29. Rosa Luxemburg Konferansı gerçekleştirildi

Berlin Tempodrum’da düzenlenen 29. Rosa Luxemburg Konferansında aşırı sağın yükselişine ve savaşa karşı barış cephesinin yükseltilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

29. Rosa Luxemburg Konferansı,  3 bin 500’den fazla kişinin katılımıyla Almanya’nın başkenti Berlin’de gerçekleştirildi. Junge Welt gazetesi öncülüğünde düzenlenen konferansta Avrupa’da ve Almanya’da aşırı sağın yükselişi, Ortadoğu ve dünyadaki savaşlar, gençliğin militarizasyonu ve alternatif bir sistem olarak sosyalizm başlıklarında oturumlar düzenlendi.

SIDMUSTAFA: BATI SAHRA KENDİ KADERİNİ TAYİN ETMELİ 

Batı Sahra Kurtuluş Cephesi'nin Almanya Temsilciliği'nden Saleh Sidmustafa yaptığı konuşmada, Batı Sahra'nın İspanya'ya verildiği 1884 Berlin Afrika Konferansı'ndan 2020 yılına kadar çatışmanın tarihini özetledi. Sidmustafa, Batı Sahra üzerindeki anlaşmazlığın hala çözülememiş olmasının nedeninin Fas tarafından on yıllardır işgal edilen bölgenin zengin kaynakları, Fransa gibi Batılı devletlerin suç ortaklığı ve Batılı sermaye çıkarlarının saldırganlığı ve açgözlülüğü olduğuna dikkat çekti. Başta Siemens olmak üzere birçok Alman şirketinin de Batı Sahra'nın Fas işgali altındaki kısmında faaliyet gösterdiğine işaret eden Sidmustafa, alternatif enerji kaynakları geliştirme bahanesiyle Fas’ın Batı Sahra işgalinin pekiştirildiğini ve "yeşille yıkandığını" vurguladı. 

MÜZİSYEN OSORIO: ALLENDE VE JARA’YI UNUTMUYORUZ

Konferansa katılan Şilili besteci ve müzisyen Daniel Osorio, Allende’ye yönelik darbe ve Şili'deki diktatörlüğe karşı direnişi (1973-1990) anmak için müzikal ve görsel bir katkıda bulundu. Osorio, "Allende'ye, Víctor Jara'ya bir saygı duruşu" diyerek, programın Şili'nin darbe öncesi, darbe sırası ve darbe sonrası tarihine adanmış olduğunu ifade etti.

Salonda bulunanlar, Şili direnişinin en ünlü şarkısı çalındığında ayağa kalkarak: "¡ El pueblo unido jamás será vencido!" sloganını attı. 

HASLBECK: NATO KARŞITLIĞI SOKAKLARA TAŞINMALI

Konferansta konuşan Franz Haslbeck, savaşların yoğunlaştığı zamanlarda "barış hareketinin güçlü olması daha da önemli" dedi. Alman hükümetinin tutum ve politikalarının kamuoyunu manipüle ettiğini belirten Haslbeck, NATO karşıtlığının sokaklara taşınması gerektiğini, 17 Şubat'ta Münih "Güvenlik Konferansı"na karşı yapılacak eylemin bir fırsat olacağını, bu eylemin silahlanma programına ve baskı girişimlerine karşı olması gerektiğini söyledi. Haslbeck, "İhtiyacımız olan şey, çatışma yerine Avrupa çapında işbirliğidir" dedi.  

Barış hareketinin enternasyonal bir olay olduğunu belirten Sol Parti’den Tobias Pflüger ise, barış hareketinin rönesansı için çağrıda bulunarak, “Sonunda mantıklı bir şekilde silahsızlanmalıyız. Günün emri bu" dedi. 

LIEBNECHT’İN TORUNLARI ONUR KONUĞU 

Rosa Luxemburg Konferansı'nın onur konukları arasında 1919'da Alman Freikorps tarafından öldürülen Karl Liebknecht'in torunları Maja Karlena ve Marianne Liebknecht de yer aldı. Stantları dolaşan ve katılımcılarla sohbet eden ikiliye yoğun ilgi gösterildi.

GENÇLER VE MİLİTARİZM TARTIŞILDI 

Konferansta “Gençlik” başlığı altında militarizmle aktif mücadelede sınıf bilincinin kazandırılması tartışıldı. Gençlik panelinde Freya Pillardy (SDAJ), Doğuş Birdal (DIDF Youth), Ariane Alba Marquez (SDS) ve Jan Hagelstein (IG Metall) ve Berlin Eyalet Öğrenci Komitesi'nden Aimo Görne "Gençliğin militarizasyonu ve buna cevabımız" konusunu tartıştı.

Panel konuşmacıları, egemen sınıfın gençleri emperyalist amaçları doğrultusunda gençleri kullanma girişimlerine odaklandı. Barış hareketinin ve şirketlerin durumu da tartışıldı. 

CORBYN: FİLİSTİN İÇİN ADALETE İHTİYACIMIZ VAR

İsrail'e karşı açılan soykırım davasını takip etmek üzere Lahey'de bulunan İngiliz İşçi Partisi'nin eski lideri Jeremy Corbyn, online selamlama mesajı gönderdi. Corbyn mesajında, 13 Ocak'ın ezilen Filistinlilerle uluslararası dayanışma günü ilan edildiğini ve Gazze savaşına karşı dünyanın dört bir yanında gösteriler düzenlendiğini hatırlattı. Batılı hükümetlerin İsrail’i desteklemesini korkunç bulan Corbyn, "Sadece savaşın sona ermesine ihtiyacımız yok, işgalin sona ermesine ihtiyacımız var. Filistin için adalete ihtiyacımız var" dedi. 

SEVDA KARACA: SOSYALİZM ALTERNATİFTİR 

Konferansa katılan Emek Partisi (EMEP) Milletvekili Sevda Karaca Demir, de sosyalizme doğru toplumsal bir dönüşüm için işçi sınıfının ve sınıf mücadelesinin merkeziliğini vurgulayarak İngiltere’den İran’a, Fransa'dan Kazakistan’a kadar çok sayıda örnek verdi. Sevda Karaca, dünya genelinde işçiler arasında artan memnuniyetsizliğe ve protestolara işaret ederek, Türkiye'deki emekçilerin de Erdoğan'ın tek adam rejimi altındaki baskılara rağmen son yıllarda önemli eylemler ve grevler gerçekleştirdiğini, işçi sınıfının mevcut zayıflığının bağımsız bir parti etrafında örgütlenmemiş olmasından kaynaklandığını söyledi.

Ekonomik mücadelenin siyasi bir mücadeleye dönüştürülmesi gerektiğine işaret eden Sevda Karaca, katılımcılara dijital alandaki çağrıların etkisine güvenmemeleri, proleter kitlelerin gerçekliğini tanımaları ve siyasi örgütlenmeyi ilerletmek için kişisel diyalog ve işbirliği yoluyla karşılıklı güven inşa etmeleri çağrısında bulundu. Milletvekili Sevda Karaca, sözlerini "Barbarlık yenilecek, işçi sınıfı zafer kazanacak" sloganıyla bitirdi.

STÜVEN: AŞIRI SAĞA SINIRLARINI BİLDİRMELİYİZ

Rosa Luxemburg Konferansı’nın son oturumunda sağdan gelen ve giderek büyüyen tehlikeye karşı siyasi mücadele tartışıldı. "Sağı kim durduracak?" sorusunu Gazeteci Alev Bahadır (DIDF), Zaklin Nastic (milletvekili, BSW), Shabnam Shariatpanahi (DKP), Luca Stüven (Perspektive Kommunismus) ve Gerd Wiegel (DGB Federal Yönetim Kurulu "Demokrasi, Göç ve Irkçılık Karşıtı Politika" bölümü başkanı), jW Genel Yayın Yönetmeni Stefan Huth moderatörlüğünde tartıştı.

Alev Bahadır, AfD'nin yükselişinin gökten zembille inmediğini söyleyerek, on yıllardır uygulanan neoliberal politikaların buna zemin hazırladığını, 2024’ün bir kez daha büyük kesintilerin yapılacağı bir yıl olacağını söyledi.

Alev Bahadır, “Kriz dönemlerinde iki seçenek vardır: Ya sol güçler nedenleri tespit edip çıkış yolları sunmayı başarır ya da sağcı güçler bu durumu kendi politikaları için kullanır. Sol güçler kendi önceliklerini daha güçlü bir şekilde belirlemelidir” diye konuştu.

Luca Stüven ise kapitalizmin krizde olduğunu ifade ederek “Ama bizler de sadece alternatif oluşturmakla sınırlı kalmamalıyız; sağcılarla çatışmayı da göze almalıyız. Aşırı sağa bıraktığımız her alan, onlar tarafından dolduruluyor. Onlara sınırlarını bildirmeliyiz” dedi.

Konferans "Enternasyonal" marşı ile son buldu.