Fransa’nın Strasbourg şehrinde devam eden süresiz-dönüşümsüz açlık grevindeki 14 eylemcinin sağlık durumlarındaki kötüleşme her geçen gün daha da belirginleşiyor. Eylemcilerin yapılan haftalık kontrollerine ilişkin bilgi veren Dr. Fahrettin Gülşen, birçok rahatsızlığın yanı sıra özellikle kas erimelerinin yaratacağı tehlikelere dikkat çekiyor.
‘KAS ERİMELERİ RİSKLİ DURUMLARIN ORTAYA ÇIKMASINA SEBEP OLACAK’
Kas erimelerinin nedenleri ve yol açtığı tehlikelere yönelik konuşan Dr. Gülşen, şöyle dedi: “Bütün arkadaşların kontrolerini yaptık. Geçen haftaya oranla yüksek oranda kilo kayıpları tespit ettik. Tabi bu kilo kayıpları vücutta yağ dokusunun kalmadığını gösteriyor. Bu da vücudun kendisine gereken mineral ve besini kaslardan almaya başladığını gösteriyor. Dolayısıyla bir çok arkadaşta kas erimeleri başlamış durumda. Kaslardaki bu erime, vücutta reaksiyonlara neden oluyor. Kramplar kas erimelerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaya başladı. Bu kramplar iç organları da zorluyor.”
Mide, bağırsak krampları ve kalp atışlarındaki ritmik bozuklukların da buna bağlı olarak ortaya çıkan riskli durumlar olduğunu kaydeden Dr. Gülşen, “Kas erimeleri yani kaslardaki bu yıkılma, ileriki süreçte eylemcilerde riskli durumların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Söylemesi bizim için zor olsa da, görevimiz itibariyle bunu belirtmek zorundayız” diye belirtti.
BAZI EYLEMCİLERDE KİLO KAYIPLARI DAHA FAZLA
Geçen haftalarda sağlık durumlarında ciddi sorunlar ortaya çıkan eylemcilerin durumlarının tedaviyi kabul etmemeleri nedeniyle ciddiyetini koruduğu bilgisini paylaşan Dr. Fahrettin Gülşen, “Örneğin bu hafta eylemcilerden Nimet Sevim’de yoğun kilo kayıpları tespit ettik. Keza Ekrem Yapıcı’da da hafta itibariyle bu kilo kayıpları çok fazlalaştı. Diğer eylemcilerde de bu kilo kayıpları bulunuyor ama geçen hafta ile kıyasladığımızda bir haftalık süreç içerisinde en fazla kilo kaybını bu iki eylemcide tespit ettik” diye konuştu.
SIKÇA GÖRÜLEN SEMPTOMLAR
Dr. Fahrettin Gülşen, eylemcilerde sıkça görülen semptomları ise, şöyle sıraladı: “Düşük tansiyon, mide bulantısı, göz kararması, ses, koku ve ışığa karşı hassasiyet, uykusuzluk, aşırı derecede deri dökülmesi ve buna bağlı olarak deride morarmalar.
‘KOÇ’UN SAĞLIĞINDAKİ CİDDİ SORUNLAR DEVAM EDİYOR’
Eylemcilerden Yüksel Koç’ta yaşı nedeniyle vücudunun vitamin ve mineral alamamasından kaynaklı yoğun bir deri dökülmesinin yaşandığı bilgisini veren Dr. Gülşen, Koç’un sağlık durumuna ilişki şu detayları paylaştı: “Tedaviyi kabul etmemesinden kaynaklı bu deri dökülmelerinin önünü almamız da mümkün değil. Deri dökülmesinden kaynaklı bedeninde yaralar oluşmaya başladı. Bu yaralar ileriki süreçte giderek derinleşebilir. Daha önce tespit ettiğimiz akciğer iltihaplanması ve nefes almada zorluk ise devam ediyor. Yüksel Koç‘ un sağlığındaki ciddi sorunlar maalesef devam ediyor.”
Yüksel Koç gibi geçtiğimiz haftalarda hastaneye kaldırılan Kerem Solhan’da üriner sistemindeki iltihaplanmanın aşırı derecede yoğunlaştığını söyleyen Dr. Gülşen, “Bu iltihaplanma böbreklerde de mevcut. Bundan kaynaklı çok ağrı çekiyor; uyuyamıyor ve uykusuzluk fazlasıyla var kendisinde. Başta söylediğim birçok sorun, maalesef ki kendisinde mevcut” dedi.
Birçok eylemcide nörolojik sorunlar tespit ettiklerini söyleyen Dr. Fahrettin Gülşen, “Bu nörolojik durumların tespiti elbette gözlemlerimize dayanıyor. Yaptığımız gözlemlerde sinir sisteminde bozuklukların oluştuğu, bu durumun ses, koku ve ışığa hassasiyeti arttırdığını gözlemledik” diye belirtti.
Dr. Gülşen, eylemcilerde kulak ve boğaz iltihaplanması, diş etlerinde kanamalar, dilde yaralar ve ağızda yoğun bir iltihap kokusu gibi sıkça sağlık sorunları görüldüğü bilgisini de verdi.
KALICI HASAR OLUŞACAK
Eylemcilerde gün itibariyle kalıcı hasarların başladığını söyleyen Dr. Gülşen, şöyle ekledi: “Eylemler bugün başarıya ulaşıp bitse dahi, eylemciler bundan sonraki yaşamlarında nörolojik sorunlarla hep karşılaşacaklar. Bu sinir sistemi ile ilgili bir durumdur. Maalesef bazılarında bunlar kalıcılaşacak. Düşük ve yüksek tansiyon sorunları ile karşılaşma olasılığı çok yüksek. Kaslarda ve eklemlerde yoğun ağrılar, kas ağrıları ile karşılaşacaklar sürekli. Ayrıca kemik erimesi ve bağırsaklarında sürekli iltihaplanma riski söz konusu olacaktır.”
Açlık grevi direnişçisi Kardo Bokani’de görme sorunu tespit ettiklerini söyleyen Dr. Fahrettin Gülşen, “Görme yetisi bir kaç derece düşmüş durumda. Bu sorun gittikçe ilerliyor. Gülistan Çiya İke’nin de göz kılcal damarlarında patlamalar meydana geldi. Eylemcilerin gözlerinde sararma, bulanıklık, göz yaşarması, göz kuruluğu gibi birçok sorun ortaya çıkmış durumda. Bu da gözlerde çok ciddi hasarlar meydana getirecektir” diye ekledi.
EYLEMCİLERİN İRADESİNE SAYGI DUYULMASINI İSTEDİ
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’ne (MSF) ve Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) eylemcilerin sağlık durumunu yerinde inceleme ve raporlaştırma yönünde çağrı yaptıkları bilgisini veren Dr. Fahrettin Gülşen, “Maalesef şu ana kadar gelen bir kurum yok” diyerek eleştirdi.
Sağlık durumu kötüleşen eylemcilerin hastaneye kaldırıldıklarında iradelerine saygı duyulmadığı eleştirisini de yapan Dr. Gülşen, “Örneğin geçen hafta Kerem Solhan’ın sağlık durumundaki ciddi sorunlar dolayısıyla çağırdığımız bir sağlık kuruluşu, eylemciye tedavi olmayı dayatmıştır. Eylemcilere ‘Sizi hastaneye kaldıracağız ama bir şartımız var, tedaviyi kabul edin’ denilmiştir” diye konuştu.
Uluslararası sağlık örgütlerinin tutumunu eleştiren Dr. Gülşen’in buna ilişkin değerlendirmesini ise olduğu gibi paylaşıyoruz:
“Uluslararası sözleşmelerde net şekilde belirtilmiştir. ‘Eylemcinin rızası olmadan, tedavi dayatılamaz. Eylemcinin iradesine saygı duyulmalıdır’ denilmesine rağmen gelen sağlık ekibi tedavi şartını öne koyarak suç işlemiştir. Bu aynı zamanda keyfi bir yaklaşım ve ahlaki olmayan bir durumdur.
Sağlık kuruluşunun yapması gereken şey eylemciyi hastaneye götürüp, gereken teşhisleri koymak ve ortaya çıkan durumu eylemciye bildirmek, tehlike riskini eylemciye anlatmak ve bulgularını raporlaştırmaktır. Bunu yapacaklarına pazarlık yapmaya çalışmışlardır. Açlik grevleri bir eylem biçimi olarak uluslararası hukukta ve insan hak ve özgürlükleri nezdinde tanımlanmış ve kabul edilmiştir. Bunu Türkiye de imzalamış ve eylem biçimi olarak kabul etmiştir. Yani eylemcinin bilinci yerindeyken hiç kimse iradesine müdahale edemez. ‘Eylemini bırak’ diyerek bir pazarlık yürütemez.
DOKTORLAR SİYASİ YAKLAŞMAMALI
Gelinen aşamada ortaya çıkan bu durumlara baktığımızda, Avrupa’nın birçok ülkesinde oturumu ve vatandaşlığı olan kişilerin, Avrupa’nın göbeğinde sürdürdüğü bir eylem var. Bu eylem grubunda Kürt halkının öncüleri mevcut. Mustafa Sarıkaya, Yüksel Koç ve bir seçilmiş (milletvekili) olan Dilek Öcalan. Avrupa kör, sağır şekilde bu eyleme karşı bir tavır sergiliyor. Bu ortaya çıkan duruma baktığımızda, sağlık kuruluşlarının da siyasete bulaştığını söyleyebiliriz. Son gelen sağlık ekibinde bunu gördük ve hissettik.
Normalde sağlık kuruluşlarının bu duruma karşı kıyameti koparması gerekiyordu. İnsan sağlığını ön planda tutarak, siyasetten bağımsız olduklarını bilerek bütün kurumları ayağa kaldırması gerekirken, onlar da siyasi bir tavır içerisine girmişlerdir. Eylemciler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) güvencesine alınmış kişilerdir.”