Aydar: Belçikalı savcı Türkiye temsilcisi gibi hareket ediyor

Aydar: Bu dava Türkiye ve müttefiklerinin Kürt hareketine karşı hazırladığı bir davadır.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de 36 Kürt siyasetçinin hakkında açılan davanın yeni duruşması 26-27 Haziran’a ertelendi. Davaya tepki gösteren KNK Yürütme Komitesi üyesi Zübeyir Aydar, Belçikalı savcının Türk temsilcisi gibi hareket ettiğini söyleyerek, davanın sonlandırmasını istedi.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de aralarında siyasetçi ve gazetecilerin de bulunduğu 36 kişi hakkında açılan davanın devamı Salı günü görüldü. Kamuoyunda, “PKK davası” olarak bilenen dava en son 3 Kasım 2016’da görülen duruşmada mahkeme heyeti, “PKK silahlı mücadele yürütüyor, faaliyetleri terör suçu değil” yönünde kararına savcılığın yaptığı itiraz sonucunda geçtiğimiz Salı günü görülen dava, bir karara bağlanmadan 26-27 Haziran’a ertelendi. 26 Kürt siyasetçi ve gazeteci arasında bulunan KNK Yürütme Komitesi üyesi Zübeyir Aydar, davaya ilişkin ANF’ye bilgi verdi. “Bu dava Türkiye ve müttefiklerinin Kürt hareketine karşı hazırladığı bir davadır” diyen Aydar, Belçikalı savcının, Türkiye temsilcisi gibi hareket ettiğini söyleyerek tepki gösterdi.

‘BU BİR NATO OPERASYONU’

Davanın Türkiye isteği üzerinde açıldığını hatırlatan Aydar, “Dava açıldığı dönemde Türkiye, Amerika’dan Güney Kürdistan’a yönelik operasyon yapmaları istiyordu. Özellikle Türk general Edip Başer, o dönemde NATO’da görevli ABD’li generallerle sürekli baskı yapıyor. Ama ABD öyle bir operasyona yanaşmıyor. Buna karşılık bize yönelik böylesi bir dava başlatıldı. Onun için bu bir NATO operasyonudur. Zaten bu gerçeklik Fethullah Gülen operasyonları çerçevesinde göz altına alınan bazı polis müdürlerinin ifadelerinde de ortaya çıktı. Ve bu Wikileaks belgelerinde de yazıldı” diyerek davanın siyasi olduğunu söyledi.

Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik bu tür komplolarının geçmişe dayandığını hatırlatan Aydar, “İlk olarak 1986’da İsveç’te, daha sonra Almanya, Fransa’da da yapıldı. Yine Anders Fogh Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliğine karşılık Roj TV, kapatıldı. Bizim bu dava da sipariş üzerine yapıldı. Ancak bugün koşullar değişti. Zaten en son mahkeme de ‘PKK silahlı mücadele yürütüyor, faaliyetleri terör suçu değil’ yönünde karar verdi. Ancak savcı, Türkiye temsilcisi gibi davranarak, buna itiraz etti” dedi.

‘İDDİALAR TEMELSİZ VE BOŞ’

Davanın savcısının Türkiye’nin temsilcisi gibi davrandığını belirten Aydar şöyle devam etti: “3 Kasım 2016 tarihinde mahkeme heyeti, ‘PKK silahlı mücadele yürütüyor, faaliyetleri terör suçu değil’ yönünde karar vermesine rağmen savcı itirazda bulundu. Bunun üzerinde 9 Mayıs’ta tekrar bir duruşma oldu. Maalesef Belçikalı savcı, Ankara Cumhuriyet başsavcısı gibi temelsiz ve kendini boşa çıkartacak şekilde iddialarda bulunuyor. Bu duruşma da aynı şekilde görüldü. Dava dosyasında 36 kişi var ama tamamen soyut suçlamalar. Kişilere yönelik her hangi bir suç yok, Hiç bir detay yok. Mahkeme de, sordu ama savcı sıkıştı, onun için sure istedi. 2 Haziran’a kadar kendisine sure verildi. Suçlamalar gülünç. Tamamıyla Türkiye’nin tezleri üzerine yürütülüyor.”

Savcının mütalaasında kendisine göre bir Kürdistan tespiti yaptığını dile getiren Aydar, “Kürdistan’ın dört parçaya bölündüğünü, yüzölçümü olarak tahmini rakamlar vererek geniş bir coğrafyaya sahip olduğunu ortaya koyuyor. Kürt nüfusundan bahsederken 35 milyon civarında Kürt olduğunu, bunların 14,5 milyonunun Türkiye sınırları içinde yaşadığını söylüyor. Gerek Kürdistan’ın yüzölçümü gerek Kürt nüfus sayısı konusunda savcının söyledikleri gerçekleri yansıtmasa da kabul etmesi önemli. Ancak sorun da bundan sonra başlıyor. Bu gerçekliğe rağmen savcı, Kürtlerin diğer halklar gibi hak sahibi olabileceklerini kabul etmiyor ve kendi kaderlerini tayin etme haklarını inkâr ediyor. Kısacası savcıya göre ‘Kürdistan var ama bir statüye (sömürge, otonom, federal, bağımsız) sahip olamaz, Kürtler var ama kendi kendilerini yönetemezler, kendi kaderlerini tayin etme hakları yoktur, olamaz’ diyor. PKK’nin 5-6 bin militanın olduğunu söylüyor. Bu bütün Kürtleri temsil etmediğini belirtiyor. 6 milyon oyu görmüyor, 10 bin insanın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için ‘Benim Önderim’ diye imza verdiğini görmezlikten geliyor” diye tepki gösterdi.

‘SAVCI DİRİ DİRİ YAKILAN İNSANLARI GÖRMÜYOR’

Kürdistan şehirlerinin önemli bir kısmının haritadan silindiğine de dikkat çeken Aydar şöyle devam etti: “Roboski'de Türk savaş uçakları çoğu çocuk 33 sivili katletti, daha geçen sene bu sıralarda Cizre'de 100'ü aşkın insan diri diri bodrumlarda yakıldı. Halen bir kısmının cenazesi teşhis edilebilmiş değil. Cizre’deki bu katliam detaylı olarak Birlemiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve çok sayıda insan hakları örgütlerinin raporlarında ayrıntılı olarak yer almıştır. Belçikalı savcı Türkiyeli bir savcı gibi bizi mahkum etmek için her yola başvuruyor. Ama Kürdistan da işlenen insanlık suçlarını, savaş suçlarını, yakılan yıkılan şehir ve köyleri, işkenceleri, yol ortasında öldürülen insanları, apartmanların bodrumlarında yakılan insanları, her gün bombalanan ve yakılan ekolojiyi hiç mi hiç görmüyor. O konuya hiç girmiyor ve orada yaşanan vahşete seyirci kalıyor. Eğer zahmet edip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son 30 yılda Türkiye’ye ilişkin verdiği kararlara kısa bir göz atsaydı herhalde böyle mütalaa yazmazdı.”

Aydar, bu bir siyasi dava olduğunu vurgu yaparak, “Bu davanın hukuk ile alakası yok. Beklentimiz bu mahkeme diğer mahkemenin kararını onaylaması ve Türk tarafı ve savcının itirazları dikkate almayıp, davayı kapatmasıdır” dedi.