'Kürtler, PKK'nin listeden çıkarılması için harekete geçmeli'

İsveçli parlamenterler, Olof Palme cinayetiyle ilgili İsveçli yetkililerin yaptıkları açıklamalardan sonra Avrupa'da yaşayan Kürtlerin PKK'nin 'terör örgütleri listesi'nden çıkarılması için harekete geçmeleri gerektiğini söyledi.

34 yıl sonra Palme cinayetinin Stockholm'de düzenlenen bir basın toplantısıyla kapatılmasının Kürt halkı ve PKK açısından taşıdığı önemi İsveç ve Kürdistanlı yazar ve politikacılarla konuştuk.

1986 yılından buyana Olof Palme cinayetini araştıran Gazeteci Lars Borgnäs, Palme'yi devlete yönelik bir tehdit olarak gören İsveç Güvenlik Polisi (Säpo) veya içindeki bir grubun öldürdüğünü söyledi. Suçu önce PKK ve daha sonra da alkol bağımlısı Chirster Petersson adlı bir sabıkalının üzerine yıkmaya çalışarak gerçekleri gizlemeye çalıştığını belirtti.

İsveç eski Başbakanı Olof Palme 28 Şubat 1986 günü saat 23.00 sularında eşi Lizbeth Palme ile sinemadan çıktıktan sonra evine giderken Stockholm'un en işlek caddelerinden birinde ateş edilerek öldürülmüştü.

Dönemin Stockholm Polis Şefi Hans Holmer, hiçbir kanıt olmadığı halde PKK'nin Palme'yi öldürdüğünü iddia etti. Kürtlere yönelik cadı avı başlattı. İddiaları kuşkuyla karşılanınca cinayeti Christer Petersson adındaki bir alkol ve uyuşturucu bağımlısının üzerine yıkmaya çalıştı. Yargıtay, cinayeti işlediğini gösteren bir kanıt olmadığı belirterek Petersson'un beratını kararlaştırdı.

Palme cinayetini araştıran savcı ve diğer uzmanlar, zaman zaman yeni bulguların ortaya çıktığını ve cinayetin aydınlatılmasına yaklaştıklarını yinelemekle birlikte bir arpa boyu bile yol kat edilmedi.

Dün bir basın açıklaması yapan Savcı Krister Petersson, sağ bir partinin siyasetçisi Stig Bergström'ü Palme'nin katili olarak gösterdi ve öldüğü için dava açamadığından dosyayı kapadığını belirtti.

CİNAYET PALME'Yİ VATAN HAİNİ OLARAK GÖRENLER TARAFINDAN İŞLENDİ

Görüşlerine başvurduğumuz Gazeteci Lars Borgnäs, ocak ayı içinde yayımlanan “Olof Palme'nin son adımı” kitabında Palme'nin katledilmesinden sonra cinayeti soruşturmakla görevlendiren savcı ve uzmanların cinayeti karartmak istediklerini yazdı. Eski polis şefleri ve tanıklardan birçoğuyla görüşen gazeteci, cinayetin Säpo içinde Palme'den nefret eden ve onu vatan haini olarak gören bir grup tarafından işlendiği görüşünde.

Borgnäs, kitabında devlet başkanları ve üst düzey yöneticilere yönelik suikastlarda ülkenin istihbarat polis ve askerlerinin rolü olduğunu hatırlattıktan sonra artık projektörleri Säpo'ya yöneltmenin zamanının geldiğini ve Säpo'nun Palme'yi ortadan kaldırmak için nedenleri, olanakları ve kapasitesi olduğunu söyledi.

Palme'nin Säpo tarafından korunduğu için cinayetin olduğu akşam korumaları olmaksızın sinemaya gittiğinin Säpo tarafından bilindiğini belirtiyor.

Borgnäs, “Palme cinayetini soruşturan yetkililer hiçbir zaman Säpo'nun cinayetteki rolünü araştırmadı. Dosyada bulunan 1,5 milyon civarındaki belge arasında Säpo'nun araştırıldığını gösteren tek bir belge bile yok. Bilindiği gibi diğer ülkelerde devlet yöneticilerine yönelik suikastlarda istihbarat örgütlerinin parmakları var. İstihbarat polisleri, ülke liderlerini bazen ülkenin güvenliğine yönelik bir tehdit ve vatan haini olarak görüyor. Bu anlayış Säpo içinde vardı” dedi.

Palme'nin Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Sten Andersson'la pek çok kez görüştüğünü belirten Borgnäs, “Andersson, Palme cinayetinden sonra Säpo içinde gizli bir grup olduğunun farkına vardıklarını ve hücre olarak adlandırılabilecek bu grubun Palme'yi güvenilmez ve Sovyetler Birliği'yle işbirliği yapan bir yönetici olarak gördükleri için onu yakından izlediklerini anlattı” dedi.

Borgnäs, Palme'nin eşi Lisbeth Palme'nin cinayetin Säpo tarafından gerçekleştirildiğini bildiğini ancak kendisi ve çocuklarının yaşamının tehlikeye gireceğinden korktuğu için gerçekleri anlatmak istemediğini öne sürdü.

Borgnäs, Säpo'nun 1985 yılının ağustos ayında, Avrupa ve İsveç'in terör örgütü olarak kabul ettiği PKK'nin öldürülecekler listesinde Olof Palme'nin bulunduğunu medyaya açıkladığını hatırlattı.

Palme'nin öldürülmesinden sonra cinayetin PKK tarafından işlendiği iddialarının kaynağının da Säpo olduğuna dikkat çeken Borgnäs, “Soruşturmayı yürüten Polis Şefi Hans Holmer'i de Säpo yönlendirdi. Kürtlere yönelik operasyonlar yapıldı. Terör listesinde olduğu için PKK'yi cinayetle suçlamak kolaydı” dedi.

İSVEÇ CİNAYETİ AYDINLATMAK İSTEMİYOR

İsveç'in Palme cinayetini aydınlatmak istemediğini söyleyen Borgnäs, “Soruşturmayı yürüten Hans Holmer, Parlamento Adalet Komisyonu'nda verdiği ifadede bir milletvekilinin sorusu üzerine 'Gerçekler açıklanırsa İsveç temellerinden sarsılır' dedi ve daha fazla yorum yapamayacağını söyledi. Bu açıklama cinayetin arkasında hangi güçlerin olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu.

Yıllar önce Olof Palme cinayetini inceleyen ve konu hakkında kitap yazan Kürt Yazar Şoreş Reşi, İsveç Başsavcısı Krister Petersson'un Palme cinayetinin Stig Bergström'ü Palme'nin katili olarak göstermesini dağın fare doğurmasına benzetti.

Bergström'ün 2000 yılında yaşamını yitirdiğini hatırlatan Reşi, “Ölen adam hakkında dava açamazsınız ve böylelikle Palme cinayeti karartılıyor. Bu, İsveç için işin içinden sıyrılmanın en ucuz şekli oldu” diyerek cinayetin gerçek faillerinin gizlenmesine tepki gösterdi.

İsveç'in devlet olarak işin içinden yaşamda olmayan birini katil göstererek çıkmaya çalıştığını söyleyen Reşi, “Katil olmakla suçlanan kişi konunun ancak figüranı olabilir. Ben savcı veya polis değilim. Bu kişinin istihbarat elemanı olma ihtimali var. Palme'nin öldürüldüğü gece polise yardımcı olmak istediğini söylemiş ama polis onun bu talebini reddetmiş” dedi.

PKK'NİN CİNAYETLE ALAKASININ OLMADIĞI KABUL EDİLDİ

Olayı soruşturan Polis şefi Hans Mälender'in PKK'ye yönelik cinayet suçlamalarını açıklığa kavuşturduğunu söyleyen Reşi, “PKK'nin Türkiye'ye karşı özgürlük savaşı vermek için kurulmuş bir parti olduğunu ve suçlamalar nedeniyle 20 kişi içeri alındı ama eler tutulur iç bir belge yok. PKK'nin bu işle alakası yok dedi” şeklinde konuştu.

Polis şefinin bu açıklamalarının PKK'nin Palme cinayetiyle herhangi bir şekilde ilişkisi olmadığını ortaya koyduğunu söyleyen Reşi, “Palme cinayetinin arkasında büyük güçler var. İstihbarat teşkilatları var. Gladiyoya bağlı uluslararası katil ve tetikçiler var. Bunun Türkiye ve Avrupa ülkeleri ayakları var. Bu cinayeti gerçekleştiren büyük bir organizasyon. İsveç tüm bunları çok iyi biliyor. Tetiği bile çekeni biliyor” şeklinde konuştu.

Sol Parti Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Håkan Svennelig, savcı ve polis şefinin Palme cinayeti hakkında yaptığı basın toplantısında bilinen iddiaların yeniden gündeme geldiğini ve hayal kırıklığı yarattığını söyledi.

İsveç polisinin kanıt olmamasına rağmen PKK'yi Palme katliamının sorumlusu olarak göstermek için çok çaba verdiğini hatırlatan Svennelig, “İsveç ve Avrupa Birliği PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması gerekir. Erdoğan PKK'ye yönelik terör örgütü suçlamasını Kürt halkı ve muhalefeti bastırmak için kullanıyor. Buna son verilmeli” şeklinde konuştu. Kürt halkının İsveç'ten güçlü bir biçimde özür dilemesini talep etmesi gerektiğini söyledi.

Sol Parti Milletvekili Daniel Riazat, hiçbir somut kanıt ve delil olmadığı halde Palme cinayetinin sorumlu olarak PKK'nin suçlandığını söyledi.

PALME CİNAYETİNİ KÜRTLERE YIKMAK SKANDALDI

Palme cinayetinin sorumluluğunu Kürtlere yıkmaya çalışmanın bir skandal olduğunu söyleyen Riazat, “Suçlamalar diasporadaki Kürt Özgürlük Hareketi ve halkını çok olumsuz etkiledi. Artık bunun düzeltilmesi ve Kürtlerin haklarının teslim edilmesi gerekir” dedi.

Rizat, bazı Avrupa ülkelerindeki mahkemelerin PKK'yi terör örgütleri listesinden çıkardığını hatırlattıktan sonra “İsveç ve Avrupa Birliği artık PKK'ye yönelik terörist suçlamalarını kaldırmalı. Avrupa'da yaşayan tüm Kürtler Avrupa ülkelerinden bunu talep etmeli” şeklinde konuştu.

Sosyalist Milletvekili Amineh Kakabaveh, savcının hayatta olmayan Stig Bergström'ü Palme'nin katili olarak göstererek kamuoyunu kandırdığını ve cinayetin ardımdaki güçleri gizlemeye çalıştığı değerlendirmesini yaptı.

1986 yılında Palme'nin katledilmesinden sonra Kürtlerin cinayeti işlemediklerini İsveç halkının bildiğini söyleyen Kakabaveh, “İsveç devletsiz insanlara ve bu arada Kürtlere kucak açtı. Neden Kürtler böyle bir ülkenin yöneticilerine saldırsın? Ama temelsiz suçlamalardan Kürtler ve PKK zarar gördü” dedi.

KÜRTLER BİRLİKTE 'TERÖR' DAMGASININ KALDIRILMASINI İSTEMELİ

Kürtlerin artık tüm Avrupa ülkelerinde hep birlikte PKK'ye vurulan ‘terörist’ damgasının kaldırılması için ortak çalışma yürütmeleri gerektiğini söyleyen Kakabaveh, önerilerini şöyle sıraladı:

“Bu sorun Kürtler için basın açıklamasıyla geçiştirilemez. Kürtler, Avrupa ülkelerinin büyük medya kuruluşuna gerçekleri yazmalılar. 34 yıldır Kürtler ve PKK'nin haksız yere suçlandığını herkese duyurmalılar. Artık bu 'terör örgütü' damgasını kaldırmanızın zamanı geldi demeliler. Türk devleti ve Erdoğan 'terör örgütü' suçlamasını Kürtlere karşı artık kullanamamalı.”