Tek yol Yeşil Sol

14 Mayıs seçiminde iki şey önemlidir: Birincisi AKP-MHP faşizminin yıkılması ve ikincisi ise ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim çatısı olan Yeşil Sol Parti’nin Meclis’e sayı olarak da güçlü bir grupla girmesidir.

Türkiye son yüz yıllık tarihinin en önemli dönemecinde bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüzüncü yılını yaşıyor. 14 Mayıs günü seçim olacak ve devletin başına yeni bir yönetim gelecek. Bu yeni yönetim de Türkiye’nin ikinci yüzyılını planlayacak ve yeni yüzyılı başlatacak. Burada ortaya çıkan tarihi soru şu: Türkiye’nin ikinci yüzyılı nasıl olacak? Ya da hangi değer ve ilkeler üzerinden şekillenecek? Birinci yüzyıl gibi faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyaset temelinde mi şekillenecek; yoksa Kürt ve kadın özgürlüğü temelinde demokratik bir değişim ve dönüşüm mü yaşayacak? 14 Mayıs seçimi ve o temelde yaşanan mücadele işte bu soruya cevap verecek.

Geriye dönüp bakılırsa, Türkiye’nin birinci yüzyılı inişli ve çıkışlı oldu. Yaşamın farklı alanları açısından çeşitli dönemlerden geçti. Siyasi yönetimlere göre, ekonomik yapılanmaya göre, yeni anayasalara göre, dış ilişkilere göre söz konusu dönemler belirlendi. Yüzyılı ortadan bölerek birinci ve ikinci cumhuriyetler diye adlandıranlar da oldu. Fakat tüm bu ayrımlara rağmen, esas olarak işin özü, yani cumhuriyete yön veren zihniyet ve siyaset değişmedi. Yüz yıllık cumhuriyet hep Kürt düşmanı, faşist-sömürgeci-soykırımcı bir zihniyet ve siyaset izledi. Bu nedenle, görünüşte siyasi çoğulculuğa geçilse de Türkiye hiçbir zaman demokratik olmadı. Hep faşist ve askeri diktatörlük halinde kaldı. Esas olarak tek kişi ve tek parti tarafından yönetildi.

Geçen yüzyıl içinde öyle bir sistem kuruldu ki, bu sistem sadece Kürt, Ermeni, Rum ve Süryani halkını soykırımdan geçirmedi; sadece kadınlara, işçi ve emekçilere baskı, sömürü ve zulüm uygulamadı; pek gözle görünmeyen bazılarının rahat maddi yaşamı dışında herkese, devleti yönetenler de dahil herkese acı ve sıkıntı yaşattı. Her zaman olmasa da yaşamın bazı kesitlerinde böyle bir şeyi tattırdı. Baştan beri devleti yönetenlerin durumuna, Mustafa Kemal’in, İsmet İnönü’nün, Menderes ve Bayar’ın, Demirel ve Ecevit’in, Özal ve Erbakan’ın, Kenan Evren ve Çevik Bir’in, İlker Başbuğ ve Yaşar Büyükanıt’ın yaşadıklarına şöyle bir bakıldığında bu durum açıkça görülür. Cumhuriyet denen devletin ne olduğunu esas olarak da bu yanı gösterir.

Demek ki ilk yüz yıldaki cumhuriyet sadece Kürtlere, Alevilere, kadınlara, işçi ve emekçilere, farklı halklara baskı, sömürü ve zulüm uygulamadı; onlarla birlikte kendini yönetenlere de adeta acı ve işkence yaşattı. Peki böyle bir devletin ve idari sistemin savunulacak yanı olabilir mi? Aynı sistem olduğu gibi devam etsin denebilir mi? Aynı zihniyet ve siyaset olduğu gibi sürdürülsün denebilir mi? Kısa bir değerlendirme sonucunda söz konusu sorulara olumsuz cevap verileceği açıktır. Fakat AKP-MHP faşist ittifakı, bunların oluşturduğu ‘Cumhur İttifakı’ ve bu ittifaka katılan Fatih Erbakan, Hüda-Par, BBP, DSP gibi partiler olumlu cevap vermekte ve bu sistemin bugünkü biçimiyle devam etmesini istemektedirler. “Türkiye Yüzyılı” olarak tanımladıkları ikinci yüzyılın da Kürt, Alevi, kadın, işçi-emekçi ve halk düşmanı zihniyet ve siyaset temelinde şekillenmesini öngörmektedirler. Çok açık ki bunlar bugünkü felâketi derinleştirerek sürdürmekten yanadırlar.

Bir de CHP çatısı altında seçime giren ‘Millet İttifakı’ var. Eski CHP’li Mustafa Sarıgül’ün de bunlara dahil olduğu görülüyor. Bunlar, AKP-MHP faşizminin getirdiği sözde ‘Cumhurbaşkanlığı sistemini’ doğru bulmuyorlar ve beş yıl önceki sisteme dönülmesini istiyorlar. Yani mevcut sistemi beş yıl öncekine göre restore etmeyi öngörüyorlar. Peki böyle bir restorasyon ‘kendi çocuklarını da yiyen’ cumhuriyeti değiştirir mi? Türkiye’nin ikinci yüzyılını demokrasi ve özgürlükler yüzyılı haline getirebilir mi? Bunları yapamayacağı, geçen yüzyılın zihniyet ve siyasetini esas olarak aşamayacağı açıktır. O halde bunlar da mevcut felaketi aşamazlar ve ikinci yüzyılı özgürlük ve demokrasi yüzyılı haline getiremezler.

Geriye ‘Yeşil Sol Parti’ çatısı altında seçime giren ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ kalıyor. Bu ittifak, birinci yüzyıla hakim olan zihniyet ve siyaseti değiştirmek istiyor. Yani Kürt, kadın, Alevi, işçi-emekçi ve halk düşmanı zihniyet ve siyaseti ortadan kaldırarak özgür, demokratik ve kardeşçe bir yaşamın gerçekleştirilmesini öngörüyor. Bunları içeren somut bir programı var. Topluma sunduğu seçim beyannamelerinde bu durumu açıkça ortaya koydular. Kısaca ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ seçimi kazanır ve programını uygularsa mevcut sistemi kökünden değiştirir, Türkiye’nin ikinci yüzyılını özgürlük ve demokrasi yüzyılı yapabilir.

Fakat bu nasıl olacaktır? Sadece seçim kazanmakla bu düzeydeki bir değişiklik gerçekleştirilebilir mi? Mevcut durumda ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ seçimi kazanabilir mi? AKP-MHP faşizmi seçim ile yönetimden düşürülebilir mi? Açık ki bunlar da tam belli ve net değildir. Bu bakımdan, ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ konusunda da ham hayalci olmamak, her şeyin seçim temelinde başarılabileceğini sanmamak, mevcut ittifakın Kemal Kılıçdaroğlu ile ittifakını her şeye kadir görmemek gerekir. Fakat bu temelde Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli Diktatörlüğü yıkılabilir ve bu da çok önemlidir. Böylece AKP-MHP iktidarının bir dönem daha sürmesi gibi tarihi felâket önlenmiş olur. Yine Türkiye ikinci yüzyıla demokratik değişimin önünü açarak ve iddia ile girer.

Demek ki her şey 14 Mayıs seçimi ile çözülmeyecektir. Fakat çözümün önü 14 Mayıs günü AKP-MHP faşist diktatörlüğünün yıkılması ile açılacaktır. Gerisi elbette ki özgürlük ve demokrasi mücadelesinin kesintisiz olarak ve doğru taktiklerle sürdürülmesi temelinde başarılacaktır. Önü açılan demokratik devrim sürekli olacak ve doğru mücadele ile sürdürülmek isteyecektir. Bu da devrimci sosyalistlerin kesintisiz sürdüreceği bir iş ve görevdir.

O halde 14 Mayıs seçiminde iki şey önemlidir: Birincisi AKP-MHP faşizminin yıkılması ve ikincisi ise ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim çatısı olan Yeşil Sol Parti’nin Meclis’e sayı olarak da güçlü bir grupla girmesidir. Zaten önerdikleri adayların önemli bir niteliği vardır ve ikinci yüzyılı özgürlük ve demokrasi temelinde şekillendirecek bilinç ve tecrübe birikimi mevcuttur. O halde yeni yüzyılı doğru şekillendirecek olan Yeşil Sol Parti’dir. Yeşil Sol Parti yeni Türkiye için belirleyici konumdadır. Bu nedenle ki, süreci tartışan devrimci aydınlar, dönemin sloganı olarak ‘Tek Yol Yeşil Sol’ demişlerdir. Doğru yolda ilerleyebilmek için herkes Yeşil Sol Parti’ye çalışmalı ve devrimin önünü açacak Yeşil Sol zaferin yaratılmasına katkı sunmalıdır. Günün devrimci ve demokratik tutumu ve de görevi budur.

Kaynak: Yeni Özgür Politika