Kürdistan özgürlük mücadelesinin yerelden evrensele geçişinin en somut halini, mücadele içerisinde yer alan ve şehit olan enternasyonal gerillalara bakınca daha net görüyor ve anlıyoruz. İnsanlığın insani özünden uzaklaşmamış, uygarlığın aldatıcı cazibesine rağmen direnmeyi başarmış olanlar bugün Kürdistan Özgürlük Hareketi’ndeki yerlerini alıyor.
Bir yanıyla duyguda, bir yanıyla ruhta kendilerini bu mücadelenin içinde buluyorlar. Arayışlarına ve ütopyalarına en sade, en doğru cevapları Önder Apo’nun paradigmasında buluyorlar. Bir halkın ve bir ülkenin kaderini belirleme mücadelesinde sonuna kadar yanlarında yer alıyor, onlarla omuz omuza savaşıyorlar.
Ronahî (Andrea Wolf), Nûdem (Uta Schneiderbanger), Şiyar (Jakob Riemer), Sara (Sarah Handelmann), Bager (Michael Panser), Azad (Thomas Johann Spies) ve Elefteria (Eva Maria Steiger) ve son olarak da Tîjda Zagros (Kelly Freygang) ile daha birçok enternasyonalist şavaşçı, tarihe dürüstlükleri, bağlılıkları ve militanlıkları ile geçmeyi başarıyor.
KELLY’DEN TÎJDA’YA
Tîjda Zagros, Almanya’nın Hamburg şehrinde gözlerini dünyaya açar. Sol-sosyalist bir aile geleneğiyle büyüyen Tîjda, daha küçük bir çocukken bile büyüdüğünde devrimci olmak istediğini söyler. Arayışları, ütopyaları hep bu temelde gelişir. Zamanı geldiğinde ise çocukluk hayallerine ihanet etmez ve bu hayallerine kavuşur.
Üniversitede hukuk bölümünü okuduğu sıralarda, Kobanê direnişinin ışıltısı ve görkemi Avrupa’ya kadar uzanır. Tüm dünyanın, eli kanlı DAİŞ çetelerine karşı savaşan Kürt halkının mücadelesine çok yakından tanık olduğu zamanlardır. Aynı zamanda Rojava Devrimi’nin tüm Avrupa halkları tarafından yakından takip edildiği bir döneme denk gelir. Tîjda arkadaş da bu süreci yakından takip edenlerdendir.
Hiç bilmediği topraklarda, hiç tanımadığı bu halkın direnişiyle tanıştığında, yaşamı bir dönüm noktasıyla karşı karşıyadır. Anlamak ister bu hakikati; artık bu gerçekle yakından ilgilidir. Önder Apo’nun ideolojisini daha yakından tanıma isteğiyle çalışmalara katılır. Aradığı tüm soruların cevaplarının aslında bu paradigmada gizli olduğunu fark eder. Önder Apo’yla kurduğu bu bağ derinleştikçe, Kürt özgürlük mücadelesine daha fazla yakınlaşır.
Gördükleri ve öğrendikleri karşısında kayıtsız kalamaz. Onu en çok etkileyen ise, Önder Apo’nun yarattığı kadın kurtuluş ideolojisidir. Avrupalı bir genç kadını ve onun yaşadıklarını da kapsayacak kadar can alıcıdır kadının hikâyesi. Kurtuluşun ilk adımı olarak sistemden kopmak gerektiğini fark eder. Önder Apo’nun öğretisinin anlama büründüğü yerin Kürdistan dağları olduğunu ve bu güzelliği yaşayabileceği mekânın da orası olduğunu bilir.
Yüreğinde Kürt halkının acılarını ve yaşadığı zulmü derinden hisseder. Ne pahasına olursa olsun bunu değiştirmek gerektiğine inanır ve hep ileriye dönük adımlar atar. Enternasyonalizmin sadece dayanışmadan ibaret olmadığını, mücadelenin sahiplenilmesi gerektiğini çoktan kavrar. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi sayesinde parçalanmışlıklardan ve yarım kalmışlıklardan kurtulabileceğine inanır.
Bu hareket, bu mücadele, bu ütopya ona o inancı verir. Sadece sözde değil, her şeyiyle katılması gerektiğinin bilinciyle katılım kararı alır.
Gerillayı merak edişinin önüne daha fazla geçemez ve 2017 yılında yüzünü dağlara, yüreğini mücadeleye döner. Yaşamda aldığı hiçbir kararını yarıda bırakmayı sevmeyen Tîjda, katılım kararının da sonuna kadar arkasında durur. Verdiği söz nedeniyle bir an bile ne pişmanlık ne de tereddüt yaşar.
Mücadele yıllarına sonsuz bir bağlılık ve militanlık sığdırır Tîjda arkadaş. Her anını, onu başarıya götürmesi için dolu dolu yaşar. Apo’cu öğretideki devrimcilik yıllarını şöyle tanımlar:
“Her şey değişim ve dönüşümle başlıyor. Yoldaşlarımızın amacı bizim amacımızdır, bizim amacımız yoldaşlarımızın amacıdır. Birbirinden kopuk değildir. Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü gerçekleştirmek adına hazırlıyoruz kendimizi. Mücadelem bana umut veriyor.”
Kürdistan dağlarında özgürlüğü doyasıya yaşar Tîjda arkadaş ve özgürlüğü bu kadar onurluca yaşama şansına sahip olduğu için kendini hep şanslı görür.
FEDAİLERİN DERGAHINDA
Kürdistan dağlarına vurgundur Tîjda. Amacı ve hedefi nettir; buna yürekten inanır ve bu bilinçle hareket eder. Bilinçli bir katılımın sahibidir. Oluşumun, değişim ve dönüşümün güzelliğine bürünür. Kendisi için yaşamaktan vazgeçen, insanlığın özgür yaşaması için adanmış bir kişidir o.
Dağların ona kattığı çok şey olur, onun da dağlara kattıkları unutulmaz. Özgür Kürdistan dağlarında birçok farklı çalışma zemininde yer alır. İdeolojik ve askeri anlamda ciddi tecrübeler kazanır; çeşitli eğitim süreçlerinden geçer. Kendi hakikatine daha da yakınlaşır. Yoldaşlarıyla geçirdiği hiçbir zamana sıradan yaklaşmaz; her anın değerini derinden hissederek yaşar.
2021 yılında yeni bir eşikten daha geçer. Yeni bir kararlaşma yaşar. Artık fedaileşme çizgisinde yaşayacak ve savaşacaktır. Zîlan’ın özgürlük çağrısını o da duyar. Zîlan, artık onun yüreğinde de yaşamaktadır. Adanmışlığın, fedailiğin ruhunu kendi benliğinde hisseder.
Yaşamı, uğrunda ölecek kadar çok sevenlerin dergâhındadır artık. Fedaileşerek daha anlamlı bir yaşama ulaşacağını bilir. Adanmışlığın, militanlığın ve devrimciliğin Kürdistan özgünündeki adı eğer Zîlanlaşmaksa, artık diğer adı da Tîjda Zagros’tur.
SAVAŞ ALANINA GİDİŞ
Savaş alanına geçmeden önce yapılan çekiminde, “Özgürlük mücadelesinde şehit düşen yoldaşlarıma ve Önderliğe olan bağlılığım adına gidiyorum” diye anlatır gidişini. Zaferden başka bir şey kabul etmediğini ve zafere kadar savaşacağının sözünü vererek çıkar yola. Yarım kalmaktan, yarım bırakılmaktan hoşlanmamasından olsa gerek, büyük bir inançla en ön cephedeki yerini alır.
Başka bir röportajında ise, “Önderliğin fiziki özgürlüğü tartışılmaz amacımızdır. Verilmesi gereken tüm bedellere hazırım” diye de ekler. Ve kavganın kızıl yıldızı olmak için yollara düşer.
Savaşın en kızgın zamanlarında bile mevzisini asla boş bırakmaz. O mevzi, onun çocukluk hayallerine kavuştuğu yerdir. O mevzi, ütopyasının yaşam bulmuş halidir. Avrupa’nın soğuk ve donuk yaşamından sonra, yaşamın ne demek olduğunu en iyi anladığı yerdir direniş mevzisi.
Zorluklara, imkânsızlıklara bile en coşkulu, en güler yüzlü haliyle katılır. Fedaice yaşar ve savaşır. Bağlılıklarının sonuna kadar arkasında durur ve asil bir ruh, onurlu bir duruşla umudunu taşır.
Avrupa’nın Hamburg şehrinde başladığı yaşam hikâyesi, asi Kürdistan dağlarında devam eder. O, Kürdistan’ın yiğit bir savaşçısıdır artık. Sosyalizmin yaşam ilkelerinin sonuna kadar savunucusudur. Cesaretini, inancını ve ruhunu bu dağlara nakşedendir. İşte bundandır bu soylu direnişin sınırları aşması ve evrenselleşmesi.
Tîjda Zagros, 29 Nisan 2025’te, Şehîd Delîl Batı Zap bölgesinin Girê Bahar direniş alanında Türk devletinin saldırısı sonucunda yıldızlara ulaşır. Adının anlamına yaraşır bir şekilde yaşayan ve sonsuzlaşan bu asil savaşçının hikâyesi, Kürdistan’ın hikâyesidir artık.