Sol Parti ve Seyfo Center: İsveç soykırım kararını yürürlüğe koysun

İsveç Sol Parti, hükümetten parlamentonun kabul ettiği soykırım kararını yürürlüğe koymasını istedi. Seyfo Center ise 1915 soykırımının bazı ülkeler tarafından kabul edilmemesine tepki gösterdi.

İsveç Sol Parti Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Håkan Svenneling, parlamentoya verdiği yazılı önergede 24 Nisan günü dünyanın her tarafında insanların soykırımında katledilen kadın, erkek ve çocukları anmak için toplantılar düzenlediğini hatırlattı.

“Zamanın tüm yaraları iyileştirir” deyiminin gerçek olmadığını ve yaraların iyileşebilmesi ve uzlaşmanın sağlanabilmesi için soykırımının kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Tarihten dersler çıkarılması ve katledilenlerin anılarının yaşatılması için  1915 Seyfo soykırımının kabul edilmesinin önemli olduğunun altını çizdi.

'1915 SOYKIRIMI TARİHİMİZİN BİR PARÇASIDIR'

Birçok İsveç vatandaşının soykırımında yakınlarını kaybettiklerini hatırlatan Svenneling, “1915 soykırımı bizim tarihimizin bir parçasıdır. Bundan dolayı İsveç'in soykırımını kabul etmesi ayrıca önemli” dedi.

Soykırım kararının 2010 yılında Sol Parti'nin desteğiyle parlamentodan geçtiğini ve 2014 yılında 7 yıldır başbakanlık yapan Sosyal Demokrat İşçi Partisi Stefan Löfven'in hükümet kurduklarında soykırımı kararını yürürlüğe koyacaklarını söylediğini hatırlattı. 1915 soykırımını kabul etmemenin Seyfo'yu inkar anlamına geldiğini ve böylelikle Türkiye'nin Ermenistan'a yönelik saldırgan ve tehdit politikalarına destek olacağı uyarısında bulunan Svenneling, “Ermenistan'ın Türkiye'de iktidarda olan totaliter ve anti-demokratik güçlere karşı  düşünülebilir her türlü desteğe ihtiyacı var” dedi.

'HÜKÜMET SOYKIRIM KARARINI YÜRÜRLÜĞE KOYMALI'

Svenneling, Dışişleri Bakanı Ann Linde'den İsveç Hükümeti'nin 2010 yılında parlamentonun aldığı Ermeni, Asuri-Süryani-Keldani ve Pontus Rumlarına soykırım kararını yürürlüğe koymasını istedi.

Sol Parti'nin Genel Başkanı Nooshi Dadgostar da soykırımın yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada İsveç Hükümeti'nin 2010 yılında parlamentonun kabul ettiği soykırımını kabul etmesi ve hükümet politikası haline getirmesini istemişti.

Soykırımı resmi olarak kabul etmeyen Sosyal Demokrat İşçi Partisi ve Çevre Partisi Yeşiller'in soykırımını yürürlüğe koymamasına tepki gösteren Sol Parti lideri, İsveç Hükümeti'ne Seyfo soykırımını kabul etmesini ve aldığı kararı Türk Hükümetine bildirmesini talep etmişti.

Sol Parti'nin yanı sıra Hıristiyan Demokratlar, Muhafazakar Parti, İsveç Demokratları, Liberal Parti de parlamentoya ayrı ayrı verdikleri önergelerde 1915 yılında yapılanların soykırım olarak kabul eden parlamento kararının yürürlüğe konulmasını istemişti.

SEYFO CENTER HÜKÜMETİN SOYKIRIMI KABUL ETMEMESİNE TEPKİLİ

Kuruluşundan beri ülkelerinin Seyfo soykırımını tanıması için mücadele eden ve pek çok Seyfo anıtının açılmasına öncülük yapan (Süryani Soykırımını Araştırma Merkezi) Seyfo Center, İsveç Hükümeti'nin Seyfo soykırımını yürürlüğe koymamasını eleştirdi. 2014 yılında yapılan seçimlerden önce daha sonra hükümeti kuran Sosyal Demokrat İşçi Partisi Başkanı Stefan Löfven'in hükümeti kurduklarında soykırımını kabul edeceğini söylemesine rağmen bugüne kadar sözünde durmamasına tepki gösterdi.

ANF'ye açıklama yapan Seyfo Center Başkanı Sabri Atman, Birinci Dünya Savaşı öncesi Anadolu coğrafyasının yüzde 30'unu Ermeni, Süryani ve Helenlerin oluşturduğunun İsveç ve tüm dünya tarafından bilindiği halde bu halklara uygulanan soykırımının bazı ülkeler tarafından inkar edilmesine tepki gösterdi.

ETNİK VE DİNİ AZINLIKLARA DÜNYANIN EN VAHŞİ KATLİAMLARI YAPILDI

Anadolu topraklarında yaşayan etnik ve dini azınlıklara dünyanın en vahşi katliamları yapıldığını söyleyen Atman, “İnsanlar kafileler halinde çöllere sürüldü, açlık ve susuzlukla baş başa bırakıldı. İnsanların bir kısmı köylerinde ve yurtlarında öldürüldüler. Kadınlara kocaları ve çocukları önünde tecavüz edildi. Çocuklar anne ve babalarının kucağından alındı. Kızlar pazarlarda satıldı. Öldürülen ve yurtlarından sürülen insanların mal ve mülkleri gasp edildi” dedi.

Türk devletinin soykırımı ve ganimet üzerinde kurulan şoven ve milliyetçi bir devlet olduğu değerlendirmesini yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından önce soykırıma aktif olarak katılmakla suçladığı İsmet İnönü ve Celal Bayar'ın cumhurbaşkanlığı yaptıklarına dikkat çeken Atman, konuşmasının devamında İttihat ve Terakki ve dönemin lider kadrolarına şu eleştirileri yöneltti:

'ÇANKAYA KÖŞKÜ GASP EDİLMEDİ Mİ?

“Türkiye’yi homojenleştirme amacıyla ‘ayrık otları’ koparma faaliyeti içinde olan, İttihat ve Terakki Partisi kadrosu, Şükrü Kaya, Tevfik Rüştü Aras ve bunlar gibi birçok isim Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu ve daha sonra bu cumhuriyetin bakanı oldu. Türkiye’nin elit kadrosu soykırıma uğrayan insanların malına ve mülküne konarak zengin oldu.  Başta Türkiye’nin kurucusu olmak üzere diğer cumhurbaşkanlarının konaklandığı ‘Çankaya Köşkü’ kimin köşkü idi? 'Kasapyan Bağevi' olarak bilinen bu mekán, Kasapyan Ailesi'nden gasp edilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesi olan Çankaya Köşkü’ne dönüştürülmedi mi, bunu bilmeyen mi var?”

Atatürk'ün 1915 yılındaki soykırımda aktif olarak görev aldığını gösteren kanıt olmadığını ancak devletin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 Aralık 1970 yılında Polonya'da Yahudi soykırımı anıtı önünde diz çökerek özür dileyen  Almanya Başbakanı Willy Brant'ın gösterdiği erdemliği göstermediğini söyledi.

Uzmanlarının herhangi bir soykırımının inkar edilmesinin soykırımının devam ettiği olarak değerlendirdiklerine dikkat çeken Atman, Atatürk'ün soykırımını inkar etmesinin yaratığı sonuçlara şu ifadelerle dikkat çekti.

'ATATÜRK SOYKIRIMI İNKARI SEÇTİ'

“Atatürk, Brandt’ın yaptığını değil; tam tersini yani soykırımı inkarı seçti. Soykırımı devam ettirdi. Topal Osman’a Pontus’taki Rumları ‘temizleme işini’ veren Atatürk’ten başkası değildir. Dersim Soykırımı da Atatürk’ün eseridir. Hakkari’den sürülen  on binlerce Asurlunun, bir daha köylerine ve yurtlarına dönmelerine izin vermeyen ve dünyanın dört bir tarafına savrulmalarına neden olan da Atatürk’ten başkası değildir. Daha da  açık söyleyeyim, Atatürk, Birinci Dünya Savaşı sıralarında kılıçtan geçirilen milyonlarca Hıristiyan için, Türklere, ‘yaptığınız vahşetten utanın!’, diyemedi, demedi.  Türklere bunun tam tersini söyledi. Onlara, ‘Türk olmaktan gurur duyun', 'Her biriniz dünyaya Bedeldir' dedi.  Şimdiye kadar da Türklerin büyük bir çoğunluğu, dünyaya niye bedel olduklarını sorgulayamadılar. Söylenene inandılar. Çünkü verilen ayet peygamberden inmişti! Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyetin Adalet Bakanlığına bir katil oturtuldu; diğer kilit noktalara da diğer katilleri yerleştirdi.  Yalan mı bunlar? Kısacası, İttihat ve Terakki Partisi’nin Anadolu’yu tümden Türkleştirme ve homojenleştirme misyonunu yerine getiren Atatürk’ten başkası değildir. Bu yüzdendir ki aradan yüz altı sene geçmesine rağmen, soykırımın bu boyutlarda Türkiye’de ilkel bir şekilde inkar edilmesi Atatürk’ün öğretisinden kaynaklanmaktadır. Eğer Atatürk, başa geçtiğinde, Türklere ‘yaptığınız böylesi bir vahşetten utanın' deseydi, bugün farklı bir konumda olur ve farklı bir şey konuşur olurduk.”