yaklaşmaktadır. Önder Apo kapitalizme kanserojen sistem yada toplum demiştir. Aslında kapitalist toplumdan söz etmeyi de Önder Apo doğru bulmamaktadır. Toplum düşmanı olan kapitalizm için toplum yakıştırması yapmayı gerçeği gizlemek açısından doğru bulmamaktadır. Zaten kanserli olması da esas olarak toplum karşıtı bu karakterinden ileri gelmektedir. Kapitalizmin krizli dönemlerinde kapitalist merkezlerin diğer ülkeler, tekellerin orta ve küçük işletmeler ve toplum aleyhine büyümesi onlar için bir kazanç olmaktan öte krizini derinleştiren ve daha da gereksizleştiren bir duruma düşmeleriyle sonuçlanmaktadır. Kapitalizmin ülkeler ve toplumsal kesimler arası uçurumu artırması ölümünü yakınlaştırmaktan başka bir sonuç vermemektedir. Sürekli krizli hali ve kanserli olması buradan ileri gelmektedir.

Buradan yola çıkılarak kapitalizmin rasyonel düşüneceği ve bu durumdan vazgeçeceği gibi bir çıkarsama yapılamaz. Çünkü kapitalizmin doğası bunu yaratmaktadır. Zaman zaman kapitalist ülkeler başka ülkelere sözde yardımlar vererek yada toplumsal sorumluluk denen projeler ortaya koyarak bu krizlerini hafifletmek isteseler de bu krizli hale, kanserli hale çare bulmak mümkün değildir. Sadece kapitalizm aşılırsa, bu sistem ortadan kalkarsa o zaman bu durumların yaşanması söz konusu olmaz.

Koronavirüs ilk çıktığında bazı ülkelerde insan sağlığını düşünen tedbirler alınmak istendi. Ancak daha sonra kapitalist sistemin doğası gereği bu yaklaşım bırakıldı. Kuşkusuz virüsün yarattığı ekonomik krizden kapitalist ülkeler ve tekeller kazançlı çıkacaktır. Ancak kapitalist sistem üretmez ve tüketmezse ne kadar büyük ve gelişmiş olursa olsun çöker. Çünkü bu ekonomik sistemin yaşam kanunu ya büyü yada öldür. Belki kısa sürede kapitalist ülkeler ve tekeller krizden yararlanmıştır, yararlanacaktır. Ancak üretim ve tüketim halkasının kopması kapitalizm için krizden öte yıkım olur. Bu nedenle Koronavirüsten yararlanan kapitalistler şimdi de bu virüsle yan yana yaşama temelinde kapitalizm nasıl büyür ve daha da zenginleşir hesabını yamaktadırlar.

Anlaşılıyor ki, artık tüm ülkeler sürü bağışıklığı sistemine geçecekler. Kapitalizm için yük görülen yaşlılar ve sağlığı bozuk olanların ölmesi onlar için yararlı sonuçlar doğurur. Kapitalizmin insanlık dışı ve gereksiz bir sistem olduğu bu yönüyle de iyice netleşmiştir. Çünkü bir toplum olmanın en önemli özelliklerinden biri yaşlılara ve hastalarına sahip çıkmalarıdır. Kapitalizmin toplum dışılığı bu yaklaşımla bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

Kapitalist ülkeler diğer yandan Koronavirüsü halka ve emekçilere karşı bir psikolojik savaşa dönüştürmüşlerdir. Toplumun kapitalizme karşı tek koruma görevi olan örgütlülüğü ve eylemselliğini Koronavirüsü psikolojik savaş haline getirerek etkisizleştirmek istemektedirler. İnsanlar bu psikolojik savaş etkisiyle bir araya gelemiyor, arkadaşlık yapamıyor, misafir kabul etmiyor, dayanışma içine giremiyor. Bu aslında topluma yönelik yeni bir saldırı olmaktadır. Kapitalizm toplumu dağıttıkça büyür ve yaşar. Koronavirüsü de toplumu daha fazla dağıtma, bireyciliği daha fazla geliştirme yönünde kullanmaktadır. Çünkü kapitalizmin tüketim toplumu aşamasında ne kadar bireycilik o kadar kar demektir. Bireyciliğin günümüzde bu kadar geliştirilmesinin nedeni kapitalizmin tüketimi, dolayısıyla karı artırma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu açıdan kapitalizmin topluma yönelik bu psikolojik savaşına ve toplumu dağıtma saldırısına karşı durmak çok önemlidir. Bunun için Koronavirüs zamanında ortaya çıkan kapitalizmin gereksizliğini daha fazla ortaya koymak ve bu temelde daha fazla örgütlenme ve eylem içine girmek gerekir. Kapitalizmin yarattığı hastalıklardan geçici ve palyatif tedbirlerle değil, örgütlü temelde mücadele edilerek kurtulanabilir. Bu açıdan halklar yeni yol ve yöntemlerle örgütlenme ve mücadele seferberliği içine girmelidir.