Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "Barış ve Demokratik Toplum” başlıklı tarihi çağrısı sonrası 12. Kongresini toplayan PKK’nin silahlı mücadele dönemini sonlandırdığını ve yeni bir başlangıç ve paradigmaya işaret ettiği bildirgenin yankıları sürüyor. Barış beklentisinin yükseldiği bir ortamda, CHP ve ulusalcı kesimler tarafından Kürt meselesinin neden ve sonuçlarını irdeleyen bildirgeyi hedef gösterip, “Lozan Anlaşması” üzerinden tartışmaya açması ise tepki çekti.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, hem bildirgeyi hem de etrafında oluşturulmaya çalışılan spekülatif tartışmaları ANF’ye değerlendirdi.
‘PKK’NİN KONGRE SONRASI AÇIKLAMASI TARİHİ BİR AÇIKLAMA!’
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı sonrası PKK kongresinin tarafından beklendiğini belirten Meral Danış Beştaş, 5-7 Mayıs tarihlerinde yapılan kongrede “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının destekleneceğinin ve arkasında olunacağının bir bildirgeyle açıklandığını hatırlattı. Kongre sonrası yayınlanan açıklamanın tarihi bir açıklama olduğunu vurgulayan Beştaş, 10 yıllardır devam eden çatışmalı ortamın, bir savaşın bu şekilde sonlandırılmasının hem içerik itibarıyla hem bundan sonra çözüm noktasında muazzam bir yol haritası oluşturacağını kaydetti.
‘ÇOK UĞRAŞTIK AMA KARŞIMIZDA DUVAR VARDI’
Hem İmralı’nın hem siyasetçi olarak kendilerinin her zaman gündeminde diyalog, müzakere ve çözüm olduğunu hatırlatan Meral Danış Beştaş, “Uzun yıllardır aslında Sayın Öcalan’ın barış çağrılarında bulunmuştu. 1993'te ilk ateşkes çağrısını yapmıştı ama muhatap bulunamıyordu. O günden bugüne aslında kayıp on yıllar var. Keşke bu o yıllarda çatışmasızlık ortamı, silahsız bir zeminde demokratik çözümü sağlamış olsaydık. Bunun için gerek Sayın Öcalan gerek bizler çok uğraştık fakat karşımızda duvar vardı maalesef ve buna yanıt alamıyorduk. Tam tersine bir kutuplaştırma siyaseti, ayrıştırma siyaseti, ret siyaseti devam ediyordu. Biz her zaman için Öcalan'ın muhatap olduğunu, kendisinin kurucu önder olarak bunu çözebileceğini, bu konuya öncülük yapabileceğini ifade ediyorduk. Şu anda aslında bir anlamda sözlerimiz karşılanmış durumda. Bu nedenle olumlu buluyoruz” dedi.
‘ÇÖZÜM İÇİN DEMOKRATİKLEŞME ZAMANI’
PKK’nin kongre kararlarının açıklanmasından sonra herkesin gözünün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, iktidarda ve İmralı’da olduğunu belirten Meral Danış Beştaş, Abdullah Öcalan’ın bu sürecin nasıl yönetileceği, nasıl ileri bir aşamaya taşınacağı konusunda yoğun bir tartışma yaşanacak, görüşlerin ifade edileceğini söyledi. Sonuç itibarıyla PKK’nin yaşanan sorunların sebebi değil, sonuçları olarak ortaya çıkmış bir isyan hareketi, bir silahlı kalkışma olduğunu anımsatan Beştaş, “Kürtlerin cumhuriyetle yaşadığı asgari düzeyde, kimliklerinin, dillerinin, kültürlerinin bir bütün olarak kendilerinin reddi, asimilasyon politikaları, Kürt halkına yönelik iktidarlar değilse de siyasetin ve yaklaşımın değişmemesi gerçeği karşısında böyle bir kalkışma oldu ve silahlı mücadele on yıllardır sürüyor. Peki diyelim ki silah bırakılacak. Kongrede bu yönde açıklama oldu zaten. Her şey çözülmüş mü olacak? Hayır. Çözülmüş olmayacak. Çözüm için demokratikleşme zamanı. Bu konuda tabii ki en önemli adres Türkiye Büyük Millet Meclisi” diye konuştu.
‘ÖCALAN ROLÜNÜ OYNAYABİLMELİ, UYGULANMAYAN AYM, AİHM KARARLARI UYGULANMALI!’
İlk adım olarak temel muhatap olarak Öcalan’ın bu süreci sağlıklı yürütebilmesi için rolünü oynayabilmesi gerektiğini hatırlatan Meral Danış Beştaş, bununla birlikte uygulanmayan Anayasa ilkeleri başta olmak üzere, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının vakit kaybetmeden uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Bunların uygulanmasının toplumda güven artırıcı bir adım olacağını ifade eden Beştaş, bunun için de siyasi irade gerektiğini vurguladı. Bu anlamda her şeyin sadece hukuki zemin olarak tarif edilemeyeceğine, bir de siyasi zemin gerektiğine işaret eden Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hukukun uygulanması için siyasi irade lazım. Şimdi demokratik toplumu inşa etmek için somut gelişmelerin, adımların olması gerekiyor. Topluma güven vermek gerekiyor. Çünkü Kürt halkı başta olmak üzere diğer bütün halklar da çok büyük acılar yaşadılar, büyük bedeller ödediler. Evlatlarını yitiren, çocuklarını işkencede kaybeden, faili meçhul cinayetlerden kayıplara kadar yani hakikaten her güne neredeyse bir anmanın düştüğü bir coğrafyada yaşıyoruz. Ve cezasızlık politikası devam ediyor. İleriki dönemlerde tabii ki hakikatler, yüzleşme, ona dair de çalışmalar olacaktır. Bizler de bu konuda ifadelerde bulunacağız. Ama şu anda en azından toplumun yaşadığı acıları hafifletecek somut gelişmelere ihtiyaç var. Bu da demin de işaret ettiğim gibi Anayasanın ilkeleri ile AYM ve AİHM’nin uygulanmayan kararlarının uygulanmasıyla başlayabilir. Siyasi sebeplerle yıllardır rehin tutulan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, Leyla Güven gibi Kobanê ve Gezi davalarında tutuklananların ve genel olarak da siyasi tutsakların özgür kalması gerekiyor. Bu, demokratikleşmenin en önemli adımlarından biri.”
‘BU KORKUNÇ BİR EZBERDİR, KABUL EDİLEMEZ BİR TARTIŞMADIR’
PKK’nin Kürt meselesinin neden ve sonuçları üzerine yaptığı tespitlerin ana muhalefet ve ulusalcı kesimler tarafından Lozan Anlaşması üzerinden hedef alınmasına tepki gösteren Meral Danış Beştaş, şunları kaydetti: “PKK ben silahları bırakıyorum, siyaset kanallarıyla bu işin çözümü gerekiyor diyor. Birileri diyor ki, hayır sen bölücüsün. Bir kere çok vahim bir durum var yani ortada. PKK'nin nasıl ortaya çıktığını, neyin mücadelesini verdiğini ya da şu anki tabloyu uzun uzun değerlendirmek lazım ama bir kere her cumhuriyet demokratik değildir. Mısır cumhuriyet ama Belçika’da mesela kraliyet var. Şimdi Mısır demokratik ya da Belçika anti demokratik bir yönetim mi diyeceğiz buna? Önemli olan cumhuriyetin içini doldurmak. Tek başına cumhuriyet demek o ülkenin demokrasiyle yönetildiği anlamına gelmez. Biz tam da cumhuriyeti demokratikleştirme mücadelesi veriyoruz. Adı cumhuriyettir diye bir anda her şey çözüldü anlamına gelmiyor. Bu korkunç bir ezber. Kabul edilemez bir tartışma. Bu, eski inkar, asimilasyon, ret politikasının devamından yana olmak demek. Bu, barışa karşı olmak demek. Bu çözüme karşı olmak demek. Bunu söylesinler o zaman. Şimdi 2025 yılındayız, 21. yüzyıldayız. Kürtler hala inkar mı edilsin? Kürt yok mu diyelim? Ya da Kürt dili yok mu diyelim? Lozan tartışılamaz deniliyor mesela. Demokrasilerde her şey tartışılabilir. Üstelik Lozan Antlaşması 100 yıldır tartışılıyor hem uluslararası alanda hem Türkiye'de. Ve bunu tartışamazsınız denmesi de başka bir egemenlik biçimi. Bu, barış olacak eyvah demek gibi bir durumda kalıyorlar şu anda. Bu anlamda ben yaraların görülmediğini değil, kabul edilmediğini düşünüyorum. Burada bir ret politikası var, üstenci, hiyerarşik, Kürt halkını kendisinden aşağı, hak sahibi olmayan özneler olarak gören bir yerden yaklaşım gösteriliyor. Bir ayrımcı tutum var her şeyden önce. Tam da demokratik toplum inşası derken bunu söylüyoruz. Geçmişin arkaik sözleriyle, yüzyıldır tekrarlanan ezberlerle çözüm perspektifi oluşamaz. Bir kere bunlarla yüzleşmemiz lazım. Varsa hatalar, bunlar görülmeli, öz eleştirileri verilebilmeli, eleştiri yapılabilmeli.”
‘ADALET BAKANI’NIN ‘UMUT HAKKI’ KONUSUNDA KULLANDIĞI DİL ÇÖZÜME HİZMET ETMİYOR’
“Umut Hakkı” hakkında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yaptığı, “Öyle bir görüşme yok, Umut Hakkı söz konusu değil” açıklamasının da talihsiz bir açıklama olarak nitelendiren Meral Danış Beştaş, bu dilin çözüme ve barışa hizmet etmediğini kaydetti. Beştaş, neticede “Umut Hakkı”nın çok uzun süredir tartışıldığını ve AİHM’nin bu konudaki kararının uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Bu anlamda Adalet Bakanlığı’nın bu dili değiştireceğine inandığını dile getiren Beştaş, “Türkiye AİHM kararlarına taraf konumunda, 90. Madde var. Ben demin siyasi irade gerekir derken bu kararların uygulanması gerektiğini söylüyordum” dedi.
‘TÜRKİYE HALKLARINA BARIŞ BORCUMUZ VAR, BUNU YAPACAĞIZ’
HDK’nin bundan sonra izleyeceği yol haritasına da değinen HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, süreci değerlendireceklerini ve kararlara gideceklerini duyurdu. HDK olarak barışın toplumsallaşması ve inşası konusunda çalışmalar, konferanslar ve buluşmalar yaptıklarını hatırlatan Meral Danış Beştaş, bu kapsamda değişik illerdeki çalışmalarına devam edeceklerini belirtti.
Barış ve Demokratik Toplum çağrısının yaşam bulması, toplumun rızasının ortaya çıkması ve tabii ki toplumsallaşması için görevlerini ve üstlerine düşen rolü oynayacaklarını vurgulayan Meral Danış Beştaş, “Bu konuda çok yüksek bir ilgi olduğunu gerçekten söyleyebilirim. Bugüne kadar gittiğimiz her yerde insanların soruları var kafalarında, talepleri var, önerileri var, kaygıları var. Bunu görebiliyoruz ve o toplantılarda konuştuktan sonra, kendileri de söz kurduktan sonra çok daha güçlü bir çıkış yakalanıyor. Kendilerini de güçlenmiş hissediyorlar ve biz de öyle hissediyoruz. Biz burada farklı toplumsal kesimlerle mutlaka buluşacağız ve barışı hep birlikte inşa edeceğiz. Çünkü Türkiye halklarına, Sırrı Başkan'a ve bu uğurda yaşamını yitiren herkese borcumuz var. Bunu yapacağız” vurgusunda bulundu.