Qamişlo'da büyüyen Yusif Gulo

Yusif Gulo 85 yaşındaydı. Kürdistan’da seçkin bir yurtseverlik örneğiydi. Ömrünü Kürdistan’ın özgürlüğüne ve halkına adamıştı. Önder Apo’yla kavline son nefesine kadar bağlı kaldı.

Faşist Türk devleti katletmeye devam ediyor. Erdoğan ve Bahçeli iktidarı kandan besleniyor. Bunun dışında yaşamaya güçleri, mecalleri kalmamış. Yeter ki, ellerine öldürme aygıtları geçsin ve fırsat doğsun.

Şimdi de SİHA’ları elde etmişler, orada burada insanları katlediyorlar.

Bu savaş ve öldürme araçlarını birilerinin sayesinde elde ettiler. Ölüm araçlarıyla övünüyorlar ve dışarıya da pazarlamakla meşguller.

Türk devleti halkların soykırımı üzerine kuruldu. Bir devlete sahip oldular ama zenginliklerini yitirdiler. Türklük asidini Anadolu ve Mezopotamya topraklarına boca ettiler. Bu toprakların bereketini, zengin kültürleri kuruttular. Sonuçta kendilerini yoksullaştırdılar.

Geriye faşist, ceberut bir devlet aygıtı ellerinde kaldı. Bu ırkçı devlet hem içeride, hem de dışarıda kötülük üretiyor. Vatandaşım dediklerini çok rahatlıklar katlediyorlar. 10 Ekim’de Ankara’da ve Sivas, Maraş katliamlarında olduğu gibi.

Türk faşizminin son marifeti Qamişlo’da 82 yaşındaki Yusif Gulo’yla birlikte üç kişiyi katletmek oldu.

Cinayetleriyle övünüyorlar. Göğüsleri kabarıyor. MSB Hulusi Akar sık sık ne kadar çok Kürt’ü katlettiğini iftiharla basına takdim ediyor.

İlginçtir, öldürdüklerinde övünüyorlar. Ama dünya, “siz soykırımcısınız, suç işliyorsunuz” diye eleştirdiğinde veya raporlar yayınlandığında da yaygara koparıyorlar.

‘Olmaz, bizim ecdadımız böyle şeyler yapmaz’ diye çıkışıyorlar. Tam bir Türk işi, tam faşistlere özgü ruh hali.

Gerçi soykırımcılardan normal bir düşünce ve ruh beklenemez. Hitler ve Mussoloni’nin durumu ortada. Ülkelerini ve insanlığı ateşe attılar, sonunda kendilerini de bitirdiler.

Türk devleti Rojava’da Kürtleri yok etmeyi bir devlet politikası olarak önüne koymuş. Bu konuda hiçbir tereddüt yok. Kimse farklı ele almasın ve başka türlü yorumlamasın. Erdoğan ve tüm yetkilileri bunu açıktan söylüyorlar.

Erdoğan BM genel kurulunda elinde Suriye haritası, Kürtlerin yaşadığı sınır boyundaki 30 km’lik alanı herkese gösterdi. İki milyon Arap’ı getirip bu bölgelere yerleştireceğini ve Kürt koridorunu dağıtacağını ilan etti.

Şimdi de her ağızlarını açtıklarında, ‘terör koridorunu dağıttık, kalanı da dağıtacağız, kimse bizi durduramaz’ diyorlar.

Rojava’nın Türkiye’yi tehdit etmediği, böyle bir gücünün olmadığını herkes biliyor. Tehdit eden ve işgal seferleri düzenleyen Türk devletinin kendisidir.

Bırakalım Rojava’yı, Güney Kürdistan’ın önemli bir kısmını da işgal etmişler. Bölgedeki krizden yararlanarak Kürtler üzerindeki soykırımı sonuçlandırmak istiyorlar. Ayrıca Libya’dan Azerbaycan’a kadar yayılmacı emellerini gerçekleştiriyorlar.

Ortadoğu’da DAİŞ, El Nusra ve İhvancıları kanatları altına almış ve bölge halklarını, devletlerini tehdit eden bir Türkiye karşımızda duruyor.

Suriye’yi kanla yoğurmaktan ellerini çekmiyorlar. Bütün taraflar, “Suriye’de savaş yeter, artık bir çözüm bulalım” diye arayış içindeyken Türkiye ‘hayır’ diyor. Onlar yeni savaşların ve işgallerin hazırlığıyla meşguller.

Bu savaş sevdaları ve Kürt düşmanlığı Rojava’da insanlık suçlarını işlemelerine yol açıyor.

Son günlerde peş peşe SİHA’larla Rojava’da saldırılarda bulunuyorlar.

Bölgedeki güçlerle yaptıkları kirli pazarlıklar ve boşluklardan yararlanarak saldırıyorlar.

Suriye hava sahasının Rusya ve ABD sorumluluğunda olduğu biliniyor. Bu devletler izin vermese veya göz yummasa, Erdoğan faşisti bu kadar pervasızlaşamaz. Bölge halkının ve herkesin bu gerçeği bilmesi gerekir.

Türk devleti Kürtlere nasıl düşman olduğunu son marifetiyle bir kez daha gösterdi.

Yusif Gulo 85 yaşındaydı. Kürdistan’da seçkin bir yurtseverlik örneğiydi. Bu anlamda sembol isimlerden biriydi. Ömrünü Kürdistan’ın özgürlüğüne ve halkına adamıştı.

Bütün yokluk, zorluk ve zülüm günlerini mücadelenin bir bedeli ve parçası saydı. Ailesinden çok sayıda insanın mücadeleye katılmasına yol açtı.

Çok sayıda şehidin cenazesini kaldıracak yüreği ve gücü gösterdi. Önder Apo’yla kavline son nefesine kadar bağlı kaldı.

Türk devleti binlerce, on binlerce Kürdistanlı'yı toprağa gömdü. Ancak özgürlük tutkusunu ve yurtseverlik duygusunu öldüremedi. Türk devleti öldürdükçe Kürtler kendilerini küllerinden yeniden yarattılar. Çünkü haklıydılar ve binlerce yıllık bir tarihin derinliklerindeydi kökleri.

Kürtleri bitirmek, ezmek ve soykırımı tamamlamak için köklerini kurutmaları gerekiyor. Bunu yapmaya çalışıyorlar.

Büyük bir gözü karalık örneği sergiliyorlar. Ama Yusif Gulo gibi köklerini tarihin derinliklerine salmış veya o köklerden gelenleri nasıl bitirecekler, asıl sorunları bu.

Şengal’den Süleymaniye’ye, Kobanê’den Ağrı’ya kadar saldırıp katlediyorlar. Öldürmede ustalar. Atalarına yaraşır katliamların peşindeler.

Ancak şunu unutmasınlar; Kürt halkını artık susturamaz ve teslim alamazlar. Dersim soykırımından Efrîn işgaline kadar işlemedikleri suç kalmadı. Kürdistan’a sefer olur ama zafer olmaz.

Erdoğan ve Bahçeli kahrolsa da, patlasa da Kürt halkı onlara bir zaferi bahşetmez. Rojava halkı canı da yansa, ağır bedel de ödese topraklarını faşist işgalcilere bırakmaz.

Halk sabırla, inançla ve yaratıcılıkla bütün kötülüklerine karşı duracaktır.

Bu halkın Yusif Gulo gibi çınarları ve deneyim kazanmış binlerce genci ve fedaisi var.

Kaynak: Yeni Özgür Politika