‘Devlet sırrı’ gerekçesi, adaletin önünde engel

Paris katliamına ilişkin düzenlenen online panelde konuşan panelistler, katliamın aydınlatılması ve adalet için “devlet sırrı” gerekçesinin ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekti.

Paris’te üç Kürt kadın devrimcinin katledilmesinin üzerinden tam 8 yıl geçti. Kürt Özgürlük Hareketi, katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in aileleri, Kürt halkı ve bu katliama karşı duran Kürt halkının dostları, “Sakine, Fidan ve Leyla için adalet” diyerek dava üzerindeki devlet sırrı gerekçesiyle oluşturulan gizliliğin kaldırılması için mücadelesini sürdürüyor.

Cezaevinde şüpheli şekilde ölen katil Ömer Güney’in MİT bağlantısı açığa çıksa da 8 yıldır aydınlatılmayan katliam nedeniyle 2019 yılında açılan yeni soruşturma kapsamında 20 Mayıs’ta dava hakimi katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in aileleriyle bir görüşme gerçekleştirdi. Söz konusu görüşmede davanın önemine değinen davaya bakan terörle mücadele hakimi ailelere, ilgili istihbarat servislerine yapılan başvurulara karşın devlet sırrı gerekçesiyle halen gizliliğin kaldırılmasına dair bir gelişmenin yaşanmadığını ifade ediyor.

‘BU ZORLU BİR MÜCADELE’

CDK-F, Fransız yetkililerin şimdiye kadar Paris katliam davası için istihbarat servislerinin elindeki bilgileri üzerindeki “devlet sırrı”nı kaldırması çağrısıyla sayısız eylem gerçekleştirdi. Her defasında Fransız yargı organlarına çağrısını yineleyen konunun ilk günden beri takipçisi olan CDK-F öncülüğünde, bugün senatör Remi Fraud, France-Kürdistan Derneği, Bretagne Kürt Dostluk Derneği başkanlarının katılımıyla Zoom üzerinden Paris katliamını konu alan panel düzenlendi.

Panele katılım sağlayan Agit Polat, Sylvie Jan, Andre Metayer, Remi Feraud ve avukat Jean Louis Malterre, gazeteci Christophe Ayad, 8 yıl sonra hukuk sürecinde nerede olunduğunu ve Türk gizli servislerinin katliamdaki rolünü değerlendirerek, ‘devlet sırrı’ adı altında gizlilik kararının sürdürülmesinin adaletin önünde engel olduğunu vurguladı. 

Tüm katılımcılar tarafından ilgili istihbarat birimlerinin elindeki bilgileri dosya hakimiyle paylaşması çağrısı yapılan panel, 18:30 - 20:00 saatleri arasında gerçekleşirken ilk sözü Sylvie Jan aldı. 

Jan aynı zamanda panele modetorlük yaparken açılışı şu cümlelerle gerçekleştirdi: “Bu konferans üç dernek tarafından düzenlendi. Üç dernek de adaletin sağlanması için mücadele eden derneklerdi. CDK-F, France Kürdistan, Bretagne Kürt Dostluk Derneği. France-Kürdistan özel olarak belirtmeliyim. 2013 yılında bu katliama yanıt olarak kuruldu. Aileler, avukatlar, Kürt hareketi, Kürt Kadın Hareketi, Fransız Kürt dostları bu adalet mücadelesini yürüttü. Bu katliamın aydınlatılması için Fransız ve Türk basınından gazetecileri unutmamak gerekiyor.”

Bu mücadele başladığında Fransız Kürt dostluk derneklerinin bir koordinasyon oluşturduğunu da dile getiren Jan, “Bu anlamda sürekli bir mücadele verdi. Bu bir katliamdı. Ülkemiz için bir utançtır. Bu zorlu mücadelede yalnız değildik. Yıllar içerisinde genişledik. Hakikat ve adalet mücadelesini sürekli yürütmeye devam ettik. Bu zorlu bir mücadele ve daha yolumuz var” diyerek sözü dava avukat Jean Louis Malterre bıraktı.

‘DAVA HAKİMİNDE OLUMLU YAKLAŞIM’

Dava avukatı Malterre ise konuşmasına 2013 yılından bu yana dosyaya ilişkin yaşanan gelişmeleri özetleyerek başladı. Katliamın hemen ardından bir soruşturma başladığını ve devamında dava dosyası 2 buçuk yıl sonra yargı önüne gelmek üzereyken davada sanık olan Ömer Güney’in öldüğünü hatırlatan Malterre, bu aşamadan sonra ilk dönem açılan davanın kapandığını belirtti.

Aile avukatları olarak , 2018 yeniden soruşturmanın açılması için suç duyurusu yapıldığını ve 2019 yılında yeni bir soruşturmanın katliamın arkasındaki güçlerin aydınlatılması talebiyle açıldığını vurgulayan Malterre, söz konusu gelişmenin ardından dosya için bir hakimin görevlendirildiğini hatırlattı. Soruşturmanın devam ettiğini belirten Malterre, “Covid nedeniyle gecikme olsa da dava hakimi 20 Mayıs’ta ailelerle bir görüşme gerçekleştirdi. Hakimin tavrı olumluydu. Bu gelişme aynı zamanda soruşturmanın devam ettiğinin göstergesiydi” dedi.

Dava hakiminin dosya için hakimin hem Savunma Bakanlığı hem de İçişleri Bakanlığı’nda ellerindeki bilgileri paylaşması yönünde talepte bulunduğunu ancak Savunma Bakanlığı’nın “devlet sırrı” gerekçesiyle talebi ret ettiği, İçişleri Bakanlığı’nın ise halen yanıt vermediğini ifade etti.

‘DEVLET SIRRI YARGININ ÖNÜNDE ENGEL’

Daha öncede konuya dair istihbarat birimlerinden ve İçişleri Bakanlığı’ndan elindeki bilgileri dosya ile paylaşmasını istediğini ama paylaşılan bilgilerin devlet güvenliği gerekçesiyle tümüyle karalandığını hatırlatan Malterre, yeni soruşturma hakiminin söz konusu belgelerin dava dosyasına açılması konusunda yeniden talepte bulunmasının önemli olduğunu ama halen bu konuda bir yanıt olmadığının altını çizdi.

Aynı şekilde Avrupa’nın diğer komşu ülkelerde yaşanan gelişmeler ve daha önce basına da yansıyan katliamın emri belgesinde imzası bulunan MİT mensupları konusunda hakimin Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nda bilgi istediğini hatırlatan Malterre, Savunma Bakanlığı’nın bilgi paylaşımını ret ettiğini, İçişleri Bakanlığı’nın ise halen yanıt vermediğini hatırlattı.

Türk elçisi İsmail Musa Hakkı’nın Fransa’dan gidişinin tesadüf olmadığını belirten Malterre, “Katliam gerçekleştiğinde MİT’in ikinci ismi olduğu için dinlenmesi gerekiyordu. Dava hakiminin davaya yaklaşımını olumlu gördük” ifadelerini kullandı.

‘ADALET POLİTİK ÇIKARLARA KURBAN EDİLMEMELİ’

Panelde söz alan bir diğer önemli isim ise CDK-F Dış İlişkiler Sözcüsü Agit Polat’tı.

“8 yıl oldu. Bu dava için birçok kurum ve dost bu adalet mücadelesine katkı sundu” diyen Polat şöyle konuştu: “Öncelikle onlara teşekkür etmek lazım. Özellikle 10. Paris Belediyesi’nin hem her yıl anma törenlerinde belediye binasına pankart asması ve katliamın binası önünde anıt koyması önemli ve bu anlamda belediye yönetimine teşekkür ediyoruz. Paris’in orta yerinde dünyanın gözü önünde üç kadın katledildi. Bugün bir bloke olan bir ilerleyen adalet süreciyle karşı karşıyayız. Türkiye ile ilişkilerde bu süreci bloke ediyor.

Politik çıkarlar uğuruna dosya ilerlemiyor. Bu katliamın arkasındaki güçler yargılanmadığı sürece Türk Gizli Servisi’nin Avrupa’da hareket etmesinin önü açılıyor. Bunun örnekleri Belçika ve Avusturya’da yaşandı. Bunlar sonuç almadı ama bu sürecin başlangıcı Paris’ti. Bu katliam başından itibaren aydınlatılması için dosyadaki gizlilik kaldırılmış olsaydı, şimdi diğer Avrupa ülkelerinde böylesi süreçlerle karşılaşmazdık. ‘Devlet sırrı’ gerekçesiyle bu adalet süreci bloke edilemez.”

Adaletin sağlanmaması nedeniyle katliamcı güçlerin rahat hareket ettiğini de söyleyen Polat, “Bu dava politik çıkarlar için kullanılamaz. Bu aynı zamanda Türkiye üzerinde bir şantaj malzemesi yapılıyor. Gizliliğin kaldırılması aynı zamanda Fransa’nın sorumluluğunu ortadan kaldırır. 8 yıldır aileler hiçbir zaman otoriteler tarafından kabul edilmedi. Onların öfkesini anlamak için hükümetin onları dinlemesi gerekir” diyerek Fransız otoritelerinin aileleri dinlemesi gerektiğinin altını çizdi.

‘HER SORU ÖNERGESİNDE FORMEL YANITLAR VERİLİYOR’

Katliam döneminde 10. Paris Belediye Başkanı şimdi ise Fransız Senatör olan Remi Feraud, “Katliam yaşandığında bölgenin belediye başkanıydım. Sabah şokla uyandık. O günden sonra bölgede yaşanan bu katliamın aydınlatılması ve unutulmaması için çalıştık. Benden sonraki belediye başkanı ve Paris Büyükşehir Belediye Başkanı da aynı rolü oynadı. Bugün tartışmalı bir sürecin ardından Fransa Macron şahsında Türkiye ile yeniden bir ilişki kurmaya çalışıyor. ABD seçimlerinden sonra Türkiye yönünü Avrupa’ya çevirdi. Bütün bu siyasi gelişmeler aynı zamanda ‘dosya üzerinde gizlilik’ kararının sürdürülmesini sağlıyor. Bu anlamda birçok parlamenter benimle birlikte hükümete, içişlerine dönük sorularımızı sürekli tekrarlıyoruz. Parlamenter olarak devlet gizliliği konulan dokümanları görme şansımız yok. Daha önce Brüksel’de yaşanan katliam planlamasına dair Fransız basınına Mart ayında yansıyan haberlerden sonra yeniden soru önergesi verdik. Ama bu tür sorularımıza sürekli formalite cevaplar veriliyor. Dışişleri Bakanlığı’na direkt sorularım oldu. Bakanlık anında yanıtladı. Ve o yanıtta gördük ki başka soru soran parlamenterler de olmuş. Bakanlık, yeni bir anketin başladığı ve bu çalışmanın yargı tarafından sürdürüldüğünü ifade etti” diyerek kendisi de dahil parlamentoda konuya dair soru yöneltenlerin sürekli bürokratik yanıtlarla karşılaştığının altını çizdi.

Adaletin sağlanması için tüm çabalarını sürdüreceklerini ifade eden Feraud, “Önümüzdeki hafta yeniden bir soru yönlendireceğim. Dosya hakimi ‘devlet sırrının kaldırılmasını sağlayabilir mi’ sorusunu hem Adalet Bakanlığı ve ilgili bakanlıklara soracağım. Bu aynı zamanda konuyu sürekli güncel tutmak için önemli. Parlamentoda farklı gruplardan parlamenterlerin konuya dair harekete geçirmek için bir çalışma yürütmek için çaba harcayacağım” dedi.

‘HAKİKAT MÜCADELESİ SÜRECEK’

Bretagne Kürt Dostluk Derneği Başkanı Andre Metayer, adaletin ve hakikatin sağlanması için çabanın sürdüğünü ifade etti.

“Tetikçiyi biliyoruz. Katliamın arkasındaki güçleri biliyoruz. Gizlilik kararı kaldırılmalı ve bu katliamı planlayanlar yargılanmalıdır. Bu ülkede 2013 yılında bir katliam yaşandı ve halen yargılama olmadı. Bu katliamın aydınlatılması, aileler, kamuoyu ve Kürt halkı için çok önemli. Aynı zamanda bu katliamda Türk Gizli Servisi’nin rolü mevcut. Bunun aydınlatılması bu ülkenin adaleti için önemli” diyen Metayer, hakikat mücadelesinin sürdürüleceğini ifade etti.

Le Monde gazetesinde geçtiğimiz hafta konuya dair haber yapan gazeteci Chiristophe Ayad Fransa’da Kürdistanlılara yönelik yapılan operasyonları değerlendirdi.

“Sarkozy döneminde çok sayıda Kürt tutuklanmıştı. Hollande döneminde bu katliam yaşandı. Bu aşamadan sonra Hollande döneminde Kürtlere dönük bir politik değişim yaşandı” diyen Ayad şöyle devam etti: “Kürt hareketi bu aşamada özellikle Suriye’de Fransa ile çeşitli çalışmaları oldu. Bölgede Fransız askerleri ile YPG, DAİŞ’e karşı ortak mücadele verdi. Reqa ve diğer bölgelerde bu ortak hareket ediş devam etti. Kürtler aynı zamanda birçok DAİŞ’linin Avrupa’ya gelmesinin önünde engel oldu. Bu sürecin ardından Erdoğan’ın Suriye, Libya ve gaz konularında yeni bir hareket planı oldu. Bu aşamada Fransız ve Erdoğan ilişkileri değişti. Ardından ABD seçimlerinden sonra Ocak ayından sonra yeniden bir yakınlaşma oldu. Ne tesadüf ki 2013 yılında yapılmayan operasyonlar Marsilya’da hayat buldu.”

Ayad Türkiye ile kurulan ilişkilere göre Fransa’da Kürtlere yönelik operasyonların eş zamanlı hareket ettiğine de dikkat çekti.

“Öldürülen Kürt kadınlarıydı. Üstelik te Kürt kadınları DAİŞ’e karşı mücadelenin ön cephesindeydi. Bu savaşı yürüten kadınlara yanıtımız, devlet gizliliğini bir tarafa bırakıp dosyayı yargı ile paylaşmak gerektiğini düşünüyorum” diyen Ayad özellikle PKK’nin terör örgütleri listesinde yer alması konusunun yeniden tartışılması gerektiğini hatırlattı.

Panelin dinleyicileri arasında bulunan Avrupa Parlamentosu (AP) Sol Grup eski Başkanı Francis Wurtz da kısaca söz alarak, PKK’nin “Avrupa terör örgütleri” listesinde tutularak Avrupa’da birçok baskının meşrulaştırıldığını hatırlattı ve “Bu anlamda yeni bir mücadele başlatmak gerekiyor” dedi.

İki saat süren panelin sonunda “Hakikat ve adalet mücadelesinin” kesintiye uğramadan süreceği vurgulanarak, dinleyiciler selamlandı.

Online yapılan paneli, aralarında avukat, parlamenter, yazar, gazetecilerin de bulunduğu 100’ün üzerinde Kürt aktivist ve Fransız Kürt dostu takip etti.