‘BM’nin Şengal pratiği nedeniyle katliam riski sürüyor’

Êzidîlere yönelik soykırım saldırılarının üzerinden 5 yıl geçti. BM kendi kurumlarının çağrılarına rağmen halen soykırım olarak tanımadı.  Şengal Diaspora Meclisi Başkanı İğrek, BM’nin bu tutumunun yeni katliamlara neden olabileceği uyarısında bulundu.

Ortadoğu’nun en kadim halklarından olan Êzidî Kürtleri gerek dini inançları gerekse de kimliklerinden ötürü tarihsel olarak katliamlar silsilesine tabi tutuldu. Êzidîler, tarihleri boyunca 74 kez katliama maruz kaldıklarını belirtiyor. Sonuncusu bir soykırım saldırısıydı. 3 Ağustos 2014’te DAİŞ çeteleri, Êzidîleri inançları ve kimlikleri nedeniyle yok etmek istedi.

Giydikleri elbiseler gibi düşünceleri de karanlık olan bu terör örgütü, dünyanın gözü önünde Güney Kürdistan denetimindeki Êzidîlerin kadim şehri Şengal’e saldırarak büyük bir soykırım gerçekleştirdi. Katletmekle yetinmeyen kara zihniyet, binlerce Êzidî kadınını esir alarak modern dünyanın gözleri önünde köle pazarlarında satışa çıkardı.

O gün yaşananlar kısa zamanda sınırları aşıp uluslararası bir boyut kazansa da uluslararası güçlerin ve onların denetiminde işleyen kurumların tutumu, Êzidî Kürtleri üzerindeki katliam riskini ortadan kaldırmadı.

3 Ağustos 2014’te yaşanan soykırımın beşinci yılındönümüne girerken, bugün Êzidîler ve onların dostları bir kez yine Şengal’de yaşananların başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kamuoyu tarafından soykırım olarak tanınmasını ve sorumluların uluslararası mahkemelerde yargılanmasını istiyor. BM ve uluslar güçler bugüne kadar herhangi bir somut adım atmış değil.

RAPORLAR SOYKIRIM DEDİ AMA…

Son yaşanan soykırımın ardından bir çalışma içirişine giren BM, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi noktasında önemli bir rol oynamaktan kaçındı. 2015’in Mart ayında bir açıklama yapan BM İnsan Hakları Konseyi ellerindeki raporlara dayanarak, “Êzidîlere yönelik insanlığa karşı suçları ve savaş suçları işlendi, bu suçlar soykırım tanımına girebilir” dedi. Konsey, açıkladığı raporun ardından BM Güvenlik Konseyi’nin konuya ilişkin harekete geçmesini istese de, Güvenlik Konseyi herhangi bir somut çalışma içerisine girmedi.

UCM’YE TAŞINMASI İSTENMİŞTİ

Güvenlik Konseyi’nin tutumuna karşı BM İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, 16 Haziran 2016 tarihinde tekrardan bir rapor açıkladı. Komisyon, rapor içindeki verilere dayanarak DAİŞ’in Êzidî soykırımı yaptığını duyurarak, sorumluların açığa çıkarılması için uluslararası güçlere çağrıda bulundu.

Raporunda Şengal’de yaşanan soykırımın boyutuna ayrıntılı bir şekilde yer veren komisyon, DAİŞ’in savaş ve insanlık suçu işlediğine dikkat çekerek, aynı zamanda başta BM olmak üzere uluslararası güçlere yaşananları soykırım olarak tanınması çağrısında bulunmuştu. BM Güvenlik Konseyi’ni bu noktada göreve çağıran komisyon insanlığa karşı işlenen bu suçların aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taşınmasını gerektiğine vurgu yapmıştı.

ÜÇÜNCÜ YILDÖNÜMÜNDE ÇAĞRI YENİLENDİ

Sunulan raporlara rağmen BM Güvenlik Konseyinden doğru olumlu bir adım atılmazken, Şengal katliamının 3’üncü yıl dönümünde BM İnsan Hakları Konseyi bir açıklama daha yayınlamıştı. Yaptığı açıklamada Êzidî Soykırımı’nın hem BM tarafından hem de uluslararası güçler tarafından tanınmasını gerektiği söyleyen Konsey, aynı zamanda DAİŞ üyelerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) veya coğrafi ve zamansal yargılama yetkisine sahip geçici bir mahkemede (ad hoc mahkemeleri) ya da ulusal mahkemelerde yargılanması için yetkili kurumların harekete geçmesini istemişti.

AP SOYKIRIM DEDİ AMA DEVAMI GELMEDİ…

Şengal’da yaşananların soykırım olarak tanınmasını isteyen sadece BM İnsan Hakları Konseyi olmadı. Uluslararası alanda çalışan birçok sivil toplum kuruluşu, yayınladıkları raporlarla aynı çağrıyı yenilerken, uluslararası güçlerin Êzidîlerin mağduriyetini gidermede çok eksik kaldığına dikkat çekmişti.

Avrupa’daki Êzidî kurumlarının çalışmaları sonucunda, Avrupa Parlamentosu, 4 Şubat 2016 tarihli oturumunda Şengal’deki katliamı gündemine almıştı. Oturumlar sonucunda parlamento üyeleri, Irak ve Suriye’de Hristiyanlar ve dini diğer azınlıklara soykırım yapıldığını oy birliğiyle kabul etti. Parlamento nezdinde bu karar alınmış olsa da, üye devletler yaşanan mağduriyetin giderilmesi noktasında doğrudan bir pratik çalışma içerisine girmedi. Böylece alınan kararlar, kağıt üzerindeki varlığından öteye gitmedi.

Şengal Soykırımı 5. yılına, bir kez yine Êzidîlerin Şengal’e özerk statü ve yaşananların soykırım olarak kabul edilmesi talebiyle girerken, BM’nin bu noktadaki tavrını Şengal Diaspora Meclis Başkanı Fikret İğrek ile konuştuk.

İĞREK: 5 YIL ÖNCEKİ SESSİZLİK HALA DEVAM EDİYOR

DAİŞ’in Şengal’e saldırdığı dönemde ne uluslararası koalisyonun nede BM’nin net bir tavır ortaya koymadığını söyleyen İğrek, “O gün yaşanan sessizlik bugün hala devam ediyor. 5 yıl içerisinde yaptığımız bütün görüşmelere rağmen başta BM olmak üzere birçok uluslararası kuruluş, Êzidî toplumunun yaralarını saracak pratik bir adım atmadı” dedi.

BM İnsan Hakları Konseyi’nin Şengal’de yaşananları soykırım olarak tanımlayan raporlarını hatırlatan İğrek, “Bu raporlara rağmen, BM ve diğer kurumlar Şengal’de yaşananlar soykırım olarak tanımaktan kaçındı. Acılarımız hala dünkü gibi tazeliğini korurken, 3 Ağustos’un bir soykırım olarak kabul edilmemesini şiddetle kınıyoruz. Soykırımın 5.yılı vesilesiyle başta BM olmak üzere uluslararası güçlere 3 Ağustos’un Êzidî Soykırımı olarak tanınması çağrısı yapıyor ve aynı zamanda soykırımla ilişkisi olan herkesin uluslararası mahkemelerde yargılanmasını talep ediyoruz” diye ekledi.

‘ŞENGAL’E DOĞRUDAN HİÇBİR YARDIM YAPILMADI’

“BM, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu bugüne kadar bazı kuruluşlara Êzidîler adına maddi yardımda bulunsa da, fakat Şengal’e yönelik doğrudan bir yardım yapmamıştır” diyen İğrek, devamla şunları ekledi: “BM bugüne kadar neden Şengal’e bir heyet göndermedi? Soykırımın acıları hala tüp çıplaklığıyla Şengal’de yaşanmaya devam ederken, BM neden buradaki insanlarla bir görüşme gereksinimi hissetmedi? Neden bu insanların mağduriyetini gidermede noktasında bir pratik içerisine girilmedi? Görev ve sorumluluğu bunlar olan bu kuruma, bizler bu soruları sormaya devam ederek, sergilenen kirli politikayı deşifre etmeye devam edeceğiz.”

‘YASALAR ÖZERK STATÜYÜ TANIYOR AMA BATI SESSİZ’

Êzidî toplumunun temel talepleri arasında Şengal’in özerk statüsünün kabul edilmesi olduğunu da vurgulayan İğrek, şunları ifade etti: “4 Temmuz 2018’de Avrupa Konseyi’nin Şengal ve Ninova bölgesinde yaşayan dini azınlıkların kendi kendilerini yönetme hakkı vardır kararı vardır. Konsey aldığı bu kararın hayata geçirilmesi için pratik bir çalışma içerisine girmedi. Yine Irak yasaları, kendi sınırları içerisinde katliam tehlikesi altında olan halklara kendi kendilerini yönetme hakkı veriyor. Tüm bunlara rağmen, batılı güçler ve kurumlar Bağdat hükümetine Şengal’in özerk statüsünün tanınması noktasında bir baskı yapmadı.”

‘BM’NİN TAVRI YENİ SOYKIRIM TEHLİKESİ YARATABİLİR’

Şengal’in yeni soykırım tehlikeleri karşı karşıya olduğunu söyleyen İğrek, “Bugün Şengal kuşatılmıştır. Hem Irak güçleri hem de Haşdi Şabi oradaki varlığını hala koruyor. Yine Türkiye’nin tehditleri ve defalarca Şengal’e yönelik saldırıları, halkımıza yönelik yeni katliamların olabileceğinin mesajını veriyor” diye ekledi.

Şengal halkının kendi cabalarıyla yaralarını sararak bugüne geldiğini dile getiren İğrek, “Eğer BM ve uluslararası güçler bugüne kadar sergilediği tavrına devam ederse, bu durum halkımıza yönelik yeni katliamların planlanmasını beraberinde getirecektir. Bir kez yine BM ve uluslararası güçleri, 3 Ağustos’u Êzidî Soykırımı olarak tanımaya ve Şengal’in özerk statüsünü kabul etmeye çağırıyorum” şeklinde konuştu.

İğrek son olarak soykırımın 5.yılı vesilesiyle 3 Ağustos’ta Avrupa’da eş zamanlı olarak düzenlenecek eylemlere güçlü bir şekilde katılma çağrısında bulundu.