Kuzey Doğu Suriye'de durum nedir, ne değildir?

Kuzey Doğu Suriye'deki yetkililer işgal ve saldırı tehditlerini yadsımıyor. Bu bölgeye saldırı Türkiye için öngörülemez sonuçlara yol açacaktır.

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kuzey Doğu Suriye'ye yönelik işgal tehditleri bölgede yakından takip ediliyor. Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Demokratik Suriye Güçleri Komutanları, Erdoğan'ın 17 Eylül'de Ankara'da düzenlenen Astana-5 toplantısı ardından yaptığı açıklamaları, '7 Ağustos'ta varılan mutabakattan geri adım atma, cayma' şeklinde yorumluyor. Dolaysıyla Erdoğan'ın söz konusu işgal ve saldırı tehditleri ciddiye alınarak böylesi bir duruma karşı gerekli tedbirler alınıyor. 

Kuzey Doğu Suriye yönetimi Ankara'da varılan mutabakatın gereklerini yerine getirdiklerini, bundan fazlasını yapmayacaklarını ve Ankara'nın şartları ihlal ederek mutabakatı geçersiz kılmaya çalıştığını ifade ediyor. Sınır güvenliği için 7 Ağustos'ta varılan mutabakata göre; Demokratik Suriye Güçleri sınırdan 5 km geri çekilecek, ağır silahlar bölgede bulundurulmayacak ve söz konusu bölge yerel askeri meclislerin inisiyatifine bırakılacak. ABD ve Türkiye askerleri, ABD ve Yerel Askeri Meclis üyeleri bölgede devriye atacak. Açıklandığı gibi söz konusu bölgeleri Tel Abyad ve Serêkaniyê'yi kapsıyor. Mutabakatın bu adımları neredeyse tümüyle gerçekleşti. Bölgedeki ABD'li askeri komutanlar, söz konusu adımların beklenenden daha hızlı atıldığını ifade ediyor.

Diğer yandan, bu mutabakatın bir diğer konusu ise mültecilerin geri gönderilmesi. Erdoğan, Suriyeli 3 milyon mültecinin bölgeye yerleştirilmesi, kendilerine ev yapılması, arazi verilmesini ve kalıcı olarak burada istihdam edilmesini istiyor. Yani; bölgedeki halkın şuan yaşadığı toprakları alıp başka bölgelerden göç eden insanlara verilmesini, bölgenin demografik yapısını değiştirerek bölgeyi Kürtlerden arındırmak istiyor. Kuzey Doğu Suriye yönetimi ise, kendi bölgelerinden göç eden insanları kabul edeceklerini, geri gelen herkesin kendi bölgesine yerleşeceği, IŞİD, Nusra vb. gruplarla ilişkisi olanların da yargılanacağını belirtiyor. Dolayısıyla, bunun dışından mülteci konusunda başka şartların kabul edilmeyeceği ABD ve Türkiye tarafına net bir şekilde iletilmiş durumda. Ve Türkiye, Ağustos'un ilk haftasında Ankara'da varılan mutabakatta bu şartları kabul etmiş, anlaşma sağlanmıştır!

ABD'NİN TUTUMU

ABD'li yetkililer, Türkiye'nin Kuzey Doğu Suriye'ye saldırmaması için gerekli diplomatik girişimleri sürdüreceklerini ifade ediyorlar. ABD'nin askeri ve siyasi yetkilileri bu konuda Demokratik Suriye Güçleri ve Ankara yönetimi arasında mekik dokuyor. ABD, Ankara'nın işgal planlarını onaylamıyor olsa da bu gerilimi kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Türkiye'nin tehditlerinden faydalanarak Kuzey Doğu Suriye'yi kendi perspektifi çerçevesinde şekillendirmek istiyor. Hakeza Türkiye'yi kendi elinde bulundurmayı amaçlıyor. Aynı ABD, Rusya'nın Türkiye'yi bu konuda kışkırttığının da farkında. Son tahlilde Türkiye bölgeye bir saldırı düzenlerse, ABD bu çatışmanın tarafı olmayacak. Ama Türkiye, ABD'den onay almadan bölgeye yönelik bir mermi bile sıkacak durumda değil. 

RUSYA, İRAN VE ŞAM'IN TAVRI

Erdoğan'ın 17 Eylül'deki Astana-5 toplantısından sonra işgal tehdidinde bulunması, İran lideri Ruhani'nin Kürt güçleri için 'terörist' kavramını kullanması ve aynı anda Şam yönetiminin de benzer ifadeleri ilk kez kullanması Moskova, Tahran, Ankara ve Şam arasında oluşturulan mekanizmanın sonucudur. Bu mekanizmanın direksiyonunda Rusya bulunuyor. Rusya, Türkiye'nin Kuzey Doğu Suriye'ye saldırısı için gerekli teşviklerde bulunuyor. Böylesi bir durumda Ankara ile ABD arasındaki iplerin tamamen kopacağı, ABD'nin zor durumda kalacağı ve bu bölgede oluştan özerk yapılanmanın dağıtılacağı, ardından da Türkiye'den alınıp merkezi Şam yönetimine devredileceği hesaplanıyor. MİT Başkanı Hakan Fidan ve Suriye İstihbaratı Başkanı Ali Memlük arasında Moskova'da Rus yetkililerin moderasyonuyla yapılan görüşmelerde böylesi bir anlaşmaya varıldığı belirtiliyor. Fidan'ın Ali Memlük'a, 'bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Sizi İdlib'de destekleriz, biz de PYD-YPG sistemini dağıtıp bölgeden çekilir ve orayı size bırakırız' dediği belirtiliyor. Şam yönetimi, Rusya'nın da dayatmalarıyla bu duruma razı olduğu veya olmak zorunda kaldığı belli. Son açıklamaları ise bunu gösteriyor.

Şam, Tahran ve Moskova'nın hesabına göre; Türkiye-Kuzey Suriye sınırında savaş başlarsa Demokratik Suriye Güçleri, savaşçılarını Reqa ve Derazor gibi bölgelerden kuzey sınırına çekmek zorunda kalacak. Bu durumda Suriye güçleri, İran ve Rusya'nın da desteğiyle söz konusu bölgeye yerleşmiş olacak. Yani; sınır boylarındaki kentler Türkiye'nin işgali altına girecek, Reqa, Derazor ve çevresindeki yerleşim bölgeleri de söz konusu güçlerin kontrolü altına girecek. Ankara ile yapılan anlaşmanın çerçevesi bu şekildedir.

Kimi kaynaklar, söz konusu saldırının 6 Ağustos'ta başlanması gerektiğini ifade ediyor. Türkiye'nin 6 Ağustos günü saldırı hazırlığı yaptığı, Derazor va Reqa gibi bölgelerde bazı grupları da çeşitli gösteriler için teşvik edildiğini ifade ediyor. Ancak aynı günlerde ABD ile yapılan mutabakata saldırı planını durdurduğunu ifade ediliyor.

RUSYA, ŞAM VE İRAN KÜRTLERDEN NE İSTİYOR?

Rusya ve Şam yönetimi ile Kürt yetkililer arasındaki görüşmeler sürüyor. Kuzey Suriyeli yetkililer söz konusu taraflara Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde sorunun konuşularak çözülmesi gerektiğini ifade ediyor. Rusya ve Şam ise, Türkiye'nin tehditlerine karşı, bölgenin rejim güçlerine devredilmesini, Suriye bayrağının asılmasını, Suriye üniformasının giyilmesini istiyor. Buna karşı da haftada belli aralıklarla Kürtçe anadil eğitiminin olabileceğini belirtiyorlar. Yani, bölgede oluşan model veya Kürtlerin kimliğini tanıma konusunda herhangi bir işaret bulunmuyor. Kuzey Suriye'den bir heyet son günlerde Şam'da bir dizi görüşmede bulundu ancak sonuçlarına ilişkin açıklama henüz yapılmadı.

Kuzey Doğu Suriye yönetimi, daha önce yapılan görüşmelerde Anayasa Komitesi'nde yer almak istediklerini, yer almadıkları takdirde bu komitenin kararlarını tanımayacaklarını taraflara iletmiş durumda. Bu durum kendi başına bir gerilim sebebi olarak önümüzdeki süreçte gündemde yerini alacak.

Sonuç olarak; Kuzey Doğu Suriye'deki yetkililer işgal ve saldırı tehditlerini yadsımıyor. Demokratik Suriye Güçleri Genel Komutanı Mazlum Kobanê, Erdoğan'ın Rusya ve ABD'nin arasında sıkıştığını, durumun Türkiye açısında zor olduğunu ifade ediyor. Erdoğan'ın içeride yaşadığı sorunlara çözüm olarak da savaşı gördüğünü, Kuzey ve Güney Kürdistan'daki savaşın kendisine yetmediğini, bunun için Rojava'ya saldırabileceğini ifade ediyor. Öyle görülüyor ki; bu bölgeye saldırı Türkiye için öngörülemez sonuçlara yol açacaktır. Bölgedeki halkın kararlılığı, eğitilmiş onbinlerce savaşçı ve yılların hazırlığı bu savaşın Türkiye için zor olacağını gösteriyor. Kuzey Suriyeli yetkililer, savaş istemediklerini ama mevcut durumdan da geri adım atmayacaklarını ifade ediyorlar. Kuzey Doğu Suriye yönetiminin yapacağı bazı hamleler, periyodik olarak işgal tehdidinde bulunan Erdoğan'ın içerideki çöküşünü hızlandırarak, Suriye'deki tüm kartlarını elinden alabilir.