Peşmergelerin duyguları ne anlatıyor?

Kendi yaşam deneyimlerini unutmaya ve güncelde yaşadıkları duygularla hayata tutunmaya çalışan Başur Kürdistan’ın eski peşmergeleri bize ne anlatıyor?

Bugün Güney Kürdistan’ın bir bölgesine medya savunma alanları deniyor. Bu alanlar egemenlerin, sömürgecilerin saldırıları altında uzun dönem büyük bedeller vermiş, büyük acılara tanık olmuş bir bölgedir. Aynı şekilde Kürtlerin de kendi içlerinde savaşmasına, kavgalarına tanıklık etmiş bir alandır. Kendini savunmanın salt Irak Saddam rejimi karşısında değil de Kürtlüğü özgür toplumsallık olarak tanımlamayı başaramayan Kürtler karşısında da geçerli olduğunu öğrenen, Kürtlüğün yeni doğuşuna tanıklık eden, Kürt ulusal birliğine burada gören, tanıyan kendi zihinlerinde inşa etmenin ilk adımlarını atan Kürtlerin memleketi.

Bu alanların özgür alanlar olması düşmanlarının silahının gölgesinin yokluğundan değil. Bu alanların özgür alanlar olması, kendilerini çağın toplumsallıkları ile uyum içinde tanımlayan, Kürtlüğü sömürgeciler karşısında direnmek kadar kendi içindeki sömürgeciliğe direnmekle bütünlüklü ele alan, böyle tanımlayan Kürtlerin olmasından alıyor.

Bu alanlar şehirlerden uzak. Şehirlerde her ne kadar Kürdistan şehirlerinde kapitalizmin hakimiyeti olmasa da şehirlerdeki iktidar inşası Kürtler için en büyük tuzak olmuş. Tam çözümlenmemiş, tanımlanmamış, sorunları ve yanlışlıkları açığa çıkarılmamış bir direniş üzerinden inşa edilen iktidarların korkuttuğu Kürtlerin sığındığı kırsal alanlar, dağlar...

Kürtlerin düşmanlarından yaşamı nefes nefes çalıp kurtarabildiği bir zamandan çıkıp, bugün Kürtlerin kelepçeleyip idamla tehdit eden iktidarlara dönüşmüş olan tuzakları görüyorlar. Bölgesel Kürt yönetimi deniyor, ancak bu yönetim bölgenin iradesini, özgürlüğünü, yaşamını sistemleştirmiyor, garanti etmiyor. Tam tersine bu yaşamı tehdit ediyor, toplumsallığını öldürüyor, parçalıyor, dünya insanlığı nezdinde Kürtlüğü zayıflatıyor, küçük düşürüyor, itibarsızlaştırıyor. Bundan dolayı da yönetim olamıyor, yönetmiyor, iktidar oluyor, egemenlik inşa ediyor. Ve nihayetinde iktidarın üzerinden inşa edildiği halk eziliyor, toplumsallığını yitiriyor, tam da bundan dolayı anlamı yitiriyor.

GÜNEY'DEKİ SİSTEM HALKI YİYİP BİTİRİYOR

Mutlu olamıyor, mutluluğu Kürdistan’da bulamadığından da Kürdistan davasından, toprağından, anlamından, tarihselliğinden kaçıyor. İktidarın uygulanma biçiminden dolayı da iktidardan kaçıyor. Bu iktidarın gölgesinde özgür olamıyor. Bu iktidar nasıl inşa oldu? Neyin üzerinden inşa oldu? Toplumun verdiği bedeller neyin zemini haline getirildi? Başur toplumu, kendi verdiği bedellerin üzerinden inşa edilen iktidarda kendi verdiği bedelleri görmediğinden nasıl bir toplumsal yarılma, kolektif anlam yitimi yaşıyor?

Silinip atılamadığı için vazgeçilemeyen bir geçmiş ve bu geçmişin büyük anlamları üzerinden inşa edilen anlamsızlık, Kürt insanını nasıl da yiyip bitiriyor?

Bugün Güney Kürdistan’da yaşanan tam da budur. Güney Kürdistan’daki sistem Güney Kürdistan halkını yiyip bitiriyor. İnsanların günlük olarak hem zihnini hem bedenini kemiriyor. Kendisi olmaktan çıkarıyor. Günlük olarak yapılan siyasetin, kendi içinde mücadele etmenin zeminini bitirmenin türlü yöntemlerinin uygulanışına dönüşmesi, Kürt insanının siyasetten uzaklaştırmakta, giderek kendisi hakkında karar vermekten vazgeçirmekte, kendisi olmaktan vazgeçirmekte, özgürlükten koparmaktadır. Bunu en fazla uzun yıllar peşmergelik yapmış insanlardan görebiliyoruz.

DAĞLAR ESKİ PEŞMERGELERLE DOLU

Dağlar eski peşmergelerle dolu. Eski peşmergelerin neye dönüştüğünü, onlara ne olduğunu bugün kim biliyor?

Bu Kürt gençlerinin, 14-15 yaşlarından itibaren silah kuşanıp dağ başlarında düşmana karşı ülkesinin nöbetini tutan delikanlıların, dağ başlarında evi sırtında yaşayan ve mülksüz oldukları için, çoğunda kimsenin kızını vermediği peşmergelerin bugün nerede olduğu, ne yaşadığı ya da neler hissettiğini kim biliyor, kim soruyor?

Belli bir maaşla sistemin bir köşeye attığı, maaşların da aylarca verilmeyerek insanların bu bağımlılık ilişkisi içinde bio iktidarın zincirlerine mahkum edildiği, maaştan öte geçmişle bağı kurulmayarak bugünkü sistemin inşasında hiçbir anlam ifade etmeyen kitlelerin, kat be kat fazla kitlelerin sömürdüğü toplumsal değerler karşısında yaşadıkları mahrum edilmişlik nasıl tanımlanmalı? Verilmeyen maaşlar tartışması bir yana, verilen maaşların kime verildiğinin halkın bilgisine açılması Kürdistan için daha hayırlı olacağı kesindir.

Medya savunma alanlarında inşa edilen özgür Kürtlük ve özgür Kürt birey yaşamının içinde, bu peşmergelerin kendi davalarında bulamadıkları, görmedikleri ve kaçtıkları gerçeği görmelerinin etkisi büyük. Bundan dolayı, silip atamadıkları geçmişi unutmaya çalışan, kendi yaşam deneyimlerini unutmaya çalışarak güncelde yaşadıkları duygularla hayata tutunmaya çalışan Başur Kürdistan’ın eski peşmergeleri bize ne anlatıyor?

MEDYA SAVUNMA ALANLARI PEŞMERGELERİN ANILARI İLE DOLU

Medya savunma alanları, ömrünün 30 yılını peşmergelikle geçirmiş olan, ailesiyle dağları yaşam eylemiş ve bunun ötesinde bir yaşam hayal etmemiş olan, Kürdistan davasından öte bir beklentiye yüreğini açmamış olan Kürt gençlerinin, Kürt yaşlılarının anılarıyla dolup taşıyor. Bundan dolayı medya savunma alanlarında yaşayan peşmergeler, hayatlarının hiçbir şekilde pişman olmayacakları, hiçbir şekilde zihinlerini unutmaya zorlamayacakları anlarını gerillaların yakınında olmasından dolayı, gerillalarla birlikte olmaktan dolayı yaşıyorlar.

Bu yaşamı seviyorlar, ölüm tehlikesi olsa da bu yaşamdan korkmuyorlar. Bu yaşadıklarını büyük acılarla yoğrulsa da silip atmak istemiyorlar, yüreklerinin en temiz yerine nakışlıyorlar. Böyle bir peşmergeleri de görüyoruz, onları izliyoruz, sözlerini duyuyoruz. Bir peşmerge savaştığı zorlu zamanları, uzun yılları anlatıyor. Anılarını, yaralanmasını, yarasını sarışını, çocuklarını ilk gördüğü anı, eşinin açtığı ekmeğin üzerine düşen gözyaşlarını, gülmeleri, şarapnel parçalarını anlatıyor.

Gülüyor, ama gülmesi yarım kalıyor. Gözleri doluyor. Çok anlatmasa da sözleri, yüreği çok şey anlatıyor. Başını önüne eğiyor, biraz durup başını kaldırıyor. O insanın kulağına gelmeyen, kulağınızla duyamayacağınız, ancak içinize bir mızrak gibi saplanan sözü söylüyor.

ESKİ PEŞMERGE: YAPTIĞIM HER ŞEYDEN PİŞMANIM

Uzun yıllar önce peşmergelik yapmış bir insanın sözlerini aynen aktarıyorum: "Yaptığım her şeyden, yaptığım her şeyin her zerresinden pişmanım". Ağaç dallarındaki meyvelerin olgunlaşmaya başlayacakları dönemde içlerinin çürümesine bakarak konuşan başka bir peşmergenin sözleri de şöyle: "İhanet o kadar artmış ki, toprağın bile bereketi kalmamış."

KDP’nin ihtiyaç duyduğunda sarıldığı peşmerge güzellemesinden geriye kalandır bu.

Tarihin bugüne uzanışı büyük bir pişmanlık, bir boşluk ve unutmaya çalıştıkça yaşayabilme gerçeğidir. KDP’nin Kürt halkını hafızasızlaştırmasının somut bir örneğidir bu. Kürdistan’da çizgiler savaşını en iyi anlatan, KDP çizgisinin toplumun hafızasını kemiren, direniş hafızasının üzerinden iktidarlar inşa etme yoluyla toplumu kendine yabancılaştıran ve kendini unutturmaya zorlayan bir zor ve sömürü sisteminin başka bir eylemi olamaz.

İşte bundan dolayı, Zînê Wertê tartışması, geçici ya da basit bir gündem değildir. Kürtlerin toplum olma, kolektif irade olma ve yaşama tutunmalarını bugüne yansıtan olaylardan biridir. Kolay kapatılacak bir gündem değildir.

Başur'da Kürdistan insanının yüreğinde direnişi bir kahramanlıkla bir özgür ülkeyle değil bir enkazla anımsatan bu sistemler bir enkaza dönüşmeden, yok olmadan, yerini özgür demokratik Kürtlüğe bırakmadan sorunlar çözülmez.