Pethrus: Erdoğan mültecileri iktidarını korumak için kullanıyor

İsveçli vekil Desiree Pethrus, “Erdoğan sığınmacılar sorununu iktidarını korumak için kullanıyor. Aynı zamanda sığınmacıları sınırlara göndererek Avrupa'yı istikrarsızlaştırmak istiyor. Türkiye'deki ekonomi pek iyi bir durumda değil” dedi.

Desiree Pethrus, İsveç Parlamentosu’nda grubu bulunan sekiz partinin milletvekili düzeyinde temsil edildiği Türkiye'de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi'nin (SSKT) Başkanlığını yapıyor. Pethrus aynı zamanda Hıristiyan Demokratların Avrupa Parlamento Komisyonu’nda yer alıyor.

Türkiye'deki gelişmeleri Avrupa Birliği'nin raporları ve medyadan izlediğini söyleyen Pethrus, “Türkiye'deki gelişmelerin olumsuz yönde olduğunu gözlemliyoruz. Türkiye'deki insan hakları ve basın özgürlüğü ihlallerini pek çok kez parlamento ve medyanın gündemine getirdik. Dünyada en fazla gazetecilerin cezaevlerinde bulunduğu ülkelerin başında Türkiye geliyor. Aralarında öğretmenler, aydınlar, kamu çalışanlarının da bulunduğu binlerce insan da cezaevlerinde” şeklinde konuştu.

BELEDİYE EŞBAŞKANLARININ GÖREVDEN ALINMALARI DEMOKRASİYE DOĞRUDAN BİR SALDIRI

Türkiye'deki baskıların sadece bu kesimlerle sınırlı kalmadığına dikkat çeken Pethrus, 31 Mart 2019'da yapılan yerel seçimlerde halkın seçtiği belediye eşbaşkanlarından bazılarının temelsiz suçlamalarla görevden alındıklarını ve yerlerine AKP ile yakın ilişkide bulunan devlet memurlarının atandığını belirtti.

SSKT'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine alınması için çalıştığını ancak Türkiye'de durumun tamamen yanlış yönde geliştiğini belirten Pethrus, şunları kaydetti:

“Belediye eşbaşkanlarının görevden alınmaları ve tutuklamalarını demokrasiye yönelik doğrudan bir saldırı olarak değerlendiriyoruz. Bunlar seçime katılma hakkına sahipti ve halkın oylarıyla seçildi. Erdoğan ve AKP hükümeti, seçimlerde kaybettiği belediyeleri kayyumlarla HDP'den geri aldı. Bu kabul edilemez.”

ERDOĞAN TERÖR YASALARINI MUHALİFLERİNİ ETKİSİZLEŞTİRMEK İÇİN KULLANIYOR

Pethrus, Türk iktiaarının HDP'yi “terör örgütleriyle ilişkileri olmakla” suçladığını hatırlattıktan sonra Türkiye'nin terörizm yorumunu şu ifadelerle eleştirdi:

“İsveç dahil tüm ülkeler terörizme karşı mücadele etmek için yeni yasalar çıkarıyor. Her ülkenin teröre karşı kendisini koruma hakkı var. Ama Erdoğan terör yasalarını muhalifleri etkisiz hale getirmek için kullanıyor. Bu demokrasi, ifade ve basın özgürlüğü açısından tamamiyle kabul edilemez. Bir çok ülkenin de terör yasalarını muhalefete karşı kullandığını görüyoruz. Bu tamamiyle yanlış.”

TİHV İLE DAYANIŞMAMIZI SÜRDÜRECEĞİZ

Komitelerinin Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile yakın ilişkide olduğunu hatırlatan Pethrus, “Vakıf işkenceye uğrayanları tedavi ediyor. Bu çabalarına İsveç'in dış yardım kurumu Sida da destek veriyor. Biz de parlamento ve medyada Türkiye'de yaşanan ihlalleri gündeme getiriyoruz. Parlamentoda düzenlediğimiz panel ve konferanslara gazeteci, insan hakları savunucularını ve aydınları davet ediyoruz. Komite parlamentodaki partilerin yer aldığı bağımsız bir örgütlenme. TİHV ile dayanışmamızı sürdüreceğiz” dedi.

İŞÇİLER VE SENDİKALAR DA BASKI ALTINDA

Türkiye'de işçiler ve sendikaların da AKP hükümetinin baskılarından olumsuz etkilendiklerini belirten Pethrus, sendikalarla dayanışma amacıyla düzenledikleri ve planladıkları etkinlikleri şu ifadelerle dile getirdi:

“Bundan 2 yıl önce Türkiye'de sendikaların durumlarını ele alan bir konferans düzenledik. Sendikalar ağır baskılar altında. Özgürce çalışma yürütemiyorlar. Komitemizin Sol Partili üyesi Daniel Riazat sendikaların durumlarıyla ilgili çalışmalar yapıyor. Ben Türkiye'yle yakın diyalog kurulmasından yanayım. Demokratik gelişime katkıda bulunmak istiyoruz ama son yıllarda olanlar son derece kaygı verici.”

TÜRKİYE AB İLE YAPTIĞI ANLAŞMAYI İHLAL ETTİ

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yaşanan sığınmacı krizine de değinen Pethrus şunları ifade etti:

“Ben SSKT adına bu konuda bir şey söyleyemem. Ama Hıristiyan Demokratlar olarak Türkiye'nin 18 Mart 2016 yılında Avrupa Birliği ile imzaladığı anlaşmayı ihlal ettiğini düşünüyoruz. AB sınırların korunması karşılığı Türkiye'deki sığınmacıları desteklemeyi üstlendi. Biz Yunanistan üzerinden gelen sığınmacıları Türkiye'ye iade ediyoruz. Anlaşmanın imzalanmasından bu yana AB ülkelerine gelen sığınmacıların sayısını inceledim. Yunanistan üzerinden gelen 2 bin 500 kişinin iltica için geçerli nedenleri yok. Bunlar Türkiye'ye iade edildi. Bunun yerine AB, 26 bin sığınmacıyı kabul etti. Bir başka değişle AB iade ettiği sığınmacılardan çok daha fazlasına iltica hakkı tanıdı.”

Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yönelik yükümlülüklerini maddi destek olarak da yerine getirdiğini belirten Pethrus, “Bugüne kadar Türkiye'ye söz verilen 6 milyar eurodan 5,6 milyarı ödendi. Ama Erdoğan şimdi daha fazla para almak için AB'ye baskı yapıyor” diye belirtti.

ERDOĞAN SIĞINMACILARLA AVRUPA'YI İSTİKRARSIZLAŞTIRMAK İSTİYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde AB yetkilileriyle görüşmeler yaptığını hatırlatan Pethrus, şöyle konuştu: “Ben 25 Mart'ta yapılacak AB zirvesinden önce yeni bir sığınmacı anlaşması üzerinde çalışma yapılacağını sanıyorum. Erdoğan sığınmacılar sorununu iktidarını korumak için kullanıyor. Aynı zamanda sığınmacıları sınırlara göndererek Avrupa'yı istikrarsızlaştırmak istiyor. Bu arada da daha fazla para koparmaya çalışıyor. Türkiye'deki ekonomi pek iyi bir durumda değil.”

Erdoğan'ın sığınmacıları kullanarak Avrupa Birliği'ni Suriye ve İdlib'de süren iç savaşın içine çekmek istediği belirten Pethrus, “Suriye'nin sınırlarındaki bölgelerde oluşturacağı güvenli bölgelere sığınmacıları yerleştirmek istediğini söylüyor. Ama Suriye'deki sığınmacıların bir biçimde Türkiye'de yeni bir yaşam kurdukları, iş edindikleri ve çocuklarını okullara yolladıklarını düşündüğümüzde güvenli bölgelerde yaşamak isteyeceklerini sanmıyorum” şeklinde konuştu.

ERDOĞAN SURİYE'DEKİ DURUMUN KÖTÜLEŞMESİNDEN SORUMLU

Türkiye'ye sadece Suriye değil Asya ve Afrika ülkelerinden çok sayıda sığınmacının geldiğini ve bunların Avrupa'ya geçmek istediklerini söyleyen Pethrus, şöyle noktaladı: “Türkiye öncelikle kendi sınırlarını korumalı. Türkiye'nin sığınmacı krizi ve Suriye'de yaşanan savaşta sorumluluğu var. Türkiye değişik cihatçı gruplara destek vererek Suriye'deki durumun kötüleşmesinden sorumlu. Bu Batılı ülkeler, Rusya ve İran'ın sorumlukları olmadığı anlamına gelmiyor. İsveç parlamentosunda bulunan partilerin tamamı Suriye'deki sorunun silah ve savaşla çözülmek istenmesine karşı. Sorun diplomatik görüşmelerle çözülmeli. Avrupa Birliği sorunun barışçıl yollarla çözülmesi için savaşan taraf ve ülkelere baskı yapmalı.”