Yenilginin eşiğindeki işgalci TC, gerilla karşısında KDP’yi sahaya sürüyor

Bugün yürütülen işgal saldırısında Kürdistan Özgürlük Güçleri’ne karşı yapılmak istenen, Önder Apo tarafından da değerlendirilen ve tarihe klasik bir yöntem olarak geçmiş "Kürdü Kürde kırdırtma" politikası uygulanmaya çalışılmaktadır...

Devrimci, demokratik, yurtsever ve halkçı güçler halkların özgür ve eşitçe yaşayabilecekleri bir dünya için mücadele içerisindeyken; emperyalist yayılmacılık temelinde saldıran devlet güçleri ile ona bağlı çetelerin kendi egemenliklerini hakim kılmak istedikleri bir savaş en kızgın hali ile genel olarak Ortadoğu’da özelde de Kürdistan’ın her parçasında sürmektedir.

Ortadoğu’da mevcut hakim egemenlikler deyim yerindeyse ip üzerindedir. Halklar lehine bir değişim her an kendisini hissettirmektedir. Değişim ihtimali bazen akıllara gelmeyecek şekilde çok kısa bir zamana tekabül edebilmektedir. Gelişmelerin, mevcut egemenliklerin değişmesinin yolu ise Kürdistan’dan geçmektedir. Yarım asırlık Önder Apo ve PKK mücadelesi açığa çıkarmıştır ki Ortadoğu’da belirleyici olan Kürdistan’daki mücadele olmaktadır. Önder Apo öncülüğünde gelişen Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin silahlı direnişi ile birlikte Kürdistan son 37 yıldır her türlü devletçi, egemenlikçi gericiliğe karşı kendi kaderini eline aldığı bir savaşı giderek geliştirmekte ve gerilla mücadelesinde tüm dünyaya örnek teşkil ederek tüm dünya insanlığına umudu muştulamaktadır. 

Kürdistan tarihi yakından incelenirse görülecektir ki; ağırlıklı olarak, işgal eden, saldıran, yakan, yıkan ve talan eden ile halk ve onun özsavunma güçleri arasında meydana gelen savaşların gerçekliği ortaya çıkacaktır. Bu savaşların Kürt halkı ve Kürdistan ülkesinde yaşayan diğer bütün halkları köleleştirme savaşının olduğu bilinmelidir. Günümüz itibari ile süren savaş ise, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir sistemi yaratmak için büyük özgürlük savaşıdır. 

Soykırımcı sömürgeci TC 23 Nisan’da Metîna, Avaşîn ve Zap saldırıları ile birlikte gerillayı var eden dağlardan, topraklarından tasfiye ederek, Kürt halkını ve Kürdistan haklarını büyük soykırıma uğratarak, kendi varlıklarını egemen kılmak istemektedirler. Bu nedenle büyük saldırmaktadırlar. Bugün Kürdistan’da süren savaş, bir “özel savaş” uygulaması olmaktadır. İşgalci Türk devleti tarafından bugün sürdürülen “özel savaş”ın tarihi geçmiş kökleri bulunmaktadır. Emperyalizmin tecrübelerine dayanıp, Abdülhamit’ten Mustafa Kemal’e kadar uzanan bir geçmiş dayanağı vardır. 

İşgalci faşist Türk devletinin, Kürdistan Özgürlük Hareketi karşısında uygulamaya koyduğu birçok yöntem vardır. Faşist TC, bu yöntemleri uygulamaya koymakla birlikte “özel savaşı” derinleştirmek, iflas eden ve teşhir olan birçok yol ve yöntemlerine yenilikler ekleyerek, hatta yeni uygulamalar da devreye koyarak, soykırım savaşında galip gelmek istemektedir. Metîna, Avaşîn ve Zap’ta kahraman Kürdistan gerillasının direnişi karşısında bir kez daha teşhir olup yenilen TC güçleri, çeşitli isimlerle işgalci ordu güçlerince operasyon adı altında saldırı planları devreye koymakta, ‘köy koruculuğu’ adı altında oluşturduğu yerel ve işbirlikçi çeteleri devreye koymakta, yine işgalci ordu güçlerine bağlı paramiliter çete güçleri, kontra ve özel tim yöntemleri ile özgürlük güçleri karşısında “özel savaş” taktiklerini geliştirerek devreye koymaktadır.

İşgalci faşist TC, varlığını Kürt halkının yokluğu üzerine kurmuştur. Bu nedenle 23 Nisan Metîna, Avaşîn ve Zap işgal saldırıları ile birlikte bir kez daha vahşice tüm gücüyle, bütün barbarlığıyla edindiği, bildiği tüm savaş tecrübesiyle saldırmakta ve ne pahasına olursa olsun Gerillayı tasfiye ederek, büyük Kürt soykırımını gerçekleştirmek istemektedir. Kürt sorununun çözümünü bu saldırıların kendi lehlerine noktalamakta görmektedirler. İşgalci TC açısından da bu savaş ölüm ve kalım savaşı olmaktadır. O nedenle bugün Kürdistan’da yürüttükleri savaşta hiçbir kural, sınır, ölçü, hak, hukuk, tanımamaktadırlar. 

Emperyalizmin dünya ve Ortadoğu halklarına yönelik her alanda ve her düzeyde sürdürdüğü savaş, bugün kuklaları faşist TC eliyle Kürdistan'da sürdürülmektedir.

Kürdistan'da bugün sürdürülen “özel savaş” gerçekliği salt askeri zor olarak yürütülmemektedir. Tarihte savaşlara ve gerilla direnişlerinde yenilgide belirleyici rol oynayanın tarafların güçlülüğü değil, cephe gerisinde yürütülen faaliyetler olduğu bilinmektedir. 

Bugün yürütülen işgal saldırısında ise Kürdistan Özgürlük Güçleri’ne karşı yapılmak istenen, Önder Apo tarafından da değerlendirilen ve tarihe klasik bir yöntem olarak geçmiş "Kürdü Kürde kırdırtma" politikası uygulanmaya çalışılmaktadır. Genel itibari ile de işgalcilerin Kürdistan üzerindeki işgal emellerinin kısmi de olsa başarıya ulaşmasında bu politika başat rol oynamıştır. 

"Özel savaş" özü itibari ile bir toplumun iç çelişkilerinden yararlanarak, onları kontrol ederek, birbirine düşürerek, egemenlik sağlama yöntemi olmaktadır. Bu anlamıyla Kürdistan bu uygulamaya hiç de yabancı değildir. Önder Apo öncülüğünde Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de gelişen özgürlük güçlerine karşı mücadelenin ilk yıllarından itibaren ve 90’ların başından 2000’lerin sonuna dek “Kürdü Kürde kırdırtma” politikası ile sürekli olarak bir “özel savaş” gerçekliği uygulanmıştır. Bu konuda özgürlük güçlerinin, tarihten ve kendi geçmiş savaş pratiklerinden yeteri kadar bir tecrübe sahibi olduğu, ortaya koyduğu yaklaşımlarından görülmektedir. 

Bugün Bakur ve Başûrê Kurdistan’da işgalci TC, modern ve teknik araç ve yöntemlerle Kürdistan halkı, coğrafyası ve gerillasına karşı sistematik bir saldırı uygulamaktadır. Halkların birbirine veya kendi içinde kırdırtılması, yani "böl-parçala-yönet” taktiği, ekonomik baskı, kalenin içten fethedilmesiyle ezilen halklardan oluşan devşirme Yeniçeri ve Enderun ocakları ile Hamidiye Alayları gibi "özel kuvvetler" vasıtasıyla iç isyanların bastırılması, işgallerin gerçekleştirilmesi gibi uygulanan daha birçok yöntem, işgalci TC’nin, geçmiş devlet geleneğinden günümüze kadar sürdürdüğü bir politika olmaktadır. 

5 Haziran’da KDP güçlerinin Metîna Alanı’na yoğun askeri sevkiyatından anlaşılacağı üzere, işgalci TC’nin devlet geleneğinden aldığı tecrübe ve pratik ile bu soykırım savaşında kara gücü KDP günümüzün Hamidiye Alayları olmaktadır. KDP’ye, işgalci TC’nin hazırladığı ‘Çöktürme Planı’ çerçevesinde gerillayı tasfiye ederek, Kürt halkını soykırıma uğratmayı önüne en temel görev olarak koyduğu 24 Temmuz 2015 tarihiyle başlayan savaşında büyük bir rol biçilmiş ve verilmiş olduğu pratikte açığa çıkan bir gerçeklik olmaktadır. 

Bu pratik gerçekliği 24 Temmuz 2015 tarihinden sonra yaşananları hatırlayarak sıralayabiliriz;

* Sürekli olarak Sêmalka Sınır Kapısı’nın Rojava halkının üzerine kapatılması,

* 2015’ten günümüze dek Medya Savunma Alanları'nda gerçekleşen hava saldırılarının karadan koordinatının verilmesi MİT ile Parastin arasında kurulan sistem ile sağlanıyor. Bu koordinatların verilmesi sonucu yüzlerce gerilla şehit düşmüştür. 

* 2016-2017 yılları arasında Roj çetelerinin Şengal’e işgalci TC’nin isteği üzerine saldırması (Bu saldırıların karşısında durmaya ve engellemeye çalışan 2 YBŞ savaşçısı ve saldırıyı takip eden gazeteci Nûjiyan Erhan şehit düşmüştür.)

* Şeladizê ve Amediyê kentlerinde, işgalci Türk ordusuna karşı serhildana kalkan gençlerin ve halkın 2019 ve 2020 yıllarında işgalci TC savaş uçaklarınca bombalanarak, şehit düşürülmesi, 

* 2020 itibari ile Medya Savunma Alanları içerisindeki geçiş noktalarını çembere alma. Bu çerçevede Zînê Wertê’de MİT’in emri ile KDP güçlerinin Özgürlük Hareketi’nin bütün uyarılarına rağmen üsler kurması, bu üslere uyarıda bulunmaya giden 3 gerillanın görüşmeden döndükten sonra işgalci TC savaş uçaklarınca bombalanarak şehit düşürülmesi,

*2015 yılında DAİŞ’in Şengal’e saldırmasına karşın KDP güçleri, Şengal’de kaçmıştır. Bunun üzerine Êzidî halkının savunması için HPG ve YJA STAR gerilla güçleri bölgede DAİŞ ile savaşarak, Şengal ve Êzidî halkını büyük soykırım fermanından kurtarmış ve bölgede YBŞ ve YJŞ Özsavunma Güçlerinin oluşumuna öncülük ederek, 2018 yılında bölgeden çekilmiştir. KDP ise Irak ile Bağdat Antlaşması adı altında DAİŞ’in başaramadığını kendisi sürekli olarak Şengal’de PKK’den bahsederek, TC’nin saldırılarında koordinat verme ve istihbarat sağlaması,

*Garê Alanı’nda KDP’nin 25 yıldır uğramadığı eski noktalarını yenileyerek, hatta geçiş hatlarında yeni noktaların inşa edilmesi,

*Son olarak Metîna ve Kandil Alanını çembere almak amacı ile Hacı Ümran’a (Helgurt Dağı-Baleyekatî) yoğun askeri sevkiyat yapması.

*KCK Başkanlık Konseyi Üyesi Helmet (Diyar Xerib) arkadaşın istihbarat verilerek şehit düşürülmesi,

*PKK Yürütme Komitesi Üyesi Kasım Engin arkadaşın istihbarat verilerek şehit düşürülmesi,

Bunun gibi yüzlerce pratik ve olay son 6 yıllık süreçte yaşanmıştır. 23 Nisan işgal saldırıları ile de gerçekleşenler KDP’nin büyük bir ihanet ve büyük Kürt soykırımında ne rol üstlendiğini kanıtlamaktadır.

İşgalci TC bütün tarihsel deneyim ve tecrübelerinin yanı sıra NATO ve emperyalizmin desteğini almasına rağmen Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında uyguladığı “özel savaş” ile yenilme aşamasına girmiştir. Bu aşamada işgalci TC, tarihi ihanet sahibi KDP’yi gerilla karşısında savaştırmak istemektedir. Bu nedenle KDP yöneticileri sürekli olarak işgalci TC ağzı ile konuşarak, Kürt Özgürlük Hareketini ‘terör’ adı ile anmaktadır. Başûrê Kurdistan’da işgalci TC’nin gerçekleştirdiği talan, katliam ve yıkımları Kürt Özgürlük Hareketi’nin varlığı nedeniyle yaptığı demagojisini-safsatasını yayarak, işgalci TC’nin işgal saldırılarına meşruiyet kazandırmak istemektedirler. 

KDP, 5 Haziran’da Metîna’ya gerçekleştirdikleri yoğun askeri sevkiyatta son 6 yıllık sürecin ve TC’nin işgal saldırılarında KDP’ye verilen rolün ne olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya sermiştir. 

İşgalci TC’nin eli ile savaş sahasına sürülmesi TC’nin ne kadar zor durumda olduğu, tarihi gerilla direnişi karşısında nasıl bir arayış içerisine girdiğini, tarihi hesaplaşmadan esasen kaçtığını açığa çıkartmıştır. KDP’nin sahaya bir piyon gibi sürülmesi “özel savaş” kapsamında yapılmaktadır. Gerillayı, KDP ile savaştırarak yormak istemektedirler. O nedenle bu durum bir “özel savaş” yöntemi olarak gerilla ile karşı karşıya gelmekten çekinerek, sürekli olarak değişik alanlarda değişik sorunlarla meşgul etmeye çalışarak, yormak isteyecektir. TC bu hamle ile gerillayı kendi zeminine çekmeye çalışmaktadır. Hatta bu nedenledir ki TC sürekli olarak gerillanın karşısına ordusu yerine daha değişik güçler ve engeller çıkarmaktadır.

KDP gibi işbirlikçi-ihanetçi çizgi, paramiliter DAİŞvari çeteler, kontrgerilla, sahte birlikler, köy korucularına kadar çok çeşitli ve karmaşık bir engelleme ile gerilla direnişini boğmak istemektedir. Kürdistan ve onun tarihi bu gibi “özel savaş” uygulamalarını sürekli olarak görmüş, yaşamıştır. 

İşgalci TC’nin Kürdistan’da yürüttüğü “özel savaş” yöntemlerini tanıyarak, tüm yönleri ile bilince çıkartmak amacıyla tanımı, ortaya çıkış koşulları ve örgütlenme biçimleri incelenerek, kavranılması ve buna karşı mücadele yürütülmesi mümkündür. 

Son olarak, savaşın giderek gelişeceği ve süreceği, yayılacağı herkes tarafından görülmektedir. Nasıl saldırılırsa saldırılsın, hangi kirli yöntemler uygulanırsa uygulansın sonun muhteşem olacağı görülmektedir. Şimdiye kadar halklara kazandıranın Önder Apo, PKK ve fedai çizgisinde direniş olduğu tüm insanlık tarafından bilinen bir gerçekliktir. Bu gerçek kendisini tarihle ispatlamıştır. Faşist işgalci gericiliğin yenilgisi Ortadoğu’da yeni bir süreci başlatacaktır. Aynı Rojava’da DAİŞ’in yenildiği gibi.